bugün

entry'ler (30)

propagandaci filmler

propaganda :)

(bkz: destekli sallamak)

ruhat mengi

belli başlı konular hariç, genelde hep kendi hayatından kesitler anlatan, veyahut yaşadığı kesitlere göre kendince çıkarımlar yapıp köşesine yazan köşe yazarıdır. Yazdığı yazıları genelde siyaset üzerine yada mesaj vermek için değildir; o sadece köşesini bir "blog" gibi kullanır...

Kendisi boş vakitlerde "hmm" demek için açılıp okunacak bir yazardır; fazlası değil. Ama yine de kendisini "mercimek beyinli" olarak yorumlamak; kendisinden "eş durumundan yazar" gibi alçaltıcı ibarelerle bahsetmek iyi olmaz. Fatih altaylı çok mu iyi gazeteci ki, insanlara lakap takıyor? 2 gün önceki yazısında yerden yere vurduğu gazeteye "transfer olan"; transfer olduktan sonra da "gazetesine" övgüler yağdıran bir yazarın başkaları hakkında ne dediği o kadar önemli mi sizce?

(bkz: fatih altaylı) (bkz: güngör mengi)

yaran diyaloglar

Ders arasında 4 arkadaş oturmaktayız. Mesele nasıl olduysa ingilizce'ye gelmiştir efem. Hayvanların çıkardığı seslerin karşılıkları üzerinde tartışılmaktayken...

B* : Onlar, mesela, farklı söyleyip yazıyolar hayvan seslerini... Mesela ingilizce'ye göre ördek 'quark' diye vaklıyor.

a1* : Zaten ördeğin ingilizce'si de quark olduğundan... *

(ben gülerim, millet o zaman anlar; anlaşılan kimse Duffy Duck izlememiş :) )

B* : Mesela, kedi de 'meow' diye miyavlıyor..
a2 : Nasıl yani? ingiltere'deki kediler miyav demiyor mu? *
B* : ... * *

kurtlar vadisi pusu

Artık bir takım kişiler arasında "gündem mahkemesi" olmuş dizidir... Haftaya başka dizilerde sansasyonel ne olay olursa, not alınız; bu dizide kendileri hakkında yorumlar bulabilirsiniz... :)

sözlük yazarlarının aşk itirafları

Evet, itiraf ediyorum : Ben, aşık olduğum şeyle hiç karşılaşmadım; ve karşılaşabileceğimi de sanmıyorum.. Zira mükemmeli arayıp duruyorum...

(bkz: mükemmeli aramak) (bkz: bulamamak)

nektarin

bu meyve elma gibi sertçe, fakat şeftali gibi tatlıdır.. Sanıyorum, (yamulmuyorsam) şeftali ağacını elma ile aşılayınca oluyor...

sınava çalışmamak

Lisede iken sürekli yaptığım eylemdir. Evet efem, hiçbir sınava çalışmazdım zat-ı aliniz. Sınav notlarımı tek tek yazmayacağım ama, diploma notum 4.88 idi * *

kurtlar vadisi

Kimilerinin "Bilmem x'in hayatı bu" yada "devlet sırlarını açıklıolar, ahanda" diyerek izlediği; benim kesinlikle gerçeklik taşımadığına inandığım dizidir. Zira bu gerçekler nereden bulunuyor madem gerçekse, diye aklımdan geçirmekteyimdir; fakat cevaplarını da bulamamaktayımdır... Eğer bunlar gerçekten devlet sırrı olsaydı, devletimiz *, tv'lerde yayınlatmaz; senarist daha tam yazmadan senaryoyu elinden alırdı.

Ayrıca, memleketteki, fikirleri tam oturmamış çocuk ve gençleri kabadayılığa özendirip; "Polat alemdar" nicki altında adaleti hiçe saymayı öğrettikleri için kendilerine teşekkür ediyorum... Bir bunlar eksikti başımıza zaten. Derin devlet meseleleriymiş... Görünür kısmını çözdük de, derin kısmı kalmıştı başımıza....

Ekleme : havada silah patlatılan diğer dizileri de meşru görmediğimi; belirtmek isterim.. Evet, ben duygu yüklü ucubelerden olarak; savaşların da SMS ile olmadığını bilerek şunu ekliyorum : Savaşların sms ile olmaması, her hafta eline silah almış "birkaç iyi adam" dizisi yayınlamayı gerektirmez.

Ayrıca, ben bu zamana kadar 2. dünya savaşını izleyip de bu hale* dönüşen kimseyi görmedim; zira bu filmlerde de silah gırla gidiyor. Buradaki sorun, silahın varlığı değil; nasıl gösterildiğidir. Ülkemizdeki ' "güç sembolü" olarak düşünülen mafyaları irdeliyoruz ' ayağına; sanki mafya dışındakileri "öldürülmek için konulmuş figuranlar" gibi empoze eden bir dizi yaparsanız; ortaya böyle tablolar çıkar... Çocukların "Pokeman" gibi salakça bir şeyi bile örnek alabilecek olduğunu bile bile "Mafya babası" nı örnek alınabilir bir biçimde empoze ederseniz; ve de bunu Türk izleyicisi gibi, TV'nin ne kadar zararlı olabileceğini henüz tam idrak edememiş bir toplumun* önüne koyarsanız; çocukların "Ben polat alemdar'ım, senin kafanı kescem şimdi" diye ortalarda dolaşmasını da teşvik etmiş olursunuz.

Suçlu kesinlikle tek bir dizi değil ama, bunun etkisi tartışılmayacak derecede fazla...

şeytan rock müziğin tam kalbinde

"Konuşup konuşup ipe dizme" örneği taşıyan yeni şafak haberi. ayrıca "Bu sözü söyleyenler, hayatlarında Therion dinlememişlerdir" diyebilmeme de vesile olmuş söz öbeği. Zira Therion dediğim grup, Sodom ve Gomorrah gibi, incilde + kuranda + tevratta geçen, tanrı tarafından ceza olarak yok edilen şehrin şarkısını, semfonik rock tarzında söyleyerek takdirimi kazanmıştır (The Rise of Sodom and Gomorrah)

777

Bedazzled (Şaşkın) isimli filmde, şeytandan 7 dilek isteme hakkı olan sayın Elliot Richards'ın, dileğinden vazgeçtiğinde, elindeki çağrı cihazı gibi alete tuşlaması gereken numaradır.

Aynı zamanda şeytanı temsil ettiğine de inananlar var; hayır ben inanmıyorum...

plazma ekran

Efenim, plazma ekranlar, normal CRT TV lerden farklı olarak çalışan, yeni nesil ince ekranlardandır. Kendileri, modern atom teorisi prensipleri ile çalışırlar, şöyle ki:

Plazma ekranlarda her bir piksele 3 odacık düşer (Kırmızı - Yeşil - Mavi). Bu üç odacık da Plazma fazında bir soygaz ile doludur (Ne, Xe gibi). Her odacığın önünde de fosfor'dan yapılma bir renk çubuğu (kırmızı, yeşil yada mavi) vardır. Ekrandaki bir pikselde, belli bir renk oluşturulmak istendiğinde; gereken odacıktaki/odacıklardaki gaza elektrik verilir. Modern atom teorisine göre, atomlar, üzerlerine enerji uygulandığında, bu enerjilerini, dalga boyu atomun cinsine bağlı olmak üzere, bir foton salınımı yaparak atarlar. Soygazların hepsi üzerlerine verilen enerjiyi morötesi ışınlar ile atarlar. Bu bağlamda, odacıktaki üzerine elektrik verilen gaz da fazla enerjisini morötesi ışınlar salarak atar. Soygazdan atılan bu morötesi ışınlar, normalde gözle görünmezler. Fakat, bu ışınlar, odacığın önündeki fosfor çubuğa çarptıklarında; fosfor çubuğu parlatırlar, ve biz de o rengi görmüş oluruz.

Ekrandaki her piksel için var olan bu kırmızı, yeşil ve mavi odacıkların farklı parlaklıklarla aydınlatılması sayesinde, farklı renkler oluşturulur; gözümüz, bu çok küçük odacıkları tek bir noktaymış gibi gördüğünden de, biz ekranda istenen rengi görürürüz.

işte, bu plazma ekranların çalışma prensibidir efem.

yaran diyaloglar

Sınıfımızdaki arkadaşlardan biri feci derecede fırlamadır (E diyelim). Sınıftan başka bir arkadaşla aralarında şu diyalog geçer:

a1 : Yumuşaksın olum sen işte, yumuşak!
E : (hiç bozuntuya vermeden) sen onu bir de sertleşince gör

:)

yaran diyaloglar

Biyoloji dersindeyiz efendim... Konumuz hayvanlarda üreme olayı... Arkadaki arkadaşımız (Kendisine X diyelim) oldukça saftirik bir insan olmakla beraber, bazen sorduğu abuk sorularla hepimizi felç etmektedir. işte bir tanesi:

X : Ya hocam, ben bişi sorcam, konuyla alakalı deil ama
H : Sor bakalım (canı sıkkın bir ifadeyle)
X : Şimdi hocam, bitkiler var ya, bunlar yanyana falan yaşıyolar
H : Eee
X : Şimdi hocam, insanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa diyolar ya, bitkiler nasıl "konuşuyolar" kendi aralarında?

(Ben önde harakiri*ye başlamışımdır bile)

electronic arts

Tabiri caizse, tüm oyun firmalarını, şapur şupur yutan, bilgisayar sektöründe "Oyun tekeli" olma yolunda koşar adımlar atan Kanada asıllı firma.. EA'i ilk kuran şahıs (ismini hatırlamamaktayım), "şimdi bunu yaptıysam, daha iyisini de yaparım" diyerek firmadan ayrılmıştı. Şu an kendisi cep telefonlarına kendi çapında oyunlar yapmakla meşgul :)

EA, kendi grafik motorunu geliştirdiği tek oyun serisi olan FIFA ve türevleri (NHL, NBA vs) hariç, hiçbir oyun için motor yazmamış; yazan firmaları satın alarak (bünyesine katarak) oyun geliştir(t)miştir.

Maxis'i satın alarak Simulasyon oyunlarında isim yapmış, ismini FIFA'dan sonra The Sims ve SimCity oyunlarıyla duyurmuş; Birkaç tane "inci"si hariç, genelde başarılı oyunlardan ziyade "başarılı ticari atılımlar" ile ayakta kalmış bir firmadır.

Kendisini sevmem, çünkü iyi olan şeylere el atıp, sonra "bundan nasıl para basarız" diyerekten oyunların cılklarını çıkarmak gibi bir huyları var malesef... Sonu gelmez devam oyunlarını yapan firmalardandır yani...

Kısaca : M$ işletim sistemi pazarında ne ise, EA de oyun pazarında odur.

(bkz: microsoft) (bkz: tekel) (bkz: monopoly)

ingilizce bilmeyen bon jovi hayrani moron

hakkında bir reklam filmini hatırlamama vesile olmuş şahıstır. Şöyle ki;
Hollanda'da yayınlanmış bir reklamdır efem. Son derece katı görünümlü anne - baba, ve disiplinın dibine vurulmuş şekilde eğitim görmüş çocuklar salonda oturmaktadırlar. Sonra, çocuklardan biri, ebeveynlerinin de isteği ile müzikçalar'a bir müzik koyar. Müzikte aleni bir şekilde "fuck you, fuck you all" diye bağırılmaktadır; ama ev ahalisi olaydan habersiz bir şekilde neşeyle dans etmektedir.

Aşağıda bir yazı çıkar ve şöyle yazar : "Artık ingilizce öğrenmenin vakti gelmedi mi?"

guclu erkege 4 es helal

islamiyet poligami*'yi yadırgamadığı, yada monogami*'yi şart koşmadığı için; günümüzdeki bazı "din alimlerinin" saçmalamasının sonucu ortaya çıkmış sözlerden birisidir. "E peygamber efendimiz de çok eşliydi" diyenlere ise, peygamber efendimizin genelde kölelikten azad etmek yada koruma altına almak maksadıyla evlendiği hatırlatılmalıdır bu arada...

4'ü bırakın 2 eş bile bence hoş bir şey değildir, zira her iki eş de aleni bir aldatılma içindedir. Böyle birşey olsa bile nasıl bakacaksınız eşlerinizin yüzüne, hayret etmekteyim...

sınav kağıdına cevap olarak bakınız vermek

Lise yıllarımda çook yaptığım; hocalarımın da bazılarının farketmek istemedikleri, bazılarının gerçekten de farkedemedikleri bir vakadır.
Hele bir biyoloji sınavında bir bknz'lar verilmiştir ki evlere şenlik.

( Soru : Beynin iç organların yönetimini sağlamak için çalışan 10. sinirinin ismi nedir?)
( Cevap : Vagus)

Kağıt 1: Vagus (benim kağıdım)
Kağıt 2: Valus (önümdeki arkadaş)
Kağıt 3: Vitus (onun önündeki arkadaş)
Kağıt 4: Vitelus (onun da önündeki)
Kağıt 5: Venüs (onun yan sırasındaki arkadaş)

( Soru : Burun salgısının içindeki maddeleri yazınız)
( Cevap : Su, mukus, vs..)
(Benim sınav bitmiştir, civarımdaki kağıtlarda neler yazdığına yerimden öylesine göz atıyorumdur)

Kağıt 1 : Su, mukus, ... (Arkamdaki arkadaşın kağıdı)
Kağıt 2 : Su, "humus", ... (Yanımdaki arkadaşın kağıdı)

(Ben yarılırım)

(Evet, tahminleriniz doğru : Hoca kağıtları okurken bilimum organlarıyla güldü. Asıl daha utanç verici olansa, hocanın kağıtlarımızı karşımızda, öğretmen masasında okumuş olmasıydı)

dekolteye bakiniz vermek

Özellikle kalabalık bir erkek topluluğunda yapıldığında komik sahnelere yol açabilecek bir olaydır.. Zira böyle gruplarda ses düzeyi kontrol edilemediğinden * muhtemelen bknz verilen kişi bu diyalogları duyacaktır

(Benden önceki yazarlar zaten gereken diyalog örneklerini vermişler ama)

1: Abi şuna bak of of of
2: Hani nerde?
1: işte şurdaki, aman sabahlar olmasin..
3: Hani lan, nerde nerde
2: Ahanda gördüm.. Aboww o ne öyle
3: Öf be abi, bi ben göremedim ya
4: Ben de gördüm, naapmış bu yaw, ziyafet ziyafet...
3: Ya nerde yaa.. (evet, bu arkadaş 3.25 Miyop :) )
5: ...

(bu böyle gider)

rus eserlerinin türkiye de yasaklanması kampanyası

başlatmaya hakkımız olmadığını düşündüğüm kampanyadır. Zira, bizim ülkemizde incil bastığı için kitabevleri basılmakta; insanlar öldürülmekte; daha da fenası, bu insanları öldürenlerin yaptıklarını haklı bulanlar mevcut olmaktadır.

En azından, Risale-i Nur'u okuyanları öldürmedikleri için kendilerine "eh bari" denilebilir sanki?

(bkz: 18 nisan 2007 malatya yayinevi baskini)

namazi da kilarim porno da izlerim

Yanlış yaptığının farkında olmayan bir insanın söylemiş olduğu bir sözdür. Zira bu sözü söyleyen bir insan, kıldığı namaz vesilesiyle herşeyi yapmaya hakkının bulunduğunu düşündüğünden söylemiş de olabilir, ki nitekim, ortalıkta "yaptıysak da namaz kılıyoruz kardeşim" diyebilen insanlar malesef mevcut.

Ayrıca yaptığı günahı övmek, yada meşru göstermek çok büyük bir hatadır; ve hemen telafi edilmelidir!

"En azından zina yapmadık" diyenler içinse bknz: (#547539)