bugün

Dün kayınvalidem bana iltifat etti. Şaşkınım. Birazdan pazar kahvaltısı için yukarı çıkacağız. Bizim burada kartlar yeniden dağıtılıyor.

(bkz: swh)
eski türk filmlerinden baştan sona izlediğim neredeyse hiç bir film yok. neşeli günler, salako vs. hep denk geldim parça parça izledim.
Oğlumun ilk yalanını yakaladım. oğlum okuldan geldiğinde her gün "bugün neler yaptınız okulda?" Diye soruyorum. O da bana bir şey yapmadıklarını ama çok eğlendiğini söylüyor. Geçen hafta bir gün çok üstüne gittim sanırım ki oğlum bana okulun bahçesine inip seksek oynadıklarını anlattı. Neyse işte bugün oğlumu okuldan almaya gittim. Sınıf annesi ve diğer anneler falan. Çocukları kalın mi giydirelim? Yoksa ince mi giydirelim şaşırdık diye konuşurken. Konuya girip " geçen hafta bahçeye inmişler o yüzden ben ince giydiremiyorum" dedim. Hepsi şok oldu. Hiçbirinin böyle bir şeyden haberi yok. Sonra çocuklar okuldan çıktı ve arkadaş oğluna bahçede seksek oynadınız mi? Diye sordu. Çocuk "hayır hiç oynamadık" Dedi. Ve ben yerin dibine girdim. ilk yalanını yemiştim ve rezil oldum. Yüzüm kızardı.

görsel
geçmiş hayat hikayelerine baktıkça ne kadar aciziz diyorum.
bu hikayeleri okurken de herhangi bir kalıpla yaklaşmıyorum.

mesela sünni türk olarak pir sultan abdal'ın, nesimi'nin hayatını okurken objektif okumaya gayret ediyorum.
ve doğru bildiği yolda ölüme bile bile giden insanları gördükçe saygım artıyor.

hz. muhammed'in islam'ı yaymaya çalıştığı dönem yaşadığı zorlukları gördüğüm vakit sen ne yaşadın ey eylulsabahi diyorum.
sen ne yaşadın da bu isyanın, sen ne yaşadın da bu şikayetin, bu üzüntün?

taif'te taşlandın mı?
halep'te derin mi yüzüldü?
namusuna iftira edilip, mızraklanarak mı öldürüldün?
ne yaşadın ey eylulsabahi?

allah'ım ben dünyevi şeylere kapılıp senden uzaklaşıyorum,
beni kendine yakın eyle, uzaklaşmama izin verme.
doğruluk için yaşat allah'ım..
Başlık açarken yada yazarken buradaki birinden bahsederken gülesim geliyor "yazar" diye hitap ediyoruz ?ne yazarı yazar kim biz kim bunun tribine giriyorum burda goygoy yapıyor herkes skmişim yazarı...
Nereye gitsem ne yapsam aşırı sıkılıyorum.

Londra'dan çıkıp Van'a gelin gelmiş gibiyim amk.
Garip bir hissiyat kapladı beni. Öğrenci çocuklarımdan birinin annesi babası boşanıyormuş, dört yaşında ama anlıyor bence. Ve üzüntüsünü dışarı yansıtma şeklinin gerisinde çok üzgün bir kalbi var, hissediyorum. Böyle onu kucaklamak, içime sokmak istiyorum ama şimdiden onu bekleyen hüznü görebiliyorum. Asıl garip olan, ona bakınca hem annesini hem babasını fark ediyorum. Ödipal bir duygusal yatırım yapmama sebep oluyor, hem annesi hem babası olasım geliyor. Çok hüzünlüyüm...
bundan daha fazlasi degilim. oralara gelince bir sey degismeyecek ayni adam. belki vakitsizlik belki kalin kafalilik.
Kocam, cuma günleri pizza günü olsun, dedi. Bende yemek yapmadım bekliyorum ne zaman sipariş verecek diye. Adam bir ara markete gitti bir döndü elinde dondurulmuş market pizzası. Bende çok yavan olmasın diye gariplerin üzerine kaşar falan rendeledim ısıttım. Yedik. Neyse zaten düşünüyorum da dışarıdan söyleyince de pizzalardan eski tadı alamıyorum. Hepsi aynı geliyor. O yüzden eşime "iyi yapmışsın" demekle yetindim.

(bkz: swh)
bak ne dertler var oku seninkisi de dert mi.
adam dondurulmus pizza alip geliyor.

halbuki ben sana tarif bile verdim nankorluk yapma.
Palamut aldım 30 lira temizlettim dilimlettim verdim fırına 3 kişi tıka basa doyduk , yemek yapmaya üşenip pizzayı da beğenmeyen bir karım olsa boşardım herhalde.
barisi 3e bolup 15 carpmak lazim her seye yetismesi icin.
daha kendim bir sey yemedim.

bulamadik ki kadinin hasini evlenelim.sehriyeyi kavurmadan pilav yapsin yiyelim.

is yerinde tavuk bisiriyorum hic sevmem salatalik kemirdim 90 kilo adamim.
bazen öyle çok yoruluyorum ki her şeyden..
vurayım en dibe, uzaklaşıp gideyim, bildiğim her şeyden diyorum..
burada aynı başlıklar altında biteviye tekrar eden yazılar artık cidden kabak tadı vermeye başladı. kabaklar, sakın alınmayın.
Şu an boğaz'dan gelen rüzgar eşliğinde balkonumda sigara içiyorum ve mutluyum. Az sonra ilacımı alınca pamuk gibi olacağım ve ilaç uykumu getirecek. Bir podcast açıp uykuya dalacağım.

Mutlu olmak ne kadar basit ve ne kadar zor.
Az önce yemek yedim ama dondurulmuş değildi. Ee siz ne yediniz?
benzinlikten ekmek aldim adamin kendi ekmegini ha fazla almis.
tost yapacagim cay.
Çok yoruldum bunaldım. Kendimi sevmekle birlikte yavaş yavaş vicdansız bir insana dönüşmekte korkuyorum. Çünkü buna iten neden oldu ve o buhrandan bir türlü kurtulamıyorum.
Ortamlarda arabeskten nefret ettiğimi söylediğim halde şu anda müslüm gürses dinliyorum.

Ama ne yapayım ya?

Çok özel bir insan ve güzel bir ses bence. Neyse ki kulaklıkla dinlediğim için kimsenin bundan haberi yok. Siz hariç. *

Kendimi " türkiye'deki arabesk yavşaklığından utanıyorum" deyip müslüm gürses'in mezarına çelenk gönderen Fazıl Say gibi hissediyorum. *
Beni ayartmaya çalışan kızları namussuzluk yapmamak için reddedip sıcağı sıcağına mastürbasyon yapıyorum.

Namus belası olmasa bağırta bağırta sikeceğim hepsini ama zor bela atıyorum kendimi eve.
Ben çocukken babamla ilişkimiz çok sıkı fıkı değildi. Kötü değildi ama iyi de değildi, çok gerek yoksa fazla konuşmazdık yani. Evin bankamatiği gibiydi para lazımsa konuşurduk değilse var yok arası bir şeydi işte. Hiç beraber parka gitmedik mesela...
Şimdi ben 28 yaşındayım 2 çocuğum var ve babamla, yani dedeleriyle çok iyi ilişkileri var. Nerdeyse her gün beraber parka giderler her gün onlara istediği bir şeyi alır gelir oyunlar oynarlar.

Yani sözlük içten içe seviniyorum aslında çocuklarımla dedeleri arasındaki ilişkinin bu kadar iyi olmasına ama içimdeki çocuğun bunu kıskanmasına engel olamıyorum. O çocuk hiç büyümüyor sanki hep bi köşede tırnaklarını kemiren o çocuğun kıskançlığını hissediyorum.
bugun sutlu cilekli yazmamis.

kaynanasi bir miktar para karsiligi hakkimda ne yaziyor diye beni tuttu.
olum bu ne lan youtube'da ki arabesk şarkıların yorumlarına dönmüş burası.

evli olduğu halde aklı hala çocukluk aşkında olan mı ararsın hepsi var.
ilk zamanlarımda evde kan bağım olmayan kardeşlerim ile hep beraber gırgır şamata ile yaşadığımızı çokça dile getirmiştim burada. Ancak anlatılan kişiler arasında eksik biri vardı. Benim arkadaşlarım arasında ilk tanıştığım, annemden bile daha fazla kez gördüğüm canım kardeşim. Arkadaşım. O, benim hayatımda gördüğüm en sadık dosttu ve gerçekten harika bir insandı. Erkenden yerine oturmuş düzgün bir kişiliği vardı. Ancak ona verilen bu mükemmel ruhun yanında, bir çok kronik rahatsızlık taşırdı. ilaçsız olmazdı. Ben 17 yaşlarındayken, 28 Temmuzda dünyadan göçtü. Tabii şuanki arkadaşlarım ile o zaman da arkadaştık. Onlar için de çok büyük bir kayıptı. Grupta hem ortaokul hem de ilkokulda tanıştığımız ve birleştiğimiz arkadaşlarımız vardı. Ancak rahmetli ile biz anaokulundan daha önce tanıştık tabii. Grup tamamlandıktan sonra her şey çok iyi devam etti. Birbirimizi harbiden bokunun rengine kadar tanıyorduk. Ama bunu yanında Rahmetli hep genç yaşında öleceğini varsayardı, ki bu dayanıklı bünyesine rağmen birçok hastalık içeren vücuduna göre hiç anormal bir düşünce şekli değildi. Uzatmadan geri dönelim. işte, rahmetli genç yaşında öleceğini düşündüğü için başkalarına gönlünü kaptırmaktan inatla kaçınırdı. Gözle görülür bir şekilde onun ruhundaki tek eksiklik buydu. Annesi ve babası o kadar umursamaz ve ilgisiz insanlardı ki. Benim babam onu beni sevdiğinden daha çok severdi, öyle bir durum. Özetle eksiklik ve fazlalıklara rağmen hepimizin mükemmel bir arkadaşlığı vardı. Zaman geçti, bakmışsın liseye gelmişiz eşek kadar olmuşuz. Lise son sınıfa geçeceğim yaz, yani 18 yaşına gireceğimiz yazın Ağustos ayına 1-2 gün kala bir sabah telefonum çaldı. Sonrası zaten bellidir. Ancak bu, her sene onu anmamıza rağmen hedef yolunda şaşmamızı tabii sağlamadı. Çünkü onun ve birçoğumuzun dileklerinden biri, her şeye rağmen eğitimi tamamlayıp makam değil
insanlık bakımından büyük adam olmaktı. Kalan hepimiz istediğimiz yerlere ulaştık, hala beraberiz. Ancak yemek masasında hala sandalyeler arasından bir tanesi boş durmaktadır.
Özetle, dışarıdan mükemmel gözüken ve gerçekten öyle olan arkadaşlığımızın yanında, grupta eksik olan şey gruptaki herhangi birinin çabuk parlayıp hızlı sönmesi, duygusallığıymış vs. değil. Bizdeki büsbütün eksiklik bir insandır.
Oğlum yeniden hasta oldu. iki hafta olmuş muydu iyileşeli bilemiyorum. Bu nedir? Bu seferki bademcik gibi değil grip gibi. Ateşi yine 37.5'u geçiyor. Calpol ve iburamin şurup verdim ateş normale indi. Hemen atına bindi ve hareketlendi .belli oluyor zaten.inşallah sabaha iyi olur. Tabi okula gidemeyecek.Allah beterinden korusun ne diyelim.