bugün

önceleri anne ve babadan, çevreden duyulan, ne diyor bunlar böyle diye düşündürten durum iken; mezun olunduktan sonra zaman zaman hak verilen durumdur. liseden sonra çoğu kez durumunuz yaşantınız daha iyidir. o günlere dönülmek istenmez ama içten içe özlenilir de.
sömestır tatilinde hissettiğimiz duygu
(bkz: 15 gundur ozlemiyorum ulan)
(bkz: 1 hafta daha uzasa tatil)
üniversiteya gidince ilk vakitlerde yaşanacak durumdur ama üniversite arkadaş grubu kurulup rahatlığa kavuşulunca asla aranılmaycak bir durumdur.**
universitenin guzel havasini koklayinca ozlemden eser kalmayan olaydir.
(bkz: duyardık da inanmazdık)
özellikle ilerleyen yıllarda aslında gençlik yıllarını özlemek ancak bunu kabullenemediğinden liseyi özlemiş gibi yapmak.
lisenin yeri farklıdır arkadaşların kardeşlerin hepsi ordadır.lisedeyken degerini bilmezsin ama bıttıkten sonra basını duvarlara vurursun ama nafile zamanı geri getiremezsin onun ıcın arkadaslarının kıymetını bılmelisin.
özeellikle vize ve final zamanı sık sık başa gelen ve keşke öss ye hazırlanıyo olsam psikolojisine sokan durum.
ne üniversitedeki arkadas grubu, ne ailenin mecburen size tanımak durumunda kaldığı özgürlük hali bu hasreti gidermez. ortaokul-lise arkadaşlarıyla (birde 7 sene aynı okulda okuduysanız) yapılan kahvaltılar, okuldaki taşkınlıklar, dersten kaçışlar, cuma cıkışlar, hatta hocalar ve müdür yardımcıları özlenirde özlenir.ne denirse densin ayrıdır o duygu ama hissedene tabi. *
lisedeki arkadaslıkları,derslerde yapılan fırlamalıkları,oynanan uzun eşekleri özlememek çok zor.
geçmi$te çektiğin sıkıntılara tekrar dönme isteğidir. sıkıntı derken; haftasonu tatili olmayacak, paso dersane, kurs, etüt... bunun yanında bir öss kaygısı da ya$anacak. evde bırak pc ba$ına geçmeyi, be$ dakika pencereden baksan, "çalı$ çalı$ çalı$ çalı$" komutları... sınıfta hocalar güna$ırı sınav yapacaklar, "biz öss'ye çalı$ıyoz" tribini dinlemeden... koridorda müdür seni görünce, "gömlagini soh la içari" diye böğürecek. yakalanırsan bir iki tane giydirebilecek... sonra arkada$ların okuldan kaçarken, "devamsızlık 19 oldu oğlum" diyip okulda hapsolunacak... paso yol çekilecek, dolmu$, otobüs in bin yapılacak... arkada$larınla aranda sorunlar da çıkacak, hep güllük gülistanlık olmayacak ya... ve sen yine de liseye dönmeyi isteyeceksin. çünkü bileceksin ki onlar sıkıntı falan değil, "asıl sıkıntı liseden sonraki hayattır" diyeceksin.
aynı arkadaşlıkları bir daha bulamadığınızda yaşadığınız duygu.ayrıca hiçbir şey artık o zamanki kadar saf da değildir.**
liseden liseye, öğrenciden öğreciye değişen bir durumdur ama değişen lisenin özlenip özlenmemesi değil ne kadar özlendiğidir...
gıcık hocaların garip komplekslerine karşı duyulan nefret bu özlemi azda olsa dindirir.
ama her şey bir yana; lisede yaşanan anılar hiçbir yerde yaşanacak cinsten değildir.
birde; eski lise arkadaşları ile seneler sonra buluşulup; eğlenildikten, eski günler yad edildikten sonra ayrılınca buluşma yerinden insanın içini saran özlem işte budur.
belirli bir süre etkisinden kurtulamazsınız...
insanın sahip olamadığı şeye özlem duymasının örneklerinden biridir.
günlerdir acı çekme sebebimdir. lise öyle bi yerdir ki,kime sorulursa sorulsun anlatacak bi şeyleri vardır o dönem hakkında.tam gelişme dönemi, karakterin oturma dönemi, herşeylere isyan eden asi gençler, össydi dil sınavlarıydı not ortalamasıydı diye can hıraş ders çalışan o zaman inek denilen sonra da niye ben öyle olmadım diye kafa vurduranlar, hakkında türlü türlü efsaneler yaratılan ve her okulda da bulunan popüler hocalar, varsa yabancılar, derslerden kaçmalar, cuma çıkışlar daha neler neler.. üstte yazılan tüm entryleri okudum hepsine de katılıyorum.. herkes özlemden onca strese rağmen gene yine yeniden o zamanlara dönme isteğinden bahsetmiş..ben de bu aralar bu isteği sıkça tekrarlarken buldum kendimi.bu özleme bu isteğe yapılacak şey herhalde o dönemin eğlencesini yerine koymadır, yeni arkadaşlıklarla ,yeni ortamlarla ama niyeyse o zamanki en yakınlarla bile buluşulsa gene lise özlemi muhabbet konusu oluyor.ya da ben bu aralar obsesifleştim..
(bkz: iç dökmek için sözlük kullanmak)
liseyi hiiiç özlemeyen bir insan olarak manasız bulduğum durumdur/olaydır. Şöyle ki, kişiliğin muallak, elin-kolun-burnun şekilsiz. ne yetişkinsin ne çocuk. arkadaşlık ilişkilerin en derin zamanında ama onlar da çatışma halinde. hayatını çözdüğünü sanıyorsun ama bir b.k bildiğin yok. neden özlensin ki.
bizzat içinde olduğum ruh halidir. sabahın kör vaktinde yorganı çekerek uyandıran anneyi, binbir laf ederek giyilen pantalon ve gömleği, dört duvar arasında yaşanan ama kıymeti bilinmeyen rahat hayatı, öss stresini bile özlemek. yıllarca aynı 4 duvar içinde saatler harcadığın kardeşlerini, en sıkıntılı anlarda dönen geyikleri, herşeyi özlemek..
hayata pozitif bakabildiğin o son yaşlarına geri dönmek isteyip, iç çekmektir.

yıllar geçer, sorumluluk artar, stres çoğalır, yükler ağırlaşır. geçmiş hep özlenir.

geri gelmeyeceğini bildiğimiz her şeyin özlenmesi gibi..
liseden mezun olduktan sonra bireylerin içine düştüğü durum. teğet geçtiği birkaç kişi hariç ezici bir çoğunluk mezun olduktan çok kısa bir süre sonra özlemeye başlar liseyi. sorsanız niye özledin diye aynı cevapları alırsınız hep:

-lisede gırgır vardı.
- ordaki ortam üniversitede yok.
- üniversitede çıkar ilişkisi var lisede ise bu yoktu.
.

daha uzar gider bu maddeler . evet lisede haftanın beş günü gördüğün insanlarla çabucak kaynaşıveriyordun; eğleniyordun . onun için liseyi özlüyorum diyosun. böyle bir durum ortada olursa lise tabi özlenir. ama sebep sadece lise ortamının samimiyeti mi?...

ortaokulda ilkokulda da samimiyet vardı. sıcaklık vardı. ama ben liseye geçince ilkokula ya da ortaokula bir özlem duymadım. çoğu kişi de duymamıştır herhalde. peki bu lise özlemi ne? okurken bir an önce kurtulmak istediğimiz bu yer neden sonra gözümüzde tütüyor?

işin aslı şu: üniversiteye başlayınca ya da hayata atılınca kişi artık kendisinin hayat boyu üzerinde taşıyacağı sorumluluklarının olduğunu anlıyor. üniversitedeyken hiçbir anını boş geçirmemesi gerektiğini,
kendisini geliştirmesi gerektiğini yani artık laylay loma ayıracak vakti olmadığını anlıyor. eskden umutla beklediği, 3 ay gezip tozacağım dediği yaz tatili üniversite zamanında "şu 3 ayı en doğru verimli şekilde nasıl değerlendirsem" düşüncesine yerini bırakıyor. boşa geçirdiği zamanlar artık kişiye dert oluyor. liseden hemen sonra ekmek kavgasına atılanlar için de aynı durum geçerli...

tabii şartların böyle çetinleşmesiyle insanlar temiz duygularını kaybedip, çıkarcı oluyorlar. liseden sonra üniversitede ya da iş hayatında lise samimiyetini bulamamak tamamen bundan kaynaklanıyor.

kısacası; insanlar aslında liseyi değil; hayatlarının üzerlerinde sorumluluk hissetmedikleri o sön dönemlerini özlüyorlar yani liseyi özlemek=insanın büyüdüğünü anladığı an
mezun olduktan sonraki öğretim yılının ilk gününde tavan yapan, fakat daha sonraları etkisi gittikçe azalan duygu. ben hatta o gün erkenden kalkmış uniformamı bile giymiştim. 11 sene aynı terane bağımlılık yapıyor demekki bir süre sonra bünyede. ama yine de bazen özlediğimiz ,okulun önünden geçtiğimizde içimizin cız ettiği anlar olmuyor değil.
genelde dersleri iyi olmayan ama taşaklı arkadaş grubu olanlar özlerler liseyi. yani benim gözlemlediğim kadarıyla. çünkü eğer bir düz lisede okuduysanız, hem çalışkan olup hem çok sevilen kişi olmanın çok zor olduğunu bilirsiniz. bunu başaranlar da güzel olan kızlardır. aslında onlar güzel de değildir. niçin ilgi çektiği belli olmayan kızlardandır onlar.
ama lisede dışlanan, en önde oturan, ders dinleyen tipler gidip güzel bir yer kazandıklarında liseyi hiç özlemezler. onlar için lise zaten bir ıstıraptır. ilk gittiklerinde "ilkokul ne güzeldi" derler. lise ortalarında da bir an önce bitirmek için dua ederler. aileleri tarafından hep "kör müsün, anadolu lisesini kazansaydın. hep böyle insanlar olacak işte etrafında" şeklinde azarlanırlar.
diğerleri, lisede gününü gün edenler, görüyorum ki okul çıkışlarına bile geliyorlar. öğretmenlerin ellerini öpüyorlar. çoğu, maddi durum da olmadığından, dandik dandik bölümler okuyor. hatta hala ders vermeye çalışıyor.
şimdi düşünüyorum da, acaba lisede dışlanıp üniversiteye geçtiğinde o hırsla çok değişen, bir sürü dil öğrenen ama içinde bir burukluk olan çocuk mu iyi yapıyor; yoksa lisede hep gırgır şamata güzel bir öğrencilik hayatı geçiren, tüm kızlarla/erkeklerle çıkan, "amınakoyim son sınavda düzeltirim" diyen çocuk mu iyi yapmış?
*
birkaç saat önce biten lisemi hiç özleyeceğimi sanmıyorum.
8 yıl önce biten lisemizi özlediğimiz için lise kıyafetlerimizle bu akşam eğlenmeye gidiyoruz.
üniversiteden sonra üniversiteyi de özlersiniz. hele lise yıllarını kat kat özlersiniz. o zamanlar iş bulmakla, tezle, yüksek lisansla uğraşmak yerine ya dakika sayıyordunuz ya da soru çözüyordunuz çünkü. şimdi ise hayatla üniformasız başetmek zorundasınız.