bugün
- anın görüntüsü10
- sözlük yazarlarının ilk arabaları17
- konya da 3 katlı binanın çökmesi19
- deniz arman10
- istanbula taşınmak16
- evlenmeden çocuk yapılır mı20
- sudekiray banyo yapmadığı için çaylak yapılsın15
- tamer karadağlı13
- grand kartal otel25
- karınızın üstsüz güneşlenmesine izin verir misiniz16
- ankara15
- hobileriniz17
- tayyip ölünce başa kim geçecek sorunsalı14
- akrabalardan nefret etmek12
- dünya değişik bir yöne gidiyor9
- ayşe barım11
- hepimiz oradaydık gezideydim15
- 78 kişinin öldüğü yangını dayıoğlu ile unutturmak12
- dayıoğlunu itfaiye müdürü yapmak21
- true evlenince karısına takacağı isim8
- arkadaşlar nasıl çıkmışım9
- bolu yangını bilirkişi heyetinin değiştirilmesi12
- aşkım camları ben silerim diyen erkek13
- bakan olmak zorunda kalsan hangi bakan olurdun8
- tarlayı kadın mı çapalar erkek mi sorunsalı12
- ben caramel macchiato içmeye gıdıyorum9
- pardonadinizasizmi33
- 2011 türkiye süper kupası neden oynanmadı12
- gevrek tulum çay üçlüsü12
- sinan oğan14
- dertlenince yapılacaklar19
- galatasaray hakkında yasa dışı bahse teşvik davası10
- çamaşırları asmayan kocayı tek ayak bekletmek16
- öğrencilerine kadir mısıroğlu izleten öğretmen8
- bok yerine b k yazanlarin mukemmel terbiyesi10
- true'nun evleneceği kadında aradığı özellikler9
- hoşlanılan kızla traktör almak8
- mide bozulmasına kökten çözüm8
- saldırı amacıyla inenlerin ehliyetine el konulması12
- turizm bakanının turizm şirketinin olması44
- sabah 31 i9
- ahmet hakanın bakanlık suçlu diyememesi13
- ot külo aldırmıyorsa pandalar neden şüşko8
- ahmet beyin beyaz bareti11
- cumhuriyetin en büyük projesi okul ve öğretmendir11
- sudekiray silik yesin kampanyası10
- gazeteciye seni katledecegiz diyen işidli cocuklar12
- sudekiray 6 yıl 5 ay çaylak yapılsın kampanyası26
- yazarların hayal ettiği yaşam tarzı17
- oral sekste dişlerini değdiren kadın9
beton yığınlarının doğayı yok ettiği sözde modern yaşam yeri. modernlikle alakası olmayan yer.
candan erçetin'in söylediği, aralarda ceza'nın da eşlik ettiği bir parçadır.
büyük ihtimalle istanbul düşünülerek söylenmiştir.
gerçekten de öyle yaşanmış hikayeler vardır..
bu şehir insanı uzak kılmıştır. *
sözleri..
Bu şehir insana tuzak kuruyor
Bu şehir insanı uzak kılıyor
Bu şehir insanı hayli yoruyor
Bu şehir insanı hep kandırıyor
Senin için yazılmış her şiir bu bedenin olsa keşke
Bak bir ömrü verecem işte
Bu şehir benim bir demir atmış ki gönlüm yosun tutmuş
Limanda kalmış toprağında servetim var
Anılarım çocukluğum ve geleceğim
Bağlamış elimi kolumu
Ne kadar uzağa gitsem de kopamadım
Ne kadar yakınsam ona
Ben o kadar uzağım ondan
Her taraf tuzak her bir yer yalan
Tutulmamış ki hiçbir söz
Hep yalan dolan var
Bu şehir insana tuzak kuruyor
Bu şehir insanı uzak kılıyor
Bu şehir insanı hayli yoruyor
Bu şehir insanı hep kandırıyor
Gel bu şehrin havası böyle kalsın
Aynalar yalancıdır
Bu şehrin dört bir yanında ayna var alımlıdır
Bir kandırır ki anlamazsın
Verilen sözler unutulur
Belki yarına umut olur
Fakat bu şehir unutturur
Bazen hatırlatır ve ağlatır güldürür
Bir gün yaşarken bir gün öldürür
Bir türküdür bu duyduğun senin için
Dikenli gül ve yaşanacak bir gündür
Bu şehirde doğdum bu şehirde söndüm
Gel biz şehrin havasına hiç uymayalım
Birbirimize verdiğimiz sözlerin hepsini tutalım
Bir de şehirli türkü tutturup karşılıklı seninle
Şehre inat dert üstüne dert koymayalım ayrılmayalım
Gönül bir bağlanmış ki sorma
Her güneşli gün ve her yıldızlı geceyi özler o da bizim gibi
Kardeşiz biz sanki, yağmuruyla ıslanan ağaç gibi
Kökünden bağlı kopmaz, özümdür o bilinmez
Sözüm var and içilmiş bir günde dört mevsimmiş
Bu şehir benim ve bu şehir bizimmiş anla
Pes etmedik umutla yürüdük işte her gün aynı yolda
Bırakmam, terk etmem ben gitmem bu şehirden
Gel bu şehrin havası böyle kalsın, tuzakla dolmuş her yer
Yorulmuş tüm bedenler acep neden?
Bırakmam, terk etmem ben gitmem bu şehirden
(bkz: yeni başlayanlar için istanbul)
büyük ihtimalle istanbul düşünülerek söylenmiştir.
gerçekten de öyle yaşanmış hikayeler vardır..
bu şehir insanı uzak kılmıştır. *
sözleri..
Bu şehir insana tuzak kuruyor
Bu şehir insanı uzak kılıyor
Bu şehir insanı hayli yoruyor
Bu şehir insanı hep kandırıyor
Senin için yazılmış her şiir bu bedenin olsa keşke
Bak bir ömrü verecem işte
Bu şehir benim bir demir atmış ki gönlüm yosun tutmuş
Limanda kalmış toprağında servetim var
Anılarım çocukluğum ve geleceğim
Bağlamış elimi kolumu
Ne kadar uzağa gitsem de kopamadım
Ne kadar yakınsam ona
Ben o kadar uzağım ondan
Her taraf tuzak her bir yer yalan
Tutulmamış ki hiçbir söz
Hep yalan dolan var
Bu şehir insana tuzak kuruyor
Bu şehir insanı uzak kılıyor
Bu şehir insanı hayli yoruyor
Bu şehir insanı hep kandırıyor
Gel bu şehrin havası böyle kalsın
Aynalar yalancıdır
Bu şehrin dört bir yanında ayna var alımlıdır
Bir kandırır ki anlamazsın
Verilen sözler unutulur
Belki yarına umut olur
Fakat bu şehir unutturur
Bazen hatırlatır ve ağlatır güldürür
Bir gün yaşarken bir gün öldürür
Bir türküdür bu duyduğun senin için
Dikenli gül ve yaşanacak bir gündür
Bu şehirde doğdum bu şehirde söndüm
Gel biz şehrin havasına hiç uymayalım
Birbirimize verdiğimiz sözlerin hepsini tutalım
Bir de şehirli türkü tutturup karşılıklı seninle
Şehre inat dert üstüne dert koymayalım ayrılmayalım
Gönül bir bağlanmış ki sorma
Her güneşli gün ve her yıldızlı geceyi özler o da bizim gibi
Kardeşiz biz sanki, yağmuruyla ıslanan ağaç gibi
Kökünden bağlı kopmaz, özümdür o bilinmez
Sözüm var and içilmiş bir günde dört mevsimmiş
Bu şehir benim ve bu şehir bizimmiş anla
Pes etmedik umutla yürüdük işte her gün aynı yolda
Bırakmam, terk etmem ben gitmem bu şehirden
Gel bu şehrin havası böyle kalsın, tuzakla dolmuş her yer
Yorulmuş tüm bedenler acep neden?
Bırakmam, terk etmem ben gitmem bu şehirden
(bkz: yeni başlayanlar için istanbul)
bir kilink parçası ;
aşklarımız da oldu
aptal yalanlarla son buldu
anladık ki aşk yoktu
zaten hiç olmamıştı
şehrin stresine dön
sakinleş git birkaç hap al
gözlerinin altı mosmor
uykusuzluk adama kor
sıkıntıdan öldüm ben
mutluluğu gömdüm ben
karakolda dayak yedik
biz bu şehre yenildik
işkencelere direndik
biz bu şehre kinlendik
bu şehirdee
yoktur hiç bir mucize
bu şehirdee
yoktur tek bir mucize
sıkıntıdan öldüm ben
mutluluğu gömdüm ben
böyle olamam,böyle yapamam
bu koşullar altında,senle olamam
aşklarımız da oldu
aptal yalanlarla son buldu
anladık ki aşk yoktu
zaten hiç olmamıştı
şehrin stresine dön
sakinleş git birkaç hap al
gözlerinin altı mosmor
uykusuzluk adama kor
sıkıntıdan öldüm ben
mutluluğu gömdüm ben
karakolda dayak yedik
biz bu şehre yenildik
işkencelere direndik
biz bu şehre kinlendik
bu şehirdee
yoktur hiç bir mucize
bu şehirdee
yoktur tek bir mucize
sıkıntıdan öldüm ben
mutluluğu gömdüm ben
böyle olamam,böyle yapamam
bu koşullar altında,senle olamam
il, vilayet, kent
il gibi idari bir bölgeyi tanımlamayan, büyük ve gelişmiş yerleşim brimini ifade eden sözcük.
medeniyetin oluşum mekanıdır, medeniyet şehirliliktir hem etimolojik, hem sosyolojik olarak... şehirler kendilerine özgülüklerini yitirdiklerinde devasa köylere, çoklu gettolara, mega köylere dönüşürler; istanbul gibi...
şehir deyince, mehmet ali kılıçbay'ın şehirler ve kentler isimli kitabı es geçilmemelidir...
şehir deyince, mehmet ali kılıçbay'ın şehirler ve kentler isimli kitabı es geçilmemelidir...
ezginin günlüğü'ün oyun albümünde, konstantin kavafis'in şiirinden bestelediği olağanüstü güzellikteki şarkısı. sözleri de söyledir:
yeni bir ülke bulamazsın
başka bir deniz bulamazsın
bu şehir ardından gelecektir
sen yine aynı sokakta dolaşacaksın
aynı mahallede kocayacaksın
yeni bir ülke bulamazsın
başka bir deniz bulamazsın
bu şehir arkandan gelecektir
aynı evde kır düşecek saçlarına
dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin
geleceksin bu şehre sonunda
başka bir şey umma
başka şey umma..
yeni bir ülke bulamazsın
başka bir deniz bulamazsın
bu şehir ardından gelecektir
sen yine aynı sokakta dolaşacaksın
aynı mahallede kocayacaksın
yeni bir ülke bulamazsın
başka bir deniz bulamazsın
bu şehir arkandan gelecektir
aynı evde kır düşecek saçlarına
dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin
geleceksin bu şehre sonunda
başka bir şey umma
başka şey umma..
candan erçetinin şarkısı bu şehirden kaçmak isteyen insanın döndüre döndüre dinleyebileceği nadide şarkılardandır. Yorgun, gitmek isteyen ama gidemeyen insanları anlatır ne de güzel anlatır.*
can dundarin su yazisi sehiri ve onu sevmeyi en guzel anlatan yazilardan biridir.
DELHi -KALKÜTA- Kahrolası bir telaşla, tanımadığım uzak şehirler gezdim hafta sonunda...
Caddelerini koşar adım arşınladım; merakla daldım izbelerine; ansızın, umulmadık ama hep bekleyegeldiğim bir şey bulacakmışçasına yürüdüm kaldırımlarında, tarifsiz, arsız, mütemadi bir iştahla...
Yolları sordum, yollarda kayboldum.
Bir kadını yeni tanırmış gibi, vuslat saatlere sıkışmış gibi, bir başka sefer olmazmış gibi aceleye bulanmış rengarenk bir coşkuyla yükselip kondum sokaklarına...
Sonra yoruldum ve durdum.
Uzak bir şehre vuruldum.
* * *
Haraptı şehirlerim; yoksul ve mutsuz; yarınından umutsuz.
Tanımak zordu ya acul gezmelerde; ben sevdim onları yine de...
Zaten bir şehir hemen açmaz kendini size; keşfedilmeyi bekler, dirhemle sunar maharetini; kusurunu gizler.
O yüzden aceleye gelmez bir şehri gezmek; bir kadını sevmeye benzer.
Telaşsız sohbetler ister, günü birlikte karşılayıp, birlikte uğurlamalar... Uzun yürüyüşler, keyifli molalar...
Çünkü tıpkı bir kadın gibi, bir şehrin de sırrı, kuytularında gizlidir; çözmek, emek ister.
* * *
Lakin bir kez bağlandınız mı kokusuna, havasına, tadına, o, sevdanızın başkentidir artık...
Gecenin kollarına birlikte dalar, sabahı beraber karşılarsınız; Pazarları mahmur ve gergin Pazartesileri...
Bir kadınla birlikte uyanmaya benzer, bir şehri günün ilk ışığında görmek...
Sade, süssüz, tabiidir...
Ve hakikidir, yine de güzelse...
Bir şehre tutulmak, bir kadına bağlanmak gibidir; bir gün kopsanız da sızısı her daim asılı kalır yüreğinizde...
Nereye gitseniz, bağlandığınız şehri de götürürsünüz yanınızda; tıpkı sevdiğiniz kadını kalbinizde taşıyacağınız gibi... ölene kadar...
Bir kadını olduğu gibi, bir şehri de tanımak bir ömre sığmayabilir bazen... unutmak da...
Ve unutamadığınız şehirler, geri çağırır sizi bir gün... vazgeçemediğiniz kadınlar gibi...
* * *
Kahrolası bir telaşla, tanımadığım kadınlar sevdim ömrüm boyunca...
Ansızın, umulmadık ama hep bekleyegeldiğim bir şey bulacakmışçasına yürüdüm onlarla, tarifsiz, arsız, mütemadi bir iştahla...
Sonra birine bağlandım.
Ve hep öyle kaldım.
DELHi -KALKÜTA- Kahrolası bir telaşla, tanımadığım uzak şehirler gezdim hafta sonunda...
Caddelerini koşar adım arşınladım; merakla daldım izbelerine; ansızın, umulmadık ama hep bekleyegeldiğim bir şey bulacakmışçasına yürüdüm kaldırımlarında, tarifsiz, arsız, mütemadi bir iştahla...
Yolları sordum, yollarda kayboldum.
Bir kadını yeni tanırmış gibi, vuslat saatlere sıkışmış gibi, bir başka sefer olmazmış gibi aceleye bulanmış rengarenk bir coşkuyla yükselip kondum sokaklarına...
Sonra yoruldum ve durdum.
Uzak bir şehre vuruldum.
* * *
Haraptı şehirlerim; yoksul ve mutsuz; yarınından umutsuz.
Tanımak zordu ya acul gezmelerde; ben sevdim onları yine de...
Zaten bir şehir hemen açmaz kendini size; keşfedilmeyi bekler, dirhemle sunar maharetini; kusurunu gizler.
O yüzden aceleye gelmez bir şehri gezmek; bir kadını sevmeye benzer.
Telaşsız sohbetler ister, günü birlikte karşılayıp, birlikte uğurlamalar... Uzun yürüyüşler, keyifli molalar...
Çünkü tıpkı bir kadın gibi, bir şehrin de sırrı, kuytularında gizlidir; çözmek, emek ister.
* * *
Lakin bir kez bağlandınız mı kokusuna, havasına, tadına, o, sevdanızın başkentidir artık...
Gecenin kollarına birlikte dalar, sabahı beraber karşılarsınız; Pazarları mahmur ve gergin Pazartesileri...
Bir kadınla birlikte uyanmaya benzer, bir şehri günün ilk ışığında görmek...
Sade, süssüz, tabiidir...
Ve hakikidir, yine de güzelse...
Bir şehre tutulmak, bir kadına bağlanmak gibidir; bir gün kopsanız da sızısı her daim asılı kalır yüreğinizde...
Nereye gitseniz, bağlandığınız şehri de götürürsünüz yanınızda; tıpkı sevdiğiniz kadını kalbinizde taşıyacağınız gibi... ölene kadar...
Bir kadını olduğu gibi, bir şehri de tanımak bir ömre sığmayabilir bazen... unutmak da...
Ve unutamadığınız şehirler, geri çağırır sizi bir gün... vazgeçemediğiniz kadınlar gibi...
* * *
Kahrolası bir telaşla, tanımadığım kadınlar sevdim ömrüm boyunca...
Ansızın, umulmadık ama hep bekleyegeldiğim bir şey bulacakmışçasına yürüdüm onlarla, tarifsiz, arsız, mütemadi bir iştahla...
Sonra birine bağlandım.
Ve hep öyle kaldım.
fatih akın ın crossing the bridge isimli belgeselinde müthiş boğaz mazarası eşliğinde de kullanılmış, kalite candan ercetin ceza düeti. istanbul da değilken biraz daha fazla vuruyo sanki..
kent adıyla da bilinen kavafis şiiri.herşeyi bırakıp başka diyarlara gitme isteğinizi kursağınızda bırakır,"yeni ülkeler bulamayacaksın,başka denizler bulamayacaksın" dizeleri kulağınızda yankılanmaya başlar.mekan değişse de insanın kendisinden kaçışı yoktur aslında, farkına varırsınız.
şehir
dedin "bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.
bundan daha iyi başka br kent bulunur elbet.
yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede.
nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
hayatımın kayıp yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım."
yeni ülkeler bulamayacaksin, başka denizler
bulamayacaksin.
bu kent peşini birakmayacak. ayni sokaklarda
dolaşacaksın. ayni mahallede yaşlanacaksın;
ayni evlerde kır düşecek saçlarına.
bu kenttir gidip göreceğin yer. bir başkasını umma -
bir gemi yok, bir yol yok sana.
değil mi ki, hayatına kıydın burada
bu küçücük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.
şehir
dedin "bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.
bundan daha iyi başka br kent bulunur elbet.
yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede.
nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
hayatımın kayıp yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım."
yeni ülkeler bulamayacaksin, başka denizler
bulamayacaksin.
bu kent peşini birakmayacak. ayni sokaklarda
dolaşacaksın. ayni mahallede yaşlanacaksın;
ayni evlerde kır düşecek saçlarına.
bu kenttir gidip göreceğin yer. bir başkasını umma -
bir gemi yok, bir yol yok sana.
değil mi ki, hayatına kıydın burada
bu küçücük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.
insanların gruplar halinde bir yerlere koşuşturduğu, aynı anda aynı şeyleri yaptıkları yerleşim birimleri.
(bkz: yerleşim birimi)
(bkz: maganda)
(bkz: yerleşim birimi)
(bkz: maganda)
vali nin dükkanı.
kendi hayatını haketmek için, bir kez daha pişmanlık duymadan kaybetmeye hazır olduğun, tüm kentlerden daha çok sevdiğin o kent, o işte.. o'na, terktmeye, kaybetmeye, aramaya, özlemeye, dönmeye şarkı işte.. pia şehri'ne şarkı..
''kendi olarak,sana gelen__
sana gereksinimi olmadan seni isteyen__
sensiz de olabilecekken,senin ile olmayı seçen__
kendi olmasını,senin ile olmaya bağlayan_ _'(a)..
o'(na),işte...''
''..dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin
geleceksin bu şehre sonunda
başka şey umma..''
''..ben uyandım, sen uyanmadın aşk olsun..''
''kendi olarak,sana gelen__
sana gereksinimi olmadan seni isteyen__
sensiz de olabilecekken,senin ile olmayı seçen__
kendi olmasını,senin ile olmaya bağlayan_ _'(a)..
o'(na),işte...''
''..dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin
geleceksin bu şehre sonunda
başka şey umma..''
''..ben uyandım, sen uyanmadın aşk olsun..''
adamın amına koyan şarkılar kategorisine alınabilecek güzellikte bir şarkı. candan* söylediğinden tüyleri diken diken eden akabinden ceza'nın solosu girdiğinde isyankar yo yo replikleri eşliğinde eşlik edilebilecek harika bir şarkı. şarkı sözlerinde anlatılmak istenenlere dikkat...
Konstantinos Kavafis'in bir şiiri.
Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim, dedin
bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.
Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma-
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de.
çeviren : cevat çapan
Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim, dedin
bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.
Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma-
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de.
çeviren : cevat çapan
mor ve otesi'nin aşağıdaki kadroyla kaydettiği ilk ve en guzel albümü... *
derin esmer
kerem kabadayi
alper tekin
harun tekin
içindekiler:
sabahin korunde
yalniz sarki
sehir
sessizlik
uyku
rüya
reality
past
ithaf
faithful lover
derin esmer
kerem kabadayi
alper tekin
harun tekin
içindekiler:
sabahin korunde
yalniz sarki
sehir
sessizlik
uyku
rüya
reality
past
ithaf
faithful lover
istanbul'dan kaçıp gitmeye iten, ya da kaçıp gitmek istendiğinde cesaret toplamak için dinlenilesi sarkı.
bu şehirde bir şeyler yarım kalmaya mahkum...
bu şehirde bir şeyler yarım kalmaya mahkum...
eyyam grubunun şarkısıdır. sözleri:
Ey şehir koca şehir çok küçüksün biliyor musun
Dinlemek istemiyorsun ama hala ayaklarımın altındasın
Kaybolmam için mi bu sokaklar
Usandırmak için mi caddelerin
Bu duman,bu sis,bu is kokusu
Benim için mi söyle ey şehir
Ey şehir koca şehir çok yalnızsın biliyor musun
Dinlemek istemiyosun ama
Hala eziyorum seni ağır ağır
Kaçıp gitmem için mi bu yağmur
Yağmuru severim ben, bilmiyorsun
Bu mezar, bu taş, bu kara toprak
Beni yutmak için mi ey şehir
Soğuktan üşümem için mi bu karlar
Yoksa beyaz bir perde mi örtüyorsun karanlık yüzüne
Gerek yok nasılsa, betondan peçelerin var ya yüzünde
Ey şehir koca şehir çok küçüksün biliyor musun
Dinlemek istemiyorsun ama hala ayaklarımın altındasın
Kaybolmam için mi bu sokaklar
Usandırmak için mi caddelerin
Bu duman,bu sis,bu is kokusu
Benim için mi söyle ey şehir
Ey şehir koca şehir çok yalnızsın biliyor musun
Dinlemek istemiyosun ama
Hala eziyorum seni ağır ağır
Kaçıp gitmem için mi bu yağmur
Yağmuru severim ben, bilmiyorsun
Bu mezar, bu taş, bu kara toprak
Beni yutmak için mi ey şehir
Soğuktan üşümem için mi bu karlar
Yoksa beyaz bir perde mi örtüyorsun karanlık yüzüne
Gerek yok nasılsa, betondan peçelerin var ya yüzünde
söz konusu şiirin şairi, kavafis ise, çocukluğu peşinde koşan iskenderiye şehridir. uzun denilebilecek yaşamının sonunda gözlerini dünyaya orada kapamayı seçmiştir.
(bkz: bursa)
(bkz: bursa)
mor ve otesi nin ilk albumune adını veren enstrumental parca. bass riffleri iyidir, hostur. sehrin gurultulu yasamı guzel bir sekilde anlatılmıstır.
diger adi ile kentler, insanlarin bir sure sonra yalnizliktan olecekleri soylenilen, kalabalik mezarliklar.
Bir sınıf öğretmeninin(köy öğretmeninin) 10 yıldan önce sadece rüyalarında görebildiği kalorifer,internet,restorant ve günlük gazetenin bulunduğu müstesna yerleşim birimidir...
şehir denen yerler eskiden komple dutluk'muş be yavrum.
şu an, komple dutluk olan yerler de var fakat. kimselerin rağbet etmediği, şimdilik. oralar, yani bugünün küçükleri yarının şehirleri, korkuyla yozlaşacakları günleri bekliyorlar.
tali bir köy yolunun kenarındaki bir ot kadar değerin yok gözümde,
ey plaza!
plazalara bok atan iş bu entry sahibi
ey plaza insanı,
ben sana daha ne diyem ki!
şu an, komple dutluk olan yerler de var fakat. kimselerin rağbet etmediği, şimdilik. oralar, yani bugünün küçükleri yarının şehirleri, korkuyla yozlaşacakları günleri bekliyorlar.
tali bir köy yolunun kenarındaki bir ot kadar değerin yok gözümde,
ey plaza!
plazalara bok atan iş bu entry sahibi
ey plaza insanı,
ben sana daha ne diyem ki!
mor ve ötesi'nin 1996 yılında çıkan ilk albümü.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar