bugün

(bkz: doğmamış çocuğa mektup)*
gel deme,
geldim deme,
bekle de yeter...
ayrılıkları ayrıntıların acıttığını bilmeyen kişilerin yazdıkları mektuplardır.

(bkz: ayrılıkları ayrıntılar acıtır)
(bkz: ne kadınlar sevdim zaten yoktular)
bir nevi,dogmamis bebege don bicmektir...
adamı rezil eder, rüsva eder, ama o hayatından memnundur. seviyordur.
ne mutlu ona. *
hakiki ve hakikaten olan sevgilidir, sevgidir...
edebi mastürbasyondur.
sevgiliye;

sen bu mektubu okurken ben çok uzaklarda olacağım; yok yok. bu olmadı. sen hiç okumayacaksın ki bu mektubu; o zaman benim intihar ettiğimden de haberin olmayacak. ben bu mektubu bırakıyorsam öylece belki kimse görmeyecek benim intihar ettiğimi.

o zaman burada bir çelişki var. ben niye intihar ediyorum, kimi seviyorum ben, ben neyim?

yeter lan! gidiyorum...
(bkz: okunmamış mektuplar)
alıcısı belli olmayan mektuptur.
(bkz: gönderilmemiş mektuplar)
(bkz: eski sevgiliye mektup)
(bkz: ruh hastalıkları)
"anlatınca eskir bilirsin yaşananlar
susarım o zaman ben düşlerim başlar"
dedi diye bir şarkıda, anlamsızlaş diye heryerde seni anlatıyorum.
eskisin diye dudağımdaki iz, sürekli konuşuyorum
silinsin diye kokun, kelime kelime insanlara sürünüyorum
azal diye çoğalıyorum.. yokluğun yok olsun diye varlığından bahsediyorum.
sonra sulanana kadar sımsıkı kapayıp gözlerimi gitmesin diye hayalin bekliyorum
ama genede ağlamıyorum
sen olmayan sevgili değilsin, olamayan sevgilisin.
bıraktığım yerde durmayan.
sen;
uzansam tutabilecek kadar yakın, ama uzanmaya cesaret bile edemeyeceğim kadar uzak aşkımsın.
Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mumkun olmasın.
platonik asik ve nihilist bir sizofrenin yazacagi mektuptur.
sen var ya aslında yoksun..
sen dünya'nın en mükemmel insanısın. çünkü seni ben yarattım, hayallerimdesin.
çok yanlış anlaşılmalara yol açabilecek başlıktır. aslında var ama burada olmayan sevgiliye mektup mu yoksa hiç olmayan sevgiliye mektup mu ben ikisini de yazacağım.
elle tutup gözle görüleni varken hiç de önemsenmeyen sevgilidir.
Bir süre bütün hatayı kendimde aradım.(Birkaç yüzyıl kadar. Zamanla işin varsa yandın demektir zaten) Hata değil belki eksiklikti aradığım. Yerin dibi kaç katmanmış, magma insanı nasıl yakarmış anlamaya çalıştım, bütün vücudum toprak altında.

Biliyor musun biraz hastayım. Üşütmüşüm galiba, hayır kesinlikle. Nane alacaktım üstüne kar yağmış, limonların hepsini sıkmış biri hayatın içine. Tabi ikisinden de nasiplenemedim. Çünkü bu yardım fonundan sadece hayatın içindekiler yararlanabiliyormuş. Çok eskiden kalma bir battaniyemiz vardı, bulamadım ama hayaline bürünüp yazıyorum sana, şu an. Güçlü taklidi yapmaktan bıktım, takatsizim açıkçası.

Biraz da başım ağrıyor. Biraz dediğim ağrı, Ağrı Dağı büyüklüğünde ama önce biraz deyip seni hazırlamaya çalışıyorum.

Yeni bir kalem aldım o kadar güzel yazıyor ki görmeni isterdim. Aslında kalemde bir özellik yok, zaten onunla yazıyorum rengini görsen yeter.
Anlatmak istediklerim bunlar değil.

Çok fazla da bir şey yaşamıyorum aslına bakmak yerine, aslını görürsen. Bu kalemin ne kadar dayanacağını ölçmek için satırları maviliyorum. Hayatımla kalem arasında benzerlik ilişkisi kurmaya çabalıyorum. Kalem tükenirken iz bırakıyor, ben tükenirken iz bırakabiliyor muyum? Herhalde, aramızda bir bağ olmadığı gibi, aramızda bir düğüm var. içinden çıkamıyorum, ama bir düğüm olsa gerek bu. Biraz uzattım sanırım kalem meselesini.

Yine kusur işledim. Seni sorarak başlamalıydım, kendimle açtım sözü. Daha doğrusu ikimizle: Yani kusuru paylaşmalıyız. Beni biraz daha anlatayım, sonra sana geçerim.

Gömleğim ütüsüz. Çirkinim, yakışıksızım. Bak burası önemli: biraz! yalnızım,biraz! sensizim. Aşk insanı güzelleştirir derler. Bu sözü doğrulamaya tek bir göstergem yok. Demek ki insanı aşk değil sevgilisi güzelleştiriyor. Aşk var ,sevgili yok; durumun bu. Eski defterleri açıp,tozunu yutmaktan bıktım. Annem; ben çocukken: "Toz yutmaya mı meraklısın ne işin var tozun toprağın içinde?" derdi. Bu sorunun cevabı artık bir kesinlik arzediyor. Yalnız ufak bir değişiklik yapmam gerekiyor: Meraklı değil, müptelayım şimdi.

Peki sen nasılsın? Eminim ki mutlusundur. Benden sonra yapılan tadilatta, kalbinin bütün kırık dökük yanları toparlanmıştır kanaatindeyim. Tabii kalbin toparlanınca sen de toparlanmışsındır. Bu konuda ufak da olsa bir bilgim var: "Bu bendeki dağınıklık nereden ileri geliyor?" diye düşünmüştüm bir ara. Kalbimin kırıklarının, çalkantılı hayatımla, sağa-sola savrulmasından dolayı olduğunu anlamam uzun sürmedi. Problemi anlamak yarısını çözmekti ama ben diğer yarıyı asla tamamlayamadım.

Yine toz yuttum.

Mutlu değilsen de sebebi sensin. Çünkü böyle olduysa ki böyle olmaması gerekiyordu veya böyle olması gerekmiyordu, kendine biçtiğin pahadan dolayıdır.
Yerin dibinde zaman geçirdim, beceremedik. Göğe çıktım beceremedik. Yanyana iken zaten hiç olmadı. Eşitlik bazen savaşların sebebi olabiliyor: Güçlüyse bir taraf savaşmaya tenezzül etmediğinden, bir taraf zayıfsa savaşmaya cesaret edemediğinden barış oluyor. Ama eşitlik elde olanların karşı taraf kadar kullanılabileceği düşüncesiyle suların kabarmasına sebebiyet verebiliyor. Seni ne başımın üstüne çıkardığımda ne ezdiğimde hiçbir şey anlamadın. Tepki vermedin, etki mi yapamıyorum diye düşündüm. Biliyorum ne kadar uğraşsak da buna bir tanım bulamayacağız. Ancak kısa da olsa bir açıklama,o da olmadı bir sunuş başlığı bulunması gerekiyordu, gerekiyor.

Ad,tarih vs. yerleri yine darmadağın. Sen onları kafana göre kağıda yerleştiriver.

Ne zaman bir şey söylediysem, hep söylemem gerekenin eksiği oldu. Şimdilik bu kadar. Aklıma bir şeyler daha gelirse sana bir "ek-tup"la iletirim. Hakettiğin her şey gönlünce olsun. Hüzünlerimle.

küçükmüş yazarken.
(bkz: şizofreni detected)
şimdi de gelmezsen ne zaman geleceksin ki?
26.04.2013
Bak elma dersem çık armut dersem çıkma.

karpuz.