bugün
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur21
- gizli samyel8
- jose mourinho39
- sözlüğün bağımlılık yapması8
- içinde hiç'a harfi geçmeyen bir cümle yazınü12
- sözlüğün en iyi iki kadın yazarı32
- liselilerin arkadaşına yaptığı doğum günü şakası9
- türk polisinin güzel kızlara karşı olan nezaketi14
- anın görüntüsü9
- yazarlar neden bu nickleri kullanıyor10
- sözlüğün en yaşlı yazarları8
- küçük memeli kadınlar9
- arkadaşlar bik bik geldi12
- heykel sanatını putla bağdaştıran yobaz14
- icardi190521
- magicovento10
- sözlükteki tipleri çok takmamak lazım10
- biz bu hayata çalışmaya mı geldik8
- uludağ sözlük'ün en çekici erkeği kim12
- insanoğlunu yerleşik hayata geçiren neydi14
- eşcinsellere hasta diyen hastalıklı insanlar21
- yazarların sevdiği şehirlerarası yollar8
- kemalistlerin insanları atatürk ten soğutması17
- istan ekini türkçeden kaldırmak8
- albay kemal15
- 3 haziran 2024 hakkari'ye kayyum atanması16
- sözlükçü kemalistlerin mide bulandırması9
- hadise'nin parasız erkeklere tepkisi40
- yazdan nefret etmek10
- sokak ortasında ilişkiye giren muhafazakar çift14
- a haber için 3 kelime yakıştır9
- güçlü kadınların ortak özellikleri14
- türklere peygamber gönderilmemiş olması9
- sözlükte artık yazılamayacağı gerçeği8
- erkeklerin meme tercihi11
- osman gökçek8
- zalbert ramstein16
- üstteki yazarın sevdiği iki şey8
- mfö'nün en güzel şarkısı14
- kadınları öldüren bir virüs yaratıp dünyaya salmak20
- hazır olun yeni pandemi geliyor13
- 8 bin lira maaş teklif edilen öğretmen13
- evliliklerin çoğunun para yüzünden bitmesi10
- kadıköy de pidecide yediğimiz efsane kazik17
- kaç tane gerçek istanbullu tanıdınız14
- diyanetin bütçesi emekliye dağıtılsın13
- iki çift bir masada nasıl oturmalıdır8
- gizli samyel ile evlenmek12
- türkiye cidden almanyadan daha iyi8
- yahudileşmiş türk13
entry'ler (262)
Ne yapacağı belli olmayan kişilerdir. Uzak durmak gerekir.
Yüzsüzdür.
Terbiyesizliktir.
her satırının altı çizilmesi gereken bir kitapdır.
--spoiler--
örtünme tutkunluğumuzun telaşında kendimizi görmez, görmek istemez olduk. "biz" diye birbirinden farklı, birbirlerine zır görüntülerimizi benimsedik. görüntülerimizle çarpıştık, görüntülerimizi savaştırdık. soyunalım. soyunalım ki bizi giydirenlerle yüzleşelim, kendimizi görebilelim. tekrar giyineceksek, istediğimiz gibi giyinebilmemiz için soyunmamız lâzım.
--spoiler--
--spoiler--
örtünme tutkunluğumuzun telaşında kendimizi görmez, görmek istemez olduk. "biz" diye birbirinden farklı, birbirlerine zır görüntülerimizi benimsedik. görüntülerimizle çarpıştık, görüntülerimizi savaştırdık. soyunalım. soyunalım ki bizi giydirenlerle yüzleşelim, kendimizi görebilelim. tekrar giyineceksek, istediğimiz gibi giyinebilmemiz için soyunmamız lâzım.
--spoiler--
kırılmamak için bükül
düz olmak için eğril
dolmak için boşal
parçalan ki yenilen
az şeye sahip olanlar
çoğa kavuşabilirler
çok şeyi olanların zihni karışır.*
düz olmak için eğril
dolmak için boşal
parçalan ki yenilen
az şeye sahip olanlar
çoğa kavuşabilirler
çok şeyi olanların zihni karışır.*
tecrübe babalara kâr etse bile oğullara miras kalmaz.demiştir.
(bkz: Le Premier Homme)
yok düş kuracak vakit bile,her şeyi bir yana bırakıyoruz söylene söylene.sözünün sahibidir.
kağıt süsleme sanatlarının en önemlilerinden olan ebru sanatçısıdır. devlet güzel sanatlar akademisinde eski tarz silt ve ebru hocalığı yapmıştır.
roni margulies şiiridir.
bir çocuk bindi kadıköy vapuruna
kocaman, ölü bir deniz kuşu gibi
boynuna asılı bir akordeonla.
filikalardan birine yaslandı, yakınında
olmak istermiş gibi batarsa vapur.
ne kimse gördü çocuğu, ne duydu kimse
kendinden büyük akordeonunu, ağır,
çekingen bir tavırla çalmaya başladığında.
biliriz, beğeniriz umuduyla en sevilen
şarkılarını çaldı bilmem kaç ülkenin:
oçi Çorniya, oh suzannah, bir viyana
valsi, bir polonez, beatles. Çaldıkça
açıldı. elinin altındaydı tüm dünya.
işine giden, kendi derdine dalmış
insanlardan dilenen bir çocuk değil artık,
kanatlanmış uçan bir martıydı adeta.
kimbilir, diye düşündüm, ne zaman gelmiş
doğduğu yemyeşil dağ köyünden kosova`da.
ben yeni dönmüştüm doğduğum yere londra`dan.
indim vapurdan, dudaklarımda suzannah.
hem avucumuzun içi kadar küçük artık dünya,
hem de yabancıyız nereye gitsek aslında.
bir çocuk bindi kadıköy vapuruna
kocaman, ölü bir deniz kuşu gibi
boynuna asılı bir akordeonla.
filikalardan birine yaslandı, yakınında
olmak istermiş gibi batarsa vapur.
ne kimse gördü çocuğu, ne duydu kimse
kendinden büyük akordeonunu, ağır,
çekingen bir tavırla çalmaya başladığında.
biliriz, beğeniriz umuduyla en sevilen
şarkılarını çaldı bilmem kaç ülkenin:
oçi Çorniya, oh suzannah, bir viyana
valsi, bir polonez, beatles. Çaldıkça
açıldı. elinin altındaydı tüm dünya.
işine giden, kendi derdine dalmış
insanlardan dilenen bir çocuk değil artık,
kanatlanmış uçan bir martıydı adeta.
kimbilir, diye düşündüm, ne zaman gelmiş
doğduğu yemyeşil dağ köyünden kosova`da.
ben yeni dönmüştüm doğduğum yere londra`dan.
indim vapurdan, dudaklarımda suzannah.
hem avucumuzun içi kadar küçük artık dünya,
hem de yabancıyız nereye gitsek aslında.
pınar çekirge'nin kitabıdır.
--spoiler--
bir kadına ne verirseniz verin, onu daha da büyük hale getirir. ona sperm verirseniz, size bir çocuk verir. ona bir ev verirsiniz, size bir yuva verir.ona sebze verirsiniz, size yemek verir. ona bir gülücük verirsiniz, size kalbini verir. ona bir şarkı söyleyin, size konser verir, kendisine verileni, çarpıp çoğaltarak geri verir. bu yüzden ona çamur atarsanız ,karşılığında bir bataklıkta boğulmaya hazır olun.
--spoiler--
--spoiler--
bir kadına ne verirseniz verin, onu daha da büyük hale getirir. ona sperm verirseniz, size bir çocuk verir. ona bir ev verirsiniz, size bir yuva verir.ona sebze verirsiniz, size yemek verir. ona bir gülücük verirsiniz, size kalbini verir. ona bir şarkı söyleyin, size konser verir, kendisine verileni, çarpıp çoğaltarak geri verir. bu yüzden ona çamur atarsanız ,karşılığında bir bataklıkta boğulmaya hazır olun.
--spoiler--
acaba kaç kişinin aklından
arada bir de olsa geçiyorsun? diye
sormağa kalkışmıştım, kendi kendime;
biraz da alaylıca yanıt da hemen geldi,
senin aklından geçen kaç kişi varsa, o kadar.*
arada bir de olsa geçiyorsun? diye
sormağa kalkışmıştım, kendi kendime;
biraz da alaylıca yanıt da hemen geldi,
senin aklından geçen kaç kişi varsa, o kadar.*
tanışma imkanı bulduğum, candan samimi ve bir o kadarda alçak gönüllüdür.
hiçbir zaman. hiç bir hastalık bu kadar iç acıtıcı olmamıştır.
duymak, anlamak, sezmektir.