bugün

uzun süre sonra dün tekrar izlediğim,yılmaz erdoğan ın zirve yaptığı demet akbağ ın her zaman ki gibi döktürdüğü güldüren ağlatan şaşırtan herşeyiyle olmuş dedirten eser. sosyal mesajların dibine vurulmuştur.hele bir babasının ölümünden sonra gülserenin konuşması vardır ki açaydım kollarımı moduna sokmuş salya sümük oldurmuştur herkesi.

-esas kardeş kardeşi öldürür insan tanımadığı hiç yüzünü görmediği birini nasıl öldürür?
-hani radio da sevdiğin bir müzik duyarsın da tam sesini açarken biter ya şarkı işte öyle birşeydi aşk.
-öyle kapı çalınır mı herkes duyar yakalarlar adamı.

ha birde müziği var tabi ki içine içine işler insanın.
velhasılkelam izlediğim en iyi oyundur film de olsa en iyisi olurdu herşeyin en iyisi olmaya layık ohoho işte.kelimeler tam anlatmak için yetmiyor efendim izleyiniz izlettiriniz. sevgilimle oturup ne izleyeyim diye kara kara düşünmeyiniz ben kefilim usta eğer kız ühü ühü nidalarıyla kollarınızda olmazsa bilmiyorum bişey.ha ergen gerisi zihniyetine sahipse kız ona yapacak bişey yok başkan.
harika bir yılmaz erdoğan oyunu. oyunda çok sevdiğim bir söz vardı:

bir sürgün memleketinin hapishanelerini bile özler.
mükemmel diyalogları içinde barındıran yılmaz erdoğan eseri.

--spoiler--
Sen yalnızlığı yakından gördün mü hiç? Ben gördüm. Bahsedildiği gibi değilmiş hiç. Ben daha iri yarı bir şey bekliyordum. Biliyordum, başından beri biliyordum. Nerden biliyordum bilmiyordum ama, biliyordum işte. Olsa olsa bir Çarşamba günü olurdu bu. Zaten hep daha bir yalnız uyanmışımdır Çarşamba günleri. Ne olacağı belli olmayan bir haftanın tam ortasında. Yapayalnız
--spoiler--
ankaraya geldiklerin hiç ateşböceği göremedik, zira biletler öğrenci 45 liraydı.
her defasında ağlatan bir yılmaz erdoğan şaheseri. *
birazcık ruhu olan insanın, izledikten sonra ağlayacağı tiyatro eseri.

http://www.onlinefilmci.c...cegi-Gordun-mu--izle.html
karışık dönemlere gönderme niteliğindeki sahne > kahrolsun . . . . . izm. yaz sen, o gelince doldurur.
yaklaşık iki saat hiç sıkmadan kimi zaman güldüren kimi zaman ağlatan bi yapım.
kendime benzettim yanışlarını...
yönsüz yolsuz kanat çırpışlarını,
eğilmeden güneşe özgür kalışlarını
bir mevsimlik hayat buluşlarını.
sanırım her izleyende kendine bir benzetiş var ..
benim için de gülseren yine yakınlaşıyoruz kendisiyle

gülseren in kız istem sahnesi kahkalarıma sebep olur ;
--spoiler--
bizim oğlanın aniden sevişme çağı geldi, aksi gibi evde de bir gram kız kalmamış!

--spoiler--

babasıyla diyaloğu samimiyeti en çok ta yalnızlıyla beni bilmem kaç yıl sonrasına atan oyundur. elimden mendil eksik olmadı her izleyişimde

son sahne;
--spoiler--
benim sevdiklerim hep erken ölür.
--spoiler--
hala aklıma geldiği zaman, kimselere çaktırmadan evde tek başıma bazı sahneleri açıp ağlayarak izlediğim mükemmel oyun.

''Hani radyoda çok sevdiğin bi şarkıya denk gelir sevinirsin de, tam sesini açtığında şarkı biter yaa..
Öyle bi şeydi işte..''
yıllardır ara ara tekrar izlediğim ve ne yalan söyleyeyim* bana bir şeyhler oluyor dan daha fazla sevdiğim yılmaz erdoğan oyunu.

fakat az önce fark ettiğim bir şey var. bunun bir gürdal tosunlu bir de altan erkeklili* versiyonumu var? ve ben her izlediğim de "aa! yanlış hatırlamışım, oradaki gürdal tosunmuş/altan erkekliymiş." der dururum.
bu gece bir kez daha izledikten sonra sözlükte başlığını görünce nedensiz yere sevinmeme yol açan, yılmaz erdoğan'ın şahane oyunu. demet akbağ'a bir kez daha hayran bırakan oyundur. demet akbağ - yılmaz erdoğan ikilisini daha fazla görmeyi istetir bünyeye. harika dialoglara sahip oyundur. insanın el fenerini alıp ateş böcekleri ile konuşasını getirir.
demet akbağ'a sempati duyulmasının sebeplerinden biri.
"Seni seviyorum anne, öl artık!"
Üstüne bir şey eklemek manasız.
yılmaz erdoğan'ın yazıp yönettiği bol sosyal mesaj içeren tiyatro oyunudur.

demet akbağ'ın, zerrin sümer'in ve diğer oyuncuların sergiledikleri müthiş performanstan dolayı ayakta alkışlanması, oyunculuklarına şapka çıkarılması gerekir.
Canlısını izleme zevkine erişemedim maalesef, dvdden izledim.
düzenli aralıklarla da tekrar tekrar izlerim.
yılmaz erdoğanı sevmem pek, ama bu oyun ,belki de demet akbağ'ın başarısındandır, ayrı bi yer etti zihnimde.
Çok güzel replikleri barındırır içinde,

-70li yıllar, kör dövüşü. hani komşu komşunun külüne muhtaçtır ya, bu yüzden hepimiz komşumuzu yakmak isteriz. Bir de kardeş kardeşi vurur mu diye şaşırıyoruz. Tabi ki vurur,asıl kardeşler bilir birbirini en kızdıracak, en yaralayacak şeyin ne olduğunu. kardeşin kardeşi vurmasında şaşılacak bir şey yok, asıl anlaşılmaz olan bir insanın hiç tanımadığı , yüzünü bile görmediği bir insanı vurması.
"tabi ki vurur,asıl kardeşler bilir birbirini en kızdıracak, en yaralayacak şeyin ne olduğunu. kardeşin kardeşi vurmasında şaşılacak bir şey yok, asıl anlaşılmaz olan bir insanın hiç tanımadığı , yüzünü bile görmediği bir insanı vurması."

şimdi bu laf güzelmiş ya, bi bakalım:

yılmaz erdoğan'dan 10 yıl önce Michael Dobbs yazmıştı: "en kötü düşmanlık, kardeşin düşmanlığıdır. bütün sırlarını ve seni en çok nasıl inciteceklerini bilirler." bu güzel, tamam. doğrusunu söylemiş, orada bırakmış.

bizimkine gelelim, şimdi kardeşlerin birbirini başkalarından çok incitebilme potansiyeli, neden birbirlerini vurmalarını gerektiriyor? örneğin anne-çocuk için de aynı durum geçerli. anne çocuğunu vurur, bunda şaşılacak birşey yok, diyebilir misin? neymiş, kardeşini vurmak normalmiş, asıl tanımadığı kişiyi vurması şaşılacak şeymiş. neden?

uzatmayayım, laf edeyim derken saçmalamış. ama seyircisi gerzek olduğu için beğeniliyor işte.
gece gece akla gelmiş yılmaz erdoğan oyunu. içinde harika bir demet akbağ tiradı barındırır,

"Tanrım seninle biraz konuşmak istiyorum.

Yalnız Türkçe konuşabilir miyiz? Üzgünüm, ben Arapça bilmiyorum da. Kürşat dayım senin yalnızca Arapça bildiğini düşünüyor. Ama sen bizim Tanrımızsın ve bütün dilleri bilirsin. Tanrım, ben babamı yanına alışın konusunda konuşmak istiyorum. Kızmazsın umarım. Çünkü senin bu çeşit konuşmalardan hoşlanmadığını söylüyorlar. Ama bu işte biraz aceleci davranmadın mı? Babam biraz daha bizimle kalabilirdi bence. Ama onu yanına aldığına göre, bir bildiğin vardır mutlaka. Tanrı’nın neyi niçin yaptığına aklımız ermezmiş bizim, öyle diyorlar. Senin adına konuşan ne çok insan var Tanrım, hiç dikkatini çekti mi? Yani çekmiştir mutlaka da.. Tanrım ona iyi bak olur mu? Biliyorsun o ticaretten anlamaz. Kendisi mutlaka aksini iddia edecektir ama sen yine de onu ticari bi işte kullanma. iyi bir memurdur aslında. Masa başı bir iş verirsen mutlaka başarılı olacaktır. Özür dilerim Tanrım, işine karışıyor gibi oluyorum ama. Tanrım, o çok iyi bir insandı. Ve herhalde onu cennetine alacaksındır. Bu da benim onu bir daha göremeyeceğim anlamına geliyor. Çünkü ben deliyim ve cennete giremem herhalde. Çok uzattım biliyorum çok uzattım ama hemen bitiriyorum. Son olarak, kendimle ilgili bir şey sormak istiyorum. Belki kızacaksın ama sormak zorundayım.

Tanrım, ben şimdi ne yapacağım?”

babamın hayatta olmasına şükrettirir ve bunu yaparken ağlatan cinsten bir oyun.

Tanrım, lütfen benden önce onları alma.
günümüze uyarlanmış versiyonu ;

(bkz: sen hiç at yarrağı gördün mü)
En güzel sahne kız isteme sahnesi olan tiyatro oyunu.

Dut mu bu?
--spoiler--
hayır dut değilse boşuna dut diye dutturmayalım
--spoiler--
bkm'nin eskimeyen mükemmel yapıtı.
90'li yılların sonları 2000'lerin başında babamla gittiğim ilk ve tek tiyatrodur.
Anaokulu ve ilkokuldaki küçük skeçleri bir kenara koyarsak hayatımda oynadığım ilk adamakıllı oyun olması münasebetiyle her zaman özel bir yeri olan fevkalade oyun. yılmaz erdoğan'ın dahiyane metnini bkm kadrosu ustalıkla sergilemiş ve her açıdan kusursuz bir oyun ortaya çıkarmışlardır. benim oynadığım oyuna gelecek olursam, biz de yaşımıza göre gayet iyi oynamıştık bence swh. Bugün düşününce, Provalara başladığımız ilk zamanlarda hoca bana gülseren'in babası rolünü vermişti ve ben onu ygs'ye 2 sene kaldı derslerim aksar diye kabul etmemiş, daha az replikli bir rol almıştım. Büyük salaklık etmişim cidden swh neyseki pişmanlığımın derin olmamasını borçlu olduğum çok samimi ve eğlenceli bir arkadaş grubu olmuştuk oyun sonunda.

kız isteme sahnesi, halkın ekmek davasını farklı ve zekice yorumlayan anne, bitmek bilmeyen iğdeler, prova arası eğlencelerimiz ve en önemlisi de lise dostluklarım... hepinizi çok özledim be.
Daha önce yazıldı mı bilmiyorum ama gülseren karakteri inanılmaz bir şekilde avrupa yakası'ndaki aslı'ya benzemekte.hatta kız isteme sahnesinin nereseyse aynısı avrupa yakası'nın ilk bölümünde görülebilir.