bugün

dolmuş olmak durumunda içini döküp rahatlayacak insan bulamamaktır.
uzun bir süre telefon kapalı kaldıktan sonra açınca, ne bir msj'ın gelmesi, ne de kimsenin
-hayırdır kaç saattir kapalı telefonun? diye size sormaması.
telefonunuza gelen mesaja bakmadan önce, türkcell mi? akbank mı? diye tahminde bulunduğunuz anlardır.
'çok içiyorsun yea' diyerek elinizden sigarayı alıp nefesleyecek kimsenin kalmaması.
kulağımda derin uğultular,
gözlerimde hayaller,
yine sen varsın aklımda,
dünden de çok yarından da çok.
Telefon sarjının haftalarca dayanabılmesı.
yolda yürürken sadece gölgen eşlik ediyorsa yalnızsın demektir. *
yolda yürüyorken götünü rahatça kaşıyabiliyorsan yalnızsın demektir.
yol da yürürken sen duruyorsan yalnızsın demektir.
uyuyorken birisi aradığında "uyuyor muydun?" der ve sen de "yooo" dersin, sonra da sana "bana x lazım veya şu y nasıl olacak" gibisinden bir şey dediği andır. hiçbir zaman sormazlar nasıl olduğunu, ne yaptığını.
yok olmaya başladığını hissettiğin andır. ya da hapishane duvarları arasında kaldığın andır ama yok ya o zaman da gökyüzü var değil mi? daha kötüsü birisi öldüğünde mi? hayır onu da yaşadın ve alıştın işte... an'lıktı hepsi an'lık küçük yalnız kalma-cık-lıklardı!yalnızlık o kadar kolay anlaşılmaz bence sadece yok olduğunu hissettiğin anda olur.
sabah kalktığındadır. zira bir günaydın diyeninin olmaması çok koyar insana.
o an bu andır sözlük. *
Çok fazla sözlükte zaman geçiriyorsan yalnızsın demektir.
cuma ve cumartesi geceleri telefonun çalmadığı, kimsenin seni bir yere davet etmediği an.
sürekli söylendiğin, çoçuklarının her an tepişip koşturduğu üst komşuna laflamaya çıkmayı düşündüğün an olabilir.
kendinden başka konuşacağın olmadığı andır. *
huzur hissedilen her an.
yalnızlığın en çok hissedildiği an her zamandır. birileri yanınızdayken güldüğünüzde, birisi için üzüldüğünüzde, o an için önemli bir şey için kafa yorduğunuz zamanlarda yalnızlık sadece unutulur. ateşte yemeği unutmak kadar basit bir şey bu, ocağa döndüğünüz anda yemeğin kömür olduğunu görürsünüz. yalnızlıktan kaçtığınız anlar sadece yemeğin kapkara olduğunu hatırlamaktan kaçtığınız anlardır. dünyada yalnızlık sabittir, daimidir, bir doğa kanunu gibidir. yalnızlık sadece eliniz mesafesinde ya da telefonun öbür ucunda ya da sizi düşündüğünüzü var saydığınız herhangi birinin varlığında bir süreliğine yok olan bir şeydir. sosyalliğin yokluğu yalnızlık değildir.

"sevgilim beni aramadı, bu gece çok yalnızım" demeyelim. sen zaten yalnızdın aşkitom. sevgilinin varlığı sadece bir kaçıştı. sevgilinin seni düşünmediği her an; akşama yiyeceği yemeği, tuvalette sıçtığı bokun muazzamlığını düşündüğü her salise sen yalnızsın şeker portakalım. o yüzden üzülme, yalnızız. ne kadar yalnız olabileceğini düşün de yaşadığın dünyadan kork, en yakınlarının gözünde bile bir insan olduğunu, onların da kendi hayatları olduğunu hissetmeye çalış. herkesin kendi iç dünyalarını hesaba kat istersen, bir de bunun üstüne kendini önemli biri gibi sandığını ama aslında seni umursamayabileceklerini düşün bununla cila çek. hazmetmeye uğraşma, hemen hazmedemezsin elbette, zor geldiyse kus içindekileri ve yalan hayatına geri dön, sağa sola giderken çağıracağın arkadaşın yok diye dövün, dövün ki sana acısınlar, yalnızlıktan korksunlar.

korkun yalnızlıktan, gözünüzde büyütün hatta. sizin gözünüzde büyütebileceğiniz yalnızlık, gerçek yalnızlığın çükü kadar bile değildir. korkun ve birbirinize sarılın. yarın sabah uyanıp da, kimsenin sizi tanımadığı bir dünyaya adım attığınızı hayal edip depresyonlara girin. aşksız geçebilecek bir ömrü düşünüp edebiyat parçalayın. en yakınlarınızı canınızdan çok sevin ki onlar bir gün gittiklerinde canınızdan can kopmuşçasına dövünün.

yalnızlığın en çok hissedildiği an, okyanusun dibinde olup da suyun üzerinde neler olup bittiğini hiç merak etmediğiniz andır. kasırgalar kopar, martılar bağrışır daha ilerlerde çiçekler açar, ırmaklar çağlar. hah, "bana ne amına koyayım" dediğiniz andır yalnızlık, kafanı suyun üzerine çıkarıp bakmadan durmaktır. bahar kokusu, gün ışığı ya da çisil çisil yağmur damlaları sizi çağırır, herkesi çağırır ama onlara koşmak bu kadar önemli değildir. diz derin bir mavidesinizdir, bu mavi size yeter, yetmelidir.
O'nun bir daha dönmeyeceğini anladığın her an.
elleriniz yanan yüreğinize inat üşüyorsa;
telefonunuzun şarjı 1 gün ancak giderken şarj etmeden 3. güne girdiyseniz;
giyim tarzınıza falan artık dikkat etmiyorsanız;
evet; korkunç son: yalnızsınız !
ictiginiz su bogaziniza kactiginda sirtiniza vuran birisinin bile olmadigi ve gozunuzden yas gelene kadar oksurdugunuz an.
darbeci gençler için ilker başbuğ un hapse girdiği andır.

(bkz: üşüyoruz reyiz)
balkona ara sıra konan kuşları özlediğin an.
isminde "yalnızlık" geçen şiir veya şarkılar dinlerken farklı bir hüzünlendiğiniz anlardır.
(bkz: anlatılmaz yaşanır)