bugün

derin ve kaotiktir. siyaset hangi kaynağın nereye nasıl aktarılacağı, bu uğurda kimlerin ne çıkarlar sağlayacağı, hangi kesimlerin nasıl harekete geçirileceği, ne gibi söylemler kullanılacağı tarzı konularla uğraşan sosyal ve kültürel bir araçtır. kelimelerle, sembollerle, psikoloji ile, hesap kitapla yapılır. milyonların sürünüp ölmesi de, milyonların refaha ermesi de, ne üretilip ne tüketildiği de siyasi hedefler ve bunlara ulaşılmaya çalışılırken girişilen mücadeleler neticesidir.

insanlar neden madene iner, madene inen insanların ekonomik, eğitim, kültür demografisi nedir; bu insanları yerin altına indiren güçler ve dengeler nelerdir, denetim ve güvenlik nedir, maliyet hesapları, insan hayatının parasal karşılığı tarzı konular pek tabi olarak siyasetin ana konusudur. ama sen siyaseti "benim partim senin partin" olarak algılarsan, ve bu "siyasi" parti denen kurumları putlaştırarak gerçek yaşamın güncel konularından izole edip kutsallaştırırsan elbette "maden kazası siyasileştirilmesin" diye ortalıkta gezersin.

maden kazası siyasileştirilmesin güzel kardeşim. peki ne yapalım bu kaza ile? yani kim ilgilenecek bu mesele ile, hangi kurum, hangi birim, hangi boyut? ya da senin gözünde "siyaset" (ya da politika) ne içindir, derdi nedir, ne olmalıdır? neden o insanlar meydanlarda, tv'lerde, meclislerde bağırır kavga eder? gösteri olsun, şov olsun diye mi?

şu soruya cevap ver o vakit: ben çıkıp "maden güvenliği için x milyon yatırım yapılsın" desem, buna onay verecek ya da engel olacak olan kimdir? bir kazadan sonra en çok ortaya çıkan doktorlar mı, itfayeciler mi, televizyoncular mı yoksa siyasetçiler mi? eee, bu kaynağı yönlendiren ya da önünü kesen güç siyasetçi ise, nasıl oluyor da "bu işe siyaset bulaşmasın" diye ahkam kesiyorsun beyinsiz kardeşim, manyak mısın sen?