bugün

zaman durdu sanki geçmek bilmiyor,
en amansız fırtınalar kalbimde esiyor,
biçare yürek, kimse anlamıyor,
ne olur dön geri, kalbim sensizliğinde atmıyor...

geçmesin sensiz geçecekse ömrüm,
sen yarınım, bugünümsün, hem dünüm,
sen yoksun ya hep acı, bitmek bilmiyor zülum,
inan, inan ki başkasını istemiyor gönlüm...

viran olmuş yürek haykırıp dururken,
değil seni görmek, düşünmek bile yeterken,
nasıl böyle oldu herşey o kadar güzelken,
beklerim hep seni,
gelirsin diye belki geç, belki erken!

ben hakeder miyim bunu bilmem,
kimse sevmeyecektir seni, benim gibi inan,
benim, her an gözyaşlarını içine akıtan,
cihan görmemiştir senin gibisini,
ne güzel yaratmış yaradan...

-by mech eng-
-07.07.'09-
su's.

değiştiremeyeceklerinden emin olduğunda pus demişti,
herkes konuşurken söyleyecek sözün yoksa yap sadece,
ya da çoksa, ağzın doluyken çıkmıyorsa sözcükler,
adını söylediğin şeylerin anlamı kalmadığında dene,
"anlamsız" dememek için pus demişti,
bir sabah uyandığında dünyanın yine aynı yöne döndüğünü gördüğünde getir aklına,
gün dönmüş, güneş batmışken pus bir kenara,
yıldızlar kayarken gecenden,
(uzatıp elini yakalamayı) umut etmekten vazgeçtiğinde pus kenara geceden,
uçurtmanı kaçırıp gökyüzüne,
yaşlı gözlerle ardından seni terk edişini izlerken,
herkes büyümeni istiyorken,
sen hala küçüksen,
sus dedi bana,
ve pus bir kenara.
devletin kapısı
bir aşağı bir yukarı
zülm ve çiledir aşırı
diker ocağına koca çınarı

bu şiiri ilkokul dördüncü sınıfta yazmışım. lan insan çiçek yazar, bahar yazar, böcük yazar, benim yazdıklarıma bak.*
"toprak olmadan"

unutulmaya yüz tutmuş
gözbebeklerimden çekilmiş fotoğraflar
az biraz önce kaybettiğim
bir daha sahip olamayacağım cümleleri
ağzımdan düşüren
düne inat yarına sarılan
mutluluğa tutunmaya çalışan
yorgun bedenimden eksilen şey
yarına inat bugünden vazgeçtiklerim
bugüne kızıp dünde bıraktıklarım
özlediklerim, beklediklerim ve
hayal ettiklerimde
ölmek arzusundaki bedenimle
sonsuz olmaya çalışan ruhum
savaşırken göğsümün meydanında
af dilemek için allah'ın
huzuruna çıkmışım ellerimle
senin yanında, senden uzak
bir yol hikayesi
ayrılık değil, hasret hiç değil
aşk denemez
aşık olunamaz
gözlerimden akan
yanağımdan süzülen damlalarla
akıyorken hayata
dudaklarımda buluşalım
ben toprak olmadan....
"bu senin yazın"

Avuçlarımdan kaçarken hayatım
Sana tutunmaya çalışyordum
Ölmeye hazırım çek şu pimi
Aşk zırhından kurtuldum
Göstermelik yanlışlar yaptım
Yanlış anlaşılmak, yanlış tanınmak için
Birilerine boyun eğdim, sorgusuzca
Peki bu yalnızlık niçin?
Haketmediklerimi kazandım hep
Hakettiklerimden feragat ederek
Zorluklar yıldırmadı, aksine
Hep daha fazla zorluk istedim
Acı çekmek öğrenmektir diyerek
Uzakta bir yerdeki
Biçimsiz bir kalbin
Biçimsiz duygularından emin
Karmaşık duygular biriktirdim
Ne olduğumu bilmeden
Yapılması gerekenlerden kaçarak
Sorgu sual edilmeden
Cevap aramadan, sadece sorarak
Unutma;
Kendini tanıdığın gün
Herşeyi bulduğun günüdür.
yoksan , varolamam!

Yoksan, Varolamam!
bir gün iki duvar arasında
bir yerde sıkışma çabasıyla
savurduğum naraların
yankı yapıp kulaklarımı sağır edeceğini
yalnız seni görmediğimde,
senin şekline bürünmüş bir ordu içinde
seni göremeyecek kadar kör olabileceğimi
ve gel dediğinde
ayaklarımdan bağımsız örgür adımlarımın
yönünü bulamama ihtimalini düşünmemiştim
duymadan attığım adımların sonunda
senin silüetin yokken
adımlarım anlamını kaybediyor...

yoksan, varolamam!
kimsin diye sorsam!

Şarkı dinliyorum
Aklımda bi kaç soru var
Cevaplamaya korktuğum
Sonrasında olacaklardan daha ziyade
Ruhumu geçtim kaldıramaz beden bile
Öncelere dair hesaplardan
Sonralara dair planlardan
insanlardan bir bıkkınlık
Bir yılmışlık var içimde
Ve durmadan çalışan
Binlerce düşünce ve duygu üreten beynim
Rüzgar gülleri kurdum kalbime..
Rüzgar esmeden dönemem etrafında
Çocukluk günlerime özlemler yığdım
Sokaklarda koşacağım çığlıklar atarak
VAkitsiz bir rüzgara kapıldım
Annemle anlaştık beni tekrar doğuracak
Gazetelere ilan verdim..
Aramaya koyuldum seni
Bugüne kadar hep bir yerlerde sakladığım
Ve aramaktan korktuğum seni
Belki senin sen olmandan korktuğumdan
Belki beni mutlu etmenden korktuğum
Hayatımda devrim yapmandan
Acılarımdan kurtarmadan korktuğum
Beni mutlu etmenden korktuğum seni
Şimdilerde aranıyorum seni
Korkularımdan sıyrılmış, mutluluğa aç
Gereğinden fazla sana muhtaç
Kapımı çaldığında
Kimsin diye sorsam
Cevap verir misin?
zor olur diye gözlerine bakarak gitmek
gözlerimi kapatıp yürüyorum

seni özlemeden uzaklaşmalıyım hemen
gözümü kapatsam da seni görüyorum

cebimde iki parça kalp, bikaç damla gözyaşı
cehalete bak, hala sevdiğimi sanıyorum

boş yolların boş adamıyım
boşlukta yürüyüp hala sevdiğini umuyorum.
hüzünlü bir yüzü ve dolgun göğüsleri vardı, natalie'nin
anlamlı bakışları ve iri dudakları vardı, natelie'nin
ben ise henüz 17 yaşındaydım,
natelie ise bir fahişe.
seviyorum seni kara kaşlı yiğidim
suyum, aşım, ekmeğim
Oh canım, bir tanecik bebeğim
bu gece gelemem işteyim
ama seni hep seveceğim
kaytan bıyıklı pezevengim

Elif Şafak
ismin halllerinden -den halindesin
bilmem farkında mısın
benden herhangi bir yermişim gibi
acemice ayrılıyorsun
beni -di li geçmiş zamanlarda
cümlelere boğuyorsun..
başlığı açmış yazarlar,
heleloooy loy...
tanım yapmaz yazarlar,
heleloooy loy...
tanımın aq ankete bir şey olmasın,
heleloooy loy
zall göbeğin çatlasın
heleloooy loy.

(bkz: ozan penguen)
her ne kadar imkansız olsa da
yaptığım şey bana göre yanlış olsa da
ne yapabilirim ki, görünce seviniyorum seni
rengini tanımlayamadığım saçını
garip bir renkte olan göz rengini
bembeyaz ten rengini
adını duyduğumda karnımı ağrıtan ismini
inşallah çıkacaksın aklımdan
kendimi suçlu hissetmeyeceğim arkadaşıma karşı
eğer olur da yapamazsam ki yapamayacağım sanırım
içimde bir ukte kalacaksın
belki sana söylemediğim için seni sevdiğimi
belki bazı şeyleri yapmadığım için
arada kalmak korkutuyor beni
sırf bu yüzden arkadaşımı kaybetmek
aklım kalbimden güçlü, sanıyorum öyle
sanmaktan ziyade umuyorum
umarım öyledir
bir daha suçlu hissetmem kendimi arkadaşıma karşı
. . .

böyle başlamıştık bir hikayeye ,
. .

yine aynı kaldı, tenimde bıraktığın hediye .

yüzüm(n)deki ben, ile,
şimdi
geç kaldığımız her anı süsle,

bilirim ben ve bilirler onlar .
susadılar -
melekler ve şeytanlar ..
gökten düşen elmalar,
ve
kovulur olmak cenneten ,
hep aynı sebepten.
pasifik rüzgarları
ne zaman eserse
o zaman hatırlarım
şeriat'ın kuralları
tayyip uçurtmaları
öper beni papa
yanaklarımdan
güzel bir duada
sanki tüm kardinaller yanımdaymış hala.
cumaya doğru azalırsa cemaat
sultan ahmet ve ayasofyaaa
ah burda olsa çok güzel hala
utah'da sonbahar..

beitar jerusalem & dobrowski ortak yapımı...
ıslak ayak izleri altında olmalıydı;
nerde gölgeler?

onlarda baygın yosunlarla birlikte,
maviye kanıp gittiler.

ve ölü ellerde - kıyıya vuran balıklar,
yeşil yeşil ağlamaktalar balıklar ve yosunlar...
Ben bir fahişe tanıyorum
Herkesin tanıdığı gibi
Acı olan da bu
Neden sadece benim değil
Bir fahişe; hayat...

Ben bir fahişeyle uyuyorum her gece
Her gün milyonlarcasının koynuna giren
Milyonlarcasından aldığı kokuyu
bir diğerine konduran
bir fahişe ; rüzgar...
Bir yastık, bir yorgan, gerisi sevdan
insan başka ne ister allahından...
yazmak,
aylar sonra eline kalemi alıp yazmak,
bir sarhosluk arifesinde belkide,
ama yazmak....

haykırcasına....

aramıza giricek hiç birsey yokken yine yazmak girdi aramıza
birde sen,
belkide ben,
yok yok hepimiz
ama bence sen.

ve sen saçlarını o baharda hoyratça savurduğum
kışım,yalnızlığım,tükenmişleklerim
sen aramıza giren bir tek sen...
herşey çok farklıydı,
biz çok farklıydık,
ben ve sen diye bir fark yarattık,
farklılık merkezimizi kurduk
benden ve senden, farklı bir biz gibi...

herşey çok uzaktı,
biz çok uzaktık,
ben ve sen diye bir hayal yarattık,
kendi hayalimizi kurduk
benden ve senden, hayali bir biz gibi. ***
şey

sen o eski şehirde
her şeyiyle... her yaşanmışlığımızla
eskimiş şehirde
bense soluyorum yine seni bu sabah
sabahın ve güneşin en temiz haliyle
içimde ne gam ne keder
ne afrikada ölen çocuklar
ne karakoldan atılan
ya da yakılan canlar
yalnızca sana dokunamamanın burukluğu
yalnızca yaşama güzelliğim var bu saatte
aklımda yüzün...
senin için düşünüyorum artık biraz daha
biraz daha yaşıyorum hayatın anlamını
şu kelebek ömrü değerimizde
biliyorum anlamak güzel şey
ve seviyorum hala seni...

13 temmuz 2009 pazartesi
bazen duygu patlaması yaşayan kişilerin, karaladığı cümlelerdir.

kırık çocuk

bir kalb, kırık.
sahibi bir erkek, bir çocuk.
amansız sevdayla bataklığa saplanmış,
bir bataklık ki çırpınmak faydasız.
sonu, yaşarken ölmek.
buna bir sebep bir kız,
bir sevda, bir aşk...
en fazla tanımlanmış bir duygu, bir serap.
hülya gibi, kısa ama tatlı...

buny
herkesin yeteneklerini göstermek için can attığını bir kez daha ortaya koyan başlık.
gözyaşların seni çaresizliğinden kurtarmayacak güzel kadın,
dertlerini hafifletmeyecek,
kendine başka bir yol bul affedilmek için.
ıslak gözlerin ve ruhun
artık beni acıtmayacak.
iskambil fallarında
valeler
ellerinde bir şarapla
ölüm sunuyorlar gözümün önüne
ah dionysos
sen azrail misin ?

-di'li yaşanmışlıklardan;
koyu renkli dokunuşlara şahit olan
her noktayı yakmak istiyorum
ama kül olmak istemiyorum

kül;
yandıkça çoğalmanın
ispatı.

evlatlık olduğunu
seneler sonra öğrenen bir çocuk gibi şimdi
sana hissettiğim her şey.
Aklım, önüne geçiyor duygularımın.

kadehlerle dans eden;
dudaklar tadıyorum
her şarap kekremsiliğinde
bir damla yaş düşürüyorum ardından
kıpkırmızı bir dudağa.

her yer kül!