bugün
- zeynep bastık'ın beyaz külodu21
- birlikte diyete başlayalım mı9
- bayburtta picasso'ya ait ünlü tablo yakalandı18
- yazarların romantiklik seviyesi25
- realite manipülasyonu20
- profesörün sokak köpeği saldırısına uğradığı ülke26
- dini bütün bir kızı etkilemenin yolları21
- yazarların kendilerini tanımlama şekli13
- anın görüntüsü14
- izmir 3 koşuda hangi at gelir8
- kanka olmak istediğiniz yazarlar25
- menzil cemaatinin 17 milyar serveti olması22
- yazarların gurur duydukları özellikleri16
- filistin meselesi bizim milli meselemizdir20
- chatgpt9
- kadınların katlandığı eziyetler14
- sözlük yazarlarının akşam yemekleri11
- izmirde 5 çocuğun öldüğü yangın13
- gül gibi kokan sözlüğün ağır abisi21
- belediye konserleri yasaklansın10
- mesai saatlerinde entry girenleri cimere bildirmek8
- israfa son vermek için yapılması zaruri olan 3 şey33
- müslüman diye hamas'ı savunmak11
- judas'ın ölmesi8
- 17 yaşında bmw vs 3 yaşında egea9
- kedimi kim yedi1'in ölmesi13
- güvenmemeyi nasıl öğrendin10
- peter parker'ın mutsuz olması13
- reis deyince akla ilk gelen23
- günün sözü9
- mel mel vs eylulsabahi40
- özlem zengin21
- gece yatarken kurulan hayaller16
- tanışmak istediğiniz yazar14
- bazlama açmayı bilmeyen kız10
- bir erkeğin bağımlılık yapabilecek özellikleri8
- ölsem helvamı hangi yazar yapar22
- sana şimdi ne mesajlar geliyordur17
- eskiamaeksikbiri21
- b12 takviyesi10
- yazarların en çok sevdiği aylar22
- puura11
- sözlük kızlarının bugünkü kombinleri22
- sigara içen insan aptaldır19
- thusnelda10
- amk diyen kezo8
- sevgilisinden yeni ayrılan kız11
- şalgam suyu10
- sokakta görülen kediye naber lan demek9
- larisalisa13
halit ziya uşaklıgil'in bir romanı. romanda , Romanın başkahramanı ahmet cemil'in hayatı anlatılmaktadır...
--spoiler--
Romanın baş kahramanı Ahmet Cemil, Mülkiye Mektebi'nin son sınıfına geçtiği yıl babası ölür. Bunun üzerine annesinin ve kız kardeşi ikbal'in geçimini sağlamak onun üzerine düşer.
Okul sıralarından beri edebiyata aşırı tutkusu vardır. Askerî Rüştiye'den bu yana en yakın arkadaşı olan Hüseyin Nazmi'nin de teşvik, yardım ve tavsiyeleriyle; kendi gayretiyle öğrenmiş olduğu iyi Fransızcasıyla çevirilere başlar. Bu işi yeterli görmemesi üzerine ek işler arar ve "Mir`-at-ı Şuûn" adlı bir gazetede iş bulur. Bu gazeteye girebilmek kendisini çok mutlu etmiştir.
Daha sonra bir ek iş daha bulur ve akşamları zengin bir ailenin çocuğuna ders vermeye başlar. Artık evlerinin geçimi düzene girer, hatta ona göre zengin olmaya başlarlar.
Ahmet Cemil'in en büyük hayellerinden biri, edebiyat dünyasında çok iyi tanınan, ünlü bir yazar olmaktır. Bu konuda bir sürü hayal kurar. Bu hayellerine bağlı olarak kafasında, kendisini ünlü yapabilecek bir eser şekillendirmeye başlar.
Bu arada, gazetede saydığı, sevdiği kişilerden biri olan Ahmet Şevki Efendi, yine çalıştığı gazetenin sahibi olan Tevfik Efendi`nin, oğlu Vehbi'ye bir eş aradığını söyler. Ahmet Cemil kız kardeşini vereceği bu adamın durumunu yeterince araştırmadığı halde, yapılan görüşmeler sonucunda anlaşmaya varılır ve ikbal, Vehbi ile evlendirilir. Ahmet Cemil, kardeşinin evlenmesinden dolayı bir sıkıntı duyar ve eniştesine bir türlü ısınamaz.
Ahmet Cemil bir gün en yakın arkadaşı Hüseyin Nazmi`nin uzun süredir görmediği kız kardeşi Lâmiâ ile karşılaşır ve ona âşık olduğunu anlar. Bu olay onu eserine yoğunlaştırır ve bir an önce bitirme isteği doğurur.
Bu sırada, gazete sahibi Tevfik Efendi felç olur. Bunun üzerine oğlu, aynı zamanda Ahmet Cemil'in eniştesi, Vehbi gazeteye gelir ve yönetimi ele alır.
Ahmet Cemil ve arkadaşları önceleri korkmalarına rağmen, bir müddet sonra Ahmet Cemil bundan memnun olmaya, hatta eniştesine sevgi duymaya başlar. Artık Ahmet Cemil baş yazar ve bir miktar para vererek gazeteye yeni makineler alınmasını sağlamış küçük bir ortak olmuştur.
Birgün Ahmet Cemil eserini bitirmeyi başarır. Arkadaşı Hüseyin Nazmi'nin evinde yapılacak ve devrin önemli ediplerinin de hazır bulunacağı bir partide eserin okunmasına karar verilir. Nihayet o gün Ahmet Cemil eserini okur ve herkes tarafından beğenilir. Orada bulunanların hepsi kendisini tebrik eder. Hatta Lâmiâ bile bir fırsatını bulup, gizlice, eserin sonuna "Tebrik ederim ....." yazar ve Ahmet Cemil de bunun farkına vararak mutlu olur.
Bu mutluluk içinde yaşarken, bir gün annesi ona eniştesi hakkında hoş olmayan şeyler anlatır. Artık eniştesinin kötü bir insan olduğunun iyice farkındadır. Birgün bir gazetede, onu kıskanan ve kendisine hep düşman olan kötü arkadaşı Râci tarafından yazılmış, kendisini ve eserini yerden yere vuran bir yazı çıkar. Bunun gazetesini kötü yönde etkileyeceğini düşünen eniştesi, baş yazarlığı başka birisine verir ve Ahmet Cemil ile araları iyice açılır. Bir akşam evde bu konuda çıkan bir tartışmada eniştesi, hamile karısı ikbal`in karnına tekme atar. Bunun üzerine bebek düşer ve ikbal de ölür.
Bir süre sonra Hüseyin Nazmi'den, Lâmiâ'yı bir subaya verdiklerini ve Lâmiâ`nın da bunu istediğini öğrenir.
Artık Ahmet Cemil`in hayatta sarılabileceği hiçbir umudu kalmamış, annesi hariç herşeyini kaybetmiştir. Her zaman hayallerinin esiri olduğu için kendisine kızar, edebiyatla ilgi herşeyden tiksinir hale gelir ve eserini yakar.
O andan itibaren, kendisine bütün bu acıları yaşatan bu şehirde yaşayamayacağını anlar ve Osmanlı'nın uzak bir vilayetine gitmek üzere annesiyle birlikte istanbul`u terkederler...
--spoiler--
--spoiler--
Romanın baş kahramanı Ahmet Cemil, Mülkiye Mektebi'nin son sınıfına geçtiği yıl babası ölür. Bunun üzerine annesinin ve kız kardeşi ikbal'in geçimini sağlamak onun üzerine düşer.
Okul sıralarından beri edebiyata aşırı tutkusu vardır. Askerî Rüştiye'den bu yana en yakın arkadaşı olan Hüseyin Nazmi'nin de teşvik, yardım ve tavsiyeleriyle; kendi gayretiyle öğrenmiş olduğu iyi Fransızcasıyla çevirilere başlar. Bu işi yeterli görmemesi üzerine ek işler arar ve "Mir`-at-ı Şuûn" adlı bir gazetede iş bulur. Bu gazeteye girebilmek kendisini çok mutlu etmiştir.
Daha sonra bir ek iş daha bulur ve akşamları zengin bir ailenin çocuğuna ders vermeye başlar. Artık evlerinin geçimi düzene girer, hatta ona göre zengin olmaya başlarlar.
Ahmet Cemil'in en büyük hayellerinden biri, edebiyat dünyasında çok iyi tanınan, ünlü bir yazar olmaktır. Bu konuda bir sürü hayal kurar. Bu hayellerine bağlı olarak kafasında, kendisini ünlü yapabilecek bir eser şekillendirmeye başlar.
Bu arada, gazetede saydığı, sevdiği kişilerden biri olan Ahmet Şevki Efendi, yine çalıştığı gazetenin sahibi olan Tevfik Efendi`nin, oğlu Vehbi'ye bir eş aradığını söyler. Ahmet Cemil kız kardeşini vereceği bu adamın durumunu yeterince araştırmadığı halde, yapılan görüşmeler sonucunda anlaşmaya varılır ve ikbal, Vehbi ile evlendirilir. Ahmet Cemil, kardeşinin evlenmesinden dolayı bir sıkıntı duyar ve eniştesine bir türlü ısınamaz.
Ahmet Cemil bir gün en yakın arkadaşı Hüseyin Nazmi`nin uzun süredir görmediği kız kardeşi Lâmiâ ile karşılaşır ve ona âşık olduğunu anlar. Bu olay onu eserine yoğunlaştırır ve bir an önce bitirme isteği doğurur.
Bu sırada, gazete sahibi Tevfik Efendi felç olur. Bunun üzerine oğlu, aynı zamanda Ahmet Cemil'in eniştesi, Vehbi gazeteye gelir ve yönetimi ele alır.
Ahmet Cemil ve arkadaşları önceleri korkmalarına rağmen, bir müddet sonra Ahmet Cemil bundan memnun olmaya, hatta eniştesine sevgi duymaya başlar. Artık Ahmet Cemil baş yazar ve bir miktar para vererek gazeteye yeni makineler alınmasını sağlamış küçük bir ortak olmuştur.
Birgün Ahmet Cemil eserini bitirmeyi başarır. Arkadaşı Hüseyin Nazmi'nin evinde yapılacak ve devrin önemli ediplerinin de hazır bulunacağı bir partide eserin okunmasına karar verilir. Nihayet o gün Ahmet Cemil eserini okur ve herkes tarafından beğenilir. Orada bulunanların hepsi kendisini tebrik eder. Hatta Lâmiâ bile bir fırsatını bulup, gizlice, eserin sonuna "Tebrik ederim ....." yazar ve Ahmet Cemil de bunun farkına vararak mutlu olur.
Bu mutluluk içinde yaşarken, bir gün annesi ona eniştesi hakkında hoş olmayan şeyler anlatır. Artık eniştesinin kötü bir insan olduğunun iyice farkındadır. Birgün bir gazetede, onu kıskanan ve kendisine hep düşman olan kötü arkadaşı Râci tarafından yazılmış, kendisini ve eserini yerden yere vuran bir yazı çıkar. Bunun gazetesini kötü yönde etkileyeceğini düşünen eniştesi, baş yazarlığı başka birisine verir ve Ahmet Cemil ile araları iyice açılır. Bir akşam evde bu konuda çıkan bir tartışmada eniştesi, hamile karısı ikbal`in karnına tekme atar. Bunun üzerine bebek düşer ve ikbal de ölür.
Bir süre sonra Hüseyin Nazmi'den, Lâmiâ'yı bir subaya verdiklerini ve Lâmiâ`nın da bunu istediğini öğrenir.
Artık Ahmet Cemil`in hayatta sarılabileceği hiçbir umudu kalmamış, annesi hariç herşeyini kaybetmiştir. Her zaman hayallerinin esiri olduğu için kendisine kızar, edebiyatla ilgi herşeyden tiksinir hale gelir ve eserini yakar.
O andan itibaren, kendisine bütün bu acıları yaşatan bu şehirde yaşayamayacağını anlar ve Osmanlı'nın uzak bir vilayetine gitmek üzere annesiyle birlikte istanbul`u terkederler...
--spoiler--
--spoiler--
ahmet cemil ve okuldan arkadaşı hüseyin nazmi bazen okul çıkışlarında deniz kenarına gider ve edebiyattan bahsedeler. gene böyle bir gün ahmet cemil uzaklara dalar ve gökyüzünün ne kadar mavi* olduğu farkeder.
yıllar sonra ahmet cemil işinden, evinden ve lamia'sından olmuş bi şekilde annesi ile istanbul'u terkedip mısır'a doğru yol olan bir gemiye bindiğinde gökyüzüne bakar ve gökyüzünün simsiyah olduğunu görür.
--spoiler--
mai umutların rengi iken, siyah umutların ve o umutlarla birlikte bir hayatın çöküşünün rengidir.
ahmet cemil ve okuldan arkadaşı hüseyin nazmi bazen okul çıkışlarında deniz kenarına gider ve edebiyattan bahsedeler. gene böyle bir gün ahmet cemil uzaklara dalar ve gökyüzünün ne kadar mavi* olduğu farkeder.
yıllar sonra ahmet cemil işinden, evinden ve lamia'sından olmuş bi şekilde annesi ile istanbul'u terkedip mısır'a doğru yol olan bir gemiye bindiğinde gökyüzüne bakar ve gökyüzünün simsiyah olduğunu görür.
--spoiler--
mai umutların rengi iken, siyah umutların ve o umutlarla birlikte bir hayatın çöküşünün rengidir.
--spoiler--
ahmet cemil umutlarını yitirmiş bir adam olaraktan ülkeden uzaklaşırken,beyaz bayrağı da çekmiştir.tutunamayandır aslında.öncelikle sevdiği kadını kaybetmiştir, bu da yetmemiş gibi hayatının gayesi olan şiirlerini yakmıştır,ki bir yazarın en büyük felaketi olsa gerek.üçüncü olarak da yaşama nedenini kaybetmiştir.
--spoiler--
ahmet cemil umutlarını yitirmiş bir adam olaraktan ülkeden uzaklaşırken,beyaz bayrağı da çekmiştir.tutunamayandır aslında.öncelikle sevdiği kadını kaybetmiştir, bu da yetmemiş gibi hayatının gayesi olan şiirlerini yakmıştır,ki bir yazarın en büyük felaketi olsa gerek.üçüncü olarak da yaşama nedenini kaybetmiştir.
--spoiler--
türk edebiyatında realist roman kavramının en güzide temsilcilerinden biridir.
mai ve siyah romanının ana karakteri; ahmet cemil kendini edebiyat alanında üstün görür ve düşüncelerini anlatmaya kelimeler bulamayınca semboller kullanmaya başlar. dönemin baskıcı siyaseti nedeniyle hayaller dünyasına dalar ve kurduğu hayalleri "mai" gerçekleri ise; "siyah" olarak sembolleştirir. kitapta hayal- hakikat çatışması sıkça işlenen bir tem olarak karşımıza çıkar.
mai ve siyah, istibdat döneminde edebiyat sevgisi olan ahmet cemil adında bir genci anlatan halit ziya uşaklıgil romanıdır. ahmet cemil ise dönemin servet- i fünun edebiyatçısını temsil edendir.
Mai ve Siyah, yazarın istanbul daki basın, sanat ve edebiyat çevrelerini anlattığı, Servet-i Fünun topluluğunu anlattığı başarılı romanlarından bir tanesidir.
Mai ve Siyah, bir nesir romanı olarak kabul edilir ve bu roman Batılı tarzdaki Türk romanının ilk örneği sayılır.
Romanda yazar, Tepebaşı' ndaki bir sofranın betimlemesini yapıyor ve buradaki yemek ve arta kalan yemek görüntüsü hem devrin sosyal yapısını hem de Servet-i Fünuncular'ın özelliklerini yansıtır.
Sofra oldukça dağınık, düzensiz bir sofradır ki nesnelerin birbirinden farklı ilişkiler bağlamında çok derin bir kopukluğu yansıttığı dikkati çekmektedir. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başları Osmanlı toplumunun ve düşünsel anlamdaki karakteristik yapısını anlatır.
Romanın başkişisi Ahmet Cemil üç farklı kişilikle çıkar karşımıza. Bunlardan birincisi, insanların altın çağı diye nitelendirdikleri çocukluk dönemidir. Ahmet Cemil' in bu döneme ait yaşantısı geri dönülerle verilir romanda. Bunlardan ikincisi, Ahmet Cemil' in karakterini oluşturan en önemli bölümdür. Ahmet Cemil bu bölümde geçek hayatla ve bu hayatın sorunlarıyla yüz yüzedir. Üçüncüsü, hayat karşısında yenilmiş biri vardır.
Ahmet Cemil, romanda şair mizaçlı, ince, zayıf bir gençtir. Şiire olan tutkunluğu, duygusal kişiliği, ince, zayıf yapısıyla Fikret' in şiirlerindeki Süha' yı anımsatır.
Mai ve Siyah romanının asıl kurgusunu Ahmet Cemil' in düşleriyle hayatın gerçeklerinin çatışmasından ortaya çıkar. Ahmet Cemil yaşadığı toplumun bir ürünüdür.
Romandaki siyah öğe ile Vehbi ile Ahmet Cemil arasındaki çatışma dikkate sunulmaya çalışılır.
Roman başlarında Ahmet Cemil mai bir elmas yağmuru altındadır. Yeni kurmak istediği şiirin
tasarımlarını ve denemelerini yapmaktadır. Onun gelecekten beklentilerini ;mai simgesi etrafında toplayabiliriz. Yani ;mai; Ahmet Cemil için, gökyüzünün, umudun, ideallerini sembolize eder. istanbul' dan gemiyle ayrılışında ise her taraf;simsiyahtır. siyah; ise umutlarının tükenişidir.
Romanda karşıt değerleri savunan Raci ise; şiir anlayışını savunan kart bir karakterdir. Raci' nin kendisi de savunduğu değerlere pek fazla inanmamaktadır.
Sanatsal bir kaygıyla yazılan romanın dili çok ağırdır. Süslü bir üslup vardır. Şiirsel üsluba çok yakındır. Yazar dil ve üslup hakkındaki görüşlerini Ahmet Cemil' in ağzından sunar. Müzikalite ve iç ahenge önem verir.
Romandaki kişilere ayrıntılı olarak baktığımızda Ahmet Cemil, ikbal, Lamia, mai' yi,gök, yeni şiiri, düşleri, masumiyeti, romantizmi temsil eder. Karşıt karakterlere baktığımızda Raci ve Vehbi vardır. Bunlar eski edebiyat anlayışını ve gerçekçiliği, siyah' ı, karanlığı, yeri(toprağı) temsil etmektedirler.
Romanda eski yeni kavramı da ağır basmaktadır.
Mai ve Siyah, bir nesir romanı olarak kabul edilir ve bu roman Batılı tarzdaki Türk romanının ilk örneği sayılır.
Romanda yazar, Tepebaşı' ndaki bir sofranın betimlemesini yapıyor ve buradaki yemek ve arta kalan yemek görüntüsü hem devrin sosyal yapısını hem de Servet-i Fünuncular'ın özelliklerini yansıtır.
Sofra oldukça dağınık, düzensiz bir sofradır ki nesnelerin birbirinden farklı ilişkiler bağlamında çok derin bir kopukluğu yansıttığı dikkati çekmektedir. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başları Osmanlı toplumunun ve düşünsel anlamdaki karakteristik yapısını anlatır.
Romanın başkişisi Ahmet Cemil üç farklı kişilikle çıkar karşımıza. Bunlardan birincisi, insanların altın çağı diye nitelendirdikleri çocukluk dönemidir. Ahmet Cemil' in bu döneme ait yaşantısı geri dönülerle verilir romanda. Bunlardan ikincisi, Ahmet Cemil' in karakterini oluşturan en önemli bölümdür. Ahmet Cemil bu bölümde geçek hayatla ve bu hayatın sorunlarıyla yüz yüzedir. Üçüncüsü, hayat karşısında yenilmiş biri vardır.
Ahmet Cemil, romanda şair mizaçlı, ince, zayıf bir gençtir. Şiire olan tutkunluğu, duygusal kişiliği, ince, zayıf yapısıyla Fikret' in şiirlerindeki Süha' yı anımsatır.
Mai ve Siyah romanının asıl kurgusunu Ahmet Cemil' in düşleriyle hayatın gerçeklerinin çatışmasından ortaya çıkar. Ahmet Cemil yaşadığı toplumun bir ürünüdür.
Romandaki siyah öğe ile Vehbi ile Ahmet Cemil arasındaki çatışma dikkate sunulmaya çalışılır.
Roman başlarında Ahmet Cemil mai bir elmas yağmuru altındadır. Yeni kurmak istediği şiirin
tasarımlarını ve denemelerini yapmaktadır. Onun gelecekten beklentilerini ;mai simgesi etrafında toplayabiliriz. Yani ;mai; Ahmet Cemil için, gökyüzünün, umudun, ideallerini sembolize eder. istanbul' dan gemiyle ayrılışında ise her taraf;simsiyahtır. siyah; ise umutlarının tükenişidir.
Romanda karşıt değerleri savunan Raci ise; şiir anlayışını savunan kart bir karakterdir. Raci' nin kendisi de savunduğu değerlere pek fazla inanmamaktadır.
Sanatsal bir kaygıyla yazılan romanın dili çok ağırdır. Süslü bir üslup vardır. Şiirsel üsluba çok yakındır. Yazar dil ve üslup hakkındaki görüşlerini Ahmet Cemil' in ağzından sunar. Müzikalite ve iç ahenge önem verir.
Romandaki kişilere ayrıntılı olarak baktığımızda Ahmet Cemil, ikbal, Lamia, mai' yi,gök, yeni şiiri, düşleri, masumiyeti, romantizmi temsil eder. Karşıt karakterlere baktığımızda Raci ve Vehbi vardır. Bunlar eski edebiyat anlayışını ve gerçekçiliği, siyah' ı, karanlığı, yeri(toprağı) temsil etmektedirler.
Romanda eski yeni kavramı da ağır basmaktadır.
tepe başında başlayan yıldızlı bir geceni(mai) karanlık sularda(siyah) bitmesidir.
mai, hayalin; siyah ise karamsarlığın temsilidir.
mai, hayalin; siyah ise karamsarlığın temsilidir.
siyah bir gecede kaybolan mavi düşlerdir..
servet - i fünun dönemini gözler önüne seren , halit ziya uşaklıgil in başyapıtlarından biridir. ahmet cemil adlı gencin edebıyat dünyasının basamaklarını tırmanırken hırsları ugruna, aılesının karsılastıgı güçlükler anlatılmaktadır. eserin dili ağırdır ; ancak parantez içi açıklamaları bu konuda bizlere yardımcı olmaktadır.
halid ziya uşaklıgil ' in dört büyük romanından ilkidir. yazar bu romanında basın ve edebiyat düyasının bir temsilcisinin kişiliğinde , aşırı hayale yönelik ve aşırı duygusal bir gencin dış dünyasından çok iç dünyasını sergilemektedir.
Türk romanının basit kurgusal kusurlarından sıyrılıp gerçekten roman olmaya başlamasına öncülük etmiş eserdir. Tesadüfler ve ideal tipler yerini gerçekçi bir anlatım, bireylerin iç dünyalarına eğilme, hayal kırıklıkları gibi öğelere bırakır. Ahmet Cemil hayallerine ulaşamaz.
servet-i fünun dönemi yazarlarından-ki bu dönemdeki yazar sayısı zaten fazla değildir- halid ziya uşaklıgil tarafından realist bir bakış açısıyla yazılmış olan, servet-i fünun döneminde yaşayan ve yetişen aydın bir gencin başından geçen olaylar silsilesinin antıldığı eserdir. romanın başkahramanı ahmet cemil, siyah bir gecede mavi denize dalıp hayaller kurmaktadır. siyah ve mavi renkleri de öyle alelade seçilip romana ad olmuş değildir. yazarın bilinçli tercihi doğrultusunda bu iki renk diğer renklerin arasından sıyrılıp eserin kapağında büyük harflerle parıldamıştır. nedir bu mavinin gizemi ya da siyahın ürkütücülüğü? mavi, hayalleri temsil eder. hayalleri vardır ahmet cemil'in, ulaşmak istedikleri, idealleri... tıpkı diğer servet-i fünun gençleri gibi. yazmakta olduğu kitabı bitirip yayımlamak ister, herkes tarafından okunmak. kızkardeşini hayırlı biriyle evlendirmek ister. sonra bir de annesine güzel bir yaşam sunmak; fakat siyah bir gecede tüm hayalleri son bulur. kitabı yazar; fakat umduğunu bulamaz. kardeşini evlendirir; fakat eşinden yediği dayaklar sonucunda düşük bir bebekle kalakalır kardeşi. siyah, durumdan da anlaşılabileceği gibi gerçeklerdir. yıkılan hayallerin üzerine kapkara bir gölge gibi düşen gerçekler.
Servet-i Fünun döneminde yazılmış, Halit Ziya Uşaklıgil'e ait edebiyatımızın en önemli romanlarından biridir.
servet-i fünun döneminin bir nevi beyannamesidir. ahmet cemil karakteri servet-i fünun'daki kişilerin ruh hallerini ve düşüncelerini yansıtmaktadır.
halid ziya usakligil olmeden once yine gunumuz turkcesine kendisi cevirmistir;ama maalesef yine o ceviri yeterli olmamis suan ki yayinevi*parantez icinde turkce karsiliklarini vermektedir.
ahmet cemil in mahzun hikayesi,yazarin tasvirleri ve dili donemin cezbedici atmosferi kitabi muthis kilmaktadir gercekten turk klasikleri denince akla gelen ilk eser.tanzimat edebiyatinin emekleme doneminden sonra kendisi de serveti fununcu olan usakligilin bu muthis eseri gunumuz romanciliginin kaynagidir.
"...zihnim bir efkar saganagi altinda..."
ahmet cemil in mahzun hikayesi,yazarin tasvirleri ve dili donemin cezbedici atmosferi kitabi muthis kilmaktadir gercekten turk klasikleri denince akla gelen ilk eser.tanzimat edebiyatinin emekleme doneminden sonra kendisi de serveti fununcu olan usakligilin bu muthis eseri gunumuz romanciliginin kaynagidir.
"...zihnim bir efkar saganagi altinda..."
halit ziya uşaklıgil'in 100 temel eser içinde olan tek romanıdır.
Hayalleri olan bir gencin lise son sınıfta babasını kaybetmesiyle hayallerinin yıkılışı ve beraberindeki hayat mücadelesi.... insan hayatta karşısına çıkan zorluklara karşı mücadele etmeli, hayallerle gerçekleri birbirine karıştırmamalıdır. dili ağır olduğu için pek anlaşılmamakta, devamlı dipnotlara bakma ihtiyacı hissedilmektedir. Buna rağmen olayların anlatılışı akıcı bir dille ifade edilmektedir. Hayat şartlarının zor olduğu bir dönemde yazılan eser,insanın maddi durumunun hayatını nasıl etkilediği açık bir şekilde ortaya koymuştur.
10. sınıfta not korkusuyla anca 50 sayfasını okuyabildiğim süper(!) roman.
yarın öbür gün dizi film halinde izleyeceğimize emin olduğum roman.
romanın baş karakteri ahmet cemil'le bir gezintiye çıkarsınız, kah kızarsınız ona kah sevresiniz onu. hüseyin rahmi'nin romanlarındaki gırgır şahsiyetlere inat, bir o kadar ciddidir ki kahramanımız, tebessümünü satırlar arasında büyüteçle ararsınız. (bkz: bulabilene aşkolsun)
servet-i fünun döneminin nadide eserlerinden biridir.halit ziya uşaklıgil romanıdır.baş kahramanı ahmet cemil adeta halit ziya ve servet- fünün yazarlarının sözcüsüdür.bu edebiyat hakkında verdiği bilgiler dolayısıyla bir kılavuz roman niteliğindedir.mai,hayali siyah ise hakikatı temsil etmektedir.
batılı tarzdaki ilk romandır.
orijinal basımındaki ağır dilin, romanı daha da çekici kıldığı kitaptır. dönemin diliyle okumak ayrı bir keyif verir insana.
türk romanın en iyi eseridir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar