bugün

t: kökeni hindistan olup daha sonraları budizm aracalığıyla çin'e aktarılmış mistik disiplin.

uyduruk new age akımlarına alet edilmemiş sağlıklı bir giriş için :

https://youtu.be/PUCBOTMNM20
taoculuk ve konfüçyüsçülük ile birlkte çin'in 3. sac ayağı olan budizm'in mahayana koluna mensup bir "yaşama sanatı". çin'in diğer sac ayakları ile de harmanlanarak, gittiği ülkelerdeki kültürlerle de etkileşerek bu günkü konumuna gelmiştir.
zihnin zorlamasızca kontrol altına alınması temeline dayanır. bundan sonrası da sözle anlatılamayan bir evren algısını beraberinde getirir.
zihnin kısır döngülerini parçalamak için mondo ve koan gibi paradoksal problemlerin çözümünün bulunması, tokat, sopa kullanımı gibi yöntemlere (!) başvurulur.

zen japonca olmasına karşılık isim çince'den devşirmedir (chán). değişik ülkelerde değişik isimlerle adlandırılır:

çince ismi
mandarin pinyin chán
mandarin wade-giles ch'an
kantonca jyutping sim
şanghayca (wu) zeu

korece ismi
romanizasyon seon
mccune-reischauer son

sanskritçe ismi
dhyana

vietnamca ismi
thien

zen düz yazı yerine mısralarla çok daha iyi ifade edilir, şöyle ki:

görmeden bak,
duymadan dinle,
öğrenmeden bil...

edit: gelen güzel bir soru üzerine dizelerin anlamını bir örnekle biraz açıklamaya çalıştım:

görmeden bak:
burada anlatılmak istenen şey, algılanan nesneyi inceleyerek tanıma oturtma çabasında bulunmamak geretiği aslında. bu şekilde de dışarıda neler oluyor diye bir merak da oluşmuyor. bu ne etki yapıyor? bu şekilde zihnin algılanan veriyi işlemesinin ve aktif konuma gelmesinin önü alınıyor. istemeden her şeyi algılıyoruz sürekli. ama bunlara "görerek", "yorumlayarak" tanım vermeye uğraşıyor zihnimiz. işte tam da bu otomatik aktiviteyi bitirerek arkada olan öz benliğin ve farkındalığın hissedilmesi sağlanıyor. sadece algılayarak bilincimizi aktif tutuyoruz. bu algıları kullanarak hafızadaki ön tanımlı referanslarla karşılaştırmak ya da ne oldukları hakkında düşünmek gibi "zihni dans ettirecek" bir işleme girişmiyoruz .

neden "bakmadan gör" değil?: herhangi bir uyaran/algılanan veri ortada yokken, dışarıda olanı algılama durumunu anlatıyor. bu durum, meselede bir şeyi bilmeye, neler olduğunu anlamaya çalışan bir "zihinsel aktiflik" durumunu tanımlıyor.
zen,zenne, zennube.
kadın,kadın gibi,günahkar kız.
her yerde kadın var. kalbim senin bu gece.
sadece aslı zen'i akla getiren kelime.
doğaçlama müziğin Türkiye'deki ilk ve en önemli gruplarından biridir zen. buna rağmen pek bilinmez; doğaçlamayı kafaların pek kaldırmamasından olsa gerek. işin ilginci baba zula dinleyen kesimin bile büyük bir kısmı bilmez. 1988 yılında Boğaziçi müzik kulübü bünyesinde kuruluyorlar. demoları ardından 4 albüm yayınlıyorlar. bunlardan derya 1996 yılında "en iyi ve en az tanınan 10 albüm" listesine alıyor. aynı yıl newyork times "yılın es geçilen en iyi albümleri" listesine alıyor. Bakırköy akıl hastanesinde albümü hala kafamda soru işaretidir. mazhar osman isimli salonda verilen konserin nasıl bir ortamı vardı çok merak ediyorum. tan bul derdim anla derken, suda balık bu yol hiç bitmeyecek diyor. grup elemanlarından murat ertel, emre önel ve levent akman; tabutta rövaşata'nın film müzikleri için yan grup kurup baba zula oluyor, günümüze kadar geliyorlar.
ben buyum felsefesidir.
bir budist okulunun japonca' daki ismi.
(bkz: zazen)
(bkz: meditasyon)
ms 500 yılında hintli budist rahip bodhidharma budizm in en büyük üstadlarından biri olarak namını dört bir yana yaymıştı.
zamanın çin imparatoru wu, bodhidharma yı nanking deki sarayına davet etti.
bodhidharma daveti kabul etti.
nanking e geldiğinde imparator wu kendisini görkemli bir şekilde karşıladı.
önceden konfuçyüsçü olan imparator, budist olduğunu, imparatorluğunda hayvan öldürülmediğini, idamında en kısa sürede kaldırılacağını, dharmanın yayılması için sanskritçe eserleri çinceye çevirttirdiğini, ülkesinde bir çok tapınak inşa ettirdiğini ve sarayında dharma yı bizzt kendisinin öğrettiğini anlattı ve sence ne kadar erdem kazanmışımdır, kötü karmamın ne kadarı temizlendi diye sordu.
bodhidharma son derece sakin bir şekilde imparatora hiç dedi.
imparator hiç mi? nasıl olur? diye sinirli bir şekilde karşılık verdi.
bodhisharma hiç erdem kazanmadığını yineledi.
imparator çıt çıkmayan kabul salonunda kendisini sakinleştirmeye çalışarak ve bodhidharma nın ne yaptığını anlamaya çalışarak peki budizm in kutsal öğretilerinin en önemlisi hangisi o halde? diye sordu.
bodhidharma engin boşluk ve hiçbir şeyin olmayışı diyerek soruyu yanıtladı.
imparator sen kimsin de benimle böyle konuşuyorsun dedi.
bodhidharma bilmiyorum diyerek sarayı terketmek üzere imparatorun huzurundan ayrıldı.
daha sonra yangtze nehrini geçti ve ücra bir mağara bularak bu mağarada dokuz yıl boyunca oturduğu yerden hiç kalkmadan meditasyon yaptı!!
işte zen(zazen) meditasyonunun doğuş öyküsü bundan ibarettir.
rufus sewell'ın soğuk ingiliz simasıyla italyan bir dedektifi canlandırdığı ve gâyet de başarılı olduğu dizi. her bir bölüm film gibi, ama yine de beklenileni veremiyor polisiye film/dizi açısından.
creative zen stone. `http://www.google.com.tr/...&biw=1280&bih=525`
3 bölümden oluşan bbc dizisi. romada geçen polisiyenin baş rolünde oliver zen karakterini canlandıran rufus sewell var. bir internet cafenin bilgisayarında amaçsızca gezinirken tesadüfen keşfettiğim ve oldukça hoşuma giden dizi. tadı damağımda kaldı kısa olduğu için ama yine de izlenmeye değer
japon ortaçağında tükenmez bir ışıktır zen. yaşamın ve doğanızın ta kendisini olduğu gibi görmenizdir. çünkü her şey olduğu gibidir. sadece sizin olanları anlamanız gerekir. anladıktan sonra yine olduğu gibi görürsünüz, ama bu sefer neyi gördüğünüzü bilerek. kavramlara takılmaz zen, pratiğin bilgisidir. hatta pratiğin pratiğinin.
zenci olmayip ta zenciye çalan bir renkte olanlar icin kullanilan,yari zenci anlamina gelen terim.
impulse adlı deodorantın en güzel olanı idi.
bir budizm mezhebi. kelime anlamının bire bir karşılığı olmasa da büyük vaizleri niciven'e göre düşünceye dalış anlamına gelir.
bir pirlanta markasidir. ici pirlanta taslari ile dolu bir kol saatini almisligim vardir. Defalarca yere düsürdüm lakin bir tane tas bile yerinden oynamadi.
Kaliteli markadar uzun lafin kisasi.
antalya lara da prestij sinemalarının tam karşısında bir mekan.
zazen ve koan tekniklerini kullanarak satoriye erişmeyi hedefleyen bir öğretidir.
japonca'da daha iyiye gitmek anlamına gelir.
shiseido nun harkulade parfümüdür aynı zamanda.
zen bir uyanma, aydınlanma, batı dillerinde 'liberasyon' sözcüğüyle dile getirilen bir koşullanmalardan bağımsızlaşma, iç özgürlüğe ulaşma (moksha) yoludur.
zen hiçbir felsefe sisteminin içine konamaz.
öncelikle felsefe, mantığa ve analize dayalıdır.
zen ise bunlardan ikisine de karşıdır.
lafların, sözcüklerin mantık kırallarının gerçeğe ulaşmamızda
büyük engel olduğunu farketmiştir. düşüncenin sınırına varılıp,
düşüncenin sınırları aşılmadan, düşünce yerini 'yaşam'a bırakmadan içgörü,
sezgi, bilgelik düzeyine ulaşılamayacağını bilir.
mantık, ikici (dualist) düşünceye, zihnin akıl yanına dayalıdır.
oysa zen ikiliklerin ötesindeki tam, böünmez gerçeği kavramaya çalışır.
akıl kadar, akıldışını da içine alan zihnimizin bütününün
bizi gerçeğe ulaştırabileceğini farketmiştir.
akılla, akıldışını barıştırıp kaynaştırmak ister.
bunun yolu ise zihinsel ve duygusal aktiviteleri durdurmaktır, meditasyondur.
deneysel türk müziği icra eden grup elemanlarından birkaçı babazula yı oluşturdu..suda balık ve tanbul diye 2 albümlerini dinlemiştim
(bkz: deli bunlar)
zaten bakırköy ruh ve sinir hastalıları hastanesi nde bir konser vermişler bir de bu konseri albüm olarak yayınlamışlar*.*
balıkesir merkezdeki nadir rock cafelerden birtanesi.
bir müzik grubudur aynı zamanda.. yaptıkları türü gulyabani müzik olarak nitelendirirler..
halı markasıdır.