bugün

temel bir gün balık tutmak için teknesiyle denize açılır. bir sürü balık tutar. fakat bir anda fırtına çıkar.Tekneside su almaya başlar. temel ne yapacam ne edecem derken aklına birşey gelir. ve "allahum şu fırtunayı dindur sana kurban keseceüm" der.
allahta temelin bu duasını kabul eder ve fırtınayı durdurur. temel de bir sürü
balık tutar. daha sonra allah temele "eee hadi bakalım tut sözünü" der. temel şöyle cevaplar : "allahum anlarsun ya biz lazuk,attuk sana bir kazuk !"
ali,ahmet ve mehmet üç kaplumbağadır. birgün bunların içmek için suyu kalmaz ve ali ahmete git su al der. ahmet ise ""giderim ama mehmette benimle gelsin" diyince ahmet ve mehmet yola koyulur. aradan 30 sene geçer ve ırmağa varırlar. ancak su götürmek için kova almayı unutmuşlarıdr. ahmet, mehmete gidip aliden kova almasını teklif eder ancak bu sefer mehmetin bir koşulu vardır "giderim ama ben glene kadar su içmeyeceksin" der. ahmet çaresiz kabul eder. yıllar yılları kovalar 65 sene ahmet bir damla su içmeden beklemiştir ancak takatide kalmamıştır ve "bir yudum su içsem nereden anlıyacak" diyerek ırmaga yaklaşır dudaklarını suya uzatır. tam o sırada ağacın arkasından mehmet çıkar ve;

-bak böyle yaparsan gitmem ama.
nasreddin hoca bir menzile varmak üzere yola çıkar. yürür, yürür, yürür. yol o kadar uzun sürer ki nasrettin hoca bayılacak dereceye gelir. yanında da hiç su yoktur. çaresiz ellerini açar:" ya rabbi, eğer bana biraz su nasip etmezsen ölürüm.amin." der. biraz daha gayrete gelir ve devam eder. az daha gidince bir de bakar ki ilerde hafif bir yeşillik. ümitlenir. hızlanır ve oraya varır. orda irice bir kaya gözüne çarpar ve kayanın bağrından akan incecik bir sızıntı. içilemeyecek kadar ince akan bu suyun önünü tıkayan kazığı hayıflana hayıflana çıkarmaya gider hoca. öte iter, beri çeker olacak gibi değil. döndür babam, asıl babam derken kazık aniden bir çıkar, çıkış o çıkış. özgür kalan su olanca tazyikiyle fışkırır ve hocayı düşürür. iyice öfkelenen hoca suyun karşısına geçer ve der ki: "ey su! sen zaten doğru düzgün akıyor olsaydın bu kazığı senin kıçına sokmazlardı!"
Titanik'in kaptanı, yolcuları güverteye toplamış.

- "Size bir iyi, bir de kötü haberim var."

- "Önce iyi haberi ver" demiş yolcular.

Kaptan:

- "Günü geldiğinde 11 dalda Oscar alacağız".
gerçek bir olaydır. fıkra mahiyetindedir.
http://www.milliyet.com.t....2010/1305793/default.htm

yüzme havuzunda "tuz ruhu" skandalı

25 ekim 2010
adana'da olimpik yüzme havuzlarının da bulunduğu tesiste tuvaletteki klozet, atılan kadın pedi nedeniyle tıkandı. görevliler klozeti açmak için tuz ruhu dökünce, yayılan kokudan yarışların yapıldığı havuzdaki sporcular ve yakınları ile görevlilerin de aralarında bulunduğu 22 kişi zehirlendi.

içinde 2 olimpik yüzme havuzunun bulunduğu ziyapaşa bulvarı üzerindeki atatürk yüzme havuzları kompleksi'ndeki rıza salih saray kapalı yüzme havuzu'nda cumhuriyet bayramı kutlamaları ile türkiye amatör spor kulüpleri konfederasyonu'nun 30'uncu yıl kutlamaları çerçevesinde minikler, gençler ve yetişkinler kategorisinde çeşitli yüzme yarışları düzenlendi.

havuzun bulunduğu salonu, sporcular ve seyircilerle birlikte yaklaşık 200 kişi doldurdu. bu sırada tuvalete giren kadınlar, klozetin tıkalı olduğunu görünce durumu görevlilere bildirdi.

havuz görevlileri, tıkalı klozeti önce tazyikli suyla açmaya çalıştı. etrafa yayılan pis kokular üzerine, görevliler, klozete tuz ruhu döktü. yaklaşık 2 litre dökülen tuz ruhunun kokusu kapalı ortamda yayılarak tüm havuzu sardı.

bir süre sonra havuzdaki sporcular ile izleyiciler nefes almakta zorlanıp, öksürmeye başladı. birçok kişi de, tuz ruhunun etkisiyle fenalaştı.

5 kişi yere yığıldı
bunun üzerine görevliler kapıyı ve pencereleri açtı. tuz ruhundan etkilenenlerin olması üzerine, polise ve 112 acil sağlık ekiplerine haber verildi. zehirlenen sporcular ve seyirci yakınları, tuz ruhunun etkisinin artması üzerine kendilerini güçlükle dışarıya attı. fenalaşarak yere yığılan 5 kişi de, çevredekilerin yardımıyla dışarıya çıkarıldı.

olay yerine gelen sağlık görevlileri, ilk önce durumu ağır olanlara müdahale etti. zehirlenen 5 kişi, ilk gelen ambulanslarla hastaneye götürüldü. nefes almakta zorlanıp öksüren sporcular ile yakınları, ayran içerek tuz ruhunun etkisinden kurtulmaya çalıştı. ilk belirlemelere göre tuz ruhundan etkilenen 7 kişi çukurova devlet, 6 kişi adana devlet, 4 kişi numune, 3 kişi özel adana ve 2 kişi de özel seyhan başkent hastanelerine götürüldü. zehirlenen 22 kişinin hastanelerde tedavisi sürerken, 2 kişinin sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu belirtildi.

çocuklarını yüzmeye getiren vatandaşlar, yaşananların skandal olduğunu belirterek, kompleks yöneticilerine tepki gösterdi.

olaydan sonra havuza gelerek görevlilerden bilgi alan il gençlik ve spor müdürü fazlı bayram hadi, olayın tuvaletteki tıkanıklıktan kaynaklandığını belirterek, 'bayanlar tuvaletine bir kadın klozete ped atmış, o da tuvaleti tıkamış. açamayınca, 'koku yayılmasın ve pedi eritir' düşüncesiyle tuz ruhu dökülmüş. tuz ruhu kokusu da oksitlenerek tüm havuza yayılmış. havuzun suyunda herhangi bir şey yok. tüm sporcularımıza ve seyircilere geçmiş olsun" dedi.

p.s. haberin altında konuyla ilgili olarak "istanbul avrupa yakasında yüzme havuzlu daireler" diye bağlantı verilmiş. o da cabası...
stanbul'da üniversitede okuyan genç kız Ankara'daki babasına telefon etmiş;
- ''......Baba, merhaba Ben Lale''.
- ''Ooooo Güzel kızım benim. N'abersin bakalim?''.
- ''Hiç sorma babacığım. Hiç keyfim yok valla''.
- ''Hayırdır? Bi sorun'mu var?''.
Kız ağlamaya başlar babası ise üzüntü ve meraktan kafayı yemektedir;
- ''N'ooldu kızım? anlatsana''.
- ''Murat evi terketti. Boşanmak istiyormuş''.
- ''Ne evi lan? Ne boşanması? Sen ne zaman evlendin'de bosaniyorsun''.
- ''Hani senin hiç hoşlanmadığın esrarkeş çocuk vardı'ya ben onunla evlendim''.
- ''iyi halt ettin, zilli neyse, artık yapacak bi şey yok. Versin mahkemeye, hemen boşanın''.
- ''Boşanalım ama benden 10 milyar istiyor. Eğer vermezsem, iyi zamanlarımızda çektiği çıplak fotoğraflarımı internetten herkese yollayacakmış''.
- ''Püüh. Rezil... Çıplak fotoğraf çektirdin, öyle mi?''.
- ''Ama babacığım O benim kocamdı. Ne biliyim böyle bir puştluk yapacağını''.
- ''Peki Olan olmuş artık. Yarın havale ederim parayı ögleden sonra Bankaya gidip çekersin sonra da alıp yakarsın o kahrolası fotografları''.
- ''Sağol baba Eeee şey bi'de kürtaj için 2 milyara ihtiyacım var''.
Adam artık iyice fenalaşır. Boğuk bir sesle konuşur;
- ''Kürtaj'mı? Bi'de hamile'mi kaldın o çocuktan sen?''.
- ''Aslında ondan değil... Zenci bi çocuk vardı... Zaten o yüzden ayrılıyoruz'ya''.
Adam bayılmak üzeredir. Nabzı yükselir, tansiyonu düşer, artık inleyerek konuşmaktadır;
- ''Biz seni oraya okumaya yollamıştık. Sen ne haltlar çevirmişsin. Allahım nedir bu başımıza gelenler okulu bitirir bitirmez Ankara'ya dönüyorsun, yoksa kırarım bacaklarını''.
- ''istersen hemen dönebilirim babacığım. Ben geçen yıl okuldan atıldım çünkü''.
Adam masanın üzerindeki soğuk su dolu sürahiyi başından aşağıya devirir ve ancak bu şekilde konuşmasını sürdürür;
- ''Okuldan'mı atıldın? Hani birlikte avukatlık yapacaktık, zilli? Eh ulan sen hele bi gel buraya ben sana yapacağımı bilirim. Evden dışarıya adım attırmiycam sana ilk isteyenle'de evlendiricem''.
- ''O iş zor be baba biliyorsun, moda oldu, artık evlenmeden önce eşler birbirlerinden sağlık raporu istiyorlar pek iyi bi rapor sunacağımı zannetmiyorum ben''.
- ''Allahım, çıldıracağım bir de cinsel hastalıklar haaa... kesin o zencidendir''.
- ''Çok pis arkadaşları vardı. Bilmem artık hangisinden kapmışımdır''.
Güm diye bir ses duyulur. Adam kısa bir süre için kendinden geçmiştir ancak hemen kendisini toparlayıp tekrar telefonu alır.
- ''Hemen bu akşam dayını yolluyorum oraya seni alıp gelecek. Adresini ver bakim''.
- ''Mahmutpaşa Karakolu'ndayım gelirken kefalet için de biraz para getirsin yanında''.
- ''Karakol'mu? bi'de karakola'mı düştün layyynnn? Ne yaptın?''.
- ''Dün kafam çok bozuktu, çok içmişim. Araba kiralayıp dolaşmaya çıktım. O kafayla Arnavutköy'de kokoreççi dükkanına girdim. Ama neyse'ki kimse ölmedi. Dükkan sahibiyle kiralık araba firmasına biraz para vermek gerekir sanırım''
Adam artık iyice fenalaşmıştır. Hatta fenalaşmak ne kelime adeta kahrolmuştur. Telefonda kısa bir sessizlik olur. Kız tekrar konuşmaya başlar;
- ''Babacığım sakın üzülme bütün bunlar bir şakaydı. Ben sadece sınıfta kaldığımı söylemek için aramıştım''.
Bunun üzerine adam sevinçle ve mutlulukla haykırır;
- ''Canın sağolsun be güzelim, boşveeerrr. Okul'da neymiş? Hiç mühim değil, tatlı canın sağolsun senin''...
iki genç kadın golf oynuyorlar.

Sarışın olanı topu dikmiş,sopayı öyle bir savurmuş ki, top havada kurşun gibi uçmus, öbür delikte golf oynayan bir erkeğe o hızla çarpmış.!

Kadınlar dehşet içinde, erkeğin iki elini bacaklarının arasında kelepçeleyip iki büklüm kaldığını görmüşler.

Sarışın hızla oraya koşmuş ve özür dilemeye başlamış..
--"Lütfen izin verin size yardim edeyim.. Ben bir fizik tedavi uzmanıyım ve eğer izin verirseniz çektiğiniz acıyı azaltabileceğimi biliyorum."
--"Yooo... Yooo.. Gerek yok" diye inler gibi konuşmuş adam", elleri hala bacaklarının arasında kelepçeli.. "Önemli değil.. Birkaç dakika içinde düzelirim merak etmeyin.."

Sarışın ısrar etmiş.. Öyle ısrar etmiş ki adam "Peki" demiş sonunda..

Kadın çok yumuşak hareketlerle adamın ellerini birbirinden ayırıp iki yana sarkıtmış önce. Sonra adami çimlere uzatmış. Pantolonun kemerini gevşetmiş.. Elini pantalondan içeri sokmuş ve masaj yapmaya başlamış.. yapmış, yapmış...

Biraz sonra sormuş..
--"Şimdi nasıl hissediyorsunuz kendinizi.."
--"Harika" !!!!!!! demiş adam.. "Harika hissediyorum !!!..

Ama.. baş parmağım hala fena halde zonkluyor!.
"karnı yarık"
amerika 'nın türkiye büyük elçisi, ülkesine geri dönünce dostları hemen çevresini sarmışlar. başlamışlar türkiye ile ilgili sorular sormaya.
- nasıl bir ülke?
- insanlarınasıl?
- teknolojik durumu nasıl?
- kaç eşleri var?
- söylenildiği gibi kaba insanlar mı?
- çirkin insanlar mı?
- uygarlıktan yoksun insanlarmış doğru mu?
büyük elçi
bütün sorulara makul şekilde yanıt vermiş. türklerin sanıldığı gibi olmadıgını iyi insanlar olduğunu anlatmaya çalışmış. bu arada yemekleriyle ilgili bir soru ...
- türkiye 'de beğendiğiniz en güzel yemek hangisi?
büyük elçi kafasını kaşımış, düşünmüş taşınmış bir türlü yemeğin adı aklına
gelmiyor. eşine dönmüş.
- jane, hani o bir yemek vardı, adı aklıma bir türlü gelmedi. pişmeden önce benimki gibi, pişince seninki gibi oluyordu, adı neydi?
Hoca camiide vaaz vermektedir ve içkinin kötülüklerini anlatmaktadır. Anlatırken de içki içenlerin içtiği bütün şişelerin boyunlarına asılı halde sırat köprüsünden geçeceğini söyler, bektaşi el kaldırıp sorar:

"Hoca efendi, şişeler dolu mu olacak boş mu?"

Hoca vaazın etkisini arttrımak amacıyla gözleri parlayarak:

"Dolu oalcak elbette!" der.

Bektaşi yapıştırır cevabı:

"Desene hoca efendi öbür dünyada da yaşadık!"
iki fanatik futbol sever konuşmaktadır.

Biri :

- Maça gitmiyor musun?

- Ne diye gideyim?.. Oynanan futbol değil ki... Hakemler kötü... Oynanan oyun itiş kakış... Saatlerce gişe önünde, kuyrukta bekle... içeride kavga gürültü... Çıkışta vasıta bulamıyorsun...

Diğeri :

- Beni de tıpkı senin gibi karım bırakmıyor..
Kaynana gelinini alır karşısına, Bak kızım benim 3 halim var.

1.Gülü göğsüme takarsam ogün sinirliyimdir.

2.Gülü kulağıma takarsam ogün orta halimdeyimdir,

3.Gülü başıma takarsam ogün iyi halimdeyimdir.

Sıra geline gelir;

Bak anne der ,benim 1 halim var.

Sigaramı yakarım, bacak bacak üstüne atarım. Sen o gülü kıçına da taksan, ben yine de bildiğimi yaparım.
Bir grup rahibe misyoner olarak günahkar dünyaya yollanmak üzereydi. Baş rahibe hangilerinin önlerindeki tehlikeli ve zorlu işlere uygun olduğuna karar verebilmek için her birine son bir soru sordu.
"Rahibe Agatha" dedi ilkine. "Bomboş bir sokakta gece vakti yürürken tanımadığın bir adam yanına yaklaşıp uygunsuz teklifte bulunsa ne yaparsın?"
"Aman Yarabbim" diye yutkundu rahibe. "Allah korusun! Hemen dizüstü çöküp ruhumu kurtarması için Kutsal Meryem'e yakarırdım."
Baş Rahibe, rahibe Agatha'nın daha domestik işlerde çalışmasının daha doğru olacağını not etti.
Aynı soru Rahibe Agnes'e sorulduğunda,"Ne olacak, hemen suratına bir yumruk atardım... ve sonra koşa koşa uzaklaşır, bir yandan Yardım edin! diye bağırırdım" diye cevap verdi. Baş Rahibe, rahibe Agnes'in misyonerlik için uygun olduğunu not etti. Sıra rahibe Theresa'ya geldiğinde, "Şey, önce adamın pantalonunu indirirdim..." deyince Baş Rahibe az kaldı boğuluyordu, ama rahibe Theresa devam etti. "Sonra eteklerimi kaldırırdım, ve sonra"" "Rahibe Theresa,"diye araya girdi Baş Rahibe, "bu nasıl cevap böyle?"
"Şey" dedi diğeri, "Düşündüm ki ben eteklerimi kaldırırsam, onun da pantalonu inmişse ben ondan daha hızlı koşabilirim!"
Temel ile dursun gece yarısı yolda yürüyorlarmış. temel çırılçıplak dursun ise donlu.

Temel Dursun'a diyor ki, ben senun neyini seviyom biliy misun?

Dursun: neyimu daa?

Temel: iradeni,kumarda nerde duracağını bileyesun da!
dünyanın en kısa fıkrasıdır:

"bir parkta, iki kadın, aynı bankta sessizce oturuyorlarmış."
üsame bin ladin bir gün eve gelmiş, hanımına "var mı beni arayan soran" demiş. *
Adam evine telefon acar, telefonu yabancı bir bayan açar.
Adam karşıdaki sesi duyunca şaşırır, bayana sorar:

- "Sen kimsin?" Kız cevaplar:
- "Evin hizmetçisiyim."
- "Iyi de bizim hizmetçimiz yok ki!"
- "Evin hanımı beni bu sabah işe aldı."
- "Ya. Öyle mi? Ben de evin beyiyim. Hanımı çağırır mısın?"
- "Hanımınız şu an yatak odasında kocası sandığım bir adamla beraber."
Adam şaşırır, sinirlenerek,
- "Elli bin dolar kazanmak istermisin?" Kiz,
- "Tabii ki isterim.Kim istemez..."
- "O zaman çekmecedeki silahı al, yukarı çıkıp o cadı ile o sümsük herifi vur!"
Önce ayak sesleri duyulur, sonra iki el silah sesi. Hizmetçi telefona geri gelir:
- "Öldürdüm efendim, cesetleri ne yapayım?" Adam,
- "Cesetleri havuza at." Kadın duraklar:
- "Ama burada havuz yok ki?" Adam bir süre düşünür ve cevap verir:
- "Orasi 248 43 41 değil mi?"
- "Hayir!!!!!"
- "Pardon! Yanlış numarayı aramışım"
temel ile dursun kerhaneye gider.
temel kapıdaki adama şöyle der:
- bizim 15 liramız var karı sikmek istiyoruz.
- siz o paraya anca birbirinizi sikersiniz.

15 dakika sonra temel le dursun geri gelirler.
temel:
- biz işimizi hallettik ödemeyi nereye yapıyoruz?
temel yaşlı babacığı ile aynı yatakta uyuyormuş. gecenin bi vakti temelin babası uyanmış;
-temel kalk. ben evlenicem.
+baba gece gece nerden çıktı yat uyu. sabah konuşuruz.
biraz sonra adam temeli yine dürtmüş.
-temel uyan. evlenmem lazım.
+ya baba uyu gece gece iş çıkarma.
temelin babası temeli yine uyandırınca temel patlamış.
-baba yeter, evleneceğim diye tuttuturdun ama 2 saattir elinle tuttuğuna güveniyorsan o benim ki.
üniversiteyi yeni bitiren bir genç iş arayıp buluyor (fıkra bu ya * ) ilk çalışacağı gün patronu geliyor.

-hey sen!... al şu bezi yerleri silmeye başla!...

genç :

-ama efendim ben üniversitede okudum.

patron :

-ha o zaman başka..ver bezi ben sana nasıl yapacağını göstereyim...
temel dursun'a sorar:
-dursun
+temel

+ula dursun, sen oruçlyuken kaç dane hamsi yersun?
-100 tane yerum daa
+ula naptun, daha birincisini yerken orucun bozulur.

dursun bu espiriyi çok sever ve gider idris in yanına:

-ula idris, söyle bakam sen oruçluyken kaç tane hamsi yersun?
/valla 50 tane yerum da
-ula, 100 tane yeseydin sana güzel bi espiri yapacaktım.
mahmut ölünce cennetin kapısında kuyruğa girer. hemen önünde bekleyen adam pederdir. kapıda bir melek beklemektedir. melek pedere sorar;

"hiç günahın var mı peder?".

peder; "aziz melek ben rahiptim. tüm hayatım boyunca hep tanrıma dua ettim. karıma ve çocuklarıma sadık kaldım. insanlara ve hayvanlara hep yardım ettim."

melek; "çok iyi, bunları biliyorduk zaten. al sana cennetin gümüş anahtarı." der ve sonra mahmut'a döner;

"senin hiç günahın var mı?"

mahmut; "ben de her zaman hayvanlara ve insanlara iyilik yapardım. tanrıya dua etmedim açıkçası, inancım da zayıftı ve bir günahım vardı. çok sert ve hızlı minibüs kullanırdım."

melek mahmut'a döner ve "bunu da biliyoruz, çok iyi al sana cennetin altın anahtarı" der.

peder bu olaya çok sinirlenir; "ben hayatımı tanrıya adadım, siz de gidip bu adamı cennette benden üstün tutuyorsunuz, haksızlık değil mi?!! " diye sorar.

melek gülerek; "peder sen vaaz verirken herkes uyuyordu ama mahmut minibüs kullanırken herkes dua ediyordu. skor farklı yani!
Bir gün küçük çocuğun birisi parkta bir bankın üzerinde oturmuş şekerlerini yiyormuş. yaşlı adamın birisi gelmiş çocuğun yanına oturmuş:
-Bak evladım bu kadar şeker yersen bütün dişlerin dökülür.
Çocuk:
-Bak amca benim dedem 110 yaşına kadar yaşadı demiş.
-Yaa dedendemi çok şeker yiyordu?
-Hayır amca herşeye burnunu sokmuyordu ..!
Odanın birine 1 kadın, 1 ütü ve 1 gömlek
koymuşlar. 5 dakika içinde gömleği ütüleyip, kadınla beraber olan kişi
kazanacakmış.
Japon, almış ütüyü eline gömleği bir güzel ütülemiş. Kadına sıra gelince
süre bitmiş. Çıkışta : Bizde prensip budur demiş: Önce iş gelir.
Fransız girmiş ve hemen kadına saldırmış. Ütüye sıra geli...nce süre
bitmiş. Çıkışta: Bizde prensip budur demiş: Önce aşk gelir. Türk girmiş.
Girer girmez vermiş kadına ütüyle gömlegi, o ütülerken kadının işini
bitirmiş ve kazanmış. Çıkışta: Bizde prensip budur demiş: ..Çalışanı
zikerler..
Sabah kahvaltıda kadın;
- 'Eminim, sen bugünün ne olduğunu hatırlamıyorsun bile'dedi..
- 'Tabii, hatırlıyorum' dedi adam... Çıktı, gitti.

Öğleye doğru kapı çalındı...
Çiçekçi çocuk harika bir kırmızı gül buketi bıraktı.
Az sonra kapı tekrar çalındı, bu defa köşedeki pastanenin çırağıydı gelen;
Kocaman bir çikolata kutusu bıraktı gitti.
Öğleden sonra gelen kutudan da, olağanüstü güzel bir elbise çıktı...

Kadın kocasının dönmesini zor bekledi ve daha kapıda boynuna sarıldı.

- 'Önce çiçekler, sonra çikolata, ve sonra da elbise'

Bu hayatımdaki en güzel Cumhuriyet Bayramı...

- Adam: ' .........Hadi beeeeee.'

not: cumhuriyet bayramımız kutlu olsun.
Bankaya yeni bir memur atanır . Genç memura bir masa verilir ve görev yerinin orası olduğu söylenir . Genç masasına oturur ama masada ne kalem ne kağıt ne bilgisayar birşey yoktur . Kendisiyle alay edildiğini düşünerek hemen hemen telefona sarılır ve bankanın dahili numaralarının kayıtlı olduğu rehberden depo memurluğunu arar . Telefonda karşısına çıkan adama başlar bağırmaya , ne Allah;ın cezası heriflersiniz be masamda bir kalem bile yok ne işe yararsınız siz diye ağzına geleni sayar . Susunca telefonun diğer ucundaki kişi gayet sakin bir şekilde siz kiminle görüştüğünüzü biliyormusunuz der . Genç hayır kiminle diye alaycı bir şekilde yanıtlar . Ben bu bankanın müdürüyüm der karşıdaki ses . Genç yutkunur kısık bir sesle peki siz kiminle görüştüğünüzü biliyormusunuz efendim der . Hayır bilmiyorum der banka müdürü . Bunun üzerine genç , ohh çok şükür der ve telefonu kapatır .