bugün

ne zamandır takibimde olan akademisyen yazar. bi çok öyküsünü duyup okumaya fırsat bulamadığım bi anda, büyübozumu: yaratıcı yazarlık kitabı elime geçti, ivediyle okumaya başladım. salt bu kitap üzerinden yapacağım yorum çok dalsız budaksız kalacağı için, kendisi hakkında bildiklerimi söyleyeceğim.

kendisi boğaziçi üniversitesi'nde akademisyenlik yapması yanında, yazarlık kursları veriyor. bu kursların hakkını veriyor mu? kurs mu yoksa seminer sentezi kıvamında mıdır tam belli değil. ayrıca, kesinlikle piyasadaki yazarlık, yaratıcı öykücülük kurslarını takip edenler onun kurs üzcretlerini görünce şaşırabilir. bizatihi; şaşırdım, kesinlikle ütopik buldum.

zira murat gülsoy'un dili fakir. bi hasan toptaş değiş bi yusuf atılgan değil. tabii ki aynısı olmalı demek değildir bu. makale, deneme yazmalı bence hep.

deneme yazma taktikleri çok başarılı misal. ve çok bilgili bir kişiliği olduğu bariz ama öykücülük için, farklı bi şey. tınısı farklı, tanım yaparcasına değil, tanık göstererek değil, parmakla göstermek gibi bir iş değil. bunun için öykü yazmanın okuluna gitmek gerekmez. allah vergisi olabilir yahut sonradan da ortaya çıkabilir.

o kadar talep duyuluyor ki kurslarına, buna mukabil yüksek fiyatlı olduğuna eminim. fakat yine de bu kadar abartmaması gerekir.
Yavan yazdığını düşündüğüm akademisyen / yazar. Borges'e hayranlığı dikkat çeker.
Baba, Oğul ve Kutsal Roman isimli mkitabı 2012 yılının en iyi 10 kitabı arasındadır.
boğaziçi üniverstesi öğretim üyelerindendir ayrıca.
Konuşuyoruz. Birbirine dolanıyor sözler. Diyalog da bir siyaset sanatı tabii. Hep kırbaç olacak değil ya… Sözcükleri ne kadar parlatırsak o kadar net görecek karşımızdaki kendini. En azından buna inanıyoruz.

Yoksa uzun bir bekleyiş, tek başına, tahterevallinin bir ucunda. Ayağımızı yerden kesecek bir benzerimizi bekliyoruz. Eş ama karşı.

Eşitlik durağan bir süreklilik. Bu eşitler arasındaki oyuna kimileri karşı: Dengeli bir çatışmanın ömrü uzattığına inanan düşünürlerin kitaplarını meydanlarda yakan insanların objektife gülümseyen yüzlerinden korkuyoruz. Birilerinin mutluluğu bazen çok zalim olabiliyor. Hele ki bize benziyorlarsa…

Yakalarına taktıkları işaretler savaş ve zaferi simgeliyor, köşeleri sivri. Gökyüzünde başka hikayeler de var. Sadece sırtını toprağa tamamen yaslamalı insan, yerin çekim gücünü hissetmeli, geceye düşmemek için gerçeğe tutunmalı.

Oysa sözler büyülü, gerçeği bulandırıyor, şekilden şekle sokuyor. Her şey tersine dönebiliyor, masumiyet katliama, cinayet kahramanlığa.

Korku içinde anlıyoruz; konuşmak da bir savaşma sanatı. Eşitlik bozuluyor. Susuyoruz.

Murat Gülsoy - ” Eşitler Arası Oyun ”
aklıma tutunamayanlar'ı getiren mühendis yazar boğaziçili.
Lazerlerin şampiyonu bilim adamı, öğrencilerine sabırlı bir öğretmen, bir sürü garip kitabın yazarı, müthiş bir insan.
bu kitabı çalın isimli öykü kitabında hikaye kurgusunu iyi gözlemleyebileceğiniz boğaziçi'li hoca.
Sevdiğim üç öykücüden biri.
Kendisini tanıma fırsatını yakalamış sayılı şanslı insanlardan biriyim. Çıkarmış olduğu kitapların tamamını okumuş, yaratıcı yazarlık kursuna gitmiş, atölyesine devam eden biri olarak yazıyorum. Yazıyorum çünkü 'yazmak' denildiğinde içinin ürperdiğini hissettiğim binlerce insan var. Yazıyorum çünkü nereden başlayacağını bilmeyen, yaratıcı yazarlık eğitiminin insana bir şey katıp katmayacağını merak eden, 'ben de yazabiliyor muyum?' diye kara kara düşünen, devam etmek için ufacık bir desteğe ihtiyacı olan, yaratıcılığını, kurgusunu yazıya dökemeyen, 'bu iş eğitimle olmaz, Tanrı vergisi' diye kandırılan, yıllarca kendisine gelecek olan ilhamı bekleyen, son zamanlarda eline geçen kitaplara sitem dolu 'ben daha iyisini yazarım!' diyen, binlerce insan. Peki Murat Gülsoy size yardımcı olabilir mi? Gerçekten yazmak da öğrenilebilen bir şey mi? Bu eğitim size ne katar? Murat Gülsoy yazabiliyor mu ki yazdırsın?
Evet size düşündüğünüzden daha fazla katkısı olacaktır, evet yazmak da öğrenilebilir bir şey! Hayatınız boyunca yazdığınız öykülerinizi okuyan, dinleyen ve anlamaya çalışan sayılı insanlar olacak çevrenizde. 'Nasıl olmuş? Nasıl olmuş?' sorusunu çekingen bakışlarınızla soracaksınız. Çoğu zaman sizi memnun etmeyen bu dönüşler, sizin için yazmanın ne demek olduğunu anlamayan insanlarca değerlendirilecek. Hiç yazmak istemeyen insanlar tarafından anlaşılmaya çalışılacak. Lakin bu eğitimi almaya karar verdiğinizde o ilk öykünüzü yazıp sınıfta okumaya başladığınızda sizin öykünüz başlayacak. Anlaşılmaya aday öykünüz! (Anlaşılmaya aday diyorum çünkü bazen yapmak istediğiniz şey çoğunlukla yazarken o şey olmaktan çıkar ve siz içinde kaybolursunuz, lakin Murat Gülsoy sizi anlar, kaybolduğunuz o karmaşanın içinde ışık tutar. Senin burada ne işin var demeden yol gösterir. Sen devam etmelisin demeden, pohpohlamadan destek olur.) Sınıfa ilk girdiğimde hissettiğim tek şey surların arkasında, (surlar diyorum çünkü kendisi insanoğlu ile arasına bu denli mesafe koymayı başarabilen sayılı insanlardan biri gibi geliyor) ne demiştim surların arkasında birinin varlığı, bu varlığa şahitlik edecek tek şey sesi. Kendinizi bir öykünün içinde hissetmeye başladığınız o ilk an işte bu. Gözlerimi kapatıp günlerce dinleyebileceğim bu ses, sizi yüreklendirmeyecek, vazgeç demeyecek, bir belirsizliğin içine atacak, kendi öykünüzü yazmak istiyorsanız zaten vazgeçmeyenlerden olmanız gerektiğini hatırlatacak. Sonra siz yazmaya başladıkça surlar yıkılacak. Birinin yazdıklarınızı anladığını görünce, yapmak istediklerinizi herkesin yüzüne karşı sizden daha güzel bir sesle anlattıkça, geriye sadece 'çok geç tanıdım' diyeceğiniz bir yazar kalacak. Tanımayı denemediğiniz, tek bir kitabını okumadığınız bir yazar. Surların gerekliliğinin kıymetini öğretecek bir yazar. Yazdıklarıyla yazmayı öğreten bir yazar. Sesiyle, tavrıyla, öyküye dönüşen bir yazar. Bu eğitimi bir tadım menüsü gibi hayal edin. Yazacağınız her öykünün tadına bakacak olan, sizler gibi yazmaya meraklı insanları ve yazma eylemi ile her türlü kavgayı gerçekleştirmiş bir eğitmeni düşleyin. Eleştirilerin iyileştiren yanını keşfedeceğiniz bir yer orası.
Yıllar sonra yazdığım bu entry bu başlığın altında daha anlamlı şimdi.
#yaratıcıyazarlık #büyübozumu #büyem #muratgülsoy