bugün

PEDERIN BIZI TERK ETMESIDIR.
o zamanlarki en yakın dostumun bana ihanet ettiği gündür.
-kuzenimde bile o kadar garip hissetmemiştim.
2006 da babamin şirketinin kardeşleri tarafindan haince parçalanmasi babamin yari felç kalmasi zarzor iyileşmesi. Ve zarzor toparlanmasi siradan bir esnaf olmasi o guclu adami şimdi kucuk hesaplarla ugraşirken gormenin uzmesi 200-300 lira için laf eden toptancilar.
hala beklediğim noktadır.
Esas güne az kaldı bekliyorum.
Futbol oynarkek çarpan topun gözlüğü kırmasıyla topa veda etmek. Ve zamanla futbola duyulan ilginin sıfırlanması.
Gazeteden istifa ettigim gündür.
aşkın cisim bulmasıyla karşılaşmam..
zeki mürenin dedigi gibi.
yoktur.
lise 4 te karşıma çıkan o kız.
Bir kaç kelime söz duymamdır sadece.
2002 babamın ihaneti,2012 sevdiğim adamın ihaneti .
Lise sonda babamın boynuma değilde boğazıma sarılması, sonra annemi ağlarken gördüğüm bi gün, çenemi kapatamadığım bi gün ve son olarak babamın beni hastaneye bırakınca son sarılışı.. Allah ın bana çarptığı tokatlardan bir kaçı.
bugün de bir kırılma noktasıydı benim için...
boşanmak, değer verdiğin birini kaybetmek( ebeveyn, eş, evlat) , işsiz kalmak.
Birden fazla kırılma noktası seçilebilir.

Ben bu konuya sosyal hayatı farketme anlamında birbirini tamamlayan 2 olay üzerinden dahil olacağım.

Bu olaylardan birincisi, henüz küçük yaştayım yani 12mi bitirmeme az kalmış. Yaz geldi çattı karneyi almışım üzerinden 10 gün ya geçmiş ya geçmemiş tam tatil hayalleri kurarken işe başlayacağım haberini aldım. insan bir gerilmiyor değil açıkcası. Fazla maddi sıkıntımızda yoktu halbuki nerden çıktı şimdi iş hayatı derken kendimi bir perdeci dükkanında buldum en nihayetinde. Küçüktüm belki fazla hırpalamadılar beni ama gelgelim emek vermenin, alın teri dökerek birşeyler elde etmenin kıymetini anlamaya ilk o zaman başladım. Biraz keyifde almıştım açıkcası zaten he zaman eğlenceli konuşkan bir insan olduğumdan çalıştığım yerdekiler tarafındanda sevilmiştim.

O seneden sonra her yaz çok çeşitli yerlerde çalıştım. Perdeci, çeyiz evi, bilgisayarcı, burada bir çarşı var orda baya baya bir esnaflık... böyle yerlerde kimisinde 2-3 kimisinde 1 yaz dönemi kadar çalıştım. Bazı günlük işlerde yaptım. Mesela 2 gece hiç uyumadan 2 milyara yakın para kaldırdığımı bilirim. Gerçi ben memur çocuğuyum bu tür ailelerde büyüyenler bilir, erkek çocuğunu işe koşmak burnunun sürtmesini sağlamak gereklidir.

Neyse ikinci kırılma anına gelelim, yine bir çalışma olayı. Üniversite sınavı olaylarını atlattığım dönem. Gerçekten bir sebepten paraya ihtiyacım oldu ve ben fellik fellik iş aramama rağmen bulamıyorum. Otellere başvuruyorum mesela hiç geri dönen olmuyor. Halbuki eli yüzü düzgün baby face bir adamım yani. Zaman geçiyor ben paraya dahada sıkışıyorum. Derken derken en sonunda yapcak birşey yok tuttum bizim buradaki 1. sanayinin yolunu. Bir yer beni amele olarak işe aldı. Yapılacak iş plastik geri dönüşümü. "Plastik geri dönüşümü" kavramını açmak gerekirse. Bu hergün sokakta gördüğünüz çöp toplayan insanlar topladıkları plastikleri (kapak şise vs) bize getiriyor biz o çöpleri ellerimizle belli özelliklerine göre ayırıyor. Sonra geri dönüşüm işlemlerini yapıyoruz o atık plastikler tekrar toza yada çok küçük boncuklara dönüşüyor onları 25kg'lık çuvallara dolduruyor ve tekrardan satıyoruz.

ister inanın ister inanmayın ben ilk iş günü eve geldiğimde kustum. Üzerimde ne varsa çöpe attım hayatımda bir dahada asla giymedim. Fakat para ihtiyacım hala var el mecbur çalışmaya devam ettim. Sabah 9 akşam 5 çalışıyorum. Günlük 30 lira alıyorum. Temmuzun ortası ve günde nerden baksan 10 ton civarı geri dönüştürülmüş plastik hazırlanıyor veya satılıyor. Tabi kamyonlara yükleme işide bize ait. Bakın beni o dönem orda öyle bir ezdilerki, öyle bir kafamıza vurdularki anlatamam. Hayat neymiş ? Bazı kesim insanlar ne şartlarda çalışıyormuş ? Çakallık çukallık nasıl olurmuş ? Bir insan evladının anası nasıl ağlatılırmış hepsini orda öğrendim. işten çıkıyordum mesela üstüm başım o kadar kötü durumda oluyordu ki toplu taşıma araçlarına binmekten çekiniyordum. Sanki herkes benden uzaklaşmaya çalışıyormuş gibi hissediyordum. Sanki sürekli bana bakan birileri varmış gibi hissedip kafamı sürekli önüme eğiyordum. Normalde kadınlarla gözgöze gelmek benim için utanç verici değildir ancak o dönem için özgüvenim o kadar kırılmıştı ki yanımdan bir kadın geçsin dahi istemiyordum. Ee tabi bu durum normal. iş yerinde it gibi çalıştıryorlar sürekli kafana vurup basıyorlar sırtına çuvalları git yükle diyorlar. Yemek için yarım saat aran var yemek rezalet yemek yediğin yer ondanda rezalet ama en azından soluklanıyorsun zaten o kadar enerji harcamışsın o yemek sana efsanevi geliyor. Diğer yandan etrafındaki insanları izliyorsun sen neysede aynı durumda olan ve 2 çocuk okutmaya çalışan insanlar var onlara ayrı için cız ediyor. Bir süre sonra hayatım, 9da iş 5de paydos 6-7 arası eve gel dusa gir varsa yemek ye 8-9 arası yat uyu şekline dönmüştü.

Hatta hiç unutmam patron benim üniversite sınavına girdiğimi biliyordu. Bir sabah işe gittim saat 9u 10 falan geçiyor gecikmişim anlayacağın. Patron dediki "seni beklemiyordum bugün neden geldin ?" Ben tani afalladım. "Nedenki abi ne oldu ?" 10dakika gecikince işten kovacak falan zannediyorum. Dediki "sınav sonuçları açıklanmış haberin yok mu ?" Yani ben hayatımı yönlendirecek sınav sonucunu sanayide sabah 9da patronun bilgisayarından patronun haber vermesiyle öğrendim. Ne yalan söyliyim insan bir garip oluyor. Sonuçta hayali hukuk fakültesi kazanabilmek olan bir adamım ama sanayide amelelik yaparken sonuç öğreniyorum. Yanlış anlaşılma olmasın ben o hayalimi yinede gerçekleştirdim orası ayrı.

Herneyse. Ben ihtiyacım olan parayı kazandıktan sonra çalışmayı bıraktım ancak o dönem bende inanılmaz bir hayat farkındalığı yarattı. Kendi kendime "oğlum ya hayatın boyunca bu şekilde itin bir tarafına sokulup çıkarılacaksın yada kendi yolunu çizip kendini kurtaracaksın. "

Tüm bunların dışında sosyal adeletsizliği ve eşitsizliği ben orda gördüm. Her insanın aslında insan yerine konmadığını. işçilerin emekçilerin nasıl ezildiğini en iyi o zaman anladım. Belkide beni ezilen kesimin yanında olmaya iten bu oldu. Belki dünyaya sol'dan bakmama sebep oldu belki sosyalist düşünceye eğilmeme bu olaylar sebep oldu.

Bu okuduklarında hayatımda torunlarıma dahi anlatacağım bir olaydır. Hayatımın farkına varmamı sağlamıştır. Resmen gözlerimi gerçek dünyaya açmama neden olmuştur.
8 yaşındaydım beni bırakıp bi gece gitti ve biliyordum ki artık hayat çok acımasızlaşacktı...
2009 yılında izmirde doğan isimli şahısla tanıştığım andır. sabahlara kadar yapılan sohbetler bir çok şeyi tekrar sorgulamama neden olmuştur ve ondan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmamıştır.
Hemen hemen her gündür. Tabii akşama kadar alınan kararların soğuması neticesinde kırılma noktaları çoğalır, sağlam bir yön kalmaz. Kırık bir bardak milyon kere de bir kere de kırık olsa sonuçta kırıktır.
11 nisan 2010'da ygs sınavının son yarım saatinde yardırarak 11 boşum olan matemetikten full çektiğim an hayatımın en büyük dönüm noktası olmuştur.
Gecen eylul ayi hala hayatimda büyük çalkantılar büyük izdiraplar birakan fakat cogu zamanda sadece kendim icin yasamami ogreten aydir.hayatta sizden degerli hic bir sey yok uzuldugunuzde kafanizi kaldiran sizin icin uzulen iki cift goz daha kötüsü yok o gun uzulmenin cok kutsal bir sey oldugunu anladim ve kimse icin uzulmemeyi öğrendim.
2013 yazinda en yakin arkadasimin intihar etmesidir. O gunden beri hicbir sey ayni gelmiyor.
yanlışlıkla birini stalklamak.
2011. bu tarihten sonra hayatımdaki olumsuzlukları düzeltmenin zamanının geldiğini farkettim hala düzeltmeye çalışıyoruz işte.
Sağ el baş parmağım kırılmıştı. Sonra kestim aynı parmağı.