bugün

Şu an istediğim tek şey şu tercih zımbırtısının bir an önce başlaması, sonrası dağ, dere, tepe, köy neresi olursa yazacağım yeter ki kaçayım şu evden. Hem bir iki çocuğu mutlu ederim, bir kaç hayır duası alırım belki, ecelim gelirse de ölürüm. Şu zamana kadar köyde yaşamadım, hatta doğru düzgün köy gördüğüm bile söylenemez-çok büyük şehirlerde de yaşamadım kabul- ama elbet alışılır her şeye, hem insan yaşadığı yeri kendisi güzelleştirir. Babamın sözlerine güvenmiyorum, sağı solu belli olmaz onun ve söylediklerine de uymak istemiyorum. Eskiden hiç kaçma fırsatım olmamıştı,-tabi son beş yıl hariç- ama şimdi var, şansım dönse ne olur?
şifrelere dikkat!
Hesaplaşmak ! Seninle değil, kendimle... Kaç kere denedim ; iyi kötü , olumlu olumsuz bütün duygularımı karşıma alıp yeniden şekillendirmeye çalıştım . Sana duyduğum o iflah olmaz , uslanmaz aşkı kefenlere sarıp ahşap tabutlara yatırdım , yedi kat toprağın altına gömdüm . " Ölü değilim ben, capcanlıyım, yaşıyorum! " diye haykırarak kurtuldu onun için hazırladığım mezarın derinliklerinden . Leylak kokulu yağmurların altında beraberce ıslandık onunla.Bahar çiçeklerinin , güz yapraklarının üzerine adını fısıldarken yanımdaydı .

Aşkının yoksunu , sensizliğinin zenginiydim. Hasret taneleri biriktirdim senin için . Hiç bir zaman veremeyeceğimi bilsem de.

Ne yaptımsa kurtaramadım kendimi ! Yüreğinde tutsak kalmıştı yüreğim . Sense , benim dünyama teklifsizce girip , teklifsizce çıkma hakkını kimden aldıysan , çıkıp gidiverdin gözlerimden . Gözlerini bıraktın bana . Sesini , gülüşünü ... Kendini bıraktın yüreğime emanet ! Yersiz yurtsuz kalmış sevgileriyle beraber...

Hayat devam ediyordu sözüm ona . Konuşuyordum , gülüyordum ama yaralıydı dilimdeki sözcükler , dudağımın kenarında eğreti duran gülüşler yaralıydı . Yorgundum, güçsüzdüm. Sensizdim...
çok öpüşesim var.
keşke 6 ayda bir cinsiyet değiştirebilseydik.
sabaha kadar ask dolu bi gece yasadim. su an uyandim yine, dudaklarimda tadi, sanki gercekti. allahim, tum ruyalarim boyle olsun artik.
mal ne güzel bir tabirdir yaaa, herkese ne güzel de yakışıyor.
zincirini koparmış azgın bir köpek görünce mutlaka yolumu değiştiririm.
Dorduncu nesil sozluk hesabimi kapatip bu hesabi actim. Pisman miyim bilmiyorum.
bu gün seni de diğer internet siteleri gibi terk ediyorum be sözlük.
bağımlılık yapıyorsun , yapma bunu bana...
üniversite sınavına hazırlanıyorum , bazı şeyleri feda etmem gerekecek
eğer etmezsem emin ol gelip buraya sınav mağduru başlıkları açarım ,
bunu istemezsin değil mi sözlük
seni ihmal etmeyeceğim , ara sıra uğrarım ama şimdilik hoşçakal ...
hoşçakal , eşkiyaaaa.
kafam dağılsın diye serdar ortaç açsam ağlayacak durumdayım. bi şey mi yolunda gitmez *.
ahey ahey ahey..

hizma taktirdim an itibari ile, aksam babamin tepkiyi su andan merak ediyorum..
hayatımdaki en güzel gün 13 temmuz 2014 metallica istanbul konseri nin olduğu gündü.

o günü tekrar tekrar yaşayabilmeyi çok isterdim.
içimde çok şirin bir seri katil besliyorum.

ya yeminle bazı insanlar beynini aldırmış. bunun başka açıklaması olamaz. bir insan evladına bu kadar gerizekalı insan denk gelmez. gelmemeli. bi insan böyle zıvanadan çıkarılmamalı. işininde, seninde, seni o masaya oturtanında, o masanında, yapacağın işinde...
Türkiyeden gidiyorum hakkını helal et sözluk cok üzgünüm valla. Ama sözlük yaşancak yerı de kalmadı Türkıyenın.
Sanırım o yazana kadar başınızın etini yemeye devam edicem sevgili sözlükdaşlar.
Cocukken annem puding yaptiktan sonra kaselere koyar ve seslenirdi ' tencerenin dibini siyirmak ister misiniz?'
ablamla iki puding canavari oldugumuz icin o kaynayan tencerenin dibini siyirip yerdik hemen. iste o gunleri ozledigimi anladim az once puding tenceresinin dibini yerken. Ama tadi eskisi kadar guzel gelmedi.
çöpün içine dalmak veya kenarından kıyısından kurcalamak suretiyle çöplerin içinde yeniden dönüştürülebilir atık arayan işçi kişileri görünce çöpü atmaya utandığımı farkettim sözlük. Kenarına koyup utanmasın diye hiç yüzlerine bakmadan uzaklaşasım geliyor.* Bazen, \'ne arıyorsunuz benim çöpün içinde yarayan varsa söyleyeyim\' diyesim geliyor.
Kendimi hiç mi hiç özgür hissetmiyorum. Kendimi esir gibi hissediyorum. Ah hür olsam... insan kendini kısıtlayınca çok canı sıkılıyor. Bir yere kadar her şey anlamlı ama bu kısıtlamayı benim gibi içinizin her köşesine ömür boyunca yaydıysanız başa bela.

Koşarak yıllardır girmediğim denize girmek istiyorum mesela.

Çoçukluk sonbaharlarıma dönüp kardeşlerimle dut bahçemizde dökülen yaprakları üstümüze örtüp ölü taklidi yapmak istiyorum.

Küçükken her gün mızmızlanarak saza götürüp suladığım ineklerimizi bulmak istiyorum. Onlar su içerken çaldığım ıslığı tekrar çalmak istiyorum.

Annemin soba başında pişirdiği kömbelerin kokusunu tekrar duymak istiyorum.

Yemek vakti olduğu zaman sofranın başına hiç mi hiç sığışamamızı bir ömür yaşamak istiyorum.

Memleketimden çıkıp geldiğim o Eylül gününü bütün takvimlerden yırtıp atmak istiyorum.

Yürüyerek memleketime gidip orada kışı geçirip karlara kendimi gömmek istiyorum.

Banklarda yatıp beş parasız dolaşmak istiyorum.

Kötülük yaptığım kimseler için koluma jilet atmak istiyorum.

Bana kötülük yapanlara arayıp sövmek hepsinin ağzını açık bırakmak istiyorum.

Otostop çeke çeke bilmediğim yerlere gitmek istiyorum.

Şu aptal kimlik, paso ve kartlarımı yakmak istiyorum.

Bir satır dahi artık kitap okumak istemiyorum.

Roman, hikaye, şiir diye beni tüketen kitaplarımı alıp ayağımın altında çiğnemek, parçalamak istiyorum.

Başımı alıp çekip gitmek istiyorum.

Beni kimsenin merak etmesini istemiyorum.

Ne umut vermek ne de umutlanmak istiyorum.

Ne gününü gün etmek ne de günümü zehir etmek istiyorum.

istanbul'dan nefret ediyorum.

Kendimden nefret ediyorum.

Mümkünse uyumak istiyorum.

Mümkünse komaya girmek istiyorum.

Mümkünse uyanmamak istiyorum.

Mutlu olmak istiyorum...
bazen insanların ekşi sözlük logolu bardakları kendilerine soktuklarına inanıyorum. öyle bir hayranlık, öyle bir tabulaştırma. mahalle abisine dönüşüp "olum karnını mı doyuruyor amına koyim? bak ben 35 yıldır bu semttey..." şeklinde başlayan cümleler kurmak istiyorum. ama "olm yazık lan" diyerek geri çekilmekten başka çare kalmıyor. küçükken karıncaları öldürdükten sonra da 3 saniye kadar üzülürdüm zaten, oradan kalma bir duyarlılığım var her şeye.
yüzüne gülen pişmiş kelle suratlı, gideri olan hatuna baktığında geçmişinden bir anı canlanır belleğinde. kahkahalara boğulmuş vaziyetin ruhunu tatmin etmez asla. içinde kooooskocamam bir delik vardır. artık bu dünyaya ait olmadığını düşündüğünden, bu dünyaya ait ne kadar şey varsa doldursan o dliğe yine de yetmez. bakarsın ki yapacak birşey yok, sahnedeki hatunun dudaklarında inleyen yan flüt eşliğinde bir yudum daha çekersin kalan kadehten.
çok gerginim sözlük. birine bağırmak için resmen bahane arıyorum. müşterileri azarlıyorum. bu bağırmayı haketmeleri için tahrik ediyorum vs. sanırım deliriyorum. tahammülüm kalmadı artık.
yazdıklarımla hepinizi güldürmek istiyorum, bune şanş hepinizmi ağlıyorsunuz amk.
16 yaşındaydım. lise 2 deydim. son sınıftaki er... yi gördüğümde aklım başımdan gidiyor. aynı yolu kullanıyorduk okula giderken. aşıktım hem de deli gibi. arkadaşlarım kızıyordu bana ona mı kaldın saçmalama takıntı yaptın diyorlardı. böyle düşünmelerinin tek sebebi vardı.
er... in sakat olması.
herkes benle dalga geçiyordu. ama benim gözüm ondan başkasını görmüyor tabi. tüm arkadaşlarımla kavga ediyorum. ne varmış yani topalsa???
sonra bir gün topladım tüm cesaretimi çıkışta gittim yanına. e küçük yer tabi. görüyoruz tanıyoruz birbirimizi. selam dedim kısık sesle. merhaba dedi. gülümsedi. öyle güzel güldü ki gitti aklım kalmadı. napıosun nasılsın dedim utangaç bir tavırla. iyiyim sen dedi ama nasıl gülüyor. sanki yüzünde gül bahçesi var. canım sıkılıyor bugün dedim. gidip bir çay içelim demek istiyorum. ama işte erkek söyler arkadaş böyle şeyleri. müzik dinlemeyi sever misin diye sordu. severim tabi ki dedim. gel o zaman dedi. mahallede güzel bir cafe var. gittik. gitar çalışıyormuş orada. şarkı falan söylüyor. ilk defa gördüm.

bir iki şarkı söyledi. sonra birden kesti müziği. mikrofona eğildi. bu şarkı uzun zamandır aşık olduğum kıza gelsin dedi. gözlerimin içine bakarak. şaşkınlıktan ne desem bilemedim. elim ayağım titredi. ve işte o şarkı.

http://www.youtube.com/watch?v=mPYAaQ7lQW4

şarkı bitti. herkes alkışladı. ama ben buz kestim sanki. elimi kaldıramadım.
yerinden kalktı ve yanıma geldi. sandalyeyi çekti, oturdu. elimi tuttu. adımı söyledi. adım nasıl da anlamlı geldi. sınıf arkadaşlarımdan birisi söylemiş ona bir ay önce. benim onunla ilgilendiğimi. aslında o da seviyormuş beni. hem de ben okula başladığımdan beri takip ediyormuş. çok şaşırdım. uçacaktım nerdeyse mutluluktan. "ama" dedi sonra. "olmaz". bir topalla birlikte sokakta gezmek istediğine emin misin dedi. bugün burdasın. yarın arkadaşlarınla sinemaya giderken yanında aksak bir adam mı olsun istiyorsun? ben bunu yapamam dedi. sana yazık edemem.

orada kapandı konu. gidemedim bir daha yanına. okul bitti mezun oldu. engelli kadrosundan atandı istanbul a gitti. yıllarca keşkeler kovaladı peşimden. seneler sonra karşılaştık. nasılsın dedi. yüzünde aynı gülümseme. mutlu musun? nişanlandığını duydum dedi. evet dedim. mutlu olman içindi dedi. güldüm. tokalaştık. gitti.

ama hala seviyordum onu. bir kere elini tuttuğum adam. 12 yıl sonra söylüyorum yine. hala bir tarafım kayıp. o aksak ayağınla gitti benden.
Kime güvensem hayatımı sikiyor. Ondan önceki her şeyi yıkıyor. Kendini putlaştırmak için elinden geleni yapıyor. Ben dur ! Diyene kadar. Bu sefer hayatıma gireni önce ben sikeceğim. Onun gelmişine geçmişine söveceğim. Bencil olacağım. Uslu çocuk olduk. Bir de böyle deneyelim bakalım.