bugün

aslında mutluyum aklıma gelsen de bikaç günde bir.
Asosyal biri olarak havuza gittim.
eğlenecek çok şey var ama eğlenecek insan yok be sözlük. forever alone amk.
şurda durduğum kabahat. allahım sen görüyorsun, biliyorsun.
bilse de gölge kaybolacağını, hala güneşine kavuşma peşinde.
Hiç yapacağımı aklıma getirmediğim bir şey yaptım, spor salonunda beğendiğim çocuğu çıkışta caminin orada bekledim ve arkasından takip ettim. Aynı filmlerdeki gibiydi sessiz, heyecanlıydı birden arkasını döndü ve saklandığım yere doğru yürümeye başladı ben kesin beni gördü şimdi napacam diyerek yere kapaklandım ve geçmesini bekledim 1 metre arayla yanımdan geçti dönüp baksaydı apaçık oradaydım. Tekrar takibe başladım bi baktım benzin adlı kafeye girdi şaka gibi bütün emeklerim boşa gitmişti .Evini öğrenemediğim gibi beni görüp görmediğinden de emin olamadım. Neden mi bütün çabam bir gün sporu bırakırsa ki yaz geldi bıraktı evini biliyim (sanki gidip nöbet tutacam kapıda) gidip bir merhaba deseydim cool gözükmekten biraz kendimi sıyıra-bilseydim bunların hiç birine gerek olmayacaktı. Şimdi tweet hesabını öğrendim ordan takip ediyorum. Ama hala bir merabam yok çok mu acınacak durumdayım sözlük.
son zamanlarda tek keyfimi yerine getiren şey styx'in summer in the city coverı. nasıl yapmışlarsa orjinali hiç bir etki yaratmazken coveri beni benden alıyor.
bu yazar kardeşiniz öyle bir aşık olduku her şeyini bırakabilir onun için.
Yakışıklı da olsan, duygusal bir erkekte olsan, bu devrin kızlarının beklentisi (maaş, gelir vs) oldu mu, sen acı çekiyormuşsun. Bana mutluluk haram diyordum haklıymışım.
her insanın hayalperest düşünceleri realist yaklaşımlara dayandırdığına tüm çıplaklığıyla inanırım ama kendi düşüncelerimin doğruluğuna inanmak bana güç geliyor.
gerçekten seven, sadık olan, sevgili sözü dinleyen kızlar neden hep odun tabir edilen, ilgi göstermeyen, işine gelince sevgilisi olduğunu hatırlayan kütüklerle birlikte olur bir türlü anlamıyorum sözlük.
bu cumartesi gününü sadece kendime ayırdım. bu hafta içi sabah iş akşam konserler, mezuniyet balosu, mezuniyet töreni bilmem ne derken bi de bu sabah ehliyet sınavı vardı bünye tamam dur artık dedi ve ben de gün içersinde uyudum da uyudum. oh be.
aslında dudaklarım her zaman böyle mükemmel değildi. ben çeşitli yağlarla böyle mükemmelleştirdim.
fatsa'da yaşamaktan şikayet eden birisi ile tanıştım ve kadını öldürmek isteği var içimde.
daha 1 ay önce tanıştığım ve bir türlü ısınamadığım ama beni erkek arkadaşı gibi gören kıza; bizim aramızda bir ilişki olamaz, kusura bakma... demek için kpss sınavına girmesini bekliyorum. sınavdan önce morali bozulmasın istedim ama durum budur genç bayan. bir de telefonla arayıp durman da çok yoruyo beni, sınavdan çık hepsini konuşicizzz.

üzücü edit... ben sınavı bugün sanıyordum, meğer 7 temmuzda imiş, bir hafta daha beklesem mi bilemedim şimdi.
cok pisman oldugumu, seni cok sacma sebeplerden uzdugumu ve seni deliler gibi ozledigimi ama bunca seyin ardindan sana '' geri don '' dersem hakli olarak kufur edecegini de cok iyi biliyorum. Ama insallah sozlugu okuyosundur cunku yakin zamanda yeniden denemek icin gelecegim kapina. Yepyeni bi ben yepyeni bi ask...
Birini yada bişeyleri beklemekten nefret ediyorum.
çok eksi almışım neden? diye sormak istiyorum ama kimseyle irtibat kurmuyorum.

işte böyle.
o zaman itiraf etmedim ama şimdi ediyorum. yedi yaşımdayken altıma yaptım been..
yoruldum artık sözlük. yaz tatilinde çalışıyorum ve bazen dayanılmaz oluyor, ne işim var burada diyorum. şimdi evimde oturmuş kitap okuyor olabilirdim.. sonra iş birazcık hafifleyince eve gitsem de boş boş oturacaktım, kimseye faydam olmayacaktı diye düşünüyorum. ikilemde kalmış durumdayım.
ve bir itiraf daha bu aralar bi şeyler anlatabildiğim bi sen varsın sözlük.
- metrobüste ayakta yolculuk yapmaya mahkum biri olarak, insanların her durakta ''salınımlı yosun hareketi'' yaptıklarını düşünüyorum. yoksa o her durakta bir ileri, bir geri yapılan hareketlerin başka bir açıklaması olamaz.

- hz. musa'nın kızıl denizi ikiye yardırıverdiği efsane düzenli aralıklarla aklıma gelen ender şeylerden biri. olayın mucizevi ve dini yanı bir yana, ben orada firavun'a takmış durumdayım. adamın gözleri önünde koca deniz ikiye yarılıyor ama bu hala spartacus olma derdinde... sen ne cevval, ne korkusuz bir firavunmuşsun be.

- hava sıcaklıklarının artmasıyla beyin nöronlarımın yavaş yavaş eridiğini hissediyorum. bu durum da bana fazlasıyla saçmalamak olarak geri dönüyor.

- hayatım boyunca japon bayrağı kadar manasız bir şey görmedim. eğer japon sevicileri tarafından harakiri yapmaya zorlanmayacaksam, japon bayrağının fazlasıyla baştan savma olduğunu düşünmeye devam edicem. o ne öyle? bembeyaz zemin ortasına kırmızı bir yuvarlak... nedir yani? sanki masa örtüsüne oje dökülmüş gibi.
sosyal anlamda değil ama özümde cidden "salt" yalnızım lan sözlük.
asla dedigim herseyi bir bir yaptığımı farkettim. hemen sonrasında yapamycagımı düşündügüm seylerle ilgili kesin konusarak, bekleyip kendimi deniyorum. Eglenceli oluyor, sonrasında pis pis gülüyorum içimden, sanırım hastayım.
az önce hadisenin bir konserde şebnem ferahın şarkısı olan sil baştanı seslendirdiği videoya denk geldim. onun adına ben utandım. bir de sesi yetmediği yerde seyirciye mikrofon uzatmaz mı teallam ya akşam akşam sinirlerim bozuldu.
unutmak kolay aslında. hatta istesem biraz b vitamini eksikliği bile yaşatabilirim kendime; ama hiç gerek yok. *

edit: neden eksileniyorum sevgılım?