bugün

entry'ler (2424)

kuzeniyle evlenen insan

kürt ve arap kavimlerinde yaygındır.

etnik köken ve kültür farketmeksizin mide bulandırıcı bir insandır. evlenen taraflarda kadın genelde cahillikten, aile baskısından ve çaresizlikten, erkek ise yine buna benzer olarak kadınsızlıktan, aile baskısından ve çaresizlikten evlenmektedir. aile içerisinde baskıcı bir rejim varsa, bu evlenen bireyleri dış toplumdan tamamen uzak tutarak, bu bireylerin birbirlerine cinsel ilgi duydurabilme potansiyeline bile sahiptir. bu korkunç bir durumdur. ha bir de "bizde yabancıya verecek kız yok" kafası vardır, o da ayrı bir leş durumdur.

bu tarz evlilikler sonucunda doğan çocukların bazıları direkt fiziksel olarak engelli doğarken, bazıları da her ne kadar direkt belli etmese de zihinsel olarak sıkıntılı doğmaktadır. belli başlı idrak yetenekleri ve kişisel anlamda gelişim yetileri çok yavandır. ne yaparlarsa yapsınlar belli bir gelişim seviyesinde tıkanıp kalırlar.

fiziksel olarak zaten doğa kurallarına aykırıyken, aile şerefini ayaklar altına alacak kadar da rezalet bir durumdur. onu da geç, bu tarz insanlar kuzenlerinin suratına nasıl bakabiliyorlar bu da olayın farklı bir tuhaf tarafı.

uzak durun benden midesizler!

aşk evlilik boşanma dizisi

görsel

daha ilk bölümden patlamış. 5.bölümü bile görebileceğini sanmıyorum.

normalde reyting sıralamasında ilk 10'dan sonrası gösterilmez, ama bu tarz ilk 10'a dahi giremeyen dizilerin hatrına ilk 15'i en azından göstermeye karar vermişler gibi duruyor. keşpiş olsun, ne diyek.

köpeklere tapan korkunç insanlar

kedilere tapan insanlardan daha korkunç değillerdir.

ha total de değerlendirirsek, her ikisi de birbirinden korkunç orası ayrı. bu hayatta her şeyin fazlası zarar arkadaşlar. ha illaha da bir şeye tapacaksanız gidin sanata tapın, müziğe tapın, oyunlara tapın, ota tapın, boka tapın ama köpek veya kedi nedir?

hey allaaaam ya!

aşk evlilik boşanma dizisi

yine her dizide olduğu gibi, bu dizi de ilk bölümüyle youtube anasayfama düştü.

ilk 19 dakikasına merak edip bir baktım, bir erkek olarak harbiden zor katlandım. normalde hiçbir türk dizisine antipatik yaklaşmam. elimden geldiğince de şans verir, saygı duyarım. ama bu dizi beni daha ilk 19 dakikasında bile pes ettirmeyi başardı.

öncelikle ismi klişe onu bir söyleyeyim. klişeyi geç, sektörün geçmiş zamanlarında bu tarz konulu ve isimli bir sürü dizi gördük. evlilik hakkında her şey, umutsuz ev kadınları, kaçak gelinler vs. hiçbirinin de adam akıllı reyting yaptığını hatırlamıyorum. belli ki seyirci artık bu tarz konulara doymuş. yıl olmuş 2024, televizyon artık kurtlar sofrası halini almışken, böyle düşük statülü dizilerle seyircinin dikkatini çekmeniz çok zor. üstteki arkadaşların da dediği gibi, maksimum 5 bölüm ömrü var. özellikle "bahar" ile aynı gün yayınlandığı için hepten şansı yok gibi.

normalde herhangi bir dizinin cinsiyeti olmaz, ama bu dizinin bir cinsiyeti var. zira 19 dakika boyunca boş boş, vıcık vıcık kadınsal sahneler mevcut dizide. bu sahnelerle amı kanepede oturmaktan kokuşmuş, memeleri sütyen takmamaktan sarkmış kadınlara, bolca "gerçek olmayan" feminen mesajlar verecek gibi duruyor. ama tabi dizi sadece tek bir cinsiyete hitap ettiği için beklenilen reytingi alamayacak, ve hiçbir şekilde geniş kitlelere ulaşamayacaktır. en azından bu facia erken son bulacak diye çok mutluyum.

olay örgüsü yok, ne anlattığı da belirsiz. mesela herhangi bir dizi izliyorsunuz diyelim. normal şartlarda bu dizinin en azından ilk 5-10 dakikası yüksek tempoya ve anlatıcıya sahiptir ki seyirci merak içinde olsun, ne anlatılmak istenildiğini kavrayabilsin. işte bu olay bu dizidr mevcut değil. bomboş diyaloglar vıcık vıcık sahnelerle bağdaştırılmış, ve ortaya seyir faciası yaratacak dakikalar çıkmış. düşman başına.

dizinin iyi yaptığı şeyler yok mu derseniz, elbette var. müzik kullanımı ve cast iyiydi dizide. cast iyiydi dediğim oyunculukların inanılmaz iyi olmasından bahsetmiyorum tabi. bu dizi koskoca sektörden farklı olarak pek değeri bilinmeyen, ya da no-name diye tabir edilen kitlesiz oyunculara yer vermiş. en azından sektörle içli dışlı biri olarak, bu dizideki hiçbir oyuncunun neredeyse hiçbirini farklı dizilerde görmedim. sektörde yepyeni yeteneklerin yıldızlarını parlatmayı amaçlamak iyi bir şey kesinlikle. özellikle eskiler sektörü bu kadar domine etmişken. ha tabi bundan bağımsız, bana hiç geçmeyen oyuncu da pek olmadı ilk 19 dakikada. oyunculuklar akıyor gidiyor yani. ama sadece dizi bundna ibaret. olay örgüsü, konu işlenişi ve senaryo bakımından inanılmaz sınıfta kalıyor.

bir gece masalı ile birlikte bu sezonun 2. yüz karası olacak gibi duruyor. yine de her dizide olduğu gibi, bu dizinin de arkasında büyük bir emek ve prodüksiyon mevcut. ama bu sezonun en iyilerinden "kalpazan ve kötü kan" bu diziyi izlese, kahrından ağlarlardı yemin ediyorum. öyle de bir dizi işte.

19 kasım dünya erkekler günü

bir erkek olarak benim bile varlığından haberdar olmadığım gündür.

erkekler günümüz kutlu olsun!

riot games

istemcisinin yeni arayüzü eskiye nazaran daha güzel olmuş.

görsel

rare encounnter

realite manipülasyonu hakkında o kadar entry girdikten sonra, buralarda vakit kaybetmeyip ayrı bir blok sitesi açmasını tavsiye ettiğim yazar.

tamam döktürüyor eyvallah da, bazen kendi kendime düşünüyorum, "oğlum bu yazar deli mi başlıkta sürekli kendi kendine konuşuyor?" diye. biraz takıntılı sanırım bu konuya. hayır bir de başlığa farklı bir yazar entry girince o entry inanılmaz sırıtıyor. başlığı domine etmiş resmen. neyse, tutan yok. kalemine sağlık yine de.

bir sözlük kızının kekini yemek

nasip olmadı henüz. "k o r k u" olsaydı bana kesin yapardı. öhöhö

erkeğin ne giyeceğine karışan kadınlar

o cürreti edinebilecek cesareti dahi bünyelerinde bulundurduklarını sanmıyorum.

ama olup da özgüven dolarlarsa, mücizevi bir şekilde de cesaret popmpalanırlarsa denesinler, bekliyorum. sıkıysa deneyin, evet!

biberonuna tiner koyularak öldürülen bebek

bir amcık müsvettesi tarafından gerçekleştirilen trajik bir olaydır.

ciğerini siktiğimin kancığının savunması da;
"bana ve ona kimse sahip çıkmadı" olmuş.

şuan sinirden elim ayağım titriyor. nasıl oğlum, nasıl lan? ulan yeri geliyor irade, irade, nefis, nefis diye kıvranıpduruyorsunuz, ama mesele yanlış kişiden çocuk yapınca mı durumlar maduriyete kadar geliyor? neymiş efendim kimse sahip çıkmamış mış. yarrağımın kafası! seni doğuran anaya kadar %85696 kez bağırta bağırta sikeyim orospu çocuğu.

ulan hadi madem bakamadın, devlete teslim edeydin bari. biberona tiner koymak nedir ırzını siktiğimin katil kevaşesi? ayrıca bu sağlıklı bir savunma da değil. bence bu kadın ruh hastası. diyecek tek kelime bulamıyorum, sarfedecek sözler varsa da bir bir kaybediyorum.

kendi belanda kudura kudura boğul emi.

müzik

pembe ve mor renkleri gibi, tutkuyu, hazzı ve şehveti temsil eden, aktif dinlendiği andan itibaren bu bahsi geçen temsilleri fiziksel olarak birebir yaşatan, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi ve en faydalı sanatı.

müzik lan bu müzik! yav şu seviyedeki hazzı verebilen kaç tane sanat var şu dünyada? dünyanın en depresif, en tırlak insanını bile onarma yetisine sahiptir. o ezgiler kulaktan vücuda yayıldığı anda hangi ruh halinde olursanız olun huzur bulacaksınız. hayata karşı daha pozitif olacaksınız. bu hayatta birer hedefinizin olduğunu hatırlayacaksınız. sürekli olarak hayat kalitenizi arttıran eylemlerde bulunacaksınız. bulmasanız bile aklınıza getirip, o eylemleri icra etmeye karşı oldukça istekli olacaksınız. zamanında yaşadığınız iyi anıları hatırlayacaksınız. zamanında değerini bilmediğiniz insanların geç de olsa müzik sayesinde değerini anlayacaksınız. telafi etme imkânınız olursa belki de telafi edeceksiniz, ve bu evrede sadece kendinize değil, başka insanlara da faydanız dokunacak.

müzik dopamin seviyesini arşa çıkartır, ama uyuşturucu gibi kötü niyetli değildir. doğal bir dopamin kaynağı olduğu için de fiziksel stabiliteyi korumak konusunda üstüne yoktur. mesela dizi ve filmler kurgusal dünyalarla insanları manipüle edip parasosyal ilişkiler kurdururken, müzik asla bunu yapmaz. bu sebeple iyi niyetlidir.

hafızayı güçlendirir. bilmiyorum daha önce bu meşhur sözümü burada paylaştım mı, "her müzik bir anı biriktirir" diye. bu müthiş bir olay. çünkü hali vaktinde biriktirdiğiniz anıları, müzik sayesinde birebir hatırlayabilirsiniz. bu da zamanla unuttuğunuz ve beyninizin tozlu rafına bıraktığınız tüm şeyleri birebir ortaya çıkartabilmenizi sağlar. bu yüzeysel bir hatırlama değildir bu arada. mesela atıyorum siz önceden 2017 yılında bir şarkı dinlediniz. sonra bu şarkıyı yıllar sonra 2024'te tekrar dinlediniz. 2017'de, o şarkıyı dinlediğiniz esnada biriktirdiğiniz anıları birebir hatırlatıyor. kötü veya iyi farketmez, faydası asla tartışılamaz. özellikle ben neredeyse yaptığım her eylemi müzik eşliğinde yaptığım için, hafızama hafıza katıyorum. sizlere de tavsiye ederim.

verimliliği ve potansiyeli arttırır. tescillediğim bir diğer faydadır. şuana kadar müzik eşliğinde ne yaptıysam hepsinde başarılı oldum ve tam verim aldım. bunun sırrı iyi huylu dopaminde saklı. müzik insanı pozitif bir ruh haline sokar demiştim, işte o faydadan doğan bir diğer fayda da yüksek verimlilik ve potansiyeldir. mesela müzik eşliğinde ders çalışıyorsunuz diyelim, o an çalıştığınız şeyi daha iyi kavramanızı sağlar. çünkü müzik bir biriktiricidir, ve biriktirdiği tek şey anı değildir. bilgi de biriktirebilir. ders çalışma üzerine tek faydası bu da değildir. müzik her daim pozitif hissettirdiği için ders çalışmak gibi boktan ve sıkıcı eylemi bile, oldukça çekilebilir bir eyleme dönüştürebilir. işte bu sebeple de başarı yoldadır. bu sadece ders çalışmayla sınırlı değildir. sevmediğiniz herhangi bir eylem, mesela iş hayatı. o işi yapmaktan zerre zevk almayın, ama aynı zamanda o işi yapmak zorunda da olun. müzik size bir şekilde yolunuzu bulduracaktır.

duygusal zekâyı arttırır. evet. müzikten duyduğunuz her bir tını aynı zamanda ayrı ayrı duygu barındırır ve bu duyguları insanlara hissettirir. duygularınızı keşfetmenizi sağlar, ve verimli yaşamanız için elinden geleni de yapar. özellikle duygusal biriyseniz ve verimsiz duygularınız hayat kalitenizi ve çevrenizdeki insanların kalitesini düşürüyorsa, ihtiyacınız olan tek şey müzik. hem de bir kulaklık uzağınızda.

bu ve bunun gibi onlarca faydası bulunmaktadır. bu faydalara rağmen müzik dinlemeyi sevmeyen insanlar tanıyorum. tamam bu insanlar da illaha ki dinler, ama dinlediği müziklerin hakkını veremezler ve gerektiği ilgiyi müziğe göstermezler. bu insanların boş beleş ve hayatsız hayatlara sahip olması aşikârdır. ya düşünsenize, günde sadece 1-2 şarkıyla yetinmeye çalışan insanlar var. hepinize acıyorum amınakoyayım ya.

müzik elbette sadefe insanlara sağladığı faydalardan ibaret değildir. müzik aynı zamanda bir dolu teknik bilgiler de içerir. müzik teorisi diye bir oluşum vardır, ve oluşturulan tüm müzikler bu oluşumu prensip alıp icra edilirler. her şey planlı, programlı ve sistematiktir. müzik'in ne kadar eşsiz bir ideoloji ve yaşam tarzı olduğu da su katılamaz bir gerçektir.

belki başka entrylerde teknik bilgilere de gireriz. müzik dinleyin, dinlettirin, dinlediğinizi hissetmeye çalışın, dinlediğiniz müzik'e anlam katmayı öğrenin, boş beleş hayat sürmeyin amk. azıcık kendinize saygınız olsun.

kadın aldatması erkek aldatmasıyla aynı mıdır

evet.

hatta sanırım, bu iki cinsiyetin ikili ilişkilerde tek ortak yanı aldatma amaçlarıdır. her ikisi de yeni ihtiyaçlar, yeni heyecanlar ve en önemlisi de yeni cinsel hazlar, hisler, istekler...

sadece aldattıktan sonra erkek, eğer isterse hiçbir cinsel haz gütmese bile tekrardan aldattığı kadınla zerre rahatsız olmadan devam edebilir. kadın aldatınca her ne kadar pişman olsa bile, artık farklı birine cinsel ilgi duyduğu için, aldattığı kişiden de tamamen vazgeçtiği için bir daha asla geri dönüşü olmaz. istese de dönemez. hali hazırda farklı birine cinsel ilgi duymasaydı aldatmazdı zaten. bu dinamikleri önceki entrylerde çok anlattım.

her ne kadar bu tarz ince dinamikler varolmuş olsa da, her iki tarafın da aldatış amacı aynıdır. bu iki cinsiyetin ikili ilişkilerde tek ortak yanının bu olması da oldukça absürt bir durumdur.

youtube dan para kazanmak

oldukça meşakâtli bir süreç veya neticedir.

aylarca düzenli video atıp para kazanma konusunda tüm şartları tamamlasanız bile, bu sefer de ödeme konusunda binbir türlü şeyle uğraşıyorsunuz. şartları karşılamanın zorluğu yetmiyormuş gibi bir de vergisidir, ona özel banka hesabıdır, istisna belgesidir, kimlik doğrulamasıdır, adsense'dir bilmemnedir yok anasının amı yani.

tüm şartları karşılayıp para kazanma açıldıktan sonra, tüm bu işlemler için 45 gün süre veriyor youtube. veriyor, veriyor da niye bana 45 günüm olduğunu bildirmiyor youtube? günlerdir kasılıyorum para kazanma açık, para birikiyor ohhh çekmesem de olur vs diye. sonuç ne oldu? 45 gün süresi dolunca para kazanma kapandı. günlerdir tekrar açtırmak için vergi dairesidir, bankadır, belgedir bilmemneydir onlarla uğraşıyorum. bu 45 gün sürem olduğunu da para kazanma kapandıktan sonra bildiriyor. ulan 45 gün önce neredeydin amcık youtube? bir de adsense kimlik doğrulaması için adrese bir kod geliyormuş (ortalama 2 hafta sürdüğünü söylüyor youtube) ki bu en sevdiğimdir benim. sabır ulan!

neyse, en azından uzun uğraşlar sonucu yol katedebildim. aslında birkaç işlemden oluşan basit bir süreç. ama gereksiz detaylı. bir de hayatınızda ilk defa bu işe girişiyorsanız ekstra zorlaşıyor süreç. youtube'da ki bu konuda bilgilendirme yapan, (yapmaya çalışan) amatör sürüsü de oldukça zorlaştırıyor. zaten en büyük hatam o tarz boktan kalitede videolardan yardım almaya çalışmaktı. adam akıllı montaj bilmeyen, mikrofonu bok gibi olan, iki kelimeyi bir araya getiremeyen kişilerin çektiği videolar. bu tarz mallar video çekmesin mümkünse. neyse, konu bu değil. ama bu konuda hiçbir şekilde bilgi sahibi olmadığım için mecburen katlanmak zorunda kaldım.

bu süreç hakkında sizin de bir gram bilginiz yoksa, izin verirseniz bu entryde sizlere birkaç amme hizmeti yapmak isterim. süreç şöyle işliyor; şartları tamamlıyorsunuz, iş ortağı programına başvuruyorsunuz, kanalda bir problem yoksa en geç 1 günde onaylanıyor. onaylandıktan sonra videolarda reklam gösteriliyor, ve her videodan ayrı ayrı kazanç sağlamaya başlıyorsunuz. para kazanma açılmadan önce çektiğiniz videolardan elde ettiğiniz izlenmeler sayılmıyor. fakat o videolara gelen yeni izlenmeler para kazandırıyor. siz de benim gibi 1000 izlenen videolara sahipseniz ödenen miktarın oldukça az olduğunu belirtmem lazım. fazla beklentiye girmeyin, ama pasif gelirin tadını da çıkartmaya bakın.

neyse buraya kadar her şey fıstık, bir de olayın kimlik doğrulama kısmı var. tüm bu işlemler için 45 gününüz var ve youtube bunu önden bildirmiyor. bildirse bile muhtemelen belirgin değil. doğrudan interaktif vergi dairesi'nin sitesine girip "sosyal içerik üreticiliği istisna belgesi" başvurusu yapıyorsunuz. kolay bir işlem. başvurudan sonra belgeyi adresinize yolluyorlar. pazartesi başvurdum, cuma anca geldi. (geçen hafta) tebliğgat oluşturursanız direkt site üzerinden çıktı da alabilirsiniz ama bu konuda bilgim yok. sonra o belgeyi alıp bankaya gidiyorsunuz, ve diyorsunuz ki;

"ben youtube'da içerik üreticisiyim, buna özel bir hesap açtırmak istiyorum" onlar da yardımcı oluyorlar. muhtemelen gişedeki kadın nasıl yapıldığını bilmeyecek, ve banka müdürüne danışacak. en azından bende öyle oldu. halkbank'tan açtım bu arada. Ama herhangi bir banka da olabilir orası size kalmış artık. bu banka süreci de 40 dakika falan sürdü. belge doğrulaması, telefon doğrulaması, hesap açım işlemleri vs. 2 tane hesap açılıyor. biri ana ödeme hesabı, diğeri de vergilerin kesildiği hesap. devletin kanunu, bu tarz bir iş yapıyorsanız ben %15 vergi keseceğim, sen de yoluna bakacaksın diyor. böylece hem vergi ödüyorsunuz, hem de youtube paranız yatmış oluyor. vergilendirme yapmadan direkt youtube'da normal iban verirseniz vergi kaçırmaktan dolayı suçlu durumuna düşersiniz, ve yargılanırsınız.

banka olayı bittikten sonra yine interaktif vergi dairesi'nin sitesine gidip iban bildirgesi yapmanız lazım. youtube'a özel açtığınız banka hesabının iban'ı. bundan sonra işlemler tamam, vergi ve para çekme olayi bitti. madem entry bu kadar uzun oldu, biraz da youtube para kazanma stratejilerinden bahsedeyim.

youtube'da reklam geliri neye göre ediniyorsunuz mesela? reklam gelirleri 1000 izlenmeye göre ortalama şekilde hesaplanıyor. tabi bu süreçte sadece izlenmeye bakılmıyor. ortalama görüntülenme süresi de normalden yüksekse, kazandığınız rakam daha da fazla oluyor. video başı ne kadar kazandığınız da içeriğe ve videonun kendisine göre çok değişiyor. her seferinde aynı içerik olsa bile. bunun sebebi, her videonun aynı izlenme oranına sahip olmaması. zaten para kazanmanız açılınca bunlar hakkında zamanla bilgi ediniyorsunuz. ben oyun videoları çekiyorum, ve her video başı ortalama 1000 izlenme alıyorum. 45 günde 1000TL civarı (sadece reklamlardan) para kazandım. izlenmelere ve içeriğe bakarsak gayet makul bir pasif gelir. daha fazla izlenip daha yüksek izlemme sürelerine ulaşırsanız bu rakam katlanarak artar. zaten hali hazırda işim olduğu için miktarlara pek takılmam. önemli olan, bu platformdan para kazanmayı başarabilen insanlarla birlikte azınlığa girmek. ama sizler de yapabilirsiniz, ben inanıyorum.

çok kısa reklam yerleştirmekten de bahsedeyim. çektiğiniz video 8 dakika ve üzeriyse videolarınıza manuel olarak reklam yerleştirmesi yapabiliyorsunuz. analizlerinizi takip edin, videonuz ortalama kaç dakika izleniyor. videonun kaç dakikasını izliyorlarsa o dakikalara manuel olarak yerleştirme yapın. elbette youtube kendisi de yapıyor ama siz eşeğinizi sağlam kazığa bağlayın. ha bu arada, 8 dakika altı videolarda da reklam gösteriliyor, ama onda manuel olarak yerleştiremiyorsunuz. video süresinin farkı da burada ortaya çıkıyor falan filan işte. gidin keşfedin!

alın bu da size hayatınızda aldığınız en iyi amme hizmeti. tepe tepe faydalanın.

sinir eden cevaplar

(bkz: peki)
(bkz: aynen)
(bkz: hmm)

sağ elini kaldırıp, okkalı bir şekilde tersten suratına yapıştırsan müstahak.

vivo

telefon konusunda ikinci kez tercih ettiğim, bu ikinci kez tercihimden sonra marka memnuniyetimi arşa çıkartmamı sağlayan, ikinci kez satın alınca da beni asla pişman etmeyen, yeni neslin en kaliteli ve en prestijli telefon markalarından biri.

2009 yılında çin'de kuruldu. 2021 yılında da türkiye'ye yatırım yapıp fabrika açtı. türkiye'de genellikle giriş ve orta seviye telefonları satışta olsa da, zaman zaman amiral gemilerini de kısıtlı olsa da satışa çıkartmaktadır. yerel üretim yaptığı için fiyat konusunda da oldukça avantajlı olabiliyor.

özellikle orta sınıf telefonları (bkz: vivo v29 lite 5g) çok başarılıdır. bu telefonu satın almadan önce giriş seviyesi modeli olan (bkz: vivo y22s) modelini kullanıyordum. ondan da çok memnun kalmıştım. inanılmaz bir fiyat performans oranı yakalayabilen modeldi kesinlikle. ama birkaç gün önce v29 lite modelini aldıktan sonra, vivo'ya bakış açım bir daha geri dönülemeyecek seviyede değişti. adamlar orta sınıfta resmen teknoloji sanatı icra etmişler. üst seviye modellerini zaten düşünmek bile istemiyorum. bunu birkaç sene kullanayım, azıcık da borcu harcı hafifleteyim üst modellerinden birini tercih edeceğim mutlaka.

marka bilinirliği pek olmasa da vivo'nun verdiği hizmet kalitesi de oldukça iyi. herhangi bir sıkıntı olduğunda karşınızda muhattap bulabilmenizin yanında, bir de 3 yıl boyunca 2 ana android sürüm güncellemesi ve güvenlik güncellemelerini takır tukur alacak. marka bunun sözünü veriyor, ve tutuyor da. y22s modeli bile android 14 aldı, oldukça güncel. güncelleme konusunda üst, orta, alt ayrımı yapmadan kusursuz bir şekilde desteğini sürdürüyor.

velhasıl kelam teknoloji tutkunu biri olarak söyleyebilirim ki, vivo şans verilmeye değer bir telefon markasıdır.

https://www.facebook.com/...ileTurkey?mibextid=ZbWKwL

sadece erkeklerin anlayabildiği cumartesi olayı

yine geldi çattı desenize.

aşırı popüler şarkılar

ilgimi hiç ama hiç çekmeyen şarkılardır.

bir şarkının 8 milyar falan dinlendiğini düşünün. bu da demek oluyor ki bu rakam neredeyse dünya nüfusuna eşdeğer. (bkz: despacito) bu şarkı dünyada ki tüm insanların kulağında çalıyor, ve yıllarca da hunharca çaldı. yani herkes. herkesin. herkes ulan! hiç mi şunu aktif dinlerken değersizlik duygusuna kapılmıyorsunuz?

herkesin yıllarca fütursuzca dinleyip dinleyip attığı bir şarkıyı, ben nasıl maksimum değer verme psikolojisiyle dinleyebilirim ki. etik değil bir kere. hayatın her alanında vardır bu motto. ''bir şeyden dünya üzerinde ne kadar çok varsa, o şey bir o kadar değersizleşir'' diye. bu mantık aşırı popüler olan şarkılar için de geçerli. bir şarkının inanılmaz bir kitleye sahip olması o şarkının değerini en az %777 milyar düşürüyor.

sanatçı bazından bakarsak da bu luis fonsi midir nedir, o abi zaten yıllarca kazandığını kazanmış, ekmeğini bir güzel yemiş. yesin de zaten, hakkıdır. ama nereye kadar daha böyle devam edecek? ayda 100-200 dinlenen no-name bir sanatçı hiç mi hakkını alamasın? tüm piyasa bunlara mı ait kalacak ömrümüz boyunca? biraz yeni şeylere açılın artık. görüyorum, nerede popüler şeyler var onları dinliyorsunuz. yok demi lovato, yok taylor swift, yok that poppy, yok calvin harris, yok david guetta, yok labrinth, yok sia yok bilmemne. salın la şunları artık.

hayır bir de bu adamlar yıllardır piyasada zaten. bıkmadınız mı şunları dinlemekten artık? tamam bu bakış açısı şarkının ne kadar kaliteli veya ne kadar kalitesiz olduğunu belirlemiyor, bunu kabul ederim. ama denize açılmayı bekleyen bir limandan tozlu yelkenlerinizi kaldırıp, açık denize açılıp mis gibi yeni cevherler keşfetmek varken, bu işkence neden hala devam ediyor?

işin vizyon tarafı var ki ona hiç ama hiç girmek istemiyorum zaten.

bakire misin diye soran erkek

açık açık bilmek istediği şeyi öğrenmeye çalışan erkektir.

7-24 sikiş arzuluğu duyup içten pazarlılıkla, yalanla, dolanla ve saçma sapan durumlarla zerre kendi olamayıp, kendinin çok çok ötesinde veya kendinin hiç alakası olmadığı bir statüde evcilik ve sevgilicilik oynayan vasat erkeklere göre, statüsü çok çok önde olan erkektir. nettir, ve açıktır.

bakire olmayıp da utanmadan ben bakireyim, ''kimseye vermedim'' cevabını veren kadın utansın kendinden.

on ikinci nesil

aralarında kaleminin hakkını verebilen gerçek yazarlar da mevcut. onları tebrik ediyoruz, ve eleştirmeye doyamadığımız yeni yetme asalak on ikinci nesil yazarımsılardan çok ayrı bir konumda tutuyoruz.

bu sözlük sizlerin ve gelecek nesillerin sayesinde ayakta kalacak. bu potansiyelinizden ödün vermeyin.

2018 deki yazarlar

halâ ölmedik.