bugün

entry'ler (2434)

uludağ sözlük

benim gibi bir yazarı artık sonsuza dek kaybeden sözlüktür.

kalpazan dizisi

8. bölümde final yapacağı kararını açıklamış dizidir.

artık senaristinin içine nasıl oturduysa, satırlarca açıklama yapmış bu konuda. buradan;

https://www.facebook.com/share/p/1BAAsG3yCf/

açıkçası haklı bir açıklama. yalnız şu dikkatimi çekti; reytingler son 3 bölümdür bayağı kötü gelmişti. total'de falan ilk 10'a bile giremiyordu. özellikle uzak şehir başladıktan sonra ortada kartların dağıtılacağı bir masa bile kalmadı. ama açıklamaya göre, final kararı için ilk sebep reyting olarak belirtilmemiş. bir sürü etken olduğu belirtiliyor. ama sebebi ne olursa olsun, sezonun belki de en iyi dizisinin akıbeti bu olmamalıydı.

şu tv sektörü hayal kırıklığından başka bir şey değil. halbuki elimizde o kadar kaliteli yapımcılar ve yönetmenler var, biz halâ televizyon denen bok çukuruna içerik üretmeye devam ediyoruz. şu kalitede dizileri netflix'te, mubi'de falan yayınlasalar yemin ediyorum çok daha fazla değer görürdü. hem 2 buçuk saat bölüm çekmek zorunda kalmazlardı, hem de anlatacakları şeyi daha rahat anlatırlardı. ha tv'de çok büyük paralar var bu bariz, ama artık tv'de de eskiye nazaran reyting yapmak zorlaştı. özellikle kaliteli bir iş yapıyorsanız. yani her türlü yapımcılar tv'de zarar ediyorlar.

sen böyle bir akıbeti kesinlikle haketmiyorsun kalpazan! tek diyebileceğim şey bu. yazık oldu onca emeğe, oyunculuklara ve senaryoya. çok nankör ve acımasızsın televizyon sektörü!

holding dizisi

ilk yayın tarihi kesinleşmiş olan yeni yerli dizi.

5 aralık perşembe yayın hayatına başlayacak. bu tarihi belirten ilk fragman da gayet güzel duruyor. zaten direkt olarak kaliteli bir konu anlatıldığını anlayabiliyorsunuz. yalnız şunu söyleyeceğim, sosyal medya izlenmeleri çok düşük. zannımca dizinin reklamı düzgün yapılamıyor.

bu sebeple bu dizi de ilk bölümden cortlayacakmış gibi duruyor. neyse, en azından bu dizi cortlayacaksa da hakkını vererek cortlar. bakalım, bekleyip göreceğiz. çok beklentiye girdim sırf tanıtım fragmanları iyi diye. beklentimin çok çok ötesinde kötü bir iş çıktıysa ortaya, benden çekeceğiniz var.

fragman: https://www.facebook.com/share/v/1DtRUb6G92/

gecenin şarkısı

kıçı kırık spotify'ın, "bak la bu yeni çıktı, bir tıkla istersen" deyip de beni tıkladığıma ve dinlediğime asla pişman ettirmeyen gecenin şarkısıdır.

teşekkürler roman hatun glow'cuğum.

https://youtu.be/bOFrby4NKsQ?si=wVVP2UgO7pOOroSR

türk kızı vücudu

ortalamanın üstündedir. ama keşke bu vücutların hakkını sağlam bir beyin ve zekâ yapısıyla verebilseler.

kadın hastalıkları

rahim ve vajinal ile ilgili problemlerden dolayı gelişen hastalıklardır genelde.

doğurganlıkla herhangi bir hastalığı olanlar atıyorum "am hastalığı" demek yerine, kadın hastalığı deyip geçiyor. tabi bu çok ulvi bir örnekti. ama hastalık hangi türden olursa olsun, rahatça ve açıkça ifade edilebilmeli diye düşünüyorum. göğüs kanseri demek yerine, direkt meme kanseri olarak da ifade edilebilir.

ama bunu muhafazakâr kesime anlatamazsın. neyi muhafaza ettikleri de belli değil zaten.

acil servis

genellikle insanlar tarafından istismar edilen servistir. 24 saat hizmet verirler. ancak nedense gece yarısı, ya da sabaha karşı falan kimsecikler olmaz. gündüz ise, maşallah göt kadar eskişehir'de bile sanırsın taksim meydanı. inanılmaz kalabalık.

dün gece saat 2 civarları rahatsızlanınca acile gittim. kapıdan içeri girdim, bir allah'ın kulu yok lan neredeyse. sıra aldığım gibi direkt sıra bana geldi. yeşil, sarı, kırmızı farketmez. bu saatlerde görev alan acil doktorları da gayet halinden memnun, herhangi bir yorgunluk belirtisi göstermeyen, sanki daha 2 saattir nöbeti devralmış kadar rahatlardı. bunun sebebi, insanların gece yarısı acil servisi "sanki bir poliklinikmiş" gibi istismar etmemesi. pekâla sebep? elbette uyudukları için.

yaklaşık 1 yıl önce ayağımı sakatlamamdan ötürü sabah - öğle arası saatlerinde yine gitmek zorunda kalmıştım. o kadar kalabalıktı ki, 1 saatte falan anca sıra geldi. düşünün yeşil alan olacak kadar basit bir şey de değildi. gözlemlerime dayanarak olayı şuna getirmek istiyorum, acil servisleri gündüz vakti sanki polikliniğe gidermiş gibi meşgul etmeyin. gerçekten acil bir durumunuz varsa elbette gidebilirsiniz, zaten devlet bunu serbest kılmış. ama basit bir burun akıntısıyla gelip de muayene olmaya çalışanlar gördüm, bunu yapmayın işte. hem gündüzdeki acil doktorunun hayatını ve mentalini sikiyorsunuz, hem de gerçekten acil müdahale edilmesi gereken hastalara engel oluyorsunuz. az önce bahsettiğim gece doktorları da götlerini kaşıyıp yatıyorlar sabaha kadar. gündüz doktorlarına aşırı haksızlık oluyor açıkçası.

sağlık çalışanı değilim, hatta bazı doktor tecrübelerime dayanarak bazı doktorlara antipatik yaklaşmışlığım bilr vardır. ama doktorların hastalara bu denli kötü davranmalarına biraz da yine hastaların kendisi sebep oluyor gibi geldi. zira özel hastanede hangi doktora gidersem gideyim, hep güleryüzle ve ilgiyle karşılandım. tamam para aldıkları için buna mecburlar zaten. ama devlet hastanesindeki bir doktor günde 300-400 tane hastayla uğraşırken, özeldeki belki de en fazla 40-50 hasta falandır. sağlıkçı olmadığım için sayılara tam hakim değilim elbette. sadece örnek verdim.

durumlar vaziyetler bu yani. gerçi ülkede sağlık sistemi de her şeyde olduğu gibi çöktü. poliklinikten bir randevu alacaksın, en erken 10-15 gün sonra veriyor. o zamana kadar kim öle, kim kala. hastaların da yapacak başka bir şeyi yok. her ne kadar şikâyet basit bir karın ağrısı olsa bile.

erkeklerin erkeklere taktığı kırıcı lakaplar

yoktur.

erkeklerin kendi aralarında bu tarz şeylere takılmaması gerek. herkes birbirine, birilerine öyle ya da böyle bir lakap takıyor. kırılmaktan ziyade tadını çıkartın. ha sizi aşağılayan bir lakapsa ona tepkinizi gösterebilirsiniz, o ayrı.

30 yaşından sonra seks manyağı olan kadınlar

barajı geçtikten sonra attığı oltadan tam verim alabilmeyi amaçlamaktadır aslında. 30 yaşından sonra surat buruşmaya başlar, memeler sarkmaya başlar, üniversite biter, meslek ele alınır. bu süreçte tazeliğinin ekmrğini bir güzel yemiştir, vermediği erkek de kalmamıştır. sonra ne olur? yıpranır. genç erkek güruhu tarafından artık tercih sebebi olmazlar. bu saatten sonra tercih edilmeyen kadın, daha çok cinselliğiyle ön plana çıkmaya çalışır. tüm mesele budur.

ama esasen bakarsak, bir kadın 30'undan önce de seks manyağı olabiliyor. sadece kolay lokma görünmemek için kendilerini ağırdan satıyorlar. böylece güzelliklerinin ve tazeliklerinin ekmeklerini, 30 yaşına kadar kusursuza yakın biçimde yiyebiliyorlar. bir de yaş farketmeksizin kadınları azdırmayı beceremeyen erkekler vardır ki, bu ayrı bir facia zaten.

dip not: istisnalar elbette mevcuttur. zira 30 yaş üstü olan ve 20 yaşlarında bir kadından daha taş, daha taze kadınlar da görmüştür bu gözler.

biberonuna tiner koyularak öldürülen bebek

(resim:#1)

biberonuna tiner koyulduğu yetmiyormuş gibi, bir de çorbasına çamaşır suyu konulduğu ortaya çıkan bebektir.

bu amcık müsvettesi hakkında aklımdan çok tehlikeli, çok çok kötü şeyler geçiyor. sabrediyorum yedi sülalesine küfür etmemek için.

umarım malum yerde, malum ortamda hakettiğin malum sonu bulmuşsundur orospu evladı.

kuzeniyle evlenen insan

kürt ve arap kavimlerinde yaygındır.

etnik köken ve kültür farketmeksizin mide bulandırıcı bir insandır. evlenen taraflarda kadın genelde cahillikten, aile baskısından ve çaresizlikten, erkek ise yine buna benzer olarak kadınsızlıktan, aile baskısından ve çaresizlikten evlenmektedir. aile içerisinde baskıcı bir rejim varsa, bu evlenen bireyleri dış toplumdan tamamen uzak tutarak, bu bireylerin birbirlerine cinsel ilgi duydurabilme potansiyeline bile sahiptir. bu korkunç bir durumdur. ha bir de "bizde yabancıya verecek kız yok" kafası vardır, o da ayrı bir leş durumdur.

bu tarz evlilikler sonucunda doğan çocukların bazıları direkt fiziksel olarak engelli doğarken, bazıları da her ne kadar direkt belli etmese de zihinsel olarak sıkıntılı doğmaktadır. belli başlı idrak yetenekleri ve kişisel anlamda gelişim yetileri çok yavandır. ne yaparlarsa yapsınlar belli bir gelişim seviyesinde tıkanıp kalırlar.

fiziksel olarak zaten doğa kurallarına aykırıyken, aile şerefini ayaklar altına alacak kadar da rezalet bir durumdur. onu da geç, bu tarz insanlar kuzenlerinin suratına nasıl bakabiliyorlar bu da olayın farklı bir tuhaf tarafı.

uzak durun benden midesizler!

aşk evlilik boşanma dizisi

görsel

daha ilk bölümden patlamış. 5.bölümü bile görebileceğini sanmıyorum.

normalde reyting sıralamasında ilk 10'dan sonrası gösterilmez, ama bu tarz ilk 10'a dahi giremeyen dizilerin hatrına ilk 15'i en azından göstermeye karar vermişler gibi duruyor. keşpiş olsun, ne diyek.

köpeklere tapan korkunç insanlar

kedilere tapan insanlardan daha korkunç değillerdir.

ha total de değerlendirirsek, her ikisi de birbirinden korkunç orası ayrı. bu hayatta her şeyin fazlası zarar arkadaşlar. ha illaha da bir şeye tapacaksanız gidin sanata tapın, müziğe tapın, oyunlara tapın, ota tapın, boka tapın ama köpek veya kedi nedir?

hey allaaaam ya!

aşk evlilik boşanma dizisi

yine her dizide olduğu gibi, bu dizi de ilk bölümüyle youtube anasayfama düştü.

ilk 19 dakikasına merak edip bir baktım, bir erkek olarak harbiden zor katlandım. normalde hiçbir türk dizisine antipatik yaklaşmam. elimden geldiğince de şans verir, saygı duyarım. ama bu dizi beni daha ilk 19 dakikasında bile pes ettirmeyi başardı.

öncelikle ismi klişe onu bir söyleyeyim. klişeyi geç, sektörün geçmiş zamanlarında bu tarz konulu ve isimli bir sürü dizi gördük. evlilik hakkında her şey, umutsuz ev kadınları, kaçak gelinler vs. hiçbirinin de adam akıllı reyting yaptığını hatırlamıyorum. belli ki seyirci artık bu tarz konulara doymuş. yıl olmuş 2024, televizyon artık kurtlar sofrası halini almışken, böyle düşük statülü dizilerle seyircinin dikkatini çekmeniz çok zor. üstteki arkadaşların da dediği gibi, maksimum 5 bölüm ömrü var. özellikle "bahar" ile aynı gün yayınlandığı için hepten şansı yok gibi.

normalde herhangi bir dizinin cinsiyeti olmaz, ama bu dizinin bir cinsiyeti var. zira 19 dakika boyunca boş boş, vıcık vıcık kadınsal sahneler mevcut dizide. bu sahnelerle amı kanepede oturmaktan kokuşmuş, memeleri sütyen takmamaktan sarkmış kadınlara, bolca "gerçek olmayan" feminen mesajlar verecek gibi duruyor. ama tabi dizi sadece tek bir cinsiyete hitap ettiği için beklenilen reytingi alamayacak, ve hiçbir şekilde geniş kitlelere ulaşamayacaktır. en azından bu facia erken son bulacak diye çok mutluyum.

olay örgüsü yok, ne anlattığı da belirsiz. mesela herhangi bir dizi izliyorsunuz diyelim. normal şartlarda bu dizinin en azından ilk 5-10 dakikası yüksek tempoya ve anlatıcıya sahiptir ki seyirci merak içinde olsun, ne anlatılmak istenildiğini kavrayabilsin. işte bu olay bu dizidr mevcut değil. bomboş diyaloglar vıcık vıcık sahnelerle bağdaştırılmış, ve ortaya seyir faciası yaratacak dakikalar çıkmış. düşman başına.

dizinin iyi yaptığı şeyler yok mu derseniz, elbette var. müzik kullanımı ve cast iyiydi dizide. cast iyiydi dediğim oyunculukların inanılmaz iyi olmasından bahsetmiyorum tabi. bu dizi koskoca sektörden farklı olarak pek değeri bilinmeyen, ya da no-name diye tabir edilen kitlesiz oyunculara yer vermiş. en azından sektörle içli dışlı biri olarak, bu dizideki hiçbir oyuncunun neredeyse hiçbirini farklı dizilerde görmedim. sektörde yepyeni yeteneklerin yıldızlarını parlatmayı amaçlamak iyi bir şey kesinlikle. özellikle eskiler sektörü bu kadar domine etmişken. ha tabi bundan bağımsız, bana hiç geçmeyen oyuncu da pek olmadı ilk 19 dakikada. oyunculuklar akıyor gidiyor yani. ama sadece dizi bundna ibaret. olay örgüsü, konu işlenişi ve senaryo bakımından inanılmaz sınıfta kalıyor.

bir gece masalı ile birlikte bu sezonun 2. yüz karası olacak gibi duruyor. yine de her dizide olduğu gibi, bu dizinin de arkasında büyük bir emek ve prodüksiyon mevcut. ama bu sezonun en iyilerinden "kalpazan ve kötü kan" bu diziyi izlese, kahrından ağlarlardı yemin ediyorum. öyle de bir dizi işte.

19 kasım dünya erkekler günü

bir erkek olarak benim bile varlığından haberdar olmadığım gündür.

erkekler günümüz kutlu olsun!

riot games

istemcisinin yeni arayüzü eskiye nazaran daha güzel olmuş.

görsel

rare encounnter

realite manipülasyonu hakkında o kadar entry girdikten sonra, buralarda vakit kaybetmeyip ayrı bir blok sitesi açmasını tavsiye ettiğim yazar.

tamam döktürüyor eyvallah da, bazen kendi kendime düşünüyorum, "oğlum bu yazar deli mi başlıkta sürekli kendi kendine konuşuyor?" diye. biraz takıntılı sanırım bu konuya. hayır bir de başlığa farklı bir yazar entry girince o entry inanılmaz sırıtıyor. başlığı domine etmiş resmen. neyse, tutan yok. kalemine sağlık yine de.

bir sözlük kızının kekini yemek

nasip olmadı henüz. "k o r k u" olsaydı bana kesin yapardı. öhöhö

erkeğin ne giyeceğine karışan kadınlar

o cürreti edinebilecek cesareti dahi bünyelerinde bulundurduklarını sanmıyorum.

ama olup da özgüven dolarlarsa, mücizevi bir şekilde de cesaret popmpalanırlarsa denesinler, bekliyorum. sıkıysa deneyin, evet!

biberonuna tiner koyularak öldürülen bebek

bir amcık müsvettesi tarafından gerçekleştirilen trajik bir olaydır.

ciğerini siktiğimin kancığının savunması da;
"bana ve ona kimse sahip çıkmadı" olmuş.

şuan sinirden elim ayağım titriyor. nasıl oğlum, nasıl lan? ulan yeri geliyor irade, irade, nefis, nefis diye kıvranıpduruyorsunuz, ama mesele yanlış kişiden çocuk yapınca mı durumlar maduriyete kadar geliyor? neymiş efendim kimse sahip çıkmamış mış. yarrağımın kafası! seni doğuran anaya kadar %85696 kez bağırta bağırta sikeyim orospu çocuğu.

ulan hadi madem bakamadın, devlete teslim edeydin bari. biberona tiner koymak nedir ırzını siktiğimin katil kevaşesi? ayrıca bu sağlıklı bir savunma da değil. bence bu kadın ruh hastası. diyecek tek kelime bulamıyorum, sarfedecek sözler varsa da bir bir kaybediyorum.

kendi belanda kudura kudura boğul emi.