bugün

ilk 20 dakikası sağlam, ortaları tekdüze, finali ise hayal kırıklığı.

5,9/10.
Doğru tespit bravo.
Güzel film sevdim.
Diyeceklerim bu kadar beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.
Gayet güzel filmdir. Fakat yeterli genel kültür olmadan kullanılan yoğun metaforları anlamak mümkün değil.

Rezil düzeni yaratan tanrının kılı mesele etmesi de ilginç olmuş.
yemek yerken izlenmemesi gereken filmdir. ben bu hataya düştüm, siz düşmeyin. ayrıca keşke sonunu daha güzel bağlasalarmış.
Platform filmi hakkında herkes bir sonuç
çıkarmaya çalışıyor ama arkadaşlar sonuç filan yok. Filmin sonu mantık sınırları dışında onun için herkes filmin sonunu çözmeye çalışıyor.
Yıllar önce dünyanın en mantıksız Fıkrasını dinlemiştim. Fıkra şu arkadaşlar.
“Atın biri berbere gitmiş, fıkra bu ya. Berber koltuğuna oturmuş. Berber sormuş “saçmı olsun sakalmı?” o arada yoldan kırmızı renkli siyah camlı bir Porsche geçmiş. Sonra at dönmüş berbere “sakal olsun” demiş.
Bu fıkrayı ilk anlattığım kişiler “at berberimi gider? At tıraşmı olur?” gibi cevaplar vermişlerdi. Bunu eminim sizde diyorsunuz ama mantıksız tarafı bu değil arkadaşlar sonuçta bu bir fıkra. Asıl mantıksız olan fıkranın içinde kırmızı renkli siyah camlı bir Porsche geçmesi. işte burada beyin birşeyleri bağlamaya çalışıyor.
Filimle ne alakası var derseniz. Filmde herşey normal seyrinde gidiyor..Giriş tamam, gelişme tamam ama sonuç bu filimle zerre kadar alakalı değil. işin kötü tarafı bunu kabul edemiyor oluşumuz. Böyle güzel başlayan bir film böyle bitmemeli mantığıyla beynimiz konuyu bir yerlere bağlamaya çalışıyor. Bu bir resim sergisinde, anlamsız bir tabloya bakıp sırf birileri bizi anlam çıkartıyor sansınlar diye birşeyler söylemeye çalışma çabamızdan başka birşey değil. Öyle ki birileri anlam çıkartır gibi yapınca bu sefer kendi zekamızı sorguluyoruz ve bizde bir anlam çıkarmaya çalışıyoruz. Tabi anlam çıkmayıncada bu şekilde ikilemlere ve beyin yanmalarına maruz kalıyoruz.
15 dakikada verilecek mesajın bir filme yayılması olarak görüyorum, iyi hoş ama uzatmaya gerek yoktu.
2019 yapımı film. Bir ton güncel sosyal mesaj içerir. Filmde geçen katlar sosyal-ekonomik sınıflara benzetilebilir. insanların özenle hazırlanan yiyeceklere saldırması alışveriş çılgınlığına benzetilebilir ve platformun kendisine plaza da diyebiliriz.
Dikey Öz Yönetim Merkezi diye adlandırılan Platform' da ''aşağıdakiler aşağıdadır'' mantığının geçerli olduğu ve insanların eninde sonunda sisteme ayak uydurdukları söylenir. Velhasıl tavsiye filmdir.
"Üç tür insan vardır; yukarıdakiler, aşağıdakiler ve düşenler." sözleriyle başlayan Netflix filmi.
Bir buçuk saat boyunca asansörün nasıl çalıştığı düşünülmekten başka şeye odaklanılmayan film. elektromanyetik bir sistem mi var ne ahah.

Lost'un sonuna laf edenlerin kesinlikle izlemesi gereken bir film. ibret alıp, allah canımı alsaydı da lost'a laf etmeseydim derler.
filmin verdiği mesaj, fakirleri değil, zenginleri doyuramadık mesajı veriyor yani konu poli: ve formic arasında geçen şey *
film tek kelime ile şahane. filmin elle tutulur bir başlangıcı veya sonu yok. kendime göre filmi yorumlayacak olursam:

--- spoiler ---

bina dünyayı temsil ediyor,
katlar arası değişim insanın kazancına göre yaşam şartlarını, hayat kalitesini bazen karnının doyduğunu bazen de aç kaldığını yani gelir seviyesinin değişken olduğunu ifade ediyor. gelir değiştikçe sosyal ortam çevre de değişiyor. yemeğin orantılı paylaşılması halinde herkese yetecek yemek olması, dünya nimetlerinin herkese yeteceğini; ancak üst tabakanın buna müsade etmediğini, cimri zenginler yüzünden fakirlerin açlık çektiğini kast ediyor. binanın kaç katlı olduğunun bilinmemesi insanın ömürünü temsil ediyor. herkesin katla ilgili bir tahmini var ama bunu en sonunda öğrenebiliyorlar. binada 16 yaşından küçük olmaması, çalışma hayatının dışında kalan çocukların, dünyada ki para kazanma savaşında olmadığını, savaşı yetişkinlerin yaptığını gösteriyor. katlar arasında dolaşan kadın da hastalığı temsil ediyor. bazen sadece uğrayıp geçiyor bazen de ölümcül olabiliyor. çocuğa gelince; yeteneği olması ve onunla binadan çıkılabilmesi, aslında çocuğun ölüm meleği olduğunu bu nedenle binadan yani dünyadan onunla çıkılabildiğini temsil ediyor. çocuğun annesi olan katlar arası dolaşan kadının hastalığı temsil etmesi de çocuğun ölüm meleği olduğu anlamını kuvvetlendiriyor. başroldeki oyuncunun karanlık bir ortama ışıkla ve çocukla gitmesi ve sonunda öldürdüğü adama kavuşması öbür dünyaya geçtiğini temsil ediyor. çocuk yeni kişileri getireceği için plarformla dünyaya yani binaya geri dönüyor.
--- spoiler ---
yavan bir film.

iyi fikir, kötü anlatı.
izlemeyen tek kişi benim galiba. Her yerde virüsten söz edilince bıkıyorsunuz. Bir yere kadar.

Popüler film.
Benim için hayal kırıklığı olan bir film. Her şeyi insanların gözüne sokmaya çalışmışlar. Ya bir salın insanlar anlasın. Böyle yaptıkları için filmin sürükleyiciliği kalmaz zaten.
ön not: aç karnına izleyince açlığa dayanma seviyenizi sınirsızlaştırır.

benimkisi gibi hassas mideye sahip olanlar için rahatsız edici görüntülerdi fakat filmde sansürsüz ve iyileştirilmeden gösterilmesi elzem olan görsellikler barındırıyor.

filme gelince herkes kendi penceresinden bakmış, hiçbir özet, hiçbir açıklama veyahut spoiler okumadan izledim filmi (bu benim zevk aldığım bir alışkanlığım). izledikten sonra benim anladığımla diğerlerinin anladıklarını mukayese ederim, ettim.

herkes bambaşka çıkarımlar yapmış; bazı film ve kitapları içselleştirmek daha doğrusu özümseyebilmek için onlarla doğru zamanda karşılaşmak/temas etmek gerektiğine inanırım.

bir kitabı alırım ve bekletirim, onu anlayabileceğim yaşanmışlıkları biriktirdiğime inandığim vakit, açıp zevkle ve bilge hallerimle okumaya başlarım.

neyse işte bu film bana;
hiyerarşik zincirin, dinin/dinlerin, zorundalıkların, yaşama güdüsünün salt insanı nasıl ihtimal vermediği şekillere soktuğunu daha sonra da o şekillerle bütünleşerek günahsızlığını ilan ettiğini gösterdi. her katmanda yaşananlar, insanların hayatlarındaki kesitlerin dayatmalarına göre bireysel sonra da toplumsal cevabı şeklindeydi.
birey olarak kendine sadık kalabilmenin kolektif güç karşısında imkansızlaştığı, bununla birlikte yaşama güdüsünün her günahı/ayıbı/kendine sadakatsizliği nötralize ettiğini gördüm.

gerçekte de böyle mi oluyor peki?
evet.
olmalı mı?
zaruri.
olmalı mı?
olmasa daha iyi.
olmalı mı?
olmasın.
olmalı mı?
oluyor.
ol ma lı mı?
olmamalı amk olmamalı.
https://youtu.be/cBT_nkri9Gk
90lı yıllarda aynı konuya değinen kısa bir film yapılmıştı. The platform insanın doğasını anlatıyor çok da metafor kullanarak yapıyor bunu. ister dini, isterse devlet mekanizması gözüyle bakalım fark etmez. insan zorda kalınca her türlü vahşiliği sergiler, bu doğamızda var. paylaşmak ise çoğumuza yabancı. Bu yüzden birileri para, mal, mülk içinde yüzerken çoğumuz sefil bir hayat sürüyoruz.
Üstümüzü başımızı metafora bulayan ama bu işi güzel yapan bence gayet başarılı bir film.

izleyin.
sonu daha güzel olabilirdi, birsuru sey aciklammadan bırakıldı,ortam cok enterasan oldugundan hikayeyi pek sallamamişlar, mesaj basit ve istenilen mesaji zaten verdik deyip gerisini pek umursamamıslar diyebilirim

fena degil ama abartmaya da gerek yok,max 6,5 puan
hassas bünyelerin izlerken dikkat etmesi gereken film. mideniz kaldırmayabilir.
ispanyol yapımı bir netflix filmi.

“Üç tür insan vardır. Yukarıdakiler, aşağıdakiler ve düşenler. “