bugün

ülkeme dönüşümü yedi düvele duyurasım var. 40 gün 40 gece kutlama yapmak istiyorum. şu birkaç saat geçer ancak burda manasız yaşamlarını manasızca ziyan eden tipler bana kazasız belasız dönmem için dua etse ne iyi olurdu.
seviyorum dediğim erkeği sanırım sevmiyorum. hatta şöyle bir geriye baktım da ben kimseyi sevmemişim. güven duymuşum, o kadar. benim sevgi anlayışım buymuş sanırım...
dostluk.. bir anlamda,kafaların uyuşabilmesidir. kayıtsız şartsız güvendir. daha geniş anlamıyla,bir yolda olmaktır,aynı gemide olmaktır. gözü karartmaktır,öyle ki aşk gibi,o denli asil bir duygu olmalıdır.. saçınız dostunuzun derdiyle ak olabilmeli,onun için yapabileceklerinize limit koymamalısınız. büyük fedakarlıklar büyük süreçler gerektirir,dolayısıyla iki üç günlük insanlara dost denilmemeli. yıllanmışlar hakkında da kesinlikle ince elenip sık dokunmalı. çünkü bir yerde kafaların uyuşması,beklentilerin de uyuşması anlamına geliyor.

hayatımı sevdiğim insanlara adıyorum desem ve bunu övünmek için söylemiyorum,hatta bundan zarar görüyorum desem muhtemelen gizli kibir yapıyor denerek eller eksi butonuna gidecek. ama.. hayat inanın biraz da umursamaz olmayı başarmış,bununla beraber dost kalmayı da başarmış insanlara güzel. ve bilmiyorum bu yazısız kurallar neden böyle gelişiyor,fakat kimse olması gereken üzerinde kafa yormuyor. olan üzerinden hareket ediyor. olması gerekene yönelik düşünceler hep bencil. bir grubun daha sağlam bağlarla bağlı olmasına yönelik bir fikir üretip ona göre bir karakter ortaya koyma isteği yok kimsede. bu şartlar altında kim iğreti duruyor ? ben duruyorum. kim yalnızlaşmış görünüyor ? ben görünüyorum.

arkadaşlar,şu düsturu hayatınıza lütfen kazıyın. şayet dostum dediğiniz bir adama,dostum dediğiniz ikinci bir adam tarafından ağır bir yanlış yapılıyorsa,o ikinci adamı o dakikada siktir edin. olmaz değil mi ? çünkü siz yaşamadınız. çünkü gözünüzle görmüş değilsiniz. çünkü haklıyı haksızı tespit etmek çok zor. aslında kimin haklı kimin haksız olduğu,kimin ne denli ağır bir yanlış yaptığı belliyken de aynısınız. aman tadımız kaçmasın lafının altında bütün karaktersizliğini dolduruyorsunuz.

toplumdaki ahlak anlayışının gavatlığa evrilmesinde de bu kafa yapısı etkili işte. bir kişi yapıyor,ses yok. o kişi aslında yaptığının yanlış olduğuna dair şüphelerle yapıyor bunu. fakat bakıyor ki kimseden ses yok,o yanlışına öyle güzel bir kılıf atıyor ki.. diğer insanlar da bunun yanlış bir şey olmadığını düşünmeye başlıyor,bu ilk hayvan da o ahlak dışı hareketini artık karakterinin bir unsuru haline getiriyor. işte bütün problem burada. nasıl bir dostluk ve toplum anlayışıdır ki 3 kuruşun hesabını yaptığı,250 gram am için sırtından hançerlediği adama diyebiliyor ki 'sen yalnızlaşıyorsun.' toplum buna bu lafı söyletebiliyor çünkü.

nasıl mı ? şu hareketleri yaptığı açık olan ve ilgili çevrece de kabul edilen bir adama,aman aramız bozulmasın diye bir allahın kulu tepki göstermiyor. bir tanesi. işte siz,bu hareketlere maruz kalan adamı sessizliğinizle yıkıyorsunuz. akıl tutulmaları böyle baş gösteriyor. düşen birini kolunuzun altına alıp taşımanız gerekir. yıllar yılı dostum diye yanımda beslediğim adamların bu hareketleri yapması bir yana,diğer dostlarımın da bunu normalleştirmesi,görmezden gelmesi ve hiçbir şey olmamış gibi,sırf sadece olayın içinde yoklar diye hayatlarına devam etmeleri,konuya dair sadece sikik teselli cümleleri kurmaları daha fazla yıkıyor insanı.

bir tane insan yoktu içlerinde. o koca gruptan 1 tane delikanlı çıkmadı. şapkamı önüme aldım,dedim ben salakmışım meğer. her kavgada haksız olduğu alenen belli olan adamın ağzına sıçmamla,özür diletene kadar barışmamamla ben salakmışım. meğer kullanılmışım. her meselesi olan,önce bi bana uğrardı ki karşı tarafa laf söyletebileyim diye. tuzlukla atlardım her seferinde. belki biraz romantik gelecek ama,bir insanın kendi marifetiyle bir insanın hayatına zarar vermesi beni inanılmaz derecede üzüyor ve sinirlendiriyor. engel olmaya çalışıyorum,bu yolda kendimi çok yıpratıyorum. o üzgün duran insana bir omuz olmak,yüzünü güldürmek istiyorum.

ama bunun karşılığını görememek beni öyle bir yıprattı ki,her unuttum dediğim anda bu acı gerçek yüzüme vuruyor. bir kişi,benim doğrularımı savunmadı. bir kişi benden yana tavır almadı. bir kişi.. halbuki hepsi,benim haklı olduğuma,benim hiç yoktan meselelerle küçük düşürüldüğüme inanırken..

bu kadar korkak olacak ne vardı beyler bayanlar ? bu kadar umarsız olacak ne vardı ?

benim derdim en büyük demiyorum,ama allah 30 insanı 1 senede gömüp de normalleşecek kafayı taşımayı size nasip eder umarım.
personelim bitkin biliyorum, lakin onlardan daha çok yorgunum, şöyle bir aforizmal deyiş varya ;

"en iyi oyunculuğu, oscar gecesinde oscar alamayan adayların yüzlerinde görebilirsiniz."

teşvik/ödül almadığı halde, yorgun/bitkin olmayan, rolmodel

idareciyi oynuyorum.

tatil için son 1 gün.
başka bir sözlüğe ilgi duyuyorum.
çok gerginim. önüme gelene kafa göz dalasım var.
40 derece sıcakta it gibi titriyorum, burnum akıyo, boğazım davul gibi oldu, yapmam gereken bir sürü iş var ama nefes alamıyorum, ilaç içmem gerekiyor ama orucum bozamıyorum, yatıp dinlenmem lazım ama işi bırakamıyorum. Allahım bu hastalıkta nereden çıktı? daha mezarlıkları gezeceğiz yarın. bu halimle ben nasıl giderim. sen bana güç kuvvet ver.
içim bomboş. Bu boşluğu o kadar özlemişim ki bir süre sonra bu yalnızlığın ızdırap verecek olması umrumda bile değil.
gelecekteki nasibim sana söylüyorum, tarım bölümünede yerleştik. çok mu meraklıyım sanki tekrardan fizik kimya ingilizce öğrenmeye, ama yarın öbürgün yoklukla imtihan olmayasın, başkasından aşağı kalmayasın istiyorum. ben senin için böyle özverili adımlar atarken acaba sen benim için nelerden feragat edeceksin merak ediyorum.
küçükken de mübarekmiş bu kız maşallah, şimdiki haliyle kıyaslıyomda evrim geçirmiş resmen.*
Sözlük sıkıldım lan onu özlemekten sıkıldım , onun fotoğraflarına bakıp gözlerimin dolmasından sıkıldım , eşşeklik yaptım bıraktım yarı yolda 2 aydır cezasını çekiyorum. Hani derler ya bazen ölmek bile bir umuttur diye iste aklıma o gelince aynen öyle.
eski işimde aldığımın üç katı maaş alıyorum ve cillop gibi eve taşındım ama amk işinde mutsuzum. sikeyim böyle aşkın ızdırabını.
aşığım sözlük. içim acıyor.
Gizli gay'im.
Not : Aktif pasif özel mesajdayim.
bu aralar çoğu soruya içimden cevap olarak anan diye cevap veriyorum. ben böyle değildim lan ne oluyor bana. misal var solda güzel kahvaltıda ne olmalı diye direk anan yazasım var.
O kadar uzun zaman oldu ki ağlamayalı, ya acaba bi sorun mu var demeye başladım.

Yani insan bu kadar serin olamaz, olmamalı. en son kendim için ne zaman ağladığımı bile hatırlamıyorum. Aylar önce -belki de yıl olmuştur- annem üzüldü diye bi' ağlamıştım o kadar.

Yakında kıyameti koparıcam ama, hissediyorum.
Hesabımın kapatılması için modlardan rica ettim sagolsunlar son onaydan sonra kapatıcaklar.
Son zamanlarda yaşadığım şanssızlıklardan dolayı "nereye gülümsüyoruz?" Modundayım.
zamanında "amaaan tek dersten ne olacak seneye alırım" kafasıyla büte girmediğim için über pişmanım. kafama sıçayım.
mesaj atsam döner dönmesine de yine olumsuz halini yansıtmasından çekiniyorum. inşallah o olur ne diyim.
Her anlamda temizlik vakti!
Cok kızla çıktım fakat hiç birine aşık olmadım. Evleneceğim kişiye aşık olmak istiyorum.
Terkedilmişti ruhum bir kenar mahallenin yalnız sokaklarında, terkedilmiş bir ruhun hicranı ile kaldı bir mahalle kenarında. Ürkerim eserken dolaşmaktan boş sokaklarda. Sarhoş kelimeler ayık düşüncelerle rüzgarın sığmadığı bir sokakta. Gözlerini kısmış ışıklar, ben önümü göremeyeyim diye… Sadece bir parıltı var ilerde. Yaklaştıkça kaçıyor, kaçtıkça ışıldıyor. Sahipli bir definenin kana çağırması gibi gözümde büyüyor, özümde yanıyor. Ateş sineği ölüme çağırıyor. Silkinerek bir aralık arıyorum bu ölüm tavafına. Bastığım yerleri görmeye çalışıyorum. Sokağın başında lodos sonunda poyraz. Uzaklardan gelen sert rüzgarlar sardı dört bir yanımı, buraların uzak kalmasını istediğim bir anda. Sanki bir parçamı başka bir uzağa götürmek istercesine.
Git artık kelebek etkisi. Hangi uzağın kanadından dolduysan bu sokağa. Kandırma beni ışığınla. Aldanırsa yüreğim ölüm var ucunda. Ben ölürsem bu toprakta, çalma beni yaban yalnızlıklarına...
universitenin son senesinde mühendislik tasarimi diye bir ders almistim. hocayi ikna edip ic tesisat projesi cizecegimi soyledim. sonra bir onceki yil aydinlatma ve ic tesisat dersinde çizdiğim projeyi yeni cizdim diye verdim. 3. sınıf yaz stajinin da son gunleri yaz okulu final haftasina denk geliyordu. normalde yasak olmasina ragmen o hafta staj yapmistim. yaaa işte size itiraf gibi itiraf.
yaklaşık 20 gün sonra 30 yaşına giriyorum sözlük. ve şunu söyleyebilirim ki bu yaş için hayal ettiğim hiçbir şeye sahip olamadım henüz. diyecek bir şey yok sağlık olsun. (bkz: olsun varsın biz yine de memnunuz) *