bugün

Bu hastalığı yenmeye çalışan ve bu konuda başarılı adımlar attığımı düşündüğüm bir hasta olarak yazacağım bu satırları, beni ancak yine benim gibi bu dertten muzdarip olanlar anlar.

Özellikle gençler arasında çok popüler hale gelmiş,"bende obsesif kompulsif bozukluk var yaaaa" denmesi havalı(!) görülmeye başlanmış ancak rahatsızlığın gerçek yüzü, hastalarına ve onların yakınlarına hayatı zehir eden hastalıktır okb.

Örneğin doğru yere imza attım mı atmadım mı diye şüphe eder (obsesyona düşer) bunun kompülsiyonu olarak da o kadar yolu geri gider, gerçekten doğru yere imza attım mı diye kontrol edersiniz. Evet doğru yere imza attığınızı aslında bilirsiniz, hatta bu şüphe sizin gözünüzde saçmadır bile. Ancak yine de bu konuda düşünmekten kendinizi alıkoyamaz, kafanızdaki "acaba?" sorularınıza son veremezsiniz.

Ödevinizi teslim ettiğinize dair isminizin yanına artı atarsınız. Tamam güzel. Sonra o artıyı biraz küçük atmıştım acaba kontrol eden kişi artıyı fark edemez de bana eksi verir mi? diye düşünüp hoop kontrol etmeye gider ve artıyı yeniden atmak için hocanıza durumu açıklarken bulursunuz kendinizi.

Sınavınız güzel geçmiştir, bu sefer de numaramı optiğe kodladım mı acaba diye şüphede iken bulursunuz kendinizi. Arkadaşınızı darlarsınız sürekli: "Optiğe numaramı kodlamışımdır di miiii?"

Her şey güzelken, tam mutlu oldum derken birden yıllar önce yaptığınız ufak bir hata aklınıza gelir ve bu düşüncelerinizi aklınızdan atmak için kendinizi bir nevi teselli etmeye çalışırsınız ancak bu işe yaramaz. Çoktan tüm gün size zehir olmuştur bile.

Kısacası beyninizin size böyle oyunlar oynamasıdır. Ancak bu oyunlar o kadar rahatsız edici hale gelir ki bir süre sonra bu konudaki üzüntüleriniz, kaygılarınız, (bkz: yaygın anksiyete bozukluğu) na yol açabilir.

Evet bu hastalık hiç de öyle havalı bir şey, övünülecek bir şey değildir. Ancak dünyanın en kötü hastalığı falan da değildir. Evet buraya kadar hep kötü şeylerden bahsettim, biraz da hastalığın tedavi aşamasından ve güzel şeylerden bahsedelim.

Bu hastalığın tedavisi ilaç kullanımı ile veya kendini eğiterek veya başka bir şekilde olabilir. Bunu elbet doktorunuz bilir tabii ki. Yalnız doktorunuz ilaç kullanmanızı önerdiyse bu ilaca öcü gibi bakmak yerine size yardımcı olacak bir ilaç olarak bakmanız işinize yarayacaktır. Elbette boş yere antidepresanlar, antipsikotik ilaçlar kullanmanız doğru değil. Ancak şartlar bunu gerektiriyorsa, elalemin ne dediğinden çok siz nasıl iyi olursunuz diye düşünüp ilacı kullanmanız lehinize olabilir.

Kafayı dağıtmak için kendinize yeni hobiler, vakit harcayacak bir şeyler bulabilirsiniz. Denendi, işe yarıyor*
insanlarla konuşmak, yeni şeyler öğrenmek, her konuda sohbet etmek vs.olabilir.

Bilişsel terapi yoluyla, kendi kendinize yardımcı olarak, düşünce şeklinizi değiştirerek, kendi kendini adım adım tanıyarak yine tedavi aşamasında yol kat edebilirsiniz.

Bakın eğer kontrol altına alabilirseniz, bir uzmandan destek alarak başta kendi kendinize yardımınızla bu şeyin üstesinden gelebilirseniz, sıkıntı yok. Her normal insan gibi siz de normal bir hayat yaşarsınız. Ancak sürekli kafanızda ben okb'liyim şimdi napacağım, hep böyle şeyler başıma geliyor diye düşünerek kendinizi daha kötü duruma düşürebilirsiniz.

O yüzden sizin gibi pek çok insan olduğunun farkında olarak, başta kendinizi severek, yardım alarak ve düzeleceğinizin bilincinde olarak harekete geçin! inanın çok yol kat edip bu rahatsızlığınızı minimum seviyeye indirebilir ve çok rahatlayabilirsiniz.

Ve şunu unutma, asla umutsuzluğa kapılma, istersen yapabilir, bu hastalığı bir kenara atabilirsin!
Sen ayvayı yedin güzel kardeşim.
(bkz: takıntı)
Bir şeye takıntılı olmak ve onu yapmak zorunda hissetmek
Genellikle düzen, temizlik, kestirme gibi takıntılar olarak görülür.
Çok zor bir hastalık. Yurttaki bir arkadaşımda vardı. Boyle insanlara çok anlayış göstermek lazım.
Türkiye'deki insanların büyük çoğunluğunda izleri bulunan hastalıktır.
Temizlik hastalığıdır. Kişi aşırı titizlikten resmen kafayı yer . Tlc tv de bu hastalığı yenmek için bu hastaları evini 3 4 yıl temizlememiş insanların evine gönderirler eğitici bi programdır.
Obsesif kompulsif bozunluk degil, Saplantı zorlantı bozukluğu denilmelidir.
beynin harkuladeliğine diyecek bir söz yok. bir nörolog, bir sinirbilimci oturup beyni anlatmaya kalksalar günler sürer. yine de beyin hakkında çok az şey öğrenmiş oluruz.

fakat beyin nasıl bir doğal cihaz ki, düşünmek istemediğimiz, kendisinden rahatsız olduğumuz düşünceleri yok etmek yerine daha da kronikleştiriyor? ben, zihnime zorla giren hoşlanmadığım bir düşünceden kurtulmak istiyorum. ama beyin, "hmm, demek bu düşünceden kurtulmak istiyorsun... öyleyse ben bu düşünceyi loop'a alayım da bütün günün zehir olsun..." diyor resmen. ya sil gitsin işte...

beyinciğim, neden arka planda sürekli aynı saçma düşünceyi çevirip duruyorsun ki?.. ben susturmaya çalıştıkça neden müziğin sesini açıyorsun inadına?.. Allah aşkına kendine gel artık... Sen de yoruluyorsun durduk yere...

değer mi hiç?..

değer mi hiç?..

değer mi, değer mi, değer mi; söyle?..

-kapat şunu muhittin abi!..
titizlik durumumum dan dolayı doktorumun koyduğu teşhis. öyle bir durum ki artık koltuğun arkasındaki büyük minderler bozulmasın diye evdekileri yerde oturttuğumu biliyorum. misafirler gelip gittikten sonra iki saat o minderleri düzeltmeye şekle koymaya uğraşıyorum ve bu anlattığım daha hiç birşey.
(#39422180)

gördünüz mü?
gördünüz mü?
Arkadasından sözlüklerde dedikodu yapıp ağlacağına git yüzüne söyle mk kaşarı.
Okumadim. Ortalama yas 16 burada, siktir git profesyonel yardim al ocd varsa.
Haftada 3 sefer Genel eve götürün, 1 aya hiçbir şeyi kalmaz.
Ne saçma muhabbet dönüyor mk. En çok güldüğüm kaşar degilim erkegim lafı oldu. Erkeğin kaşarı olmuyor mu mk? Hiç aşık olmadığın biriyle yattın mi? Ben yattım. Demek ki erkeğin de kaşarı oluyor değil mi?
Saplantı zorlantı bozukluğu.
Takıntılar sürekli değişir. Bende çeşit çeşit bir sürü takıntı oldu saymakla bitmez. Ruhun kanseri, kanserden bile kötü kanser öldürür, OKB öldürmez süründürür. Ölmek istersin ama ölemezsin de.
bu konuda ehil kişiler söz almalıdır.
anlattıklarım belki bu hastalıktan dertli olanlara biraz yardım eder. Nasıl yendiğimi anlatacağım.

2013 senesinde babam kalp krizi geçirmişti, hastanede yanında bulundum ve hastaneye ben götürmüştüm arabayla.
Çok etkilenmiştim. Zaten hastalık hastalığı da ufaktan vardı öncesinde.
Daha sonra kalp krizi korkusu başladı, kalp krizi geçiriyor gibi hastanelerin önünde gezmeye başladım,her sabah bu düşünceyle uyanıyordum.

Gel gelelim en can alıcı noktaya;
Sonra bir gün internetten panik atak vs. diğer psikolojik rahatsızlıkları araştırmaya başladım(bu hayatımın yanlışıydı) bütün psikolojik rahatsızlıkları kendime yakıştırdım. Ve çok yüksek seviyede aklımı kaybetme korkusu başladı. Şizofren forumlarda falan takılmaya başladım o derece.
6 ay'a yaklaşık her sabah mutsuz uyandım, artık umudumu kaybetmiştim. Söylenilenleri tekrarlama takıntım başladı(içimden tekrarlıyordum). Uyku uyuyamıyor,kabuslar görüyordum.
Psikoloğa hiç gitmedim, ve çevremde ki kimseye anlatmadım. Kendi içimde hayattan bıktığımı hissediyordum.
intiharın eşiğine geldim.

Daha sonra bu rahatsızlık süresince ihmal ettiğim arkadaşlarıma,ortamlarıma zaman ayırmaya karar verdim.
Normal şartlarda çok sosyal biriydim ve bu sorunlarım yüzünden aylarca evden bile çıkmak istemedim.

Ben kendime zaman ayırdıkça,birşeylerle uğraştıkça zihnimde gitgide azalmaya başladı.
Ve en önemli nokta da şu ki artık korkularımdan korkmamaya başlamıştım, mesela aklımı kaybetmek; 'kaybedeyim ne olur? öyle de öleceğiz,böyle de ! s.keyim anasını ! ' demeye başladım içimden.
Ve bu boşvermişlik 9-10 ay sonunda bu sorunlarımdan tamamen kurtulmama yaradı.

Aradan kaç yıl geçti bilmiyorum, şimdi o zamanlar aklıma geliyor.
O zaman ki korkularım aklıma geliyor, diyorum ki keşke delirsekte biraz kafamız rahat etse.

Sonuç olarak,bu entry'i okuyan belki yüzlerce kişi olacak,biraz iyi bişeyler duymak istediklerini çok iyi biliyorum.Çünkü ben de bu sorunlarla boğuştuğum zamanlarda internette bu konularla ilgili okumadığım yazı çok azdı.
Size en büyük tavsiyem boşverin, psikozlar dışında bütün psikolojik rahatsızlakların altında korkularınız yatıyor.
Bu birden olacak birşey değil, ama yavaş yavaşta olsa onları yenmek için birşeyler yapın.

Bir yenerseniz, bir daha yanınıza bile yaklaşamıyorlar.
Moda olan hastalıktır.

Hemen hemen herkes bu hastalığıyla övünür.

Lan adı üstünde hastalık, hasta olmakla övünecek kadar hasta mısınız lan siz.
Bir yeri aşındırmadan bırakmama hastalığı. Bizim kiracının bu hastalıktan var en son asma tavanın astarını yıkadı, söktü, çıkarttı. Babamdan fırça yedi. Allah yardım etsin zor.
üzgünüm ama hastalığı sahiplenmeniz bile gösteriş olduğunu belirtiyor.
Takıntılı düşüncelerin günlük yaşamımızı etkileyecek ve aktivitelerimizi kısıtlayacak düzeye gelmesi durumunda ortaya çıkan ruhsal bir hastalıktır.
Saplantı Zorlantı Bozukluğu diye de bilinir.
Kişinin anal dönemde yaşadığı sorunlar nedeniyle oluşur. Anal kişilik ismi de verilmektedir. Psikiyatri’de ruh kanseri olarak geçer. iyileşmesi mümkün değildir. (Şahsi kanaatim bir hastalık değil mizaç özelliği olduğu yönündedir.)iyi geldiği ispat edilen tek ilaç trisiklik bir antidepresan olan Klomipramin’dir.
Hastalıklar ete kemiğe bürünüp karşıma otursa içlerinde seçip kafasını asfalta sürte sürte öldüreceğim bu olurdu kesin. insanın günlük hayatından yaklaşık bir saatini yiyen bir hastalık düşünün. Sinsi, kısacık hayat için fazla büyük bir törpü bu hastalık. Sebebini, çözümünü bilen varsa tavsiye beklerim. Zira ilaç kullanarak beynimin dengesini alt üst etmeyi hiç istemiyorum.
Kötü bir hastalıktır. Lakin en kötüsü değildir. Kendisinin sebep olabildiği derealizasyon en kötü hastalıklarda rakipsizdir. Okb insanın günde belli bir saatini yiyebilir ama insan çevresinden kopuk değildir. bir derealizasyon hastası yıllar boyunca dünyayla bağı kopmuş arafta bir halde yaşayabilir ve yıllarını kaybedebilir. tabi buna yaşamak denirse.