her ayın üçüncü ya da dördüncü pazar günü, asla beş olmaz, üç hayranımla buluşarak onlarla
sohbet eder, keyifli dakikalar yaşarım. halkın içine inmeyi ihmal etmem. başarımı büyük ölçüde buna borçluyum. geçen pazarın da bunlardan farkı yoktu. ta ki sami yen stadının önünde toplanan ne idüğü belirsiz o zibidi topluğuna görünceye kadar.

otobüste, minibüste yan yana gelseniz tiksineceğiz tipler olur ya, böyle herkesin vebalı gibi uzak durduğu, işte bu ibişlerin hepsi bir araya toplanmış tokatlanmak için. bu nasıl bir görüntü kirliği anlatamam. inanın öyle bi tipim olsa zorunlu haller dışında sokağa çıkmaz, akrabalarım eşimin dostumun beni ziyaret etmesine izin vermez, itlerin ayak tırnaklarıyla oynayarak dünyada gün doldururdum. nasıl bi leş kıyafet, oğlan piskopos tavırlar, balmumu sürülmüş sığır götü bakışlar, daha neler neler ya, anlatınca bile midem kalkıyor.


hayır tüm bu marjinal, sert, asi görüntülerinin altında oğlan yüreği taşımasalar amenna, yok ama, o da yok, hani uzaktan görsen adam sanırsın ama hepsi çiftleşen kuğu gibi ürkek. geçerken ortalarına daldım. hayranlarım, "albayım yapma nolur. değmez. bi de bunların sağı solu belli olmaz" dedi ama dayanamadım.

ulan mabedimiz bu dallamalarla dolacak. hagi'nin bilboa'ya attığı golün vuruşunun yapıldığı çimlerde bu camışlar alt alta üste inleyen su samurları gibi çığıracak. bunları düşününce kendimi kaybettim. birini çekip çıkartarak "gel lan buraya it" deyip iki tokat attım. baktım o kadar kalabalıktan çıt yok. dayak yiyen "abi niye vurdun metallica dinliyoruz sana ne zararım var"dedi ağlamalıklı. "gel ulan buraya" deyip ayırdım onu gruptan. kalabalık gruba da " arkadaşınızı alıyorum lan. bi itirazınız var mı?" şeklinde bağırdım. çoğu dönüp bakmadı. bakanlar da "al hacı
Gruptan bi kişi eksilir" şeklinde yalakalık yaptı. "lan siz de erkeğim de geziyosun he" deyip
otelin yolunu tuttum hayranlarımla.

bunu iyice dövdük. ulan dedim senin istediğin ana avrat küfür, onu yemek için dinliyorsun lan it ama ben kadınları kızları karıştırmam olayıma, direkt sana küfür edeceğim diyerek bi
yarım saat sövdüm. birkaç çocuk getirttim 3-5 yaşında, onlara da küfür ettirdim. tatmin oldu
herhalde bu kadar küfürden. sonra da testislerini ekmek kızartma makinesine soktum.
çalıştırmadım ama. sadece hayranlarımın yardımıyla sıkıştırttım onları. yeteri kadar zevk alınca pembe converse giydirip bengü'nün gezegen şarkısını söyleterek havuza atıp boy vermesini istedik. "burası boy. aa biraz geçiyo." filan diyodu tüm havuzu dolaşarak hehehe. sırf
arkadaşlarına ibret olsun diye. neyse konu bu değil.

the killers gelmiş geçmiş en iyi rock grubu. bunu müzikten anlayan herkes kabul edecektir.
ritimler olsun altyapı olsun akor olsun the killers hakikaten rakiplerinin çok üstünde. davul, bas
gitar ve zaman zaman solo geçişlerdeki üstün performans metallica'nın kafa sikmesiyle
karşılaştırıldığında muazzam. yani birine hayran olunacaksa yabancı olarak the killers'a
olunmalı. metal müzik olayına girmiyorum. metal dinleyenlerin sağlıklı olmadığı biliniyor.

sonuçta hala metallica dinleyenler ezik tipler. kişilikleri oturmamış. konserine gidenlerin çoğu ya yaşlı, yani metallica'nın eski zamanlarında kalma ve şimdiki grupları tanımayan oligarşik
hergeleler ya da abilerinin sözlerinden etkilenip herkes hayran diye metallica'ya hayran olan
özenti çoluk çocuk. sonuçta hepsi sorunlu ruhlar. ortak noktaları belli.