bugün

daha bugün gördüm taze taze anlatıyorum hemen.

uyurken bizim aşağıda ki ufak çocuklar demek ki çok bağırmışlar falan , ben rüyamda bu çocukları tabanca ile tek tek öldürüyordum sırf sussunlar diye.*
diğer rüyam ise biraz fanatikçe olabilir. evet diğer rüyamda fenerbahçe'nin ilk 11'ini katlediyordum.**

not : rüyayı bile eksiliyorsunuz yazıklar olsun.
ayrıntılı bilgi için:

(bkz: rüyanız hayrolsun)
kimiler için, kendileri gibi dengesiz rüyalardır. **
yarım saatlik uyuklamada (bkz: manikür yaptırmak)
sözlüğü ele geçirmek.
beriki: (bkz: çok yakında)
öteki: (bkz: hass-tikdir lan)
beriki: (bkz: görürsün a q)
zorunlu tanım: ulu sözlük yazarlarının gece vaya gündüz farketmeksizin uyurken gördükleri değişik olaylar.

yaklaşık 2 saatlik rüya anlatıyorum efendim:
bir konu için zallamadan açmayınız bkz'ı vermiştim. zall'dan özel mesaj almışım ve mesajda "ben butonuna bas lan ... " yazıyor. (sözlüğü ve zall'ı zor durumda bırakmamak için ... kısmını yazmıyorum ağır küfür/hakaret var..) basıyorum ben butonuna. bir de ne göreyim? 6. nesilken 1. nesil olmuşum. tam bunun sevincini yaşarken (niyeyse) yazının altına bakıyorum, silik yazıyor. bomboş ben butonu. son girdiği entryler yok. iyi oy kötü oy listeleri yok. ama ilginçtir karma var !?!?. hemi de böyle okkalı. 2000 civarında (küsüratını hatırlamıyorum.) cesaretimi toplayıp zall'a msj atıyorum. ancak o sırada uyanıyorum göremedim ne yazdığımı zall'cığıma. yarın gece devamını görürüm umarım.

(bkz: dizi gibi rüya takip etmek)
(bkz: bazı organların uyurken açık kalması)
2 yaşlarında melez bir erkek çocuğunu evlat ediniyordum.
sol frame'de nick altı başlığın altına 57 adet entry girildiğini görmek.
(bkz: yoksa bu bir işaret mi)
(bkz: entry girmeliyim)
belki de hayatımda en çok dehşete düştüğüm rüyaydı. ilk önce anlayamadığım bir şekilde hastanede alıyordum soluğu. sedyenin üstünde. daha sonra tıpkı filmlerden fırlamışçasına korkunç bakışlar atan birtakım doktorlar sardı etrafımda. ve beklenen cümle; "acil ameliyat gerekli". apar topar ameliyathaneye götürüldüm ve bilindik anlamda by-pass'a alındım. dışarıdan gayet net bir şekilde ameliyatımı izliyordum. hem de birden fazla kamera açısıyla. belki de anestezi filminden etkilenmiştim ama izleyeli uzun zaman olmuştu. ameliyat beklediğimden kısa sürdü ve odama alındım. narkozun etkisinden çıktığımda ki rüyanın belki de en korkutucu, en tuhaf kısmı burasıydı. sağ omzumdan göbek deliğime kadar yarık içerisindeydim. dikişler gelişigüzel atılımıştı. yarığın içini görmek mümkündü. ve by-pass hakkında çok bir bilgim olmasada kalple ilgili bir operasyon olduğunu biliyordum. peki neden sağ kısım kesilmişti ve solda tek bir çizik bile yoktu ? daha bunları kendi kendime yeni yeni sormaya başlamıştım ki hastanemizi bastılar. kim bastı inan bilmiyorum ama derhal boşlatmamız gerektiği söylendi. allah aşkına 85 dikişli ki bunlara dikiş denilirse bir adam nasıl acil terk etsin hastaneyi lağn ?! bunun da şokunu yeni yeni atmaya başlamıştım ki arkadan gelen ahalinin çığlıklarını duyunca olduğum yerde kaldım. "zombiler geldi. kapıdaki güvenliği yediler. sıra bizdeeee." o nasıl bir soğukkanlılıktır arkadaş ? kapıdaki güvenliği yediler. sanki yemek öncesi aperatif yemişler gibi. oh güvenlik sırasını salmış, sıra bize gelmiş. zaten ben nereye kaçıyorum ki ? ibneler açık yaranın kokusunu alır, yakaladığı yerde ekmeğine katık eder beni. bu vesileyle birkaç adım atıp durdum. sonra annem "hadi kalk da içeri geç, salonu temizleyeceğim" dedi. ilk defa temizlik nedediyle bulunduğum konumdan kaldırılmaktan bu kadar mutluluk duydum, memnun kaldım. şükür şimdi iyiyim. ama hafiften tırsmıyorum da değil. gece olunca asıl etkiyi göreceğim sanırım. hayırlısı.

not: evet. sırtım açık, kıçım balkona dönük şekilde yattım. afedersin püfür püfür esiyordu.
(bkz: 26 ağustos 2010 trabzonspor liverpool fc maçı) ile ilgili gördüğüm rüyadır sözlük. trabzonspor'umuz liverpool keferelerini eze eze 5-0 gibi bir skorla elemiştir. hatta 5ini de umut bulut atmıştır ki asıl ilginç olan nokta odur.
gazın allahıydım. verin lan şu topu dedim. halı sahadayız ama bildiğin binlerce kişi bizi izliyor. bir hesapladım son penaltıydı mınakoyim. top penaltı noktasında duruyordu. dediğim gibi, neyin gazını yaşıyorsam "ben atıcam abi çıkın" dedim. kaleye baktım, julio cesar kalede. hasiktir demeden topa koşmaya başladım. kalecinin sol altına plase bıraksam gol olur diyordum ve öyle de yaptım. ancak ben tam topa vururken brezilyalının da aynı köşeye atladığını gördüm. yapacak bir şey yoktu. ondan hızlı olmalıydım. vurdum. ondan hızlıydım. ancak direkten dışarı çıktı top. bildiğin yere çöktüm etrafımda sevinçten koşan adamlara bakıyordum.

uyandım işte sonra. ama sola atsam net golü. ters köşe lan, hem de cesar'a.
profösör fizik kurallarından bahsederken aynı şeyi 40 kez yüzüme vurmama rağmen anlayamıyordum.

tüm gece fizik çözdük ama ben zerre bişey anlamadım.

kabir azabı gibiydi lan.
4 gecedir 4 eşek tarafından 4 döndürülüyorum sözlük. bana bi çare...
sahura kalkıp tekrar yattıktan sonra ruya gorulur. ruyada birsey yedim aneeey orucum gitti diye ruyamda lavoboda agzımı yıkıyordum gerçekte ise tükürmüşüm tükürmüşüm bu telaşlada uyandım tabi ki...
bi gün baktım rusya'ya doğru gidiyorum.karadeniz'den kaçak bi rus köyüne gidiyoruz...

sonrası malum.
antik yunanlılara dair hafızamın derinliklerinde çok çarpıcı hatıralar olduğunu farketmeme neden olan güzelim ve bir o kadar da uluslararası bir rüyamı paylaşmak isterim. öyle bu iyiliği de herkese yapmam, rüya tabirleri lal oluyor karşımda da azizim.

yunan topraklarına görünmez adam kılığında girip, mini mini feylesofların bebeklik hallerinden tutun da, gönül ilişkilerini nasıl yürüttüklerine tanık oldum. başrollerde bir adet antik yunan teyzesi, 2 oğlu (büyüyünce feylesof olacaklar) ve birkaç tane de yunan dilberi gördüm.

her şey bu teyzemizin evlatlarına evlenilecek kız bulmasıyla başlıyordu. kapı kapı gezip resmen kız bakıyordu lan! nerde o ince düşünce, aşık olsun da evlensin diye bekleyeni tez zamanda vuruyorlarmış oralarda. "evleniyorum, öyleyse varım." yazılı afişler felan var hatta sokaklarında. teyzemiz kapı kapı gezip oğullarına uygun kız aradı felan ama kimse de bütün gün düşünmekten başka bi'şey yapmayan insanatlara kız vermedi tabi. bu duruma çok içerleyen teyze de en sonunda hamama gitmekte buldu çareyi. hamamdan da umduğunu bulamayan teyze mesai saati de bittiği için evine doğru yol almaya başladı.

kardeşler pide salonu'nun önünden geçerken tam oğullarından avurtları çökmüş ve uzun boyluca olanı sevinçli bir şekilde koşarak annesine doğru gelmeye başladı. ohannes dedim içimden, antiksiniz lan siz, yunansınız büyük düşünün şeklinde sözler savurdum ama tabi onlar beni görmediği için yapmıştım bunu. "anne, anne gerek kalmadı artık kız aramana. biz bulduk abimle. bi'tanesi 1 lira, tanesi 75 kuruştan hem de." bu cümledeki inanılmaz mantık hatasını bulmaya çalıştım rüyada bile. sonra bi'uyandım yalovada'yız.
bu akşamda mezarlıkta uyuduğumu gördüm neye delalet bilemiyorum ama acaip güzeldi. yeşillikler içinde beyaz çiçeler etrafımda.

bir rüyamı daha yazayımda tam olsun
şimdikşne bir akşam yine uyuyorum ama uçuyorum ben ruyada uçarım zaten. gide gide bir sete gittim burdada korku filmi çekiliyormuş benim görevimde kalrnet çalmakmış dinozorların arasında klarnet çalmıştım işte bir gece de.
sözlük yazarlarının gördüğü rüyalardır.
dün gece gördüğüm rüya da buna dahildir. ölen akrabalarım beni evimden aldılar ve bir sirke gittik. sirkte yaşlı bir palyaço beni yanına çağırdı. insanlar fırtına yüzünden sirki terk ediyorlardı. ihtiyarın yanına ölen akrabalarımın zoruyla gittim. adam iki tane küçük vidayı alt ön dişlerimin arasına koydu ve vidaları sıkmaya başladı, benimde dişlerim döküldü. bunu neden yazıyorum bilmiyorum sözlük ama sabahtan beri rüyanın etkisindeyim, tırsıyorum galiba sanırsam herhalde. yedi numara güzel diziydi be.
(bkz: rüyada külot görmek)*
şimdiden söylüyorum birinci rüyada kopmak, ikinci rüyada küfretmek garanti.

rüya 1:
şimdi sir alex ferguson yanına giggs i de almış türkiye ye gelmiş. tahmin edin hangi takıma? konyaspor. evet. bildiğin konyaspora gelmiş. ama konyaspor öyle böyle değil. inanılmaz top oynuyorlar. 7 de 7 yapmışlar ligde. ilk üç hafta galatasaray, fenerbahçe ve beşiktaşı yenmişler. ben o sırada tribündeydim. sir alex ferguson yine kulübede sakız çiğniyor, yardımcısı taktik veriyordu.

rüya 2:
amerikalılar türkiyeyi işgal ediyor. sokaklar hep amerikan askeri. her eve giriyorlar. bizim de kapıyı çaldılar. kapıyı açtım. 'biz tesisatçıyız' dediler. dünyanın neresinde takım elbise giyen, çelik yelek takan, elinde akrep olan tesisatçı var. suyla ilgileniyolarmış gibi yapıp bizim evin planını çiziyorlar. sonra annem temizlikçi kadın çağırmış eve. kadın yanında bir tane takım elbiseli, çelik yelekli, akrepli bir adamı getirip 'bu benim kocam' o da çalışacak diyor. adam bildiğin temizlik yapıyor. o sırada ben sinirlenip küfrediyorum amerikaya. adam diyor 'bana mı dedin?' bende 'yok sana değil televizyondaki şu futbolculara diyorum' dedim.

böyle saçma sapan iki tane rüya işte.
benimkiler rüya değilde çoğunlukla karabasan. yattığım anda başlıyor birden. böyle garip bir yerlere gidiyorum, ordan kaçmaya çalışıyorum, kaçamıyorum. bunun kabus olduğunun da farkındayım. hareket etmek istiyorum uyanmak istiyorum ama hareket ettiğimi sansam da aslında hareket etmemiş oluyorum. mesela kabustan uyanıp annemin yanına gittiğimi sanıyorum ama hayır oraya gene varamamışım. bir de kabuslarım çoğunlukla öbürünün devamı niteliğinde. ama konusuz yani gördüklerimin hiç bir anlamı yok. hatta işin garip kısmı duvara dönük biçimde yatmam gerekiyor. odanın içine bakarak uyuyunca paranoyak bir şekilde orada birisi var sanıyorum ve birden gene karabasan şiddetli bir biçimde başlıyor. beni aralarında en çok korkutan karabasanım da şöyleydi;

kocaman akvaryumdan yapılma bir labirentin içindeyim. ama akvaryumun içindeki berrak su değil yani arkasını göremiyorum.bunun kabus olduğunun farkındayım fakat her an bir şey çıkıcak ve ben korkucam diye korkuyorum. çünkü ne kadar korkarsam uyanmam da bir o kadar zor oluyor. labirentte ilerlemeye başlıyorum. ilerledikçe ileride bi masa olduğunu fark ediyorum. bir de küçük bir dolap dolabın üzerlerine oyuncaklar konulmuş. ama hepsi ne biliyim garipler, şirin değiller. ilerleyip oyuncakların yanlarına geliyorum. dikkatlice onlara baktıktan sonra arkamı dönüyorum ve çok şirin küçük kızla oyuncak karışımı bir şey karşımda duruyor. burdan nasıl çıkabilirim diye sorduğumdaysa bana cevap vermiyor. karşımda sus pus duruyor. sonra yan tarafta bir hareketlenme seziyorum ve bakıyorum. gördüğüm şeyse dolabın üzerindeki oyuncaklardan birinin üzerime yürüdüğüydü. en çok da suratındaki sırıtış beni korkutuyor. yardım için küçük kıza dönüyorum. fakat onun da suratı öbür oyuncaklar gibi çirkinleşmiş ve o iğrenç sırıtış belirmiş. bir şeyler söylediyse de en son hatırlamıyorum çünkü iğrenç ağızını açarak beni yanındaki oyuncakla beraber parçalıyor. bazı kabuslarımda parçalandığımı kuş bakışı izlesemde de bu rüyada parçalandığımı göremiyorum. ama buna rağmen nedense aralarında beni en çok korkutan bu olmuştur.

bu rüyaların başlangıcı da ben ilkokul 4 deyken falan başladı sanırım tam emin değilim. bazen kesildi diyorum bazen hiç bitmicek diyorum. halbuki o kadar da çok korku filmi izlemezdim küçükken. bilemiyorum niye böyle paranoyakça şeyler gördüğümü. elbet geçicektir buda.
rüyamda (bkz: starbucks) ta finlandiyalı sarışın bir kızla kahve içiyordum...

edit:hayatımda hiç starbucksa gitmedim ve yine

edit:gitsem bile sarşın finlandiyalı bir erkekle gitmeyi tercih ederim.
aga bu gece özgü namal ile beraber olduk. ama nasıl eğleniyoruz. ilk bir mekana gittik içtik sıçtık falan hafif yiyişmeler, sonra evin yolunu tuttuk kapıyı açar açmaz ışıkları bile açmadan direk sevişmeye başladık. bir bakmışız yatakta bulduk kendimizi. bütün gece çok ateşli geçti ben yaklaşık 5 e çıktım. özgü ise 3 te kaldı. sabah bir ses yükseldi hadi amına koyem diye. bir baktım ev arkadaşım meğer rüyaymış herşey derse geç kalıyomuşuz.
yazarların gördüğü rüyalardır.

en güzeli şahsım tarafından dün gece görülmüştür. şöyle ki;
bi' sirkte, palyaço olmuşum. ve sirk tıklım tıklım küçük çocuklar ile dolu. sonra ben başlıyorum, onları güldürmeye. bi' dünya dolusu kahkaha kulaklarımı, neredeyse sağır edecek cinsten. ama çocukların yüzlerindeki sevinç öyle güzel ki. çok mutlu olduğumu hissediyorum.

ardından onları güldürme şovum bitiyor ve içlerinden küçük bi' kız çocuğu bana koşup, sarılıyor. öyle tatlı gülüyor ki; çok mutlu oluyorum.
the end.
hayatı yaşanabilir kılan en önemli şeylerden birinin rüya olduğunu varsayarsak, ne görürsek görelim, ne kadar iyi olursa olsun uyandıktan sonra tekrar gerçeğe dönmemizin hüznü rüyada olan her şeyi bir çırpıda silip atar.

mesela neredeyse her gün eski sevgilimi görüyorum rüyamda, yine aynı eski güzel günler derken annemin " kalk itovlit " sözüyle uyanıyorum. mutluluk mu? sadece hayallerde.