bugün

nasıl okunup nasıl yorumlandığını görse, eminim ki tutunamayanlar romanını yazdığına bin kere pişman olurdu.
tehlikeli oyunlar'ı tutunamayanlar'dan daha güzel olan yazarımız.

hatta ve hatta tutunamayanlar, birçok basımcı tarafından reddedilmiştir.
hani idareli kullanırsın ya bazı şeyleri, yavaş yavaş küçük parçalarla tüketirsin. için gider ama bitmesin diye de elleyemezsin..
artık yeni cümleler kuramazsın ya sen, ben okumadığım o 3 kitabını okuyamıyorum 2 yıldır. o cümleleri ilk okuyacağım anları idareli kullanmalıyım çünkü. içim gidiyor ama elleyemiyorum.

delilik mi bu diye düşünürken okuyunca, haberdar olunca oğuz atay’dan, bilince yalnız olmadığımı, “böyle” hissedenlerin olduğunu; “böyle” olmaya alışmaya çalışmakla geçiyor zaman. ben farkındalık olarak görüyorum oğuz atay’ın durumunu ki kötü bir hastalık farkındalık. tedavisi, geri dönüşü yok. ağrıyı hafifletmek için ilaçları var; alkol olsun sigara olsun.. ama iyileştirmiyor. etkisi geçene kadar acı çekmiyorsun sadece. bir süre sonra da alışıyor beden, onlar da kar etmiyor.. diğerlerinden uzaklaşmaya çalışarak, küçük oyunlar oynayarak hafifliyor bazen de. tutunacak kavramlar var kimisi için. kimisi tutunamıyor, düşüyor, acıyor da acıyor. sonu geliyor mu acıların? ışık ve benol’un sonu geldi mi acılarının?
asla eskisi gibi olmuyor oğuz atay okuduktan sonra.. okumayın.
iyi ki doğmuşsun üstat.
bugün yaşasaydı 77 yaşında olurdu.
uykumu taciz eden bu heyuladır.
tahliline gayret nice zaif akla beladır.
tehlikeli oyunlar
--spoiler--

`saatlerce hiçbir şey yapmadan evde oturuyorum; sonra, tam çıkarken, evde kalsaydım bir şeyler yapabilirdim gibi hissediyorum. galiba hep acele ettim."

--spoiler--
evet. benim de sanırım bu yazar hakkında söyleyeceklerim var. ehemm!!. her aldığım kitabın arka sayfasına küçük şirin gözükcek şekilde (italik bile denebilir) tarih atarım. bu zat'ın meşhur romanı, en çok okunanlardan inmeyen romanı tutunamayanları aldım. referansımsa sadece çok okunuyor olmasıydı. sıradan bir romanı 1 hafta bilemedin 15 günde bitiren ben, bu kitabı okumaya başladım tabi bir hevesle. günler geçti sayfalar geçiyor karakterleri tanıyalım diyorum eyvallah. haftalar geçti karakterleri tanıyalım diyorum, aylar geçti karakterleri tanıyorum. şuan bakıyorum da hala karakterleri tanıyorum. neyse ki bir arkadas yine aynı şekilde "bir heveesle" okumak amacıyla aldı kitabı benden hiç arkasını kovalamadım da, bilmiyorum ki neden. kitap okuma sistemimi çökerten kitap olarak benim tarihimde yer almış yazardır kendisi.

dipnot: kitabı karalamak gibi bir niyetim yok sadece bendeki izidir bu yazarın.
"tutunamayanlar ve korkuyu beklerken" adlı kitaplarını okuyan birisi olarak, onu anlamak için belirli yapıya erişmek gerekir. her önüne gelen okuyamaz, okursa anlamaz. yalnızlığını kalemine fazlasıyla yansıtmış, her insanın kendinden bir şeyler bulabileceği kitapları vardır. son dönemlerde de sosyal ağlarda kitaplarından alıntılar yapılmaktadır. (bkz: olric reyiz)
''kelimeler albayım. bazı anlamlara gelmiyor''
ölümününden ardından geçen 34.yıl.Saygıyla anılacak büyük insan.
sonunda dayanamayıp tutunamayanlar kitabını aldığım merhum yazar. şimdi de okumaya kıyamıyorum. henüz çok az okumuş olmama rağmen beni kilitlemiş ve bitmesini istemediğim için azar azar okuduğum kitabın yazarı.
ayrıca; ne güzel hikayedir beyaz mantolu adam.
tutunamayanlar'ı birçok basım evi tarafından reddedilmiştir vakti zamanında.
hakan günday'ın son kitabı az'da derda karakterinin hastası olduğu yazar.
bugün, ölmediği 34. kere ispatlanmış olan oğuzumuz!
yokluğunun 34. yılında kitaplarından bir alıntıyla selam durmak istediğim büyük yazar.

"hayatım ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu."

bat dünya bat.
olric reyizi bana hatıra bırakmış yazardır.
--spoiler--
içimden şehirler geçiyor, sen her durakta duruyor, inmiyorsun...
--spoiler--
kafam cam kırıklarıyla dolu doktor.bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor anlıyor musun? bütün hayatımca bu cam kırıklarını beyin zarımın üzerinde taşımak ve onları oynatmadan son derece hesaplı düşünmek zorundayım.

Tehlikeli Oyunlar.

sözünün sahibi rahmetli güzel insan.

edit: beyin yanıltması.
olric belasını ergenlerin başına musallat eden şahsı muhterem.
"…beklenen geç geliyor; geldiği zaman da insan başka yerlerde oluyor", "Ben ölmek istemiyorum. Yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum...", "Ağaçları kesip ondan kağıt yapan ve o kağıda 'ağaçları kesmeyin' diye yazan varlığa insan denir." gibi güzel sözlerin efendisi.
yalnızlığına beynindeki uru ortak etmiş, erkenden çekip giderek insanları kendine bu kadar ilgisiz kalmalarından dolayı cezalandırmış yazar. tanımadım, geç kaldım üstada gerçi o da biraz erken gelip erken gitti. hayalinizdeki insanların gerçekliğiyle karşılaşmak korkutucudur oysa ben tanımak isterdim bu yalnız bilgeyi. ve o zamanın toplumunun bir kenara ittiği, edebiyatla memeleti kurtarma telaşına düşmüş ve memleketi kurtarmayan edebiyat batsın diyen insanların üzerine basarak geçtiği bu dehayla şöyle oturup rakı içmek isterdim. "nasıl dayandın bu yalnızlığa be üstad" derdim daha da açmazdım ağzımı.
tüm bunlar yetmezmiş gibi köşelerinden bu yeni şeyler söyleyen adama ateş püsküren ve sonra günah çıkartma yarışına girmiş insanların pişkinliğine ne demel? üstad bir yerde şöyle demiş; "ben öldükten sonra anlaşılmak istemiyorum şimdi anlaşılmak istiyorum" tam böyle değilse bile bu minvalde bir şey. peki ya ne oldu? anlaşılmayan sırf anlaşılmadığı için de yalnız bırakılan, yazdıklarının değersiz olduğu söylenen üstada yapılanları düşündükçe bugün o çok satanlar rafında onun kitaplarını görmek sevindirse de inceden içimi acıtıyor. kitaplarının kapaklarındaki yüz ifadeleri suçlarmış gibi bakıyorlar yüzüme. ah be üstad seni yalnız bırakanlara öfkem o kadar büyük ki onlara diyeceğim tek şey; iki gözünüz kör olsunda piyango bileti satın.
--spoiler--
Korkuyu Beklerken
Ne zaman vaktin var ? Her zaman. Ona bu sözü söylemedim tabi. Her zaman vakti olanlara saygı duyulmaz. "Yarın" dedim, "Hemen" diyeceğime ve bu sözümden, daha söylerken pişmanlık duydum. Yarına kadar ne yapacağım Allahım ?
--spoiler--
tutunamayanları yazdıktan sonra ölebilirdi, lakin bir süre daha yaşadı ve tehlikeli oyunları yazdı.
lise iki öğrencisiyken oğuz atay ile tanıştım, tutunumayanları ile. üniversiteye gelince tekrar aldım elime tekrar okudum anladım, anladıkça boğuldum çünkü içinde bizden bir şeyler vardı, benden bir şeyler vardı.

Çok sevdim oğuz atayı, onun tutunamamasını çok sevdim, selim ışık'ını sevdim, olric'i sevdim.

Çok büyük bir yazardı yazmaktan öte size yaşatandı, onu okumanın bir yaşı olamayacağını anladım. onu okuyunca büyüdüm, bana öğretendi, ya da hayatı gösteren.

Tutunamayanların 370. sayfasında ''Masalın nerede bittiğini, hayatın nerede başladığını farkedemiyorum'' diye yazmış, oysa biz masalın nerede bittiğini ve hayatın sende başladığını biliyoruz...