bugün

şahsımın çocukluğunun yarısı böyle mantıksız davranışlarla doludur ki çoğu bana yapım esnasında mantıklı gelmiştir.

bunlardan birini iftiharla anlatmak isterim.

bir akrabamıza bayram gezmesine gitmişiz, tabi gittiğimiz eve de bir sürü misafir gelmiş. benim tabi canım sıkılıyor her zamanki gibi, anneme diyorum ben azıcık dolaşıcam, o da kapıdan ayrılma diye tembihliyor. tam kapının oradayken gözüme siyah sulu ayakkabı boyası çarpıyor. açıyorum bakıyorum çok afilli geliyor. siyah ayakkabıma sürüyorum muhteşem parlatıyor. ben de iyilik olsun diye, eve misairliğe gelen herkesin ayakkabılarını bir güzel boyuyorum. kırmızı, beyaz, kahverengi hiç affetmiyorum. sonra da gidip annemin dizinin dibine oturuyorum.
her yeri karıştırıp ne nerde nerede duruyor öğrenmek.. tee o zaman bile çok pis iz sürerdim..
balkondan, camdan, merdivenden aşağı balgam atmak.
komşuya gelen misafirlerin ayakkabilarinin teklerini, merdivenden veya binadan disari atmak.:kat aralarinda pencere vardi bizim)
misafirlige gidilen evde sokulecek vida, ip vb. esyalari sokmek.
gayet mantikli gelmisti o zaman.
ozan ayşe'yi seviyor misal. sırf ozan piçini sinirlendirmek için söylemek zevkliydi. ama şimdi bakınca lan ne malmışız diyorum.