bugün

sevdiğim kıza dış görünüşüm yüzünden açılamıyorum. hatta uzun zamandır yüz yüze de görüşmedik. arada mesajlaşıyoruz ve güzel işaretler alıyorum. yani bana, teklif etmem için sinyal veriyor ama ben hep bir şekilde geçiştiriyorum. geçekten çok güzel. yanlış anlaşılmasın, dış görünüşüm derken tipsizlikten bahsetmiyorum. benim sorunum sivilceler.

20 yaşıma girmek üzereyim ama hala büyük büyük sivilceler çıkartıyorum. daha önce kullandığım ilaçların hiçbir işe yaramadı. bu sefer son çare olarak doktor gözetiminde roaccutane isimli ilacı kullanmaya başladım. tedavimin sonlanmasına minimum olarak 4 ay var. bu 4 ay boyunca daha ne kadar idare edebilirim bilmiyorum. dediğim gibi gerçekten çok güzel bir kız ve yaklaşmaya çalışan başka erkekler de olacaktır. belki de vardır. bilemiyorum açıkçası.

bana sinyal vermiş olması çok doğal olabilir. beni en son gördüğünde ya da sosyal medyada paylaştığım fotoğraflarıma baktığında benim güzel gözüken yönümü görmüş oluyor.

aslında dış görünüşe fazla önem verdiğini de düşünmüyorum. yani beni bu şekilde de kabul eder ama ben bunu kendim için kötü görüyorum. onun cildi mükemmel derecede pürüzsüz. yakın çekim fotoğraflarından biliyorum. kendimi ona yakıştıramıyorum ama onu seviyorum. çok fazla zamanım olmadığını da biliyorum ama yapamıyorum işte.

bu durumda çıkmaya başlasak en fazla 2 kere görüşeceğiz sonrasında bir daha bu şansı yakalayamam. ben hayatımı bu kızla sürdürmek istiyorum ve sadece 1 hakkım var. bu hakkı boşa harcamaktan korkuyorum.
ilaçlar direncimi daha da azaltıyor. kendime engel olamıyorum. saçma sapan yerlerde uykuya dalıyorum. bugün otobüste bir çocuğun omzuna düşmüş başım, farkında değildim. hiç ses etmedi de öylece gitmişiz tüm yolu. uyandırmadığı için kızsam mı, teşekkür mü etsem bilemedim. suratına salak gibi baktıktan hemen sonra indim.
özür dilerim ve teşekkür ederim genç adam, huzurlu uyu.
itiraf ediyorum;

görsel

Sarılmayı özledim.

edit: karakteristik özellikler baz alınmamıştır.
Çok rutin hayat yaşıyorum lan.

Sabah 08:00-09:00 gibi kalk kahvaltı et, dışarı kahve içmeye git 13:30 işe başla, 17:30 işi bitir eve dön yemek ye, evde işlere devam et uyu ertesi sabah 08:00 - 09:00 gibi kalk.
2 kilo aldım ama çırpı gibi olmuşsun diyenlere inat değil Türk yemeklerini özlediğimden geldiğimden beri damızlık hayvan gibi yiyiyorum.
şu an yabancı dilimin çok iyi olmasının tek sebebi lisedeki ingilizce hocama aşık olmamdır.
bide; marketten çilekli dondurma almaya utanıyorum...
yaklaşık bi sene evvel aşık olduğum biri vardı, ondan sonra hiçbir hatunkişiyle düşünmedim. yalnızım.
bu başlığın ilk sayfasında yer kapmak için saat on iki olduğu gibi üşüşmekten, artık itiraf edecek bir şey, ya da yazacak ilginç bir şey kalmıyor sanırım. kendimden de biliyorum, yalan söylemiyim. okunmak için yazıyoruz ya hani. bu da bir çeşit itiraf oldu
bugün okulda kan veren o lacivert montlu beybi suratlı çocuğa/kıza aşık oldum. senin kanını emerim eheheh.
(bkz: şaka maka bayan milletvekilinin dayak yemesi)
Keske benimde sevgilim olsa.
ceplerime dolan kırıntıları döküyorum. bir yere topluyorum. ehliyet kartımı kullanıyorum bunu yaparken. şimdi değil, önceden yapmıştım. ceplerimde bibok kalmadı. şimdi ince demirden yağını sıyırıp kazıyorum. kart yetmeyince yağ bıçağı aldım. az bişey çıktı. uyumam gerek.

burada, sözlükte, sözlüklerde yazmakla, nick kullanarak, bir şeyler yazarak toplumun bir alt benliğini oluşturduğumuzu düşünüyorum. herkesin bildiği bir şey olmasına gerek yok, subculture olarak da, en azından gençler arasında yaygın bir dergi gibi aslında internet, özellikle de sözlükler. kendi alter egolarımız buraya dökülüyor. toplumun genel yargıları da, süper ego da, bir düşünce biçimi olarak burada karşılık buluyor biraz. uçlaşmalara da gerek duyuyoruz. maskelerin arkasından yazmak çok kolay. okuyup yazmakla yapılabilecek ne varsa, ancak burada olabilir belki de. akademiyle bilimle uğraşanı geç, öğrencilerin ne dediği önemli biraz da.
Soba borusunun üzerine takılan tel ve astığımız elbiseler korurken gürül gürül yanan sobanın sesini ve üzerindeki kestaneleri, güğümün içinde banyo için ısıtılan suyu, kenardaki çay demliğini ve bir çok şeyi özledim.

En çok da çocukluğumu özledim...

Saygılar sunuyorum azizim...
Sevmekle sevmemek arasında kaldığım birine hala deliler gibi aşığım. Gelse geri kadınım olsa dimdik dünyalar gelse üstüme yine umurumda olmaz...
aslında vazgeçecektim ama, kafa izni aldıktan sonra yazarlığımın onaylandığını görünce bir giriş yapmak istedim. baktım, girdi. kafa izni filan da iptal olmuş oldu. dedim, yaz gitsin.
Önümüzdeki ilk dakika içinde ölecek insanlardan biri olmak istiyorum. Öyle nefret ettim herşeyden sozluk. Bildiğin gibi değil ya.
Çok sıkılıyorum hiç bir şeyden tat almıyorum, bulunduğum şehirde çok yalnızım ve nefret ediyorum, gelip burada saçmalıyorum.

Aha şu eleman bile benden mutlu amk.

görsel
eskiden günlük yazmaya zorladı ilkokul hocam. lan ben de yazdım. edebi yan yok zoraki bi durum, yattım kalktım kahvaltı yaptım okula gittim geldim akşam yemek yedim yeniden yattım diye yazdım.
ahanda gerçek oldu işte hayatım aynısı.
Bugün kendimi yorgun hissettiğimden erken yatayım dedim ama baya erken. Saat yedide yattım sonrasında uyandım falan dedim heralde aman sabahlar oldu. Bir de ne göreyim saat daha sadece sekiz buçuk olmuştu.işte o saatten bu saate ben nasıl sabah edeceğim diye düşünüyorum.
Şu an tıp fakültesinde okumuyorsam sebebi ilkokul 8. Sınıfta aşık olduğum, dershaneki matematik hocamdır. Onun yüzünden saçma sapan dershaneye gidip fen lisesini kaçırdım. Fen lisesini kazansaydım şimdi kesin doktordum, ah ulan.

Bir entry yi tiye almak için yazdım bu itirafı ama doğruluk payı yok değil. *
Yıllardır kazık yemekle gecince ömür.
Ne insanlar bana dost ne de ben onlara düsman oldum.
Hayatı hayat yapan nedir?
yaşadığın sevincler mi, yediğin kazıklar mı?
Varsın gitmesin yolunda çoğu sey sonunda aynı toprakta yatmayacak miyiz?

Yasadigim onca travmalardan sonra hayatimi hikmet ve felsefeye adadim.
Yarasının kabuğunu kendi tırnaklarıyla söküp atan biri, kendi elleriyle göğüs kafesinden içeri aldığı birini yine kendi elleriyle çıkarıp atmayı bilir. biraz kan kaybı her zaman olur, acısız iyileşme görülmemiştir hiçbir zaman.
bana evet deseydin ülkenin bu haline rağmen yine de mutlu olabilirdik.
Son model lüks arabayı paraya kıyıp alan, akabinde Lpg taktıran, gazın litresi sırf birkaç kuruş daha ucuz diye onlarca kilometre yol gidip gaz dolduran bir kuzene, "Cimrilik aslında kendinden yemektir" lafını doğrularcasına; emanet aldığı bu arabayı sarhoş halde kazada mahveden ve kaskoyu yakan diğer bir kuzene sahibim. Kısacası gururluyum, mutluyum ve renkliyim...
Birini sevip ayrıldıktan sonra başkasını bi daha nasıl sevebilirim ki düşüncesi çok ağır değil mi ya? Yoksa bi tek ben mi bu kadar etkileniyorum. Niye etrafındaki hiçbir Kız ilgimi çekmiyor mesela. Gerçekten ne kadar güzel olursa olsun bi kızla bişi yaşayamam gibi geliyor Hani. Kimse hoşuma gitmiyor ondan Başka. Bilemiyorum geçer tabi ama içten içe de geçmesin istiyorum anasını satayım.