bugün
- acıkınca ellerin titremeye başlaması12
- yeni çözüm süreci9
- sözlük kızları ankara zirvesi21
- bir sözlük erkeğini beyfendi yapan detaylar9
- suyun kaldırma kuvveti13
- beyefendinin işlemlerini başlatın16
- yazar olma nedenleri12
- sabriye'nin olayı ne oldu8
- furkanarli11
- problem çıkarmak için gönderilmiş adamlar9
- sıçarken enivicivokke diye bağıran sözlük kızı8
- her siyasi başlığa yazan akgodoş9
- türkiye de enflasyon15
- tanrının ibrahime oğlunu öldür demesi32
- size aşık olmuş kızı umursamamak8
- abdülkadir geylani nin yediği tavuğu diriltmesi23
- suriye'nin tr'ye 500 gümrük vergisi koyması11
- 2025 yazı9
- 2002 2007 arası ak parti18
- dünyanın 6 günde yaratılması8
- arkadaşlar çok üzüldüm9
- kaptan memo48
- bir kadında olmazsa olmaz dediğiniz özellik nedir8
- günün sözü13
- ilk katil10
- gazzenin zaferi mübarek olsun8
- umre12
- arkadaşlar başladım12
- aşk mı cinsellik mi önce gelir sorunsalı9
- evliliğin cinsellikten ibaret olması18
- evrimin ayetlerde geçmemesi10
- yazarların kombi dereceleri14
- kamos9
- sözlük kızlarından sözlük erkeklerine sorular11
- aşk kaç beden giyer14
- en sövmelik yazar10
- kurabiye yapmak8
- arkadaşlar toplanın bir şey oldu9
- ev fiyatları nasıl düşer10
- mel mel bakan gibson vs masklavi24
- true sessizliği11
- sözlükten sevgiliye laf sokmak9
- beşiktaş ta hırsız yakalandı12
- sözlüğe güzel bir kız bırak26
- emekli aylıklarını nasıl öderiz telaşı içindeyiz50
- müsavat dervişoğlu18
- starbucks ta bedava oturmanın sona ermesi9
- ankarada gezilecek yerler17
- 12 saatte 1 057 erkekle seks yapan kadın10
- yılmaz özdil15
kişinin kendi hayatını anlattığı, öz yaşam öyküsü.
nazım hikmet in 11 eylül 1961 de doğu berlin'de kaleme aldığı, yaşamını şiirimsi bir dille anlattığı metnidir.
1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ'dan Havana'ya
Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'de
961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falıma baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filân olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir.
1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ'dan Havana'ya
Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'de
961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falıma baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filân olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir.
çok erken doğdum, çok erken yaşlandım, çok erken öldüm. standart insan biyografisi.
Otobiyografi, bireyin kendisi yani hayatı ile ilgili yazılı olarak bilgi vermesine dayanan bir tekniktir.
Otobiyografide amaç; bireyin davranışlarının gerisinde bulunan ihtiyaçları ve tutumları tespit etmektir. Kişinin şimdiki özelliklerinin genel gelişim sürecinin bir parçası olduğunu ve bu özelliklerin genel gelişim süreci içerisindeki geçmiş olaylardan kaynaklandığı sayıltısı; otobiyografi tekniğinin temelini oluşturur. Genellikle kişi yaşam öyküsünü anlatırken kendince önemli gördüğü özellikleri ve bu özelliklere karşı tutumunu, bunların oluşmasında rol oynayan geçmiş olaylara ve kişilere verdiği önemi yansıtır. Bu da bireyi inceleyen kişiye onun değerleri, beklentiler, ihtiyaçları ve problemleri yani kişilik dinamiği hakkında ipuçları verir. Bireyin başkaları tarafından nasıl göründüğünden çok, onun kendisini nasıl gördüğünün önemli olduğunu, bireyin davranışlarının onun kendisini ve çevresini algılama biçimini belirlediği görüşünü benimseyen kişiler için otobiyografi uygun bir bireyi tanıma yöntemidir.
Otobiyografide amaç; bireyin davranışlarının gerisinde bulunan ihtiyaçları ve tutumları tespit etmektir. Kişinin şimdiki özelliklerinin genel gelişim sürecinin bir parçası olduğunu ve bu özelliklerin genel gelişim süreci içerisindeki geçmiş olaylardan kaynaklandığı sayıltısı; otobiyografi tekniğinin temelini oluşturur. Genellikle kişi yaşam öyküsünü anlatırken kendince önemli gördüğü özellikleri ve bu özelliklere karşı tutumunu, bunların oluşmasında rol oynayan geçmiş olaylara ve kişilere verdiği önemi yansıtır. Bu da bireyi inceleyen kişiye onun değerleri, beklentiler, ihtiyaçları ve problemleri yani kişilik dinamiği hakkında ipuçları verir. Bireyin başkaları tarafından nasıl göründüğünden çok, onun kendisini nasıl gördüğünün önemli olduğunu, bireyin davranışlarının onun kendisini ve çevresini algılama biçimini belirlediği görüşünü benimseyen kişiler için otobiyografi uygun bir bireyi tanıma yöntemidir.
en can alıcı dizeleri;
"otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ'dan Havana'ya"
"yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak"
olan şiirdir..
"otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ'dan Havana'ya"
"yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak"
olan şiirdir..
ben merkeziyetçiliğin dışa vurum şeklidir. her cümlenin öznesi ''ben'' dir. bir çeşit ego tatminidir.
otobiyografisini yazan kişi, kendisini eleştirse ve hatta yerden yere vursa dahi aslında yaptığı kendisini yüceltmektir. ''bakın ben kendimi eleştirebiliyorum, sizden üstünüm çünkü ben 'ben'im'' mesajı vardır.
otobiyografisini yazan kişi, kendisini eleştirse ve hatta yerden yere vursa dahi aslında yaptığı kendisini yüceltmektir. ''bakın ben kendimi eleştirebiliyorum, sizden üstünüm çünkü ben 'ben'im'' mesajı vardır.
yaşadığını sanan erkeklerin hikayesidir... *
ahmet erhan şiiri.
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Yalnızlık, ölümün üvey kardeşi
Eve hep geç saatlerde gelen babaların
ayak izlerinden yükselen buğu
Bir toprağın, dalına dokunamadığı yerde büyüyen boşluk
Ayışığında kaldırımları süpüren bir kadının
ikide bir durup, burnunu önlüğünün koluna silmesi
Gibi boğuk, gibi çıldırtıcı, gibi silik
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Nereye gideceğini yitirmiş
yol, uçurum, dağ, bayır, çöl
Bir kuşun kanadından çıkan kav
Bir kibritin ömrünün, bir tek sigarayla sınırlı olması
- Alkol, kendileri seni seviyor
Her el titremesinin bir fotoğrafını çekmeli
yanık masa örtülerinin, kırık bardakların
Günışığında herşeyin, herşeyin görünmesi
Gibi iğrenç, gibi gerçek, gibi anlamsız
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Tökezlemiş söz, suskun türkü, rendelenmiş umut kırıntısı
Şiir... alkolik bir babadan artakalmış sarışın güz boğuntusu
Çıkılmaz buradan artık diyor bir ses,
hiç değilse kapıları iyice örtün
Soğuk, yalnızlığa özenip girmesin içeri
Gibi sinsi, gibi alaycı, gibi bungun
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Kötümserlik, kusmukların çiçek kalıplarına dökülmüş hali
Herşeyin göreceli olduğu bir dünyada iş mi bu şimdi
Değişimlerin bir türlü dönüşüme varamadığı yerlerde
Aklımı teğelliyor bir çocuk durup dururken
Gibi çılgınlığa, gibi serseriliğe, gibi ölüme
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Parmak damgasının mülkiyete yettiği bir çağda
Yüreğini kağıtlara basmanın bedeli
Damarlara dolan toprak kokusunun hep ölümü çağrıştırdığı
Yaşamın, konuşulan en eski lehçesi
Gibi okunmayan, gibi tozlu, gibi gülünç
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Diklendikçe, kendi rüzgarından başı dönen gurur
Yürüdükçe, yollardan pencerelere yükselen buhur
Çok şey görmüş geçirmişsin biliyorlar
Gibi ölüm, gibi aşk, gibi şiir
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Akdeniz 1958.1.72, 60 kg.,
evli, karısı hamile, iki paket sigara.
sabah dokuz akşam yedi. - sahi ne vardı başka?
Evet, diyorlar ve ekliyorlar:
Önüne geleni öpme isteğiyle dolu bir insancıllık
Sonunda götürse götürse, çiçek götürür kendi mezarına
Gibi deli, gibi meczup, gibi seyda
Ve keçe uçlu bir kalemle yazıyorlar:
Doğacak çocuğuna ad düşünen nihilizm
Sabahın alacakaranlığında, bir uçurum önünde
bekleyen dirim
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar.
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Yalnızlık, ölümün üvey kardeşi
Eve hep geç saatlerde gelen babaların
ayak izlerinden yükselen buğu
Bir toprağın, dalına dokunamadığı yerde büyüyen boşluk
Ayışığında kaldırımları süpüren bir kadının
ikide bir durup, burnunu önlüğünün koluna silmesi
Gibi boğuk, gibi çıldırtıcı, gibi silik
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Nereye gideceğini yitirmiş
yol, uçurum, dağ, bayır, çöl
Bir kuşun kanadından çıkan kav
Bir kibritin ömrünün, bir tek sigarayla sınırlı olması
- Alkol, kendileri seni seviyor
Her el titremesinin bir fotoğrafını çekmeli
yanık masa örtülerinin, kırık bardakların
Günışığında herşeyin, herşeyin görünmesi
Gibi iğrenç, gibi gerçek, gibi anlamsız
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Tökezlemiş söz, suskun türkü, rendelenmiş umut kırıntısı
Şiir... alkolik bir babadan artakalmış sarışın güz boğuntusu
Çıkılmaz buradan artık diyor bir ses,
hiç değilse kapıları iyice örtün
Soğuk, yalnızlığa özenip girmesin içeri
Gibi sinsi, gibi alaycı, gibi bungun
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Kötümserlik, kusmukların çiçek kalıplarına dökülmüş hali
Herşeyin göreceli olduğu bir dünyada iş mi bu şimdi
Değişimlerin bir türlü dönüşüme varamadığı yerlerde
Aklımı teğelliyor bir çocuk durup dururken
Gibi çılgınlığa, gibi serseriliğe, gibi ölüme
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Parmak damgasının mülkiyete yettiği bir çağda
Yüreğini kağıtlara basmanın bedeli
Damarlara dolan toprak kokusunun hep ölümü çağrıştırdığı
Yaşamın, konuşulan en eski lehçesi
Gibi okunmayan, gibi tozlu, gibi gülünç
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Diklendikçe, kendi rüzgarından başı dönen gurur
Yürüdükçe, yollardan pencerelere yükselen buhur
Çok şey görmüş geçirmişsin biliyorlar
Gibi ölüm, gibi aşk, gibi şiir
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Akdeniz 1958.1.72, 60 kg.,
evli, karısı hamile, iki paket sigara.
sabah dokuz akşam yedi. - sahi ne vardı başka?
Evet, diyorlar ve ekliyorlar:
Önüne geleni öpme isteğiyle dolu bir insancıllık
Sonunda götürse götürse, çiçek götürür kendi mezarına
Gibi deli, gibi meczup, gibi seyda
Ve keçe uçlu bir kalemle yazıyorlar:
Doğacak çocuğuna ad düşünen nihilizm
Sabahın alacakaranlığında, bir uçurum önünde
bekleyen dirim
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar.
Şen şakrak oynak kıvrak.
(bkz: aptalı tanımak)
(bkz: celal şengör)
Eleştirim hocamızın ilmine değildir, empati yoksunu sığ taskafasınadır.
Bilimin di caprio' sudur.
(bkz: celal şengör)
Eleştirim hocamızın ilmine değildir, empati yoksunu sığ taskafasınadır.
Bilimin di caprio' sudur.
Otobiyografi, bir kişinin kendisinin, yaşamının herhangi bir referans noktası açısından bir açıklamasıdır. aynı zamanda edebi bir tür olarak da kendini gösterir. Her ne kadar eski bir edebi tür olarak görünse de ilk örneklerine bu şekilde isim verilmemiştir. esas olarak 19. yüzyıldan itibaren bu isimle eserler yazılmıştır.
Otobiyografi yazmanın günlük yazmaktan farklı yönleri vardır. Günlük yazarken o günün kısa bir özetini yazarız, referans noktası o günün duygu ve düşünceleridir, temeli de o gün yaşadıklarımızdır. Ama otobiyografi yazarken zaten geçmişten bahsettiğimiz için olaylar daha yerleşik oluyor, başkalarının anılarına, belgelerine, çizimlerine başvurmak mümkün oluyor.
Otobiyografi yazmanın günlük yazmaktan farklı yönleri vardır. Günlük yazarken o günün kısa bir özetini yazarız, referans noktası o günün duygu ve düşünceleridir, temeli de o gün yaşadıklarımızdır. Ama otobiyografi yazarken zaten geçmişten bahsettiğimiz için olaylar daha yerleşik oluyor, başkalarının anılarına, belgelerine, çizimlerine başvurmak mümkün oluyor.
objektifliği her daim tartışılmakla beraber hâliyle çokça cesaret gerektiren, bir kişinin kendi hayatını kaleme aldığı, yazı, yapıt, özyaşamöyküsü.
güncel Önemli Başlıklar