müşteri arkasından dolaşan mağaza görevlisi

mağazaya girildiği andan itibaren peşinizden ayrılmayan görevlidir. müşteriye, rahat rahat bakması için olanak vermez.

çığ altında kalasıdır.o işin şakası tabi. ama şöyle bin yıllık bi uykuya dalsa fena olmaz.

laf aranan görevlidir. laf yiyeceğini anlar, bile bile dolaşır. sonuç lafı yer, "hanımefendi / beyefendi niye bağırıyorsunuz yardımcı olmaya çalışıyorum" der, gider. * *

her baktığınız nesneye efendim bu size çok yakıştı demekle yükümlü insandır. yakıştıramayacağı tek şey bir kaç beden küçük ya da büyük olmasıdır.

kolluk kuvvetine benzer bu sebeple mağazanın zabıtası denilebilir.

mağaza müdürünün sürekli olarak "müşteriyi takip et" diye baskı yaptığı garibin tekidir. yaşayanlar bilir bu psikolojiyi.

işe yeni başlamıştır. *

satılan ürünün üstüne kendi adını yazdırıp prim almak içindir.

bakü'de sık rastladığım olay. zaten pek burada gördüğümüz tarz her şeyin bulunabileceği marketler yok. galiba migros tipi bir tane varmış ben görmedim onu. olan marketler de biz de semtlerde görülen, çağdaş market, bizim market gibi, orta-küçük ölçekte marketler. bunların bazılarının ürün yalpazesi biraz daha geniş ( avrupa malı var diye reklam yapıyorlar)ama bunlar daha tenha. dolaşırken biri, muhtemelen sahibi, sizi gözetliyor hep. bire bir peşinizden gelmese de reyonlar arasında sizi görebileceği şekilde göz hapsine alıyor. çok rahatsız edici. sanırım daha bu tip marlet uygulamasına yeni geçilmiş olsa gerek ki müşteriye güvenmiyorlar.
yıllar önce de bize almanya'dan gelen işçiler anlatırdı gross marketler var herkes kendi alıyor, kasa da ödüyor diye de şaşırırdık, nasıl olur diye.
edit: başlık entry uyumsuzluğu oldu, sanırım başlıkta belirtilen daha çok giyim mağazaları ve yardımcı olmak için bekleyen görevliler. neyse yazmış bulunduk artık.

Mağaza işi budur. Satış personeli daha çok satmak zorundadır. Haftalık primlerini de etkiler, mağaza bünyesinde ki yerini de. Sizi sıkabilir ama emin olun sizden çok daha fazla sıkılıyordur. * Bol pantolona 'yıkayınca çekiyor' deriz, ve dar pantolona da 'giydikçe esner' deriz. Ki hakkaten de öyle lan. Esniyo, çekiyo. Biz ne dersek o ulan! Takip de edicez. Siktir git tezgahlardan alışveriş yap o zaman. işimiz bu. Zaten kriz var diyorlar, mağazalar tıklım tıklım. Tamam almıyorsun, bok var değil mi girip bakıyorsun mağazaya. Sonra satış elemanına trip yapıyorsun. Zaten öylesine girmişsin götüm. Kapıda ki sayaç seni sayıyo. Senin keyfin mağazaya girip çıkıyo naber ? Yaşasın takip eden mağaza elemanları!

(bkz: fino)

yılışıklığından dolayı o mağazaya bir daha gitmemeyi sağlayabilir. belki sadece gezmek, bakmak istiyoruz ve ablacım, dolaşma peşimde.

iyi niyetinden de olsa, genelde sinir bozucu kisidir.

yöneticisinin baskısından dolayı yardımcı olmaya çalışmakta olup, o müşteriyi sokakta görse suratına bakmayacak insandır.kimsenin gül yüzününe de hasret olmamakta olup,genellikle de kıskanılacak kadar güzel yada yakışıklı olurlar.**

tipik lafları vardır bunların, klasikleşmiş:

- efendim aynısından ben de aldım inanın çok yakıştı üzerime!
- zaten bu modelden çok az var efendim, gelir gelmez ayırttım kendime hemen.

biz de yiyoruz bunları her seferinde ulan. ama bizde de suç yok ki, eleman utanmadan her müşteriye bunu söylüyorsa, lan ne yalancı ibne diyerektten büyüsüne kapılıyoruz laflarının;

- sahiden ya, yakıştı dimi bu ?

insanı sıkıntıya sokan, gereksiz '' size çok yakıştı '' yağlamaları eşliğinde 'malı' bir an önce satma telaşıyla peşinizden uygun adım ilerleyen işçi.

bu tutumunda haklıdır efendim. satacak ki komisyon alabilsin. fakat gel gör ki müşteri peşinde dolaşmalara gerçekten tedirgin eder. ya belki almayacağım gelme...

Sürekli bişeyleri satmaya çalışır.

müşteri: Bu nasıl oldu acaba ya.
görevli: Bok gibi oldu efendim bunu alın.

bunun bir başka versiyonu da masaya oturur oturmaz müşterinin başında dikilen garsondur.

emir kulu işte ne yapsın. şaka lan şaka ne emir kulu falan uzak dursun biraz ipneler, stres atmaya geliyoruz zaten stres oluyoruz daha beter.

müşterinin değil ekmek parasının peşinde dolaşan insandır. anlayış gösterilmelidir.

bir şey sorulmadığı halde müşteri kapıdan girer girmez peşinde dolaşmaya başladıysa rahatsız eden bir görevlidir. sonuçta mağazalarda artık yeteri kadar güvenlik sistemi oluyor. gelen adama potansiyel hırsız gözü ile bakıyormuş gibi ne o öyle arkasından dolanmak falan. bırak, yardıma ihtiyacı olduğunda çağırır o seni. sonuçta mağazaya gelen herkes alışveriş için gelmiyor. belki fiyat öğrenmek için geliyordur ya da şöyle bir bakıyordur gözüne hitap eden bir şeyler var mı diye değil mi ama.

ha bir de bunların "aşkım, bitanem, şekerim", "sana çok yakıştı şekerim" diye konuşanları vardır ki, ağzını burnunu dağıtasın gelir. 1.si nereden bu samimiyet? 2.si ne aşkı, ne bitanesi, ne şekeri? bunu söyleyen dişi tezgahtarlar tabi.

çoğu kıyafet mağazalarında daha müşteri kapıdan adımını attığı an eleman hoşgeldiniz diyerek başına üşüşür, ne aradığını sorar. sonra kıyafet seçerken başında dikilip : "hanfendi bu size çok yakıştı" , "bu ürün son günlerde en çok sattığımız ürünlerdendir", "nasıl oldu?, alacak mısınız?" gibi cümlelerle müşteriyi sıkıştırır. eleman, patronu tarafından kendisine verilen görevi yapmaktadır fakat benim gibi birşey seçerken özgür olmayı seven müşterileri bu durum alışverişten soğutur ve genellikle müşterinin beğenmediği veya daha sonra pişman olacağı kıyafeti almasına sebep olur.

bazı mağazalar, müşterilerin bundan rahatsız olduğunun bilincinde olup müşteri politikalarını bu yönde düzenlemişlerdir.
Örneğin;

-LC Waikiki
-Defacto
-SevenHill

gibi mağazalarda satış görevlileri müşteriye musallat olmaz, müşteriyle sadece gerektiği durumlarda ilgilenirler. kıyafet alırken özellikle bu mağazaları tercih ederim.

(bkz: musallat olmak)

(bkz: git başımdan)

bir şey alacaksanız da almadan çıkmanıza sebep olur. gına gelir insana amk.

ne hikmetse bir şey sormak için arandığınızda yok olan görevlidir.