bugün

eğimli bir yerde oturulur, biralar açılır ve tek tek içilir.. artık ne kadar hızlı ve çok içildiyse karşıdaki kişi uçmuştur..

-sana değişik bir hareket yapayım mı?
+nasıl değişik lan..
-çok değişik bir hareket..
+iyi yap bari.

değişik hareket ise eğimli yerden yuvarlanmaktır.. değişik hareket yapılır ve.

-nasıl?
+gayet değişik..
bak şimdi çok bir şey beklemeyin baştan söyleyeyim de ona göre okuyun dedeler.

midem s.o.s. verince beynim komut verdi pizza söyle lan it diye. peki dedim abi. facebookta abazalığın doruklarında gezinirken yeni bir sekme açıp direk firma adını yazıp ctrl enter a bastım.

o sekme senin bu sekme senin derken aaa açılmış lan bakayım söyliyim derken o da ne!!!!!!

tüm pizzacılarda yabancı isimde pizza vardır hadi onu anladım da yanında $ işareti var. noluyo lan dedim. görüklede oturuyorum neticede dolar ne mına koyim derken meğer sen git torontodaki pizzacının sitesine gir ibine bilgisayar. neyse bir an küçük dünyama görükleme geri döndüm.

açıklama: canım sevgilim olaya mizah katmak amacıyla yazdım yani şeyy eee sen uyuyorsun şimdi abazalık felan hani gülelim eğlenelim diye tamam. iyi uykular hayatımın en değerlisi.

(bkz: sevgilinin sözlükte yazar olduğunu öğrenmek)
(bkz: fırından aldığı ekmeği ovv yeah diye seven velet)
amcamın kızı olan sekiz yaşındaki kuzenim, matematikten 20 ve 40 gibi kötü notlar almıştı.
ailece verdiğimiz tepkilere dayanamayan kuzenim oturup adam akıllı çalışarak son sınavdan 100 aldı!..
akabinde öğretmen sınav kağıdını eve yollamış.

bu da yeni bir gelenekmiş meğerse. yoktu bizim zamanımızda böyle şeyler. *
kağıda veliler bir not yazıyor. sonra kağıt okulda panoya asılıyor. 100 alan veletin de koltukları kabarıyor haliyle. bir çeşit teşvik.

uzun lafın kısası; bizimkinin kağıdına yengem aynen şunu yazmış. 'hayaldi gerçek oldu!'..ailece yarıldık efem. öğretmenin tepkisini ise ancak kuzen pazartesi okula gittiğinde öğrenebileceğiz.

buraya editlerim artık sözlük ahalisi.
dedem namaz kılarken oturup kalmakta zorlandığı için sandalyeye oturarak kalkarak namaz kılar,

babaanem de odaya girer ve tam odanın ortasındaki sandalyeyi görüp

ne dağınık insansın ya bıktım arkanı toplamaktan diye dedeme söylenir ve sandalyeyi ordan alır

arkadası dönük olduğu için bunu göremeyen dedem ise sandalye var diye oturur

ve sonuç 4 gün poposunun üstüne oturmakta güçlük çeken bir dede...
facebook'ta karşıma rastgele çıkan bir profil ve aynen şu yazıyor:

--spoiler--
adı soyadı(Unutma Arkdaş Olarak Ekliyosun)
--spoiler--

oldu o zaman. *
bizim evi arayan çok olur hep . geçen akşam bir kadın aradı , ben de kabalık olmasın tanıdık biridir falan diye kimsiniz demedim, zaten anneme verecektim hemen, neyse işte bayağı samimi bir sesle napıyorsunuz ? dedi şeyli böyle şiveli gibi ince sesle, sonra ben de iyiyiz napalım ? falan dedim. duraksadık böyle biraz , sonra iyisiniz napıyorsunuz? gibi bir daha sordu ben yine iyiyiz iyi dedim . kim olduğunu çıkarmaya çalışarak sonra siz kimsiniz bu arada dedi? o da çıkaramadı beni,ben de adımı söyledim. haa dedi ben asena'yı aramıştım dedi. * .* ben de haa oldum, halamın kızıydı o falan geveledi bir şeyler . sonra özür dilerim dedi, ben de önemli değil dedim. ay gızz nolacak diyecektim tuttum kendimi. * sonra kapadım ama elim telefonda karşımda annem şaşkınlık ve hayret * dolu bir ifadeyle kaldım. allahım ne canayakın bir halkız biz ya.
4-5 sene önce ramazan bayramından sonraydı yanlış hatırlamıyorsam. memleketim olan kırklareli'ndeydik ve sevgili kuzenimin 'şarköyden şarap geldi hadi ıslatalım' önerisine uyarak deyim yerindeyse hayvan gibi içtik. tabi sonrasında yarım gün kusma ve 2 gün yemek yiyememe bünyeye hakim oldu. telaşlanan ebeveynler 'nazar değdi zaar' diyerek gingster kişisini hocaya götürdü ve okutup üfletti.
nasıl üç buçuk attım çarpılmaktan korktum anlatamam.
estel ve arkadaşı ali ** uzun zamandan sonra görüşürler ve ali başından geçen komik bir olayı anlatır.*
ali' nin çok sevdiği bir kız arkadaşı vardır ve onunla evlenmek istiyordur, bunun için de ilk adım olarak ali kızın ailesiyle tanışmayı düşünür. aslında gelin adayımız daha öncesinde ailesine ali' den bahsetmiştir ancak aile bizim oğlanı istememektedir. neyse bigün ali bütün cesaretini toplar ve kızın babasını arar:
kızın babası: kb
ali: a
kb: kimsiniz?
a: merhaba kb bey ben kızınızın erken arkadaşı ali, sizinle tanışmak istiyordum, müsaitmisiniz acaba?
kb: sen kimsin?
a: ben ali kızının erkek arkadaşı, şurda çalışıyorum şu okulu bitirdim bunu okudum bunu yaptım vs vs vs
kb:sen kimsin?
a: (sesimi duymuyor diye düşünür) ben ali kızınızın erkek arakdşaı, şurda çalışıyorum şunu yapıyorum vs vs vs
ali kendini anlatırda anlatır.
kb: sen kimsin?
ve daha ali kendini anlatmaya kalmadan gelin adayımızın babası telefonu kapatır. ve ali telefonun kesildiğini falan düşünür tekrar arar telefon meşgule düşer. o anda ali' nin kafasına bir yıldırım düşer ve gerçekleri anlar, sevgili kayınpederi aslında oğlumuza "kimsin lan sen, beni arıyorsun ve utanmadan kızımın sevgilisi olduğunu söylüyorsun" demek istemiştir, o sen kimsin? sorularıyla.
tabi daha sonra ali ve estel her karşılaşmalarında;
ali: selam estel, nasılsın
estel: sen kimsin?

ali: estelcim nasılsın
estel: sen kimsin?
orta okulda dershanede fen bilgisi dersindeydik. hoca basit makineler ile ilgili bir denklem anlatıymrdu. aynı zamanda dışarıda inşaatta işçiler çalışıyordu. hoca bu soruyu burdan şu şekilde çözeriz diye başladı anlatmaya. o arada inşaat işçileri de yukarıya mal taşıyorlardı dıarıdan. belliydi çünkü sesleri geliyordu.daha sonra denklemi verdi ve kendinden emin bir şekilde:
- evet bu işlem bu denklemden çıkaaarrrrrrr.
aradan 1 saniye bile geçmedi ki dışarıdaki işçilerden bağırdı:
- yok abi yok boşuna uğraşıyoruz bunun burdan öıkacağı yok amına koyum.
hoca şok,sınıf yerlerde.
çankırı'da lisede okuyordum. belediye binasında kermes yapılacaktı. okul kermes görevlilerinden biri olarak beni de görevlendirdi. kermes için belediye binasının alt katına gittik. tüm hazırlıklar falan yapılıyordu. masaları tezgahları falan hazırladık işte börekler, çörekler falan...
saat 10'du. okul müdürü yanıma geldi ve saat 12'ye kadar hazır olamayacağız. git dışarıda bekle gelenleri kapıda çevir 12'de gelmelerini söyle dedi. gittim kapıda bekliyordum ve gelenleri 2 saat sonra gelmeleri için yolluyordum. daha sonra bir adam gelidi ve yanında 2 tanesi güneş gözlüğü takmış 3-4 kişi bulunuyordu. hiç bir şey demeden geçmeye çalışıyorlardı ki durun saat 12'ye kadar hazır değiliz 2 saat sonra gelmenizi rica ederi dedim. adamlar hiç takmadılar. bir kez daha tekrarladım. gözlüklü, iri yapılı adamlar birbirlerine bakıp gülümsediler ve tekrar içeri girmeye çalıştılar. tekrar engel olmaya çalıştığımda ise sadece bir el parmağının beni itmesiyle kapıya çarptım. daha sonra onlar içeri girince peşlerinden girdim. okul müdürümüz onları görünce hemen önünü ilikledi. ben de arkalarından geldim hemen ve müdüre "hocam vallaha engel olmaya çalıştım ama dinlemediler" dedim. müdür de naptın sen oğlum der gibi baktı ve " oğlum belediye başkanımıza böyle bir karşılama yapılır mı?" dedi ve gülümsemeye çalıştı. onlar da güldü tabi.
kısacası çakırı belediye başkanı irfan dinç'i kendi binası olan belediye binasına almamaya çalışmışım da haberim yokmuş.
(bkz: nasıl yalarsınız diyen dondurmacı)
kurumdan telefonla şirin diye bir kişiyi arıyorum..
hani isim kargaşı olabilecek isimler vardır da; şirin bunların katagorisine girmez diye düşünürdüm. ama evet,aradığım kişi erkekmiş..

şirin bey..

bu nasıl bir şey yaa...*
bir derlemedir;

*Sevgili(!) kocam: 1)Orijinal sarışındım, saçlarımı zorla koyu bir renge boyattırdı. Çok bakan oluyormuş. 2)Bütün dekolte ve minileri yasakladı. Çok bakan oluyormuş. 3)Kilo aldıkça daha fazla kilo almamı istedi. Çok bakan oluyormuş. Sonuç; hiç bakanım olmayınca beni aldattı!
*Yer; kalabalık bir düğün salonu. Kız ve erkek tarafları yerlerini almışlar. Erkek tarafı biraz muhafazakar, çok oynamıyor. Gelin hanım ise öyle coşmuş, kendinden geçmiş bir halde oynuyor ki ona ayak uyduramayan damat kenara çekilmiş. Damat beyin akrabaları gelin hanıma onaylamayan bakışlarla bakıp birbirinin kulaklarına bir şeyler söylüyor. En son mikrofonu kapıyor gelin hanım hem söylüyor hem bir halkanın ortasında oynuyor. Derken gelin hanımın yengesi çaktırmadan oynayarak süzülüyor geline doğru. Fısıltı ile gelinin kulağına söylemeye çalıştığı şey mikrofon marifetiyle tüm salonda duyuluyor ve salonu önce derin bir sessizliğe sonra kahkahaya boğuyor: "Annen seni gebertecek!"
*Ödev kontrolü yaparken ''Sen eskiden daha güzel ödevler yapardın. Şimdi sanki biraz özensiz ödevlerin.'' dediğim öğrenci, ''Kaç gündür babam yapıyor ödevlerimi öğretmenim ondandır.'' dedi. Annesi hastaymış.
*Altmış metrekarelik kira evinde geçirilen yirmi beş yıldan sonra, neredeyse üç katı büyüklüğünde kendi evimize taşındığımızı duyan arkadaşımın yorumu: "Koridora tabela koyun, kaybolursunuz."
kuzenim ile acile gittik rapor almaya. neyse raporu aldık falan kuzenim bi arkadaşını gördü. hemşire olmuş. aa semra naber diye muhabbete başladılar.etraf kalabalalık. doktorlar hemşireler. bunların aralarında konuştuklarını herkes duyuyo ortamda. kuzenimin arkadaşı eskiden atletizm ile uğraşıyomuş. koşmuş falan. ve kuzenin patavatsızlığın dibine vuran soruyu sordu. kıza hönk diye '' sen milli oldun mu? '' diye sordu. bi an bi sessizlik oldu. ama ben dayanamadım. verdim gülmeyi verdim gülmeyi. sonra meksika dalgası gibi herkes yarıldı. kız utandı biraz ama napıyım tutamadım kendimi.
a:anane d:dede

a-sular akıyo mu?
d-ne kalkıyo mu?
1 saniyelik duraklama.

a-ibiş.
halısaha da maç yapacağız abinin bir tanesi dayıdan ayakkabı* ister dayı içeri gider ve biraz sonra elinde kösele ile gelir. *
üniversiteyi kazandım diye gezip sonuçlar gelince ortadan kaybolan ergenler. (bkz: gülmekten yarıldım)
annem, babamı arayacaktı yemeğe yetişip yetişemeyeceğini sormak için. kontörü yokmuş, benden istedi. verdimtelefonu. o ara beni fırçalamak için yer arıyor gibiydi zaten. arkamdan hafif sertçe seslendi: aramıyo bu telefon, ses yok. sıkkınlıkla "arıyodur o sen duymuyosundur" diye cevap verdim. arkamdan duyduğum ses şu oldu: aa ters tutmuşum ya ben bunu.*
hafta sonu en yakın arkadaşımın nikahı vardı. gelin kızımız sağolsun biraz çılgınca birşey, erkek tarafından kimseye birşey demiyor ama kız tarafını 7 den 77 ye tembihlemiş. Sonrasında gelişen olaylar ise tam bir rezalet.

meeemur: z kızı q felan fıstık kabul ediyormusun ?
kız tarafı: hep bir ağızdan eveeeeet

buna şaşıran erkek tarafı olarak gençler olarak karşılık veriyoruz hemen

hayıırrrrrr

kız tarafı inat bağırıyor tekrardan eveeeeet
yaklaşık olarak böyle 3-4 tekrar yapılıyor, daha sonra çılgın gelinimizin biz erkek tarafı gençlerini fırçalamasından sonra olay bitiyor, ve nikah kıyılıyor.

hayatımda unutamıyacağım dediğim anlardan biridir.
okulda futbol oynarken pantolonun yırtılması ve sonucunda bele sarılan bi hırka veya ceketle okulda gezmek.
lisedeyiz...

sakallar tüy tüy değil artık son sınıfız. sivilcelerimiz çoktan patlamış, izleri hala suratımızda. kan belden yukarıya uğramamakta henüz o evre atlatılamamış. karı kız peşinde yavşak yavşak dolanıyoruz. kızlarında verdiği falan yok. hep aynı taktik. "göster ama elletme" felsefesi mevcut. azıcık sosyalleşelim belki düşürürüz iki karı kız derken böyle bi alemlere akma çabaları, top sektiremezken popüler çocuk olma adına girilen basket takımı, okulun düzenlediği hiçbir geziyi kaçırmama, sürekli ortalarda taşak oğlanı gibi gezme çağlarımız. bir de birader var tabi. tam itin götüne sokulası cinsten. abisine zerrece çekmemiş, sabah akşam sıvazlayan bir yavşak. o kadar lise dururken sen kal gel abinin okuluna. tüm dönemlere olan karizmamı yerle bir et piç.

olay şöyle gelişiyor efenim;

bahçede futbol oynuyoruz, etrafımız kızlarla sarılı. bir gaz bir gaz maradona gibi koşuyorum şerefsizim. at gibiyim. o an gözlerim okulun ünlü memelerinden ayferin memelerde yandan da topu kesiyorum tabi. ama nasıl bir odaklamışsam kendimi hem oynayıp hem kızın memelerini süzüyorum. bizim küçük fuckir boş durmuyor tabi. asilik yapıp kafasını kaldırıyor biraz. şort düzeltme bahanesiylen kalkan başı hemencik indiriveriyoruz. yavşak birader de bu takımda. abisinin gölgesinde top koşturacak işte piç. karşılıklı paslaşmalar falan derken ben gol atıyorum. kızlar hopbidi hopbidi zıplamakta tamda gözlerim ayferde. nasıl bir mekanizmadır, nasıl bir amortisördür ben anlamadım. hoplayı hoplayı zıplayı o memeler beni benden alıyı.. tam böyle koşuyoruz tribünlere öpücükler atıyoruz falan kaçan topu almaya giden birader şak kayıyor poposunun üstüne yapışıyor. üzerimde var bi karizma, artık gol atan şampiyonum, popüler çocuğum aynı zamanda yardımsever abi imajları çizebilmek için bizim pezevengin ardından koşuyoruz. ulan it yürümeyi beceremiyorsun top senin neyi........ derkene hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçerken bende o biçim yerle bir seriliyorum. tüm okul kahkahalar içinde. biz iki kardeş yerde serili şaşkınlıkla birbirimize bakıyoruz. gözlerim ayferde, memelerinde..
carousel ve dayısı aydın-izmir otobanında ilerlemektedir. otoban çıkışında polis çevirmesi vardır, araba sağa çekilir.

polis: 135 km hızla radara yakalandınız. ehliyet-ruhsat lütfen.
carousel'in dayısı: cüzdanın içinde olacak carousel, buluversene.

bu arada kendisi de ruhsatı aramaktadır. carousel ehliyetin olduğu bölümü bulmuş ve ehliyet çıkararak hiç bakılmadan memura uzatmıştır.

polis:siz ne yapmaya çalışıyorsunuz hanımefendi?

tam da o anda carousel elindeki kartın ehliyet değil kredi kartı olduğunu görür ve renkten renge girerek defalarca özür diler. dayısı ve polis memuru ise kahkahalarla gülmeye başlar.
mitingler. epey kafa yarılır.
insanı güldürürken düşünmeye fırsat vermeyen olaylardır