bugün

özlemekmiş sevdiğinize sevginizi katlayan,
sevmekmiş sevdiğinizi özleten size,
o nun gözlerine anlam dolu bakmayı,
güzelliğini doyasıya seyretmeyi...
yeni türkü dinlemek özlemek demek galiba. neyi özlediğini bilmiyosun yada bilmek istemiyosun. tam olarak kendine tarif edemesende aslında biliyosundur neyi özlediğini. mesela süper babayı özledim. şuncacık yaşımda izlediğim dizi ne kadar samimiymiş diyorum. sonra sevgiliyi özlüyosun. yaptığı en gereksiz hareketleri özlüyosun. ne kadar içine işlemiş gerekli gereksiz şey varsa onu tekrar yaşama isteği galiba özlem.
her şeyi yapabilcek enerjiye sahipmişsiniz gibi hissettirir.
sevdiğini yanındayken bile özlemektir, sevgidir.

Birden özleyiveriyorsunuz...
Çoktan unuttugunuzu sandiginiz
ya da yalnizca bir kere karsilastiginiz
ve özlemek için yeteri kadar tanimadiginiz birini
bir sabah çilginca özleyerek uyaniyorsunuz.

Rüyalariniz, içinizdeki o gizli,
esrarini ele vermez büyücü,
siz çarsaflarinizin arasinda,
bütün tehlikelerden uzak,
güvenle yattiginizi sandiginiz bir anda,
usulca ruhunuza sokulup,
sizden habersiz oralara yigilmis cephanelikleri
birer birer atesleyiveriyor.
infilaklarla sarsilarak uyaniyorsunuz.
Hayatinizda olmayan birini hayatiniza almak,
ona dokunmak,
onun sesini duymak için kivranirken
buluveriyorsunuz kendinizi...

Özlemek, o yakici istek,
bilinen herseyi ve önem sirasini degistiriveriyor.
Özlediginiz ise çok uzaklarda...
Yaninda olmasini istediginiz halde
yaninizda olmayan bir tek kisi,
yaniniza bile yaklasmadan,
hatta onu özlediginizden
ve onu istediginizden haberdar bile olmadan,
bütün hayati,
bütün görüntüleri eritip
baska kiliklara sokuyor...

http://www.sevgidenizi.com/siir/001.htm
bir şehri özlemek...
özlemek...
(bkz: izmir)*
çaren yoksa sen terk ettinse,terk etmeli isen,oda an şu zamanda evli bir adamdan çocuk beklemekteyse koyar be hacı ama yapacagın bir şey yoktur.araya girsen çocuga yazıktır kadına yazıktır. sonra dersin artık o benim için yaşandı bitti bişeler dersin. ama ama sende inanmazsın hacı artık senin özlemeye bile hakkın yoktur.
Sevgilisi kuşadası gibi bi yerde tatil yaparken burda için içini yemek bir saniye bile olsa görmeye razı olmak.
özlenmediğini bilerek özlemekse durum kötü peşinde depresyonla birlikte gelir ve yakasını bırakmaz insanın..
ama geçer... insan ömrü biterken bitmeyecek duygu var mıdır ki ?
özleyecek bir sevgilim yok. bir sevgilim olsun isteğim de yok. ama özlediklerim var. her insanın vardır..

boğazda rakı balık yapmayı çok özledim. bi dolu bira içip sabaha karşı kokoreç veya kızılkayalar'da ıslak hamburger yemeyi özledim. midyecilere mardinli misin diye sormayı özledim.(mardinli olmayan midyeciyi azimle arıyorum)

gecenin bi yarısı beşiktaş sahilde bira içmeyi özledim. kanlıca'da çay içmeyi özledim. bostancı'dan adaları seyretmeyi özledim. haliçe inen eski mahalleleri özledim...beyoğlu'nun arka sokaklarındaki orospulara laf atıp küfür yemeyi özledim..tarlabaşında travestilere alıcı gözle bakıp umut dağıtmayı özledim..

istanbul'un bütün ışıklarını özledim..

annemi de çok özledim. zaten istanbul dışında kalan her şey ondan ibaret..
özlemek..
bir bakışı sesinden bir şiiri özlemek...
yanında değilken hiç,
yanına varabilme hayalini özlemek...
bir rüyadan uyanmak seninle aniden,
soluk soluğa kalmak o rüyada gidişinden
özlemek , seni , deli gibi,
çaresizce özlemek!
Özlemek; sabretmektir.
Usanmadan safagi gözlemektir.
Yillari, aylari, haftalari, gunleri, saatleri, dakikalari hatta saniyeleri kovalamaktir.

Özlemek; yasamaktir.
Yalnizliga inat mucadele etmektir.

Özlemek; kavusmaktir.
Bir daha ayrilmayacasina… Hayal bile olsa...
"bu kadar uzak olup kalbimde uyuman ne tuhaf"
kimi zaman güzel kimi zaman acıtan durum. bir insan neyi özler? niçin özler? şüphesiz ki sevdiği bir şeyi özler. yoksa sevmediğini niye özleyecek? bu bir şehir, bir kişisel eşya, bir canlı ve yâr olabilir.
sevdiği şey her ne ise ilk günlerde sıkça aklına, gözüne gelmeye başlar. günler geçtikçe biraz daha azalır içindeki özlem. daha doğrusu azaldığını sanır, halbuki günden güne sevginin yerini anlamsız bir özlem alır. her nefeste, her anda özlem ile yaşamaya alışır artık kişi.
özlenen eğer sevgili ise kimi zaman bir şarkıda kimi zaman anlamsızca bakılan bir yerde kimi zaman da ona benzetilen bir kişide hayat bulur. bunlar çoğaltılabilir tabiki de. yağmur, ay, rüzgar gibi...

özlemek güzeldir. güzeldir ki, kişi gerçek sevgisini bu sürede ölçme imkanı bulur. ve bir gün olmasa bile kavuşma hayali ile umut eder. umut eder ve yine özler. özler ve yine umut eder.

divan şiirinde ana temadır; 'her vuslat bir hasrettir, her hasret bir vuslattır.'

edit: imlâ
Beklemek,ne olursa olsun beklemek.gelmeyeceğini bilerek beklemek.elinde olmadan duyduyun bu özlemi giderebileceğin kişiyi beklemek.üstesinden gelinemeyecek kadar zor bazen.taa o içinden gelen duygu varya sanki hiç sönmeyecekmiş gibi tutuşan özlem duygusu.geçmişi,geçmişte bıraktıklarını hiç hatırlamazsın sanarsın.bir gün bir duygu fetheder yüreğini,özlemdir bu.altüst olursun birden aniden yaşam destek ünitenin fişi çekilmiş gibi.içinden bazı şeyleri söküp atmışlar sanki.yapboz parçaları gibi her tara dağılırsın.yapbozu tamamlamaya kalktığın an eksik kalan son parçadır özlenen.çok çok derinden gelen bir virüs gibi sarar vücudunu.savunmasızsındır.günlerle küs takvimlerle kavgalı olursun.saniyeler yıllara bedeldir kimi zaman.hep o şiiri tekrarlarsın"evimde şenliksin,bahçemde bahar ve sofradaki en eski şarap.ben sende yaşamaktayım sen bende hüküm sürmektesin".
ama öyle bi an gelir ki,kavuşursun eskiye.her ne kadar çok acı çekmiş olsan da silinir hepsi bir anda.anlarsın ki kavuşmanın verdiği mutluluğu tadabilmek için yaşadıklarının daha kötüsne hazır,bekliyorsundur.sen yine sensin,değişmeyen sen.
beklemek güzel şeydir gelecekse beklenen.
özlemek de güzeldir özlüyorsa özlenen.

not: alıntıdır.
ne kadar da tuhaf ve karanlık. bir labirent. ışık yok sonunda. hafif bir acı. nasıl da gizemli. ve o farkında değil hiçbir şeyin.
geceleri yüreği daha çok kavuran his.
sevgiliyle özdeşleşen bir kelimedir. hele ki uzaktaysa.
insanoğlunun düşündüğünün ispatıdır.

ne güzeldi lan diye başlıyor insan kendi kendine. eski yıllar lan, eski yıllar. şezlongvari katlanabilir bir sandalyem vardı. yine ayakları katlanabilen, o sandalyeye göre çok güzel uyum sağlayabilen masam vardı. eve gelir gelmez kurardım oturma odasının ortasına, sobanın tam karşısına. televizyonu tam karşıma almazdım ama hafif çapraz yapınca net görebiliyordum ama.

-kaldır onları!

anneciğimin bu uyarısıyla irkilirdim, ilk sorti ödevlerimi tamamlamış olurdum. yemek vaktinin geldiğini anlardım. hemen kitap - defteri hızlıca kanepenin üstüne kaldırır, yemek masasına yönelirdim. yemek masası, iki kanatlı, kanatları açılınca daire olabilen masalardandı. kanatları kapalıyken ovalimsi dikdörtgen olurdu. üstündeki sürahiyi alırdım, masaörtüsünü en ortasından tutup kaldırır, iki hamlede katlardım. masayı odanın ortasına koyar, kanatlarını açar, daire şekline getirirdim.

o gün yemekte mercimek çorbası, fritözde kızartılmış köfte ve patates kızartması vardı. en sevdiğim yemeklerdi. o mercimek çorbalarını belki de hayatım boyunca hiçbir zaman içemeyeceğim. dünyanın en büyük aşçıları gelse, o çorbanın dengini tutturamaz. sonra o mükemmel çorbadan içerdim. yemek biterdi. masa silindikten sonra tekrar aynı yerine kaldırır, kendi masamı tekrar kurardım.

bir yandan ödevimi yapar, diğer yandan dizileri, programları takip ederdim. ne büyük zevkti. yatma vakti tekrar masamı sandalyemi kaldırır, yatağımla ve çok sevdiğim sony volkmenimle birlikte olurdum.
bazen vücuda yayılmış nikotin istediği gibidir özlemek. an olur bi kelime , bir ses, ona ait ufacık birşey aylardır bastırdığınız hasreti bir anda çıkarır. uyuşur gibi olursanız gözlerinde hırçın damlalar ve yüreğin sığmadığı anlardır onlar. insan herşeyi özler ama sevdiklerini bi başka özler bi anda kavuşabilse ona sanki herşey düzelcekmiş gibi gelir ona ama öyle olmaz özlenen özlendiğini bilmez özleyen cesaret edip arayıp sesini bile duyamaz uyuşturucu gibi dağılır bu hasret elleri kolları bağlı hayatın akışına bırakır kendine yaşar belki nefes alarak ama sesler olur ki bazen her yerde o vardır. yüzler vardır ki tıpkı odur.
...

ama o bilmez kimse bilmez o nasıl özlenir nasıl sevilir. ardından cem özkan dinlenir.
bilmeni isterdim birşeyisöylemek isterdim seni ne çok sevdiğimi seni nasıl özlediğimi bilmeni isterdim...
türk dil kurumuna göre:

Bir kimseyi veya bir şeyi görmeyi, kavuşmayı istemek, göreceği gelmek.
özlenen tarafın özleyen tarafı iliklerine kadar sömürdüğü, acılara boğduğu ve bundan zevk aldığı garip eylem. aslında karşılıklı sevgi varsa özlemin olmaması zira tarafların istedikleri zaman bir birlerini görme imkanlarının olması lazımdır. özlemek imkansızlık, çaresizlik neticesinde insanın düştüğü kör kuyudur. hoş olduğu falan da küllen yalandır. sevgidenmiş v.s gibi klişe laflar ise kişinin cesurca caresizliğini ifade edememesindendir. zaten özlemek, özlemeye şiir şarkı entry yazmak bizim gibi güdük doğu toplumlarının yapacağı şeydir. batılı görmek ister görür. engel v.s olmaz sevdiğiyle arasında. bizde her boktan şey engeldir sevgiliye. götümüzden uydurduğumuz ahlak kuralları, salak salak dogmalar v.s birleşince her haliyle çaresiz insanların yumağı olan bu toplumda özlemek tek bişey demektir. çaresizlik. ötesi yalandır.
farketmek yok olduğunu ve yoksunmak. çivisini söktüğünde bir tahtanın, üzerinde kalan boş yuva gibi. taksan yerine olmayacak ve başkasını koysan çok acıtacak. fısıltı halinde var oldu, özür dilerim sesli dile geldi.

parçalama kendini.

yoksunmadan öksüremiyor musun?
özlemek ne zor kelime diyor şair.özlememek daha zor...aslında ne şair haklı ne ben.va'dedilen ülkelerin verilmemesi zor.ama va'dedilen ülkelerin,va'dedilen ülke olmadığını fark etmek, bu daha zor....
ıstırapla, umutla beklemektir.