bugün

adriana lima
katy perry
*
kaldırımda yürürken birleşme kısmına basmamaya çalışmak*.
ayakkabımın bağcıkları ayaklarımı aynı şekilde sıkmalı. biri diğerinden sıkı veya daha gevşek bağlanmışsa çıldırıyorum.**
el yıkamak.

edit: uzaktan basit gibi görünebilir ama saatte 10-15 kez yapılınca anormal oluyor.
havalı, kendini beğenmiş, konuşmamaya kasan insanları oymak. takıntı işte. isterse velinimet olsun. ya oyarım ya uzaklaşırım.
masa üzerindeki kitap, dergi vb. gibi cisimleri masaya paralel hizalamak.
paspası cıkış kapısına paralel hizalamak.
evden çıkarken bir kaç kere sağa sola bir şey açık kaldı mı diye bakmak (sanırım annemin uyarılarından sonra kaldı artık bende).
botumun birini diğerine göre fazla sıktığımda, sıkma derecesi aynı hissedilene kadar ayarlamaya çalışmak.
geri dönüşüm kutusunu hep boş bırakmak.
görev çubuğundan 10 taneden fazla program olunca çoğunu kapatmak (pislik götürüyor gibi hissediyorum).
her halukarda simetriyi çalışmaya sağlamak.
kıytırıktan mail olsa dahi göndermeden önce tekrar tekrar okumak.
*
Sevdiğim kitapları eskitmek, tekrar tekrar okumak.
format atma manyaklığı. 3 hafta arayla format atıyorum hep.
üstümde her zaman mor bulunması. eğer yoksa kendimi o gün huzursuz hissederim.
bi kağıda bir şey yazacaksam muhakkak altına daha kalın bi kağıt koyuyorum. sınavlarda falan defalarca hocalarla atışmışlığım hatta bu yüzden sınavdan atılmışlığım bile var. mal değilim. takıntılıyım.
herhangi bir içeçeğin çoğunu içipte dibini birine verince yada içilemeyince o içeceği hiç içmemiş gibi hissediyorum. *
her şeyi tek sayıyla yapmak, çift sayılardan nefret etmek, tek sayı takıntısı.
anketörlerin iş bulamayıp sözlüğe dadanması.

edit: anketörlerden birinin zoruna gitti galiba!
çift sayılardan nefret ediyorum! yaptığım her işi tek sayıda bırakmak gibi bi takıntım var! iddaa kuponumda her zaman 5, 7, 9... maç vardır! ya da okuduğum kitabı mutlaka 35, 73, 101... gibi sayılarda bırakırım devam etmek üzere... falan filan gibi işte!

özellikle 12 ve 14 sayılarından da ayrıca nefret ediyorum! çift sayılar arasında ki en itici ikili bana göre!*
rafa tabak yada bardakları boy sırasına göre dizmek.
karma!
allah belamı versin karma.
nedir bu karma da bok mu var ha eksiler ha artılar ya da top gibi anlaşılmamış entrylerin olur. ne var bunda.
önemli olan düşünceler değil mi?
*
üstteki yazarlara takığım, kendimi durduramıyorum.
görülen her binanın pencerelerini sayarak kaç katlı olduğunu çıkarmak.
muslugun uzerindeki sabun lekesi. her defasinda yikiyorum biri sabunlu eliyle tekrar dokunuyor gorunce cildiriyorum....
gününe göre değişendir benim için. The 23 Number filmini izledikten sonra 23 numara takıntım olmuştur. sabah aklımın ucundan geçmemiştir. bir sabah saati 11.11 şekline yakalarsam bütün gün benzeri dakika ve saat kombinasyonları arar gözüm. örn: 14.14 23.23 gibi.
açık kapı. çok kavga ettim bu yüzden.
(bkz: kapıyı ööört)
rahat bir şekilde otururken yanıma veya yakınıma oturulmasından, rahatımın bozulmasından nefret ederim.
ayrıca film indirme takıntım vardır, büyük çoğunluğunu hiç izlemesem de.
entrysi entry üstteki entrylere cevap niteliğinde konumunda olmasına rağmen bunun farkına varmaz. aksine bunu yapmaktan zevk alır.
gerçeği çarpıtana çarpma isteği, yalanı saçma ve varoluşu nedeniyle mantıksız bularak sinirlenmek, kudurmak falan. bu güne kadar yalandan biri ölmediyse bu tamamen katil olmak istemeyişimle alakalı olabilir.
satın alınan şey ne olursa olsun raftaki ilk şeyi sepete atmak yerine kesinlikle birkaç sıra arkasındakini almak,

dvd *, cd * ya da kitap alırken kırılmış mı, ezilmiş mi, çizilmiş mi ya da sayfaların basım kalitesi iyi mi diye uzun uzun incelemek,

karşıdaki nasıl bir selamlama kelimesi kullanırsa kullansın ısrarla 'merhaba' diyerek karşılık vermek,

bazen otobüste boş koltuk olsa da, yaşça büyük insanlar oturmam için ısrar etse de ayakta durmak...
tutunamadım* şarkısını dinleyememek.

korkunç geliyor nedense.