bugün

kendisine allah'tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyorum. hiçbir apple ürünü satın almadığım ve servetine katkıda bulunmadığım için ayrıca çok mutlu hissediyorum kendimi. asıl casio'nun sahibi öldüğü zaman haber verin. onun için çok büyük methiyeler hazırladım, düzeceğim. steve beni o kadar da ilgilendirmiyor. casio saatim 20 yıldır kolumda... hiç çıkarmadım. kayışının altını koklamak, ölü bir kangurunun götünü koklamakla eşdeğer. duşta, denizde, kerhanede her yerde kolumdaydı bu saat ve hala bozulmadı.
adam iphone 'u hayatı kolaylaştırmak için yaptı,
biz ise insanlarla aramızda statü farkı olsun diye kullandık,
bence kanserden değil, kahrından öldü. * *
stanford üniversitesinde yaptığı 3 bölümlük konuşmayla 15 dakikada ruhani bir rol modeline dönüşmüş insan. bu üç bölümlük konuşmanın son bölümü olan ölümle ilgili kısmı paylaşmak istedim siz ordaki güzel insanlarla gecenin bu vakti dünyanın herhangi bir yerinden. okuyun hatta okutturunda. çeviri oldukça iyi. bu konuda içiniz ferah olabilir.

Üçüncü hikayem ölüm hakkında.

On yedi yaşındayken, şöyle bir şey okumuştum:

Her gününü, hayatının son günüymüş gibi yaşarsan, günün birinde haklı çıkarsın.

Bu cümle beni çok etkilemişti ve o günden bu yana, yani 33 yıldır, her sabah aynaya bakıp, kendi kendime hep şunu sordum:Eğer bugün hayatının son günü olsaydı, bugün (normalde) yapacağın şeyleri yapmak ister miydim? Uzun süre art arda Hayır, yanıtını verdiğimde, bir şeyleri değiştirmem gerektiğini anladım.

insanın kısa süre içinde öleceğini bilmesi, yaşantısına damga vuracak kararlar vermesi açısından büyük önem taşır. Çünkü her şey, tüm dış beklentiler, gururlar, küçük düşme ya da başarısızlık korkuları - tüm bunlar ölüm karşısında değerlerini yitirir, yalnızca ölümdür önemli olan.

Kaybedecek bir şeyler olduğu (tuzak) düşünceyi yok etmenin en iyi yolu insanın öleceğini hatırlamasıdır. Zaten çıplak ve savunmasızsın. Yüreğinin sesini dinlememen için hiçbir neden yok.

Bir yıl kadan önce bana kanser teşhisi kondu. Sabah 7:30da girdiğim ultrasonda pankreastaki tümör bariz bir şekilde görünüyordu. Bense pankreasın ne olduğunu bile bilmiyordum. Doktorlar bu tip bir kanserin tedavisinin neredeyse imkansız olduğunu ve üç ila altı aydan fazla yaşamayı beklemememi söylediler. Bu, çocuklarınıza ilerideki 10 yıl içinde söyleyeceklerinizi birkaç ay içinde söylemeye çalışmak demekti. Bu, aileniz rahatı için gerekli herşeyin kısa zamanda yapılması demekti. Bu veda etmek demekti.

Bütün gün o teşhisle yaşadım. Akşama doğru biyopsi yapıldı, boğazımdan bir endoskop soktular, mide ve bağırsaklarımdan geçerek bir iğneyle pankreasımdaki tümörden birkaç hücre aldılar. Ben narkozla uyutulmuştum, fakat eşimin söylediğine göre doktorlar alınan hücreleri mikroskobun altına koyduklarında sevinç çığlıkları attığını söyledi. Benim kanserim ameliyatla tedavi edilebilecek bir türdenmiş. Ameliyat oldum ve şimdi iyileştim.

Beni ölüme en çok yaklaştıran olay budur ve umarım uzun yıllar boyunca bir daha bu denli yaklaşmam. Bu deneyimi yaşamış biri olarak diyebilirim ki ölüm faydalı fakat sadece entelektüel bir kavramdır.

Hiç kimse ölmek istemez. Cennete gitmek isteyenler bile, oraya gitmek uğruna ölümü göze almak istemezler. Oysa ölüm hepimizin ortak sonu. Şimdiye dek hiç kimse ölümden kaçamamıştır. Bunun böyle de olması gerekir, çünkü ölüm hayatın en güzel icatlarından birisi. Hayatın değişim ajanı. Yenilere yer açmak için, eskilerden kurtulmanın tek çaresi. Şu an için yeni sizsiniz, ama günün birinde, üstelik pek yakında siz de eskiyecek ve aradan çıkarılacaksınız. Bu kadar acımasız olduğum için üzgünüm, ama gerçek bu.

Zamanınız kısıtlı, bu yüzden başkalarının hayatını yaşayarak onu harcamayın. Başkalarının düşüncelerinin sonuçlarıyla yaşama dogmasına takılıp kalmayın. Başka insanların fikirlerinin gürültüsünün kendi kalbinizin sesini duymanızı engellemesine izin vermeyin. Ve en önemlisi kalbinizin ve sezgilerinizin yolundan gidecek cesarete sahip olun.Kalbiniz ve sezgileriniz ne yapmak istediğinizi bilirler. Bunun dışındaki herşey ikinci planda.

konuşmanın tamamı ve orjinali için;

http://www.youtube.com/watch?v=60cDHb-tvMA

hikayelerin bölüm bölüm ayrılmış türkçeleri için;

http://www.alternatifgeli...og/ac-kalin-budala-kalin/
Söyleyin bakalım, "nikahsız bir birliktelikten" doğmuş olmak hoşunuza gider miydi? Türkçe'ye tercüme edelim: Piç olmak ister miydiniz?

Ve de doğar doğmaz yabancı bir aileye evlatlık verilmek, yani bırakılmak, terkedilmek, sokağa değilse bile...

Sizi evlat edinen ailenin Hagopyan soyadını taşıması ne kadar "kanınıza dokunurdu" acaba? Gerçek babanızın adı Abdülfettah.

Peki "üniversite birinci sınıftan terk" sıfatı sizde nasıl bir duygu yaratırdı acaba?

Mahallenizden gelecek baskıyı da ben size aktarayım;

"Önce diploma!..."

"Peki askerlik ne olacak?"

"Bari bir işe girsen de bize yük olmasan evladım..."

"Helal süt emmiş bir aile kızı bulsak da şu çocuğun başını bir an önce bağlasak..."

Hayatınızı bir süre boş Coca-Cola şişesi satarak kazanmaya çalışmak sizi yıpratır mıydı?

"Aç kalmaktan, budala kalmaktan" mutlu olur muydunuz?

Babanızın, içinde teknoloji harikaları yaratacağınız bir garajı var mıydı? Garajı bırakın, babanızın arabası var mıydı, kapının önüne çekseniz de olur?

Uyuşturucu kullansanız, ihtida edip Budist olsanız nasıl bir tepki görürdünüz ve bunu nasıl göğüslerdiniz?

Kendi kurduğunuz şirketten kovulmak yaşama sevincinizi söndürür müydü canlandırır mıydı?

Milyarlarca dolara sahip olarak 56 yaşınızda mı ölmek isterdiniz, üç-beş bin dolarla 86 yaşınızda mı?

Haaa, demek ki, bizden bir Steve Jobs çıkabilemez kardeşim.

Efsaneye göre, tanrılar Yunan cengaveri Ahilleus'a doğduğu zaman sormuşlar, "kısa ama parlak bir yaşam mı istersin, uzun ve huzurlu ama sıradan bir ömür mü?"

Ahilleus birincisini tercih etmiş.

Yirmi altı yaşında ölmüş, üç bin beş yüz yıldır bütün dünya onu tanıyor.

Biz ikincisini seçeriz.

Ve de kaybolur gideriz sıradanlığın rahat ve dipsiz denizlerinde...
görsel
Kendisi önce Programcılığı sonra parayi bulmuştur.
nejat işler ile akraba . soyadı benzerliği ya da sadece. bilemiyorum.
paraya sıkıştığında vikipedi üzerinden bize ricada bulunan ceo.
(bkz: geçen yine steve le oturuyoruz)

edit: hocam hasektör... jimmy wales'la steve jobs'ı karıştıran, 7 milyarın içindeki ender kişiliklerden biriyim. silmiyorum entryi ibret olsun.
üniversite mezunlarına verdiği konuşmada her bir cümlesi başlı başına tarihsel birer quote olabilecek appleman. üniversite mezunu bile olmadan bilgisayar yapılabileceğini, amatör ruhun profesyonelliği dövebileceğini göstermiştir.
Başarı denilince günümüz dünyasında akla ilk gelen kişilerden, Apple ve Pixsar'ın kurucusu.. Dünya zenginleri listesine girmiş bir adam.. Kanser teşhisi konulduktan sonra ki yaşama dair yazısı.

"iş dünyasında başarının zirvesine ulaştım. Başkalarının gözünde, benim hayatım başarının somut bir örneğidir. Ancak, işi bir tarafa bırakırsak, çok az keyif aldım. Sonunda, zenginlik alışık olduğum hayatın sadece bir unsuru.Şu anda, hasta yatağımda yatıyorken bütün hayatımı hatırlıyorum. Anlıyorum ki tüm gurur duyduğum tanınma ve zenginlik solgun ve yaklaşan ölümün yüzünde anlamsızlaşıyor. Karanlıklarda, yaşam ünitesinden gelen yeşil ışıklara bakıyor ve mekanik uğultularını duyuyorum. Ölümün yaklaşan çizgilerinde tanrının nefesini hissediyorum. Şimdi biliyorum, bir ömür boyu
biriktirdiğimiz zenginlik bitecek. Zenginlikle ilgisi olmayan şeylerin de peşinden gitmeliyiz. Bundan daha önemli şeyler olmalı. Belki ilişkiler, belki sanat, belki de gençlik günlerimizin hayalleri.
Hiç durmadan zenginliğin peşinden gitmek, kişiyi benim gibi şaşırmış birisine çevirir.
Tanrı bize, herkesin kalbindeki sevgiyi hissetmek için duygular vermiştir. Zenginlikle gelen yanılsamalar değil.
Hayatım boyunca kazandığım serveti birlikte götüremiyorum.
Ne götürebiliyorum, sadece aşkla çöktürülmüş anılar.Birisini arabanızı kullanmak için, para kazandırmak için işe alabilirsiniz, fakat hastalığınızı taşıyacak birisini bulamazsınız.
Kaybedilen şeylerin telafisi olabilir. Fakat kaybolduğu zaman bulunamayan bir tek şey var "hayat".
Şu anda hayatın hangi evresinde olursak olalım, zamanla, perde iniyorken onunla yüzleşeceğiz.
Ailenize, eşinize, arkadaşlarınıza değer verin.
Kendinize iyi bakın. Diğerlerine değer verin.
türkiye gibi bir ülkede normalde "olm telefona iki milyar verilir mi lan?" diyen tipleri bile baştan çıkarıp, telefon almak için sıra beklemeye ikna eden başarılı ceo.

elindeki ekmeğin hepsini bir kerede vermek yerine, azar azar dağıtarak sizi fanboy yapar da haberiniz olmaz. önce video çekemez telefonunuz, sonra flaşı olmaz. bir sonraki model lansmanında bir bakarsınız ki eksikler giderilmiş. neden bunu kullanayım ki der, diğerini alırsınız. alamasanız bile aklınız orada kalır hep.

ayrıca fakirleri de çok sever, kedi canını senin.
kendisi önce babayı bulmuş sonra parayı bulmuştur.
badem gözlüydü rahmetli. saçlarından bahsetmiyorum bile.

(bkz: hepimiz steveiz)
--spoiler--
1970'lı yıllarda UC Berkeley de öğrenci olan Steve jobs ve Steve Wozniak günümüz PClerin atası olan portatip bilgisayarı Steve Jobs'un evinin garajında yapmışlardır. Tabi o zamanlar bilgisayar sadece IBM ve onun üretiği mainframe denilen devasa bilgisayarlardan ibaretti. Söz verildiği gibi çalışan bu icad Hewlett-Packard firmasına götürülür ancak o zamanki yöneticiler tarafından "insanlar neden kişisel bilgisayarlara ihtiyaç duysun ki?" şeklindeki tavrına maruz kalır. Steve'ler 1976 yılında Apple Computer şirketini kurdular. ilk ürünleri ise kasası, klavyesi, monitörü, güç kaynağı dahi olmayan Apple I bilgisayarı oldu. Steve Jobs, daha çok şirketin vizyonunu belirleyen, bütün ticari görüşmeleri yapan, IBM ve onun temsil ettiği her türlü klişeden nefret eden bir kişi olarak öne plana çıktı. Kişisel bilgisayar sektörünün kurallarını yeniden yazan iMac ve bugün dünyanın en ünlü markalarından biri iPod. Devamında iTunes, iCon, "I" ile başlayan herşey!
--spoiler--
*Siyah cübbenin altında kot pantalon ve sandaletleriyle Stanford Universitesinden mezun olurken yaptığı konusmada gençlere "Aç kal budala kal" diyor.
(bkz: ac kal budala kal)

*Apple'ın başkanlık koltuğu için "Ömrünün sonuna kadar sadece şekerli su mu satmak istiyorsun yoksa dünyayı mı değiştirmek istiyorsun ?" diyerek Pepsi Cola'dan (CEO) ayarttığı John Scully ile daha sonradan anlaşamayan, herkesin önünde kavga edip ve kendi kurduğu şirketinden kovulan şahsına munasip bir kişilik.

*Silikon vadisinin en ikna edici ve kuralsız dehası.

*Guiness Dünya Rekorları listesinde "En Düşük Maaşlı CEO" unvanına sahip yüce insan. şu andaki maaşı 1$dır. Tabi ki Apple'dan belirli aralıklarla hediyeler de almaktadır. 90 milyon$ değerindeki bir jet ya da 30milyon$ değerindeki Apple hissesi bunlara örnek olabilir. =)

*Yazılım satmak için değil dünyayı değiştirmek icin çabalayan icon.

*Evlilik dışı olan kızının adını verdiği Apple Lisa'yı piyasaya süren bir baba.

*Akademi ödüllerinde en iyi animasyon ödüllerine sahip olan Pixar'ın kurucusu.

*"Farklı düşünme, yaratıcı düşünce, yaratıcı tasarım." felsefesi ile devrim yaratan bir lider.

*Yakalandığı pankreas kanserinden dolayı "Her gününü, hayatının son günüymüş gibi yaşarsan, günün birinde haklı çıkarsın" deyişini yaşamının parolası yapmış özgür bilişimci....

*Steve Jobs kimdir ? Daha fazla Steve Jobs icin Pirates of Silicon Valley (Silikon Vadisi Korsanları) filmi herşeyi özetler.
şansına yön vermiş isim.

Steve Jobs Türkiye'de Doğsaydı Ne Olurdu?
https://youtu.be/4jPr8gxQC44