bugün

entry'ler (17)

özel mesaj almak isteyen yazarlar

#38252197 açık adresimi verdim mail atarakta ulaşabilirsiniz.

sözlük yazarlarının itirafları

i couldn't say i don't like my life because i don't feel anything with what i am doing.

şimdiki aklım olsa

beklentiyi o kadar da yükseklere çıkarmazdım, iyi halt yedim.

yurt dışında yaşayıp ülkesini çok özleyen kimse

uzun bir yazı gelicek bunun sebepleri ülkeyi çok özleyen ve gurbette olan kişiyim. önce liste sonra açıklamalarım ve kendi tespitlerim geliyor:
1) aile
2) arkadaşlar
3) restaurantlar, kafeler

1-) ailemi bu kadar özleyeceğimi hiç tahmin etmiyordum. ben yurtdışında üniversite okuyan birisiyim, yurtdışında okumadan 1 yıl önce memleketimden istanbul'a gelip bir üniversitede okumaya başlamıştım yani bunun anlamı şu gibiydi onlar olmadan zaten 1 yıl dışarda kalmıştım tabi 2-3 aya bir memleket yapıyordum ama bu sebepten ötürü ben zaten ailemle yaşamıyorum ki ne olmuş sanki okyanus ötesinde yaşamışım demiştim. öyle olmuyormuş. daha net bir şekilde açıklayayım iki gün önce noel(christmas) tatili için türkiye'ye bilet aldım, aldıktan sonra annemi aradım anne dedim geliyorummmm o kadar heyecanlı söylemişim ki kadın daha 4 ay var sakin ol kuzum dedi. ne bileyim yurt dışında insana 4 ay çok kısa gibi geliyor sanki yarınmış gibi belki de yurt dışıyla alakası yok ben türkiye'ye çok dönmek istediğim için bana öyle geliyor. annemle de babamla da her gün telefonla hatta kız kardeşimle de her gün telefonlaşıyoruz ama aynı ortamda bulunmak gibi olmuyor ne yazıkki...

ben ilk yurt dışına geldiğimde ne kadarda güzel yerler diye iç çekiyordum bak işte herkes çok mutlu kimse tartışmıyor, çok kibarlar vs vs diyordum. zaman geçtikten sonra anlıyorsun ki o kibarlıktan değil soğukluktan, geçen günlerde türk konsolosluğunda ülkemin insanını ne kadar özlediğimi anladım. konsolosluğa bir evrak doldurmam gerekiyordu kağıtta bir yeri göstererek burası da dolcak mı diye sordum. memurda '' yok abim oraya gerek yok'' dedi. o bana abim dediği anda ben kendimi ne kadar iyi hissettiğimi anlatamam. o sıcaklık çok farklı...

aile noktasında ben yurt dışında okuyacağım dediğimde dedem beni karşısına alıp konuşmuştu çünkü o karşı çıkmıştı bana şöyle söylemişti:

dedem:
- x tanıdığım var amerika'da çalışmıştı zamanında sonra fransaya geldi. şimdide türkiye'ye yerleşmeye karar verdi. ben sordum neden yapıyorsun diye ülke gibisi yok çok özlüyorum demiş dedeme. fransaya gelme sebebide türkiye'ye yakın olmakmış ve ekledi evet biliyoruz ülke çok kötüye gidiyor ama senin her şeyin burdan geliyor ve bu sadece bir örneği sonradan keşke dememek ve gurbetin nasıl zor olduğunu anlamak insanın başına vurduğunda anlamamak için iyi düşün dedi.
ben:
-(içimden hehe deyip) muhakkak doğrudur dedecim ama artık dünya çok küçük uçaklar vsvs demiştim.

bu konuşma beni sinirlendirmişti çünkü batıda medeniyet var ehehe diye geziyordum o zamanlar. şimdi ise medeniyetiz batsın türkiye'de böyle oluyor fln diye kıyaslamalardayım.

son olarak aileye ekleme yapıcak olursam. şu anda beni en çok mutlu eden şey annemle neler yaptığını türkiye'de ne olup bittiğin hakkında konuşmak. annemde hadi birazda sen anlat dediğinde ise neyini anlatim annecim burda bişi yok ama ben çok mutluyum(hiç değilim) deyip kapatmak.

2-) arkadaşlarımı çok özlüyorum bunun birinci sebebi belki de dilden kaynaklı türkçe yapabilceğin bir muhabbeti ingilizcede yapılabilir mi yapılabilir sorun bu değil sorun şu kültür senin yaptığın vurguları espirileri sadece türk ve senin arkadaş grubunun anlıyabilceği espri yapmakla ingilizce muhabbet yapmak çok farklı şeyler. evet ilk zamanlar aa bak yabancı arkadaşım var çok iyi anlaşıyoruz şuralara gidiyoruz, bunları yapıyoruz aa bak kız arkadaşım var kızla takılıyoruz kız yabancı eheheh demek ilk zamanlar mutlu ediyor sonra çok sıkılmaya başlıyorsun. çünkü yurt dışında yapılan ilk muhabbet ülkeleri kıyaslamak yani benim ülkemde şöyle oluyor benim ülkemde böyle oluyor falan filan... sonra tıkanıyorsun arkadaş yapması zor geliyor çünkü aynı şeyleri baştan baştan dinliyorsun. ya mesela ülkeni kimseyle çekişesin gelmiyor, biri terör fln derse ağzına kürekle vurasım geliyor tabi ya cnm terör her avrupa ülkesinin sorunu fln deyip kestirip atıyorsun ama türkle ülkeye demediğini bırakmıyabilirsin.

bazısı var hemen gelip ayak uyduruyor ülkeye, kültürüne alışıyor gidiyor hokey fln izliyor, amerikan futboluyla yatıp beysbolla kalkıyor ne bileyim magazinine bile ayak uyduruyor bak selena gomez şöyle demiş diyor. ben yapamadım açıkcası ilgimi çekmiyor. hala süper lig takip ediyorum gomis gol atınca fenerli arkadaşıma dönüp offfff diyemiyorum mesela, hadi herhangi birine desem ırkçılıktan içerdeyim yada van persie'nın ne kadar iyi bir futbolcuğu olduğunu keşke gs de olsa diyemiyorum(ironi). öyle tek başıma izleyip mutlu olmaya çalışıp iki twit atıyorum. reisimizi çekiştirmek fln çok özlüyorum çünkü burda ülkenin en büyük haberinin yeni bir kuş türü bulmak olması gerçekten çok garibine gidiyor, trump en azından hayatımıza renk katıyor ama oda geçici bir heves işte.

türkiye'de erkekler arasında olan muhabbetler vardır ne kadar lgbt üyelerine saygı duysamda sadece bir espirisi vardır kardeşim sana vurduruyor diyorlar ehehehe gibi mesela yada erkek adam ol biraz aa pardon erkek demişim gibi hiçbir mantığı olmayan ama insanı özellikle bizi çok eğlendiren şeyler işte. burda kimse bana takılmıyor neye gülüyoruz diye düşünüyorum mesela birisi kapıyı açıyor teşekkür edip gülümseyip devam ediyorsun ama demek istediğim hakikaten içten güldüğümüz kahkaha attığımız ne oluyor diye. alkolsüz hiçbir şey....

parti oluyor beer pong dedikleri bira dolu bardağa pin pon topu atılıyor sonra millet içiyor o tarz bir oyun işte zaten bir müddet sonra herkes sarhoş o zaman eğlenilmeye başlanıyor. ulan alkolsüz eğlencemiz yok. milletin derdi tasası yok belki de bizim ironi yapıp acıncak halimize gülmemiz onlarda işlemiyor.

ya bakmayım bu erkek muhabbetini sadece lise tayfasıyla yapıyorum yoksa çok arkadaşım var kızlı erkekli hatta kız arkadaşlarımdan birisinin bana abiiiii duydun mu ne olmuş demesini çok özledim.

3) restaurantlardan kastım aslında kafeler yani bir garsonun size çayınızı çorbanızı getirip menüden sipariş verdiğiniz yerler. burda her yer coffee shop yani self service tabi ki kafe tarzı yerleri burda publar almış sizden gidip en az bir bira içip 8$ + tip bırakıp ayrılmanız gereken yerler ki bir bira içip kalkamazsınız zaten oraya gidiyorsanız bir yemekte söylemeniz allahın emri gibi çünkü grupçak gidilir. ucuz parayla muhabbet etmek isteyen coffee shop tarzı self service bir yere gider kaliteli zaman geçirir mi tartışılır yani ben bu noktada türkiye'yi arıyorum aslında bu şu anlama geliyor uzun uzun muhabbet edip vakit geçirdiğin 2-3 tl ödeyip vakit geçirdiğin yerler buralarda yok.

not: asosyal bir insan değilim, sevgililerimde oldu iyi arkadaşlarımda var ama türkiye gibi değil...

not: alkol kullanıyorum ama yaşam tarzımda yeri yok sosyal içiciyim.

kısacası ailemi, akrabalarımın neler yaptığını dinlemeyi, kadıköy sokaklarını, kahve muhabbetlerini, laf sokuşlarını, playstation salonuna gitmeyi, reisimizi(xd) ve onu çok özledim. ne bileyim burası bana çok samimiyetsiz geliyor. belkide ege'nin iç anadoluya yakın bir mütevazi şehrinde doğup büyümem ailemin değil ama etrafımızın muhafazakar insanlarla dolu olması bu sebeplerden biri olabilir.

1 ay sonrası gelen edit:

ben ne zaman kendimi kötü hissetsem sözlüğe girip bişeyler yazıp çıkıyorum bu yazı türü zaman zaman niye yaşıyorum yada mutsuzum diyemem ama mutlu hiç değilim çünkü yaptığım hiçbir şeyden zevk almıyorum ne okuduğum bölümden ne yurtdışında bulunmuş olduğum okuldan ne de içinde bulunmuş olduğum ülkeden vs vs tarzında oluyor.

kendimi tanımlamak gerekirse tatmin eşiği düşük ama sürdürülebilmesi konusunda çok sıkıntılar yaşayan birisiyim. ufacık şeylerle mutlu olabilirim ama gecer geri kalan 23 saat yine aynı benim aslında.

bazen insan kendini kötü hissettiğinde annemi ararım aslında ona derdimi anlatmadan onun sesini duymak rahatlatır beni daha iyi hissettirir çünkü kendisi hayat dolu bir insandır. ben de tam olarak onu yaptım aradım annemi ama doğal olarak uyumuştu. burada saatleri 1 saat geriye aldık bu demek oluyor ki artık aramızda 8 saatlik bir fark var. özellikle akşamları yalnız kaldığında hissedilen o yalnızlığı psikolojik çöküşümü önlemek daha da zorlaşıyor anlaşılan. insanlara tahammülüm çok fazla değil aslında birazda onun farkına vardım fransız sevgilim vardı ayrıldım. kızda anlam veremedi işte klasik başka birisi mi var niye böyle davranıyorsun diye sordu. sıkıntı şu sıkıldım yada mutlu etmiyorsun yoruyorsun demek isterdim ama demedim üzmemek için biraz kendime zaman ayırmak istiyorum deyip uzaklaştım.

aslında beni çok mutlu eden bir şey var oda türkiye'ye 40 günüm kaldı şimdi kontrol ettim 44 günüm kalmış gereksiz yere üzüldüm 4 gün farkın olmasına neyse sözlük. keşke türkiyeden bu kadar erken kopmasaydım bu arada net kopmadım ama buraya ayak uyduramıyorum. uydurdum zannediyordum ama sadece taklit ediyormuşum. insanın kendisini değiştirmesi zor ne yapsak dna dan gelenler seni sen yapıyor bu yüzden babamı mesela çok iyi anlıyorum.

ne istiyorum biliyor musunuz sadece bir şey olsun. ben bunu en son istediğimde yine bir akşam vakti sarhoş bir şekilde demiştimki allahım bişey olsun ertesi gün eski kız arkadaşımla tanıştım xd. neyse bir şey olsun 42 gün geçsin ve ben kendimi türkiye'de bulayım. türkiyeden buraya geliceğim zamanı gerçekten düşünmek istemiyorum.

42 günün sebebi son 2 günümde sadece dönmek için heveslenmek dışında bir şey yapmam gerekmiyor.

hayatımız film olsa imdb puanı ne olurdu

hayatımın 7.4 puanını hakettiğini düşünüyorum belki güzel uzun soluklu bir aşk hikayesi ekleseydim 8.5 lara kadar yolu olabilirdi.

sinan küfeoğlu

(bkz: cambridge de görev yapan türk akademisyenin sitemi) olarak hafızamıza kazınan saygı değer hocamız.

https://www.youtube.com/watch?v=j_CAEvz-Snc

(#37311527).

cambridge de görev yapan türk akademisyenin sitemi

yazıma şunu belirterek başlıyayım. son iki gündür inanılmaz olarak istanbul'u özellikle de kadıköy sokaklarını özleyen birisi olarak bunları yazıyorum.

aslında sinan hocamızı yurtdışında okuyan birisi olarak çok iyi anlayabiliyorum. belki de videoda bahsetmiş olduğu eğitimde aşılanan "muhafazakar milliyetçilik" bunu açıklıyor. insan ülkesini çok özlüyor onun için çabalamak istiyor. en basit örneği yurtdışında tanıştığım ve türkiye'de uzun yıllar mühendislik alanında 16bin tl maaş alarak önemli firmalarda çalışmış birisi bana ülkenin her şeyini kötülüyor bu kişiyi abim olarak görürüm aynı zamanda ama o kötüledikçe hiçbir şekilde inanmak istemiyorum söylediklerine.

o mesela hiç özlemiyorum türkiye'yi diyor nesini özleyeceğim derken bende nasıl özlemezsin diye uzayıp giden konuşmalarımız hiç eksik olmuyor ama sonuç olarak ne zaman türkiye'ye bir gün dönmem lazım diye düşünsem bu tarz videolar yazılar okuyorum bir nebze olsun gurbeti bana çekilebilir kılıyor.

nasılsın

nasılım biliyor musun, elinde ki dünya yıldızını sırf dünyanın en başarısız hocası istedi diye kulüpten yollayan spor bir kulübünün, bir taraftarı gibiyim.

(bkz: sunay akın) selam olsun.
http://www.youtube.com/watch?v=PKo3_8uULL4

spotify

yurtdışında 14 günden fazla kullanılmasının yasak olduğunu bildirerek aboneliğime son veren uygulama halbuki son 1 yıldır yurtdışında kullanıyordum.

müzikal değil ama uyum varın ingilizcesi

kısıtlama olmasaydı "müzikal bir film değil ama müzikle sahneler arasında çok güzel bir uyum var" ingilizcesi nasıl söyleniceğini merak eden bir yazar beyaanatı.

170 boyunda erkeğin yaşama amacı

192 le ucuz yırttığım boy standardı .

sözlük yazarlarının itirafları

markizm-lenizm candır diye düşünüyorum. aslında kürtler=pkk değil diye düşünüyorum. kürtler orospu çocuğudur diyenlerin gerçektede empati yoksunu olduğunu ve aşırı milliyetçi olmanın sadece şov olduğunu düşünüyorum.

çocuğunuz eşcinsel olsa ne yapardınız

saygı duyardım. ne yapıcaksın zaten karşı cinse ilgi duymuyor diye karşı cinsin yanına mı sokturmaya çalışıcam. lgbt ye saygı duyarım.

(not: lgbt üyesi değilim. sadece insan olduğumuzun hepimizin insan olduğu bilincine varırsak bu dünya o zaman bu dünyanın kıymetini anliycağımızı düşünüyorum)

gecenin fotoğrafı

görsel

8 30 da arayıp daha uyanmadın mı diyen baba

ha bide uyuyorsunuzdur telefon çalar
baba: uyuyor musun?
ben: yok ya öhöm öhöm uyanmıştım( uyku sarhoşluğuyla)
baba: yat tabi yat .....

ilk kez boşanacaklara tavsiyeler

çocuğunuz varsa evliliğinizin başarısızlığını ondan çıkarmayın.
eski eşinizin yüzüne söyleyemediklerinizi çocuğunuza söylemeyi bir daha düşünün çünkü o çocuk yatağa yattığı zaman yorganı çekip ağlıyor.

boşanmayın demiyorum olmuyorsa olmuyordur. ama çocuk olmuş bir kere.

(not: yaşamış biri)

sözlük yazarlarının en son dinlediği şarkı

sezen aksu - selamlar olsun. şık şarkıdır.