bugün

mine gökçe kırıkkanat'ın vatan gazetesi'ndeki köşesindeki yazısının başlığı.
yazar, yazısında etkileyici bilgiler ve bir öneri ortaya koymuş
vicdan nasıl rahatlar?

Uygurlar, o kadar Türk ki, tıpkı 1960'lı yıllarda yerleştikleri Almanya'nın diline dili hâlâ dönmeyen birinci kuşak Türkiye göçmenleri gibi, onlar da işgalci Çin'in dilini öğrenmemekte direniyorlar.

Üstelik Uygurlar, bizimkilerden bile inatçı: Doğu Türkistan, bin yıldır Çin işgalinde. Ama bölgeye tam anlamıyla egemen olamıyor. 1884 yılında ülkeye yeni sınır (yeni toprak) anlamına gelen Sincan adını veren Mançu Kin sülalesi bile Uygurları asimile edemiyor.

Uygurlar, 1933 ve 1944 ile 1949 arasında iki kez bağımsızlıklarını ilanla, bir -Doğu Türkistan Cumhuriyeti- kurmayı başarıyorlar. 1949 yılında, Mao2nun Kızıl Ordusu Sincan'a girdiğinde, Han diye anılan Çinli nüfus, Türkiye'nin iki katı büyüklüğündeki Uygur ülkesi halkının sadece yüzde 6'sını oluşturuyor. Oysa bugün, komünist Çin'in şırınga ettiği göçlerle, başkenti Urumçi olan Sincan eyaletinde Uygurlar azınlıkta. Nüfusun yüzde 45'i Uygur, yüzde 41'i Han, yüzde 7 oranında Kazak, yüzde 5 Çinli Müslüman var ve yüzdeyi, Kazaklar, Pamirler, Mongollar tamamlıyorlar.

Çin, Uygurları asimile etmek için yalnız bölgeye göçmen yerleştirmekle yetinmedi. Okullarda Türkçe eğitimi verilmiyor. Çince öğretiliyor. Uygur halkının, Çince eğitime rağmen geniş genelinde Çinceyi iyi konuşamaması, aslında bin yıldır süren bir işgale, yaşadığı tutsaklığa, uğradığı mezalime, kısaca baskıya karşı bir direniş...

***

Uygurlar o kadar Türk ki, tıpkı Osmanlı imparatorluğu'nu kuran Türkmenler gibi ilk çağlarda Şamanisttiler. Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı yazışmalarının Uygur alfabesiyle yapılması, Kudadgu Bilik eserinin orijinal üç baskısından birinin Uygurca oluşu, ortak kökümüzü işaret eder.

Şamanizmden Manikeizme, Nestoryen Hristiyanlıktan Budizme pek çok din kültürünün rengini ve ahengini taşıyan Uygurlar, 10. Yüzyıl dan beri Müslüman.

Sözlü direnişlerini yazıda sürdürememişler. inatla konuştukları Türkçeyi, Kiril ya da Arap alfabesiyle yazıyorlar. Alfabesini yitiren Uygur Türkçesinin, 15 milyon Uygur un dilinde bir milyarlık Çin& in Çincesine yüzyıllardır direnişi, Türkiye deki önemli bir tartışmaya da ışık tutuyor: Demek ki ulusal kimliği belirleyen asıl öge, dil birliği. Kimseye teslim olmayan Türkçe dilini, islamın Arapça alfabesi bile öldüremiyor! Ama maşallah, Türkiye deki Müslümanlar, Türkçelerini memleket işgal bile edilmeden yitirmeyi neredeyse başaracaklar. Artık Arapça selamlaşıyorlar. Hâlâ günaydın, tünaydın, iyi geceler falan diyenler de zaten telefonları dinlendiği için sustular, konuşmuyorlar.

Sadede dönersek, Sincan daki Uygurlar hakkında bu bilgileri size elbette benim vermem gerekiyordu. Türkiye de Uygur direnişçilerinin lideri Rabiya Kadir in adı ve yaşam öyküsü de ilk kez bu sütunda yayınlandı: 10 Haziran da Rabia nın Gazzeli olmamak kaderi ve 17 Haziran da Rabia nın Türk kaderi yazılarımı dün pek çok okurum andı, anımsattı.

Uygurların Sincan da uğradıkları mezalime vicdanı sızlayan Başbakan Erdoğan ı ise herhalde one minute! deyip, Good morning after supper! diye selamlamak gerekir.

***

Sayın Başbakan, Uygurlar hakkında ne bilir, Rabiya Kadir in adını duymuş mudur, Çin in 1990, 1997, 2007 de yaptığı korkunç katliamlardan haberdar mıdır, bilemem. Ama bugün olanlara üzüldüğüne inanırım. Eğer bir şeyler yapmak istiyorsa, önerim hazır:

Gazze li çocuklar için toplanan ve Gazze ye gönderilemeyen, zaten israil tarafından bloke edileceği, dolayısıyla daha toplanırken gönderilemeyeceği bilinen yardımları, Uygurlara yöneltsin, hemen. Rabiya Kadir i Çin den çıkarmayı başaran BM seve seve aracı olur.

Müslüman dayanışmasıysa, işte hem Müslüman, hem bizler kadar Türk Uygurlar. Gazze den çok daha uzun bir zulüm tarihinde, çoluk çocuk katlediliyorlar, ihtiyaç içindeler, seslerini duyuracak kimi kimseleri yok.

Çin in Varyak gemisinin boğazlardan geçmesi karşılığında göndereceği 1 milyon turist, Türkiye yerine nasıl Fransa ya aktıysa, Gazze ye gönderilecek paraların da Urumçi ye varması sevaptır.

Buyrun rahatlatın vicdanınızı, vicdanlarımızı.