bugün

sözlük hıyarları tarafından zatına, sanatına sözleşilmişcesine hakaret edilen; ancak tüm bunlara rağmen eserleri ve fikirleriyle yaşayacak olan büyük şair.
dünyayı aydınlatan büyük ruhlardan biri. türk dilinin en büyük şairi.
nazım hikmet, türkiye'De bilimsel maddeci sanat anlayışı ve düşüncesini ortaya atan, ve dünyanın sanatsal olarak özümlenişine ilk kez diyalektik maddeci dünya görüşünü ve yöntemini getirmiş, ve yazdığı eserlerle bu akımın en iyi ve kaliteli örneklerini vermiş, Türkiye'de aynı zamanda, bilimsel maddeci sanat kuramı ve estetiğinin de kurucusu olmuştur.

nazım hikmet, türkiye'de varolan sanat anlayışını dünyadaki değişen sanat anlayışı ile özümleştirmiş, ve daha önce varolmayan bir sanat ve edebi anlayış ile ortaya çıkmıştır. nazım hikmet'in sanat anlayışına göre sanatçı, çağının sorunlarına sessiz kalmayan, çağının sorunlara karşı mücadele veren kesmine bilinçsel ve düşünsel anlamda destek olması gereken, yani kısaca halkı, yaşamı örgütleyen kişidir. sanatçı, aydın birey olduğu kadar cesur ve güçlüklere katlanabilecek bir kişi olması gerektiğini savunmuştur.

öte yandan Nazım Hikmet, biçimin içerikten görece bağımsızlığını ortaya koyarak, toplumcu gerçekçiliğin tek-biçimliliğe indirgenemeyeceğini vurgulamakta,sanatın yapısında asıl belirleyici öğenin içerik olduğunu da ortaya koyarak, içerik ile biçim arasındaki gerçek diyalektik ilişkiyi bizlere açıklamaktadır. Bu diyalektik ilişkiyi somut bir örnekle şöyle açıklar Nazım Hikmet "Öyle içerikler vardır ki, onlarda kafiye istemez, konuşma dili ve ahengi ve imkanları yeter; bazı içerikler de vardır ki kafiye ister, kafiye de çeşit çeşit olabilir, kafiye imkânları da hudutsuzdur ve bazı içerikler vardır ki daha soyut bir dil ister "Burada, Nazım Hikmet, aynı zamanda, sanatsal anlatım araçlarının, sanat dilinin, bir başka deyişle, sanatın semiotik yönünün nasıl yine içeriğe bağımlı olduğunu, başlı başına bir kurulma-(konstrüksiyon) olmadığını gösterisiyle, aslında, günümüzde de çok önemli olarak, maddeci estetiğin bilimsel derinliğini kanıtlamaktadır.

Nazım Hikmetin burada sanatın toplumsal işlevselliğinden, halka yakınlığından, sanatın yapısı ile okuyucu arasındaki iletişimsel bağdan söz ettiği açıkça ortadadır. Nitekim, Nazım Hikmet için, bir sanat yapıtı geniş faydalar sağlayan, yurda yararlı bir yapıt olmalı; Türk halkı, sevgili memleket ve bütün namuslu insanlar için onlara layık büyük, namuslu eserler verilmelidir. Burada da, Nazım Hikmet sanatın toplumsal işlevselliğinden söz ederken, sanat yapıtlarının halka indirgenmesinden değil, onlara layık yüksek düzeye çıkarılmasından söz etmektedir.

nazım hikmet'in komünist olması sol görüş yazarları için bir artıdır fakat, başta da belirtmiş olduğum gibi türk edebiyatına yeni bir maddeci diyalektik akımı getirmiştir. hikmet'in şiirlerine " tüü kaka " diyen birisi'nin, öncelikle şiir deyince ne anladığı sorgulanmalıdır.

son olarak nazım hikmet, türk tarihinin yetiştirmiş olduğu en büyük şairlerden biridir.
serbest siir kavramından uzak bunyelerin gecmisten beri bok attıgı, gelecekte de bok atacagı yazar ve sair.
hayır bok atanlar, nazım ın siyasi kimligini bir yana bırakarak, dusuncelerini sadece edebiyat ve sanat ekseninde yansıtabilseler gene gam yemeyecegim.

edit: oha! allah sizi inandırsın hic bu kadar hızlı oylanmamıstım. sasırdım!
mayakovski ile mehmet ali erbil'in dobrovski'sinin arasındaki farkı bilemeyen, sadece ve sadece kendini rahatlatıp komplekslerini kusmak için hakaret eden ki onu bile beceremeyen, ''bir öveyim bir yereyim ki niyetimi anlamasınlar!'' taktiğini benimseyen veya kendini hepten hakarete veren, yağdı yağmur çaktı şimşek, sende mi şair oldun be kısa kürek'e mecburen şair diyenlerin sevemediği şair oğlu şair. alayınız, kralınız, tarağınız, uzun kısa küreğiniz gelse bir dörtlüğünü yazamaz.
ne yazık ki durum bu; bu zavallı hırsın sebebi de.
sözlükteki bazı yazarcıkların günlerce hatta belki haftalarca uğraşarak kendisine bok atmak için yazdıkları yazıların; en az bin kat daha güzellerini bir kaç dakika içinde yazmış olan,
ve yazılarında verdiği ayarlarla üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala bazılarının kuyruğunu çok acıtmayı başarabilmiş olan,
hiç bıkmadan, usanmadan, okunacak bir yazardır...
(bkz: nazim hikmet siirlerinde kurt tasvirleri)
dünyanın en iyi birkaç şairi arasında olduğu bütün dünya otoriteleri tarafından kabul edilmiş olan; bizim ülkemizdeyse zamanında vatan haini ilan edilmiş, değeri ise öldükten çok sonra anlaşılmış olan şair..
şiirleriyle değil fikirleriyle, düşündürmek istedikleriyle, öğrettikleriyle yaşayan üstad. şiir konusunda hiçbir araştırma yapmamış, iki üç şiir okuyup üstada hakaret eden, varlığından bihaber insanlar bu fikirleri asla eskitemeyeceklerdir.
dünyanın atatürkten sonra tanıdığı ikinci türk. büyük şair, rus olan edebiyat profesörümüzün "o'nun mezarının rusya'da olması bizim için büyük bir onurdur." dediği, bu lafları söylerken benim ise yüzümün kızardığı, "neden, neden.." diye içimden kendimi suçlamamın sebebi şair, insan.. şiirleri her dilde güzeldir, aşk'ın, memleket hasretinin dili mi olur hem?.. rusça'sını da, türkçe'sini de okuduğunuzda aynı duyguları yaşar, aynı hazzı alırsınız.. rusya'da anısına pul bastırılmıştır.. çoğu rus arkadaşımın tanıdığı ve delicesine sevdiği bir şair. memleketinin topraklarına bu kadar hasret olduğu halde, bazı şerefsizlerin hala aklına gelmediği için utanması gereken büyük insan! allah rahmet eylesin.. sen memleketinin topraklarında olmasan da, benim gibi, bizim gibi yüzlerce, binlerce gencin kalbindesin.. yani memleketindesin.. rahat uyu..
şiirlerini türkçe yazmıştır.
zaten okurları için milliyetçilik denen şey çok da önemli olmadığından doğum yeri, kökeni vs. pek bir şeyi değiştirmez.
yakın arkadaşlarının yazdığı kitaplardan öğrenilmesi gereken, hâlâ iki üç insanın karalamaktan zevk aldığı kişi, ilah.

--alıntı--
nâzım hikmet, baba tarafından da, ana tarafından da topluma birçok tanınmış insanlar veren bir ailedendir. babasının babası, şair nâzım paşa da, zevcesi de istanbul'ludur. ırkçılara bildiririm ki, türk asıllıdır.

--alıntı--

(bkz: vâlâ nureddin)
(bkz: bu dünyadan nâzım geçti)
'önemli olan zamana bırakmak değil, zamanla bırakmamaktır.' diyen büyük şair.
"yüz yıldır alacakaranlıkta koşuyorum ardından...
nazım hikmet
fikret mualla nın arkadaşı şair.

semiha berksoy un bir dönem yakınlık duyduğu kişi.
edebiyat adına pek gereksiz insan. yaptıklarıyla yapmadıkları arasında herhangi bir fark göremediğim kişi; düşünselime uygun düşün bunu! anlamsız bir idol. insanlar sadece kendilerine bir amblem seçmek için kullanmıştır bu adamı. aydın olmak adına okumak gerekmiş mesela. açıkçası aydınlığa değil, zaman kaybına götürmektedir kendileri. ayrıca şanslı bir insan olmalı ki şahsımla karşılaşmadı, yoksa deniz gezmişle ikisini kafa kafaya tokuştururdum. kısacası bazı insanların ara gazı olan bir adam bu. hiçbir edebi değeri olmayan sözde sanatı, sıkıntılı, muhallakta kişiliği ile gözümde ölçülebilir bir değeri yoktur. bana pablo neruda ile karanlıktan önce yi hatırlattı ne hikmet ise. yöresel bir şair hikayesi ya ondandır...
öyle ya da böyle tarihe adını yazdırmış bir şairdir. kimileri edebiyatı ve şiiri ağır ve adalı bir dil kullanılması, kimi söz sanatlarının inanılmaz bir ustalıkla kullanılması gerektiğini düşünüyor. ne kadar basit ve cüretli bir tez? görüldüğü yerde yok edilmeli.

nazım hikmet usta bir şairdir. onun ustalığı içinde bulunduğu şiir akımı olan toplumcu gerçekçilik ve gelecekçilikten gelir. eskinin donuklaşmış şiirine karşı bir kopuş hareketidir. tıpkı gerçek hayattaki gibi devrimci bir anlayışa sahiptir şiirde de. ama asıl önemlisi, nazım'ın bu kadar ünlü bir şair olmasının diğer bir nedeni ise komünist olmasıdır. bu nedenle bedel ödemesidir. bu yüzden nazım büyük şairler kategorisindedir.

elbette bir komünist olması onu tek başına büyük bir şair yapmıyor ama çağımız pek az büyük şair çıkardı. bunlardan biri de nazım'dır. nazım iyi ki var oldu ve kara yüzlülerin kimler olduğunu şiirleri ile bizlere anlattı.
anlamsız kelimeler yumağından derin anlamlar yaratan kendi ifadesiyle bir insan, bir türk şairi.
o naaş birgün buraya gelecek. buna ister sembolleştirme diyin, ister putlaştırma. nazım birgün memleketine geri dönecek ve ebediyen izleyecek eyüp'ten altın boynuzu. ebediyen izleyecek anadolusunu, vatanını. nazım, hikmetiyle geri dönecek.
'başak rengi saçları mavi kirpikleri vardı onun. nazım hikmet 'dünyayı verdi çocuklara allı pullu bir balon, gönlünce oynayacaları bir oyuncak gibi.
ve tek umudu buydu. çocukların, hiç ölmeyecek ağaçlar dikmesi dünyaya, dünyanınsa bir günlük olsun ele ele tutuşmasını barışla.

o vatanını zühreyi seven tahir gibi sevdi. meselede olduğu gibi 'Tahir olmakta ayıp değil zühre olmakta hatta sevda yüzünden ölmekte ayıp değil.di.

o 'kerem gibi kurşun eritmeğe çağırdı bizi. sordu 'sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa? ve o hepimiz için yandı. şimdi ise hala aydınlatılmayı bekleyen karanlıklar var.

ölümle buluşmasını beklediği günlerden birinde Doğrultup belini kalktı iki ayak üstüne ve sordu 'nereden gelip nereye gidiyoruz?

ayrılırken fani dünyadan hepimize sözleri vardı. 'hoşçakalın doslarım benim, hoşçakalın sizi canımda, kavgamı kafamda götürüyorum' dedi. belli etmese de için de bir buruk 'elveda' duruyordu.

ve nasihatları vardı biz çocuklara gençlere; 'Sen kendi cennetini kara toprağın üstünde kur. Toprağı sev anan kadar...

haykırdı giderken 'Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla : Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

başka yerde yatsa bile cesedi. onun ruhu istanbul'u hep gülhane parkı'ndan
seyreder. ve hala gülhane parkı'nda o meşhur ceviz ağacını görenler nazımımın kaderine üzülürler.
danıstay tarafından vatandaslıgı tekrar reddedilen dünyaca ünlü sair.
http://www.renkhaber.com/...e_devam_ediyor_/7295.html
Durup dururken içimde bir şeyler kopup tıkıyor boğazımı,
Durup dururken sıçrayıp kalkıyorum yarıda bırakıp yazımı,
Durup dururken rüya görüyorum bir otelde, holde, ayakta,
Durup dururken çarpıyor alnıma kaldırımdaki ağaç,
Durup dururken bir kurt uluyor aya karşı bahtsız, öfkeli, aç,
Durup dururken yıldızlar inip sallanıyor bir bahçede, salıncakta,
Durup dururken mezardaki halim geçiyor aklımdan,
Durup dururken kafamda bir güneşli duman,
Durup dururken hiç bitmeyecekmiş gibi bağlanıyorum başladığım güne,
Ve her seferinde sen çıkıyorsun suyun yüzüne...

NAZIM HiKMET RAN
tam bir stalinci idi, maksim gorki'ye lenin'i anlayamadığı için şiirle hücum etmişti...
itilerek öne geçmiş şair...
hala türk vatandaşı olmayan büyük türk şairi.