bugün

Ders çalışmak için kalan son zamanımı da niye calismadim ki daha önce diye üzülerek harcıyorum. Çünkü salağım.
Yine sigara içiyorum sözlük. iş hayatı adamı geriyor.
anlatamıyorum. anlatmak istiyorum fakat anlatamıyorum. Çünkü anlatmak istediğimi birisi yok ben onun varlığından habersiz bekliyorum. Gelecek ve ona anlatacağım günleri bekliyorum. Ara sıra, ya gelmezse? düşüncesi düşmüyor değil aklıma. Orası da kısmet artık. Fakat içimde biriktirdiklerimi nedenini bilmediğim bir şekilde ona, beklediğim insana, yani hiç tanımadığıma anlatmak istiyorum işte.
kendi rekorlarımı kırmak üstüne kurulu bir uyku düzenim var.
Yakışıklı olmam..

görsel
normalde toleranslı birisi olmama rağmen kimi zaman nedenini çözemediğim hiç beklenmeyen agresif kontra hareketlerim.
özellikle de açık ve alenen bir haksızlık yada bir münasebetsizlik söz konusuysa.
bence tutkularıma fazlaca bağlıyım. bu durum bazen beni çekilmez yapabiliyor.
kararsızlığım. bir şey yemeye karar veriyoruz mesela, gidiyoruz sipariş vereceğiz "ya şundan mı yesem ben " diye bir başlıyorum.. basliyorum yani. hayatımın her yerinde var bu kararsızlık. bir şeyler almak için girdiğim yerden hiçbir şey almadan çıktığım çoktur yani. ben kendimi çekemiyorum böyle, başkaları nasıl katlanıyor bilmiyorum.
Bazen çok konuşurum.

Kendime not: Insan susmasını bilmeli, yapma.
Kibirli olmam sanırım. Gerçi bunu belli etmiyorum genel de. Ama çoğu kişiye aptal gözüyle bakarım.
ben bir dahiyim.
olmayan yanımdır.
ben başkan aydinogluyum,
beni tanıyan yolda kalmaz,
benimle olanın bahçesi solmaz,
beni sevenin yüreğinde acı olmaz.
Karamsarım,zihnimin içinde boğuluyorum resmen.
garanticiliktir. her şeyi plan yaparak garanti altına almak istemek çok çekilir bir şey değil...
Evde kimse yokken zart zurt osurmam. Evet büyük haz veriyor.
Bronşit oldum bide bu halde ev taşıyorum.
kalorifer böceğinin adı kalorifer böceği diye elimi rahat ısıtamıyorum yere yatıp en derinden sıcağı hissedip ısınıp mayışamıyorum. yaşasın soba. uzakta yaşasın hayvan kardeşler.
çok seviyorum be sözlük... o sabah uyandım güzelce saçlarımı taradım temiz temiz giyindim parfümümü sıktım, aynada kendime bakıp gülümsedim ve her zamanki gibi evden çıktım. formasyon eğitimim vardı, onun için yola çıktım. nerden bilebilirdim ki o günün her günden farklı olduğunu. ders arasında bahçede dururken 3,5 kişi yanımıza geldi içlerinden biri o an kalbime değdi. nasıl oldu bilmiyorum. sıradan bir beğenme değil. gözlerimi alamadım. kendi arkadaş grubuyla sohbet edip sigarasını içti ve gitti. onun hakkında bildiğim tek şey o gün 1.30 ta ve 17. de dersi olmasıydı. o arada ne yapacağından yakınmıştı zira. bir gün hiç bir şey yapmadım ama dayanamadım sıvadım kolları. ne kadar zor olabilirdi ki toplam 2000 kişi formayon alıyor. e bir kişi zaten bendim, kaldı mı sana 1999. işim gayet kolaydı bence. 1.30 da ve 17 de dersi olan grupları buldum önce. böyle sadece 4 şube vardı. 60 kişiden 240 kişi arasından biriydi. işim gayet kolaydı. şube listelerini buldum. ve oradan tüm erkekleri tek tek arattım. bu sadece 6 saatimi aldı. ve onu buldum. işte asıl ilginç olan şey de bundan sonrası. meğer çocukla aynı fakültedeyiz ve bir çok ortak arkadaşımız varmış. onu daha önce görmemiş olmam imkansız. ama neden o gün? bilmiyorum. işin garibi apartmanlarımız dipdibeymiş. ve o günden sonra onu hep gördüm, gördüm görüyorum. ah bir tanışsam... olmayan birine o kadar sadık davranıyorum ki... şaşılacak şey. gelişme olursa buradan sana anlatacağım sözlük.

edit: bir gelişme olursa anlatacağım demiştim ama yazmamışım. şimdi anlatayım bari. mezun oldum o şehirden ayrıldım artık ama olsun. bu yazıdan bir hafta sonra ortak arkadaşlarımız sayesinde tanıştık, elini uzattı tokalaşmak için, bense kara gözlerine kitlenip kaldım ve üç saniye sonra titreyen elime hareket etme sinyali vererek tokalaşmak için elimi uzattım. sesim kısılmıştı o adını söyledi ben de yyalnızca kısık bir sesle onunkini tekrar edip kuruyan boğazıma isyan edercesine susmaya karar vermiştim ve artık elimi geri çekmem gerektiğini fark ederek beynimle iletişim proplemimi çözüp elime sinyal göndermeyi başarmıştım. ben adımın ne olduğunu öğrenememesine üzülürken, o ise meraklı bir şekilde benim adımı sordu ve yutkunarak ben de ona adımı söyledim. o sırada otobüs geldi yağmurlu bir gündü, ıslanışıma aldırış etmeden sadece onu izlediğim için farketmedim fakat arkadaşlarım ve onun uğultu şeklinde duyduğum hemen otobüse binmeliyiz sözlerine itaat etmeyi kabul ettim. otobüste ayaktaydık yanyana duruyor, ikimizde aynı direğe tutunuyorduk. yol boyu sohbet ettik. ben de biraz olsun sakinleşmiştim. çok konuşkan ve sıcakkanlıydı... evlerimiz yakın olduğu için aynı durakta indik ve birlikte yürüdük. onun evi sokağın en başındaydı, beni çay içmek için yukarıya davet etti önce kabul etmesem de ısrarlarına daha fazla dayanamayıp onunla yukarıya çıktım. evi temiz ve güzeldi. bir yere oturdum ve çayı demlemesini beklerken ıslanmış ellerimle bir sigara yaktım... çayı demleyip yanıma geldi muhabbet etmeye başladık, konuştukça sıkılmaya başlamıştım. eve girerkenki heyecanımdan eser yoktu. o kadar sıradan ve boş bir muhabbeti vardı ki ben konuyu daha nitelikli yerlere getirmeye çalıştıkça kaçıyor, sorularıma cevap veremiyor boş şeyler konuşmaya devam ediyordu. bir bardak çay içtikten sonra müsaade idteyip kalktım. bir daha hiç karşılamamak için çaba gösterdim. arkadaşlarıma beni soruyor ve hoşlandığını söylüyormuş... bense o günden sonra dış görünüşün o kadar da önemli bir şey olmadığını tekrar anladım.

özet: tanıştık, soğudum...
keşke orta okulda bir heves başladığım günlük tutma işini hiç bırakmasaydım. bu geceden başlayarak cuma akşamı son bulacak devletler özel ve miras maratonunda lady me* gibi eski anılarımı kaybedeceğime eminim.
politik ontoloji dersine saygılar.
Feraha çıkmaya az kaldı.
Üniversitese 3e gidiyorum. geceleri iş bulma endişemden kabuslar görüyorum.
Mahallenin kimseye zararı olmayan köpeğine tekme atan yine mahallenin köpek kadar itibarı olmayan sakininin arabasını anahtarla boydan boya az önce ben çizdim. Pezevengin sahip olduğu tek şey arabası olduğundan eminim acı koyacaktır ona. Şeytan diyor indir evinin camını, çerçevesini puştun, yüreği yarılsın.
geleceği düşünmek istemiyorum. hep bu anda kalmak istiyorum. gelecekten korkuyorum.
sıkıldım.