bugün

kuran-ı kerim'in kelime anlamı "okunan kitap" tır. koşulsuzca ve tüm inançlar gibi körkütük inanıldığı için inanlarca dokunulmaz ve kusursuz olarak görülür. peki kuran gerçekten kusursuz mudur? islam inancının düşünsel olarak mantıksız ve çelişik yanları var mıdır? ayet ayet incelenirse, bu zamanının oldukça zeki insanları tarafından kaleme alınmış kitabının eksik yanları ortaya çıkartılabilir mi?

öncelikle okunan kitabın dini, zorunlu olarak kendisinden önceki dinlerden kavramsal olarak ileridedir. çünkü, kuran o dinlerden daha sonra kurgulanmış dolayısı ile onların üzerine kurulmuştur. ondan önceki din olan isevilikte ruhban sınıfı vardır ve bu din yöneticileri, tanrı ile kulları arasında bağ oluştururlar. onlar günahları tanrıya iletir, tanrıdan af diler ve kutsarlar. ondan önceki din olan musevilik zaten tek tanrılı bir din bile değildir. eğer tevrat okuyan biri varsa bu dinin çok tanrılı bir din olduğunu zaten biliyordur. çünkü bu dinde yehova ve diğer tanrılardan açık açık söz edilir. bunun dışında üç tanrılı inanç çokluğu dolayısı ile ayrımı temsil ettiği için muhammed'in dini evrensele daha yakındır. çünkü tanrısı tektir.

muhammedin kitabındaki mantıksal hatalar.

1-) sayın (hazreti kelimesinin türkçesi sayındır) muhammed okunan kitapta kölelik ile ilgili şunları söylemiştir.

"Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azab vardır. (BAKARA SURESi / 178)
Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü'mini 'hata sonucu' öldürürse, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ailesine bir diyet ödemek ve bir mü'min köleyi özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah'tan bir tevbedir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (NiSA SURESi / 92)
Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) keffareti, ailenizdekilere yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır.) Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin keffaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah, size ayetlerini böyle açıklar, umulur ki şükredersiniz. (MAiDE SURESi / 89)
(TEVBE SURESi / 60)
içinizde evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah, kendi fazlından onları zengin eder. Allah geniş (nimet sahibi)dir, bilendir. (NUR SURESi / 32)
"Bana karşı lütuf-dediğin nimet de, israiloğullarını köle kılmandan dolayıdır." (ŞUARA SURESi / 22)
Kadınlarına "zıhar"da bulunanlar, sonra söylediklerinden geri dönenlerin, birbirleriyle temas etmeden önce bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaları gerekir. işte size bununla öğüt verilmektedir. Allah, yaptıklarınızı haber alandır. (MÜCADELE SURESi / 3)
Bir boynu çözmek (bir köleye özgürlük vermek)tir; (BELED SURESi / 13)"

ve bu sayın ölmüş kişi yine dişi köle anlamına gelen cariyelik ile ilgili aşağıda ki yazanları ortaya atmıştır.

"Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (BAKARA SURESi / 221)
Eğer yetim (kız)lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, (onlarla değil) size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Şayet adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu sapmamanıza daha yakındır. (NiSA SURESi / 3)
içinizde evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah, kendi fazlından onları zengin eder. Allah geniş (nimet sahibi)dir, bilendir. (NUR SURESi / 32)
Nikah (imkanı) bulamayanlar, Allah onları kendi fazlından zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik olduğu (köle ve cariyelerden) mükatebe isteyenlere -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız- mükatebe yapın. Ve Allah'ın size verdiği malından onlara verin. Dünya hayatının geçici metaını elde etmek için -ırzlarını korumak istiyorlarsa- cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa) zorlarsa, şüphesiz, onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah (onları) bağışlayandır, esirgeyendir. (NUR SURESi / 33)
Ey iman edenler, sağ ellerinizin malik olduğu ile sizden olup da henüz erginlik çağına ermemiş olan (çocuk)lar, (odalarınıza girmek için şu) üç vakitte izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleyin üstünüzü çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra. (Bu) Üçü sizin için mahrem (vakitleri)dir. Bunların dışında size de, onlara da bir sakınca yoktur; onlar yanınızda dolaşabilirler, birbirinizin yanında olabilirsiniz. işte Allah, size ayetleri böyle açıklamaktadır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (NUR SURESi / 58)
Ey Peygamber, gerçekten biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini ve Allah'ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını helal kıldık; bir de, kendisini peygambere hibe eden ve peygamberin kendisini almak istediği mü'min bir kadını da, -mü'minler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) konusunda onlar (mü'minler) üzerine neyi farz kıldığımızı bildik (size bildirdik). Böylelikle senin için hiç bir güçlük olmasın. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (AHZAB SURESi / 50)
Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek -güzellikleri senin hoşuna gitse bile- sana helal olmaz; ancak sağ elinin malik olduğu (cariyeler) başka. Allah her şeyi gözetleyip denetleyendir. (AHZAB SURESi / 52)
Onlar için babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) hakkında bir sakınca yoktur. (Ey müslüman kadınlar) Allah'tan sakının. Şüphesiz Allah, her şeye şahid olandır. (AHZAB SURESi / 55)
Ancak kendi eşleri ya da sağ ellerinin malik olduğu başka; çünkü onlar (bunlardan dolayı) kınanmazlar. (MEARIC SURESi / 30 )"

bu ayetleri okuyanlar hiç bir yerinde köleliğin yasaklandığını göremez. bunun nedeni insan usu o zaman tam olarak açınmamıştı ve köleliği normal ve sıradan olarak nitelendirmişti. insan özgürlüğü henüz o kadar önemli bir kavram değildi. tin açınmamıştı. buna karşın sayın muhammed içkiyi kesin bir dille ilgili ayette yasak kılmıştır. çünkü aklı ona yetmiş ama özgürlük kavramını tam olarak açındıraramıştı.

2-) kadın ve erkek kuran'da eşit değildir ve kadınlar er kişinin birer malıdır. bununla ilgili ayetler...

(BAKARA SURESi / 230)
(BAKARA SURESi / 236)
(NiSA SURESi / 3)

ve en önemli olan ayet: Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur. (Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir, çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır. Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir'dir. (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah'tan bir farzdır. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. (NiSA SURESi / 11)"

burada da görüldüğü gibi kadın bir maldır ve alınıp satılabilir. istenildiği zaman eğer işe yaramıyorsa onu boşayabilirsiniz. erkek kadından malda 2 kat daha fazla alır...vs.
okunan kitap kadınları erkelerle eşit kılmamıştır. kadınların bu kitaba bu kadar içten bağlılığı oldukça şaşırtıcıdır. bana, arapçasından başkasını duymadıkları ve okumaya gerek görmedikleri için pek de önemi yoktur gibi geliyor.

3-) okunan kitap'ta insan öldürmek, cihat, kıstas, yahudiler ve muhammedi olamayanlarla dostluk kurmamak... gibi bir çok mantıksız ayet vardır.

ancak şunu itiraf etmek gerekir ki okunan kitap kureyş dilinde çok keyif veren bir ses uyumu ile yazılmıştır. özellikle nas suresinin tınısı çok hoştur. dile getiren şaiiri tebrik etmek gerekir. ancak okunan kitabın değiştirilmediği yanlıştır. çünkü değiştirilmemiş bu kitaptaki sure sayısı ve ayet sayısı bu dinin mensubu ve birbirlerinden başka şekillerde ibadet eden şii ve hanefi mezheplerinde tamamen başkadır. ayrıca bu değişmemiş dinde çin'den amerika'ya kadar bambaşka inanışlar ve ayrılıklar mevcuttur.
ayetler kurandan alıntıdır. geri kalan bütün yazılar şahsımındır.
(bkz: islamda insana mantikli gelmeyen seyler)
1- Köleliğin bir vakıa, hayatın içinde var olduğu bir dönemde Hz. Resul şu prensipleri getirir :

* "Kim kölesini öldürürse, hapseder, gıdasını keserse onu hapsedin, gıdasını kesin öldürün."

* "Hizmetçi ve köleleriniz sizin kardeşlerinizdir. Ona yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin... Eğer onlara zor işler teklif ederseniz derhal onlara yardım ediniz. "

* "Sizden biriniz bu kölemdir, bu cariyemdir demesin. Kızım veya oğlum yahut kardeşimdir desin.

Kısaca birinci merhalede islam köle insandır prensibini yerleştiriyor topluma.

Hz. Resul kölesi Zeyd b. Hariseyi serbest bırakır, fakat o köle (!) peygamberimizi terk etmez ve Hz. Resul'e hizmete devam eder. Hz. Resul zaman içinde Zeydi islam ordusunun komutanı yapacak şekilde yetiştirir...

2- Kölenin de bir insan olduğu bilincine ulaştırılan topluma, ikinci merhale olarak savaşta esir edilen bu insanların hürriyetlerine kavuşmaları için çeşitli sebepler oluşturulur, ortaya atılır. Mesela: yeminini bozan, hataen adam öldüren, sevap için veya anlaşma ile köle azad etme ... gibi.

islam köleyi önce insan saydırır sonra hür kılma için sebepler yaratır.

islam köleyi azad etmeyi tavsiye etmiştir de toptan köleliğin kaldırılması için niçin açıkça emir vermemiştir :

Çünkü şartlar olgunlaşmamıştır. Aşağıdaki ortam, şartlar varlığını sürdürdüğü için islam köleliği kaldırmamıştır. Ama şartların oluşması, ortamın olgunlaşması ile kölelik müessesesi kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Bu şartlar oluştuğunda islam devlet başkanı ve alimler meclisi köleliğin kaldırılma aşamasının geldiğini ortak bir hüküm ile ilan edebilirler. Ayrıca günümüz şartlarında köleliğin kendiliğinden kalktığı da bir vakıadır. Hiç kimse islam adına köleliğin devamını savunamaz. Peki islamın ilk zamanlarında köleliğin kalkmasında engel teşkil eden şartlar ve bu şartların geçerlilik oranı nedir ? Bu şartlar :

Bir savaş yapılır. Esirler elde edilir. Bu esirlere uygulanacak maddeler şunlar olabilir:

- Esir idam edilir. Bu zalimlik olur . islamda zulüm yasaktır.

- Toplama kamplarında esirlerin bir arada tutulması ihtimali . Esir kamplarında yapılan zulüm örnekleri işkence, öldürme, tecavüz, gayri insani muamelelerim çeşitleri... birinci, ikinci dünya ve çağdaş dünyanın devletleri arasındaki savaşlarda bol bol görülmüştür. Bu da islama , insanlığa yakışmaz.

- Esiri ne öldürme ne toplu olarak bir arada yaşatma (esir kampları). Esiri serbest bırakma ihtimali : Düşman tarafı serbest bırakmayabilir ayrıca serbest kalan esir tekrar savaşa katılabilir.

- islamın köleliğin kalkma şartları olgunlaşana dek savunduğu görüş: Esirleri önce Müslüman ailelerine taksim edip, böylece onların karşı çıktıkları dünya görüşünü, yaşayarak görüp öğrenip anladıktan sonra insanca muamele görüp islamı tanıyan bu insanların çeşitli sebepler bulunarak ( sevap, yemini bozmanın cezası...) serbest bırakılması veya Müslüman esirlerle karşılıklı değiştirilmeleri.

Özetle; esir edilen kişiye insanca muamele edilir, yanlışları, ön yargıları gösterilir, gerçek öğretilir ( teori ve pratiğiyle yaşanarak) sonra serbest bırakılır. islamda kölelik budur, eğer bu insani ve ahlaki duruma kölelik adını verebilirsek !

islam bazı haramları aşama aşama ortadan kaldırmıştır. içki, kölelik... gibi. Çünkü toplumu o haramın kaldırılacağı ortama hazırlamak lazımdır. Bu da belli bir eğitim, aşama, zaman gerektiriyordu. Amerika, kuzey-güney iç savaşından sonra bir hamlede köleliği kaldırır. Şartlar oluşmadığı toplum hazır olmadığı için ortada kalan köleler yeniden eski efendilerinin yanlarına dönerler.

işte islam böyle bir kısır döngüye, sonuçsuz bir girişime sebep olmamak için aşamalı olarak köleliği kaldırmayı hedefler. Bunun için islam köleyi önce insan olarak kabul ettirir topluma. Sonra bu insanların islamın doğru yönünü öğrendikten sonra serbest bırakılması için sebepler, nedenler,şartlar yaratır. Ta ki islami manada kölelik tamamen ortadan kalksın, dünya ve toplumlar köleliğe gerek kalmayacak hazır bir hale gelebilsin (esirleri öldürmeyerek, kamplarda işkenceye terketerek...) veya köleliğin çağdaş versiyonu olarak, emeği sömürmeyerek kadın, kız, çocukları fuhuşa sürüklemeyerek ...

kaynak:http://www.islamustundur.com
1. islâmda miras, şahısların ihtiyaç ve mesuliyetine göre taksime tabi tutulmuştur. Anne, eş, kız çocuk veya kız kardeşin geçimi, kendisine ait olmayıp; oğul, koca, baba veya erkek kardeşin sorumluluğundadır. Kadın çoğunlukla kendisi dışında başkalarının geçimini sağlamakla da mükellef değildir.Erkek ise bütün durumlarda eşinin, kızının, annesinin veya kız kardeşinin geçimini sağlamakla mükelleftir. Erkek, ailesinin resmî hamisidir ve bütün maiyetinden sorumludur. Bu sebepledir ki,Nimet, mesuliyete göredir. kaidesine uygun olarak, eşinin, kızlarının, annesinin ve gerektiğinde kız kardeşinin nafakasını sağlamakla mesul olan erkeğe, böyle bir sorumluluğu olmayan kadının payının iki misli pay verilmiştir.
2. Kadın kendi mal varlığında istediği gibi tasarruf hakkına sahiptir. Kadın zengin olsa bile, ailenin harcamalarına katılma mecburiyeti yoktur.Bu açıdan değerlendirdiğimizde de, kadın ile erkeğe eşit pay verildiğinde, hisseleri aynı olduğu hâlde, erkek ailenin geçimini sağladığı, kadının ise böyle bir mesuliyeti olmadığı için denge erkek aleyhinde bozulmuş olacaktır ki, bu erkeğe haksızlık edilmesi demektir.
3. Kadın eğer bekâr ise, bakmakla mükellef olduğu hiçbir kimse olmayan tek başına bir insandır. Evlendiği zaman ise bahsettiğimiz gibi kendisinin ve çocuklarının nafakasını temin tamamen kocanın vazifesidir. Eşinin hiçbir nafaka sorumluluğu yoktur.Üstelik kadın bir de kocasından mehir alacak ve örfe göre, altın ev eşyası, para vs. bir çok hediyeye de sahip alacaktır. Kadın sahip olduğu malı, nafaka kocaya ait olduğu için harcamayabilir.isterse onu işleterek artırabilir. Erkek kardeş ise babadan aldığı mirası, evlilik masraflarına, mehre ve ailesinin nafakasına harcamakla bitirecektir. Kaldı ki bekâr kız kardeş, babasından aldığı mirasla geçinemiyorsa, erkek ona yardım etme mecburiyetindedir.Dolayısıyla bu açıdan da meseleyi ele alıp değerlendirdiğimizde erkeğe bir, kadına yarım hisse gerçek adalettir. Burada dikkat edilirse, islâm, kadınların sosyal açıdan karşılıklı bağlı, ekonomik açıdan ise bağımsız olduğu bir yapı öngörmektedir.islâm&ın,aile fertleri arasında karşılıklı sevgi, saygı, hoşgörü ve anlayış üzerindeki tahşidatını anlamak için bu önemlidir. Fakat ekonomik bağımsızlığın fazileti ne kadar büyük olursa olsun, bu, hiçbir zaman kadınların kendi kendilerini geçindirmek zorunda kalması ve tamamen aile dışında kendi başına buyruk yaşayabileceği anlamına gelmez. Ailenin ekonomik sorumluluğu ve sosyal refahı daima erkeklerin omuzlarındadır. Aslında kadınlara tanınan bu ayrıcalıklı konum, yüce dinimizin onlara verdiği değeri göstermektedir.
4. Erkek kardeş, herhangi bir zorlama olmadan, miras taksiminde kız kardeşine isterse, kendine düşen pay kadar veya daha fazla verebilir. Bu hibe veya hediye olur. Kimse buna mani olamaz.

kaynak:http://www.yeniumit.com.tr
zamanın koşulları , algı farklılığı ,yorum kelimeleri ve anlamlarını bilhassa düşünmemiş ya da düşünmeye gücü yetmemiş olanların harun yahya'nın evrim aldatmacası ve türevi bok atma işlemlerinde kullandığı uslubu kullanarak bi de güzel güzel açıklamalar döşeyerek altını doldurmaya çalıştıkları iddia..
aldatmaca demek , aldananlar ve aldatanlar vardır demek otomatik olarak..aldatma da , yanıltma/kasti olarak yalan yanlış bilgi verme demek..burda aldatılansınız haberiniz yok , kıçınızda pireler uçusuyor mealli yazı ve sahibi mi aldatmaca yoksa sevin , okuyun , anlayın diyen mi aldatmaca bilemedim..kimileri kadar , iyi demogoi bilmediğimden de daha fazla bu yazıyı uzatamıyorum..
kur'AN da şahsen okuduğum da , nasılsa anlayamacaksınız uğraşmayın tavrı beni çok kızdırmıştı..malum insanım , kompleksliyim, uludağ sözlük yazarıyım ve biri bana anlayamazsın dedi mi , hehehe yalancı senin anlatacak bi şeyin yok ki demek , oturup olayı incelemekten daha kolayıma geliyor..
inceleme yaptım ayetler buldum aha da karşına koydum diyenlere benden gelsin bu özlü söz: şayet allah yoksa bile , onu bu kadar kusursuz yaratana taparım..
ne diyordum en son olarak tamamlayayım ; evet ben de kızdım , dedim bu ne biçim şey , sürekli aynı duayı okumak ne manasız vs.. gel zaman git zaman hani derler ya bilime girdim , biyokimyada bi hidrojen atomu olmadan hiç bi enzim sistemi yürümüyor , bitkilerin sayıca azalışı tüm dünyanın içine ediyor , güneş ışınları biraz uzalaşsa donuyoruz..bunları gördüm dedim ki , kazara bi patlama olmuş , bu kadar kusursuz bi sistem ortaya çıkmış öyle mi?
o yüzden , inanmıyorum lafını zikreederken ; biraz daha düşünüp etmeye karar verdim..
sonra birazcık , tarihe baktım , önceleri tanrıla yapıyor sanılan şimşek oluşumuna..insanların gelişimine.. o zaman anladım , "anlayamazsınız" tavrını..misal tesla 3000 yıl önce kalkıp da , ışık saçan küreleri gösterse ne denirdi? büyülü / cadı..ya da atatürk hilafeti beklemeden kaldırsaydı ne olurdu sonuç? şimdikinden bile kötü bi kaos ortamı..demem o ki , her şey adım adım..daha bulunacak i görülecek çok şey var...kanser misal? şimdilerde kıyamet alameti deniyor , 700 sene sonra belki bi zamanların kıyamet alameti veba gibi çözümü bulunacak..
o yüzden , herşey srekli bi değişim devinim içindeyken , her zamanı kapsayan bi kitap için , ve kitabın göndereni için bu kadar kesin yorumlar yapmak , bu kadar radikal olmak , subjektifi bi fikir beyan eder gibi "inanmıyorum" demeyi geçtim , siz salaksınız ben mantık hatalarını buldum diyecek kadar cesur olmak ancak aptal cesaretiyle bağdaşır..
matrix değil bu dünya/din/bilim işleri hatalarını bulup , tatmin olasın..
aldatmaca denilen seyle 1 bilemedin 3-5 kisi kandirilir. ama hic yoksa 1 milyar insan bu kitaba inaniyor. bunlarin hepsi de mi aptal be birader.
sorgusuz kabulle yükümlü, eğitimsiz (eğitimli de olanı çoğunluktadır o ayrı)ortalama bir müslüman'ın anlayamayacağı ya da anlamak istemeyeceği aldatmacadır.

islam dininde en ufak bir acaba dinden çıkmak anlamına geleceği için "ben müslümanım" diyen hiç kimse islam dinini ya da kuran-ı kerim'i asla sorgulayamaz sorgulamayınca da nasıl çıkar karanlıklara aydınlığa!

sen yanmasan,
ben yanmasam,
nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa ?
günün birinde zamanın ileri gelenlerinden bir filozof, mevlana hazretlerinin yanına gelir ve der ki size 3 soru soracağım.

1. Allah vardır diyorsunuz, nerde? gösterin.
2. şeytan ateşten yaratılmış diyorsunuz, cehennem şeytanı nasıl yakacak, ateş ateşi yakar mı?
3. dininizde çok fazla kısıtlama yapıyorsunuz, niye insanları özgür bırakmıyorsunuz?

bunun üzerine mevlana yerde duran kerpiçten yapılma tuğlayı alır adamın kafasına vurur. adam kadıya gider, mevlanayı şikayet eder. kadı mevlanayı çağırır, niye böyle yaptığını sorar. mevlana der ki bana 3 tane soru sordu ben de cevap verdim. kadı bu nasıl bir cevaptır der. mevlana, bana dediki Allah vardır diyorsunuz, nerde? göster. başım ağrıyor diyor göstersin nerde? şeytan ateşten yaratılmış ateş nasıl yakacak şeytanı diyor, kerpiç de topraktan yapılmış kendisi de, niye acıtmış kafasını?
dinde çok fazla kısıtlama yapıyorsunuz diyor, ben özgürce ona vurdum şimdi buraya gelmiş ne diye şikayet ediyor?

adam şikayetçi olmaktan vazgeçmiş ve cevabını almış oturmuş. *

kuran-ı kerim aldatmacası olayına gelince, kuranda bazı ayetler bize ters gelebilir ya da ne dendiğini tam anlamayabiliriz bunun için çeşitli kuran tefsirleri okumak gereklidir.

sayın muhammed(s.a.v) nin kitabı deniliyor.

hangi insan,
cebelitarık boğazındaki sıcak ve soğuk suyun birbirine karışmadığını,
evrenin sürekli genişlediğini,
dünyanın ve ayın yörüngesini,
atmosferin 7 katmandan oluştuğunu,
dağların depreme karşı gösterdiği direnci,
firavunun cesedinin çürümediğini ve korunduğunu,

ve daha hatırlayamadığım birçok olayı bilebilir? Allah düşünelim diye bize beyin vermiştir. * *
islam dininde namaz kılmak, oruç tutmak gibi insana zor gelebilecek ibadetler var. acaba hangi insan ne için sabahın köründe kalkıp namaz kılar ve çöl sıcağında sabahtan akşama kadar aç kalır. insanın nefsini okşayan şeyleri yasaklar ne için acaba?... bir insan çıkacak kendi bir kitap uyduracak (sümme hâşâ) hem de okuma yazma bilmeden ve dünya nimetlerini elinin tersiyle itecek peki ne için? kim yapar böyle bir şeyi? kur'an-ı kerim bir roman değildir, ciltler dolusu tefsirler yazılmış açıklamasını yapmak için. tabi bunu yapabilmek için de tüm bir ömrünü bu amaçta vermiş nice insanlar. yine de ısrarcı olunuyorsa, bizzat kur'an meydan okur inanmayanlara bir benzerini yazın yazabiliyorsanız diye. buyrun yazın yazabilirseniz... islam dini aklını kullanmayı emreder insana, sorgulamamayı değil o, ortaçağ skolastik düşüncesinin ideolojisidir kendisi tamamen aldatmaya dayalı olduğu için. islam dininin özü aslen taklidi iman değil, hakiki imandır.
var olduğu sanılan ama en güzel cevaplarını cansız hoca'nın verdiği iddia.*
Cansız Hoca'ya yerli yersiz herkes dini sorular soruyormuş.

- Hocam, yeryüzünün her tarafına Kuran sayfaları serilse ve büyük abdest ihtiyacın gelse bu ihtiyacı nerede gidereceksin?

Cansız Hoca çok sinirlenerek şu cevabı vermiş:

- ihtiyaç giderecek yer kalmadığına göre, senin ağzına s.çmaktan başka çare yok.

ve en büyük bomba...

izmirli bir avukat dava için Trabzon'a gelmiş. Sohbet esnasında, okunan duaların ölünün ruhuna gidip gitmeyeceği tartışılmış. Avukat, okunan duaların ölülerin ruhuna gitmeyeceğine inanıyormuş.

"Seni ancak Cansız Hoca ikna edebilir" demişler.

Hocanın tavla oynadığı kahveye gidilmiş.

Adam sorusunu yineleyince, aralarında şu diyalog geçmiş.

- Elbette gider.

- Peki nasıl gider?

- Senin anan, eşin, kızın var mı ?

- Var.

- Nerede oturuyorlar?

- izmir'de.

- Senin ananı, avradını, kızını s....

- (Adam sinirlenerek hocanın üzerine yürümüş) Ne biçim konuşuyorsun sen ?

- Niye sinirleniyorsun? Duaların buradan ahirete gittiğine inanmıyorsun da, küfürlerin buradan izmir'e gittiğine niye inanıyorsun ?
insanlar yanlışı yalanla savunmayı ve bunu da din için, din uğruna yaptıklarını ne de güzel ve yüce bir biçimde gerçekliyorlar. (tıpkı adı allah olan tanırı adına öldürmek gibi)

1-) köleliliğin aşama aşama halkı eğiterek ve alıştırarak kaldırıldığını söyleyen insanlar için içki örneğini vermiştim ancak inanç karanlığında bu detayı görmemiş olacaklar. kölelik, insan usunun açınımı yani köleliği reddetmesi ile protestanlık dinin kurucusu m. luther'den başlayarak (bkz: Von der Freiheit des Christenmenschen)'den başlayarak günümüze kadar devam eden bir süreçle ortadan kalkmıştır . ayrıca protestanlıkta ruhban sınıfı ve günah çıkarmada ortadan kaldırılmıştır. var olan dinler arasında en ussal olanı; zamansal açıdan en sonuncusu olan protestanlıktır ve bu din köleliği resmen yasaklar. köleliğin aşmalı olarak ortadan kalkması da bu dinin yaygınlaşması ve bu dine mensup olan insaların dünyanın lokomotifi olması ile gerçekleşmiştir. (bkz: martin luther king)

2-) barış(islam) dini eşitsizlik ve adalet yani kadın erkek ilişkisi ile ilgili olarak kesin ve değişmez bir yargı koymuştur. çünkü kendi döneminde kadınlar etken değil edilgendir ve ata erkil sistemde ikincildir. ancak zaman değişmiş ve kadın özgürlüklerini ve kendi kişiliğini kazanıp kavramsal olarak insan niteliğine bürünmüştür. yani devir değişmiş kadın artık etken konuma gelmiştir. yargıları kesin ve tanrının emri olduğu idda edilen okunan kitap kadının kişilik kazanmasını öngörememiştir. çünkü değişmez yasalara, yani teslimiyet dini tanrısının sözcüklerine sahiptir.

3-) her şeyin devinim içinde olduğunu ilk bu kitap değil yunanlı bir filozof ortaya atmıştır. doğa kendini insan yolu ile biliyor. yani bu bilme sürecinin biraz zamana ihtiyacı olduğunu ve her şeyin bilinebilme potansiyeli olduğunu söyleyen birinin bu bilinebilirlik durmuna inanç gibi karanlık ve bilinmezlikle örülü bir ağı nasıl birleştirmiş hala anlayabilmiş değilim. eğer her şey bilinebilirse insan özgür olur yani kendini bilir ve nitel olarak sonsuzlaşır. (bilinebilirlik potansiyelini kendisi orataya atmış.)

4-)en garip ve aptalca olan okunan kitap savunması ise bir milyara yakın insanın yanılamıyacığını savunan görüştür. çünkü geri kalan 6 milyar insanın yanıldığını ve yanlızca bu dine inananların doğru yolda olduğunu idda etmek nasıl bir yöntemdir hala çözebilmiş değilim.

5-) bazı bilimsel gerçekleri veren ve bunların okunan kitapta olduğunu idda eden insanların; sayın muhammedden binlerce yıl evvel yaşamış ve öklid geometrisini bulmuş, suyun kaldırma kuvvetini keşvetmiş, mutlak biçimde astronomik hesaplar yapmış kişileri tanrı olarak kabul edip önlerinde secde etmeleri gerekirdi. belli ki bu kişiler j. verne okumamışlar. eğer okumuş olsalardı okunan kitaba imanları zedelenirdi. adamcağız o zamanlardan deniz altını kurgulamış, hemde bütün ayrıntılarına kadar...

6-) hele ibadet konusunda, özellikle orucu adı allah olan tanrıya inanmayan budistlerin en sıkı biçimde gerçeklediklerini bilmeyen insanlara ne diyebileceğimi bile bilmiyorum. bu ve buna benzer değişik fantazyalar anlatan insanlar sanırım beni anlamazlar. onların karanlığını güneş bile aydınlatamaz.

ek yazı için not: (bkz: kuran ı kerim aldatmacası/#5672237) adresindeki yazıdan yola çıkılarak değiştirilmiştir. sorun düşüncenin nesnelliği ile yazının analitikliği arasındaki çelişkiden kaynaklanmıştır.
kuran-ı kerim'i anlayacak kapasiteye sahip olmayan insanlar için aldatmaca gibi gelebilecek silsileler bütünüdür. *
kitaptır en nihayetinde. okudum. oldukça da beğendim açıkçası. bunun yanısıra insanların bu kitaba ilgisi oldukça fazladır. en çok satılanlar listesinde çıkışını hızla sürdürmekte olan bir kitaptır. yayın haklarını kim satın aldıysa parayı vurmuştur.
unuttuğum bir şey var. okunan kitapta burçlarla ilgili ayetler vardır. hatta tanrı burçlara yemin eder. #3054287

tamamlama: okunan kitap'ta burçlardan ve yıldızlardan ayrı ayrı bahsedilir. burç ve yıldız arasındaki farklar için tdk nın genel türkçe sözlüğünden faydalandığım aşağıdaki karşılaştırmayı yapıyorum.

burç (I) -cu
isim Arapça bur

1 . Kale duvarlarından daha yüksek, yuvarlak, dört köşe veya çok köşeli kale çıkıntısı:
"Surun yıkık burçlarından baykuşlar gülüyor."- H. Taner.
2 . gök bilimi Zodyak üzerinde yer alan on iki takımyıldıza verilen ortak ad.
3 . teknik Demir aksamın birbirine değmesini engellemek, boşlukları doldurmak amacıyla sarı, karbon, plastik vb.nden yapılan bir motor parçası.

yıldız
isim

1 . Güneş ve ay dışında gökyüzünde görülen ışıklı gök cisimlerinden her biri:
"Baktık geceden fecre kadar ellerde / Yıldızlara yükselen kadehler gördük."- Y. K. Beyatlı.
2 . Sinema, tiyatro veya müzikhol sanatçısı, star:
"Bir keresinde de bir yerli opera yıldızımız gelmişti."- H. Taner.
3 . Bir noktadan çevreye beş veya daha fazla çıkıntısı olan çok köşeli şekil:
"Türk bayrağındaki yıldız beş ışınlıdır."- .
4 . sıfat Bu biçimde olan.
5 . mecaz Bir toplulukta, bir meslekte, üstün başarı gösteren kimse:
"Cebirde, geometride, fizikte sınıfımızın yıldızı idim."- Y. Z. Ortaç.
6 . mecaz Baht, şans, talih.
7 . denizcilik Kuzey yönü, kuzey.
(bkz: minareyi çaldım hanım kılıfı da hazır)
anlamaya idraki olmayanlarin uydurdugu bir yalan.

kafirler her daim oldu, bugun de olacak anormal bir durum yok ama simdiki kafirlerin iddia ettikleri seylere ancak guluyorum.

ac kardesim nur suresini oku, kac yuzyil once haber veriyor sana kuran-i kerim elektrigi degil mi?

kadina hakkini veren islam dini degil mi? kadinin nikahtan once para isteme hakki var kocasindan hangi medeni hukukta boyle birsey gorulmus?

diri diri gomulen kiz cocuklarini islamiyet kurtarmadi mi?

ortacagda icinde seytan var diye kadinlar yakilmiyormuydu?

bak tevbe suresi 71.ayete ne diyor? Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler diyor anladin mi isin onemini simdi?

Biz insana, 'anne ve babasına' iyilikle davranmasını tavsiye ettik... (Ahkaf Suresi, 15) demiyor mu kuran?

allahtan korkun diyecegim de allaha da inanmiyorsunuz?

olum herkese be gulum sen ne kadar inkar etsen de kara topragin altinda munker-nekir bekliyor seni, en iyisi sus da adam sansinlar...
evrsel, zorunlu olarak zamansızdır. yani zamandan bağımsızdır. tıpkı doğa yasaları gibi. (F= m.a bu yasa zamandan bağımsızdır. ) tanırıyı ve onun sözünü zamana bağlayan birisi tanrı kavramından bihaber demektir.
(bkz: yüzde birlik beyinle beynini yaratanı yargılamak)
kur'an-ı kerim in içindeki bilgileri sorgulayan tiptir. bende okudum kuran'ı, güzel bir romandı, belki roman değildi, kasideyi andırıyordu daha çok. inananı var inanmayanı var. ancak buna 1 milyar ki$i inanıyor, bu nedenle doğrudur demek nasıl bir mantıktır? tanrıyı sizin mantığınız almaz allahsız köpekler bakı$ açısından çıkması gerekiyor kimi yazarların.

kur-an'ı kerim, belki hayat için doğru bir yol göstericidir, ben kullanmıyorum, tercih etmiyorum. ancak kur-an'ı günümüze doğru bir $ekilde yorumlayarak geçirenleri takdir ediyorum, benim içkime sigarama, kadınlarla ili$kime, hayatıma karı$madığı sürece ne farkeder...

evet, kuran'ın muhammed tarafından yazıldığına inanıyorum, ancak kur-an'a, muhammed'e ve tanrı'ya iman edenlere herhangi bir lafım yok. sadece dü$üncelerini savunurken saçma tasvirler yaparak, insanları a$ağılamaya çalı$masınlar bana yeter...
(bkz: bak yine aynı bkz)
(bkz: ya$asın dü$ünce özgürlüğü)
Duydugum bir görüşü dile getirmek istedim cok fazla içki içen birine ''sen bundan korkmuyormusun cehennemden falan'' diye sordugumda ''eger Allah beni sonsuza kadar cehennemde yakacak olursa onun normal kişilerden bir farkı yoktur'' diye acıklamıştı. kuran-ı kerim deki yazılan yazıların cevirilerinin sadece bir yorum oldugunu düşünen kişiydi sadece.
yada şöyle acıklamak gerekirse herkes istedigi gibi yorumlaması yanlış olur kim ne anlarsa onu yapması tamamen bir yanlışlık eseridir.
iman etmeyen yada etmek istemeyen herşeyde bir boşluk arayan herşeyi sorgulayan insanlar sadece iman zayıflıgından bu hale gelmişlerdir.
kadınlar bir mal değildir.
(bkz: cennet anaların ayagı altındadır)
islamiyetgerçeklerinoktabilmemne isimli soldan yemiş mason site makalesi.adamlar oturmuşlar ciddi ciddi ulan acep islamiyeti nası baltalarız diye uğraşmışlar.iki lafın biri muhammed şöyle şöyle islam böyle böyle bik bik bik.neredeyse sözü yahudi olun hem bu dünyanızı kurtaralım hem öteki dünyanızı kurtarın muhabbetine getiriyor. okunmalı,gülünmeli.
''Hazreti'' kelimesinin türkce karşılıgı sayın değildir. Yüce, ulu, anlamı taşır.
(bkz: provokasyon)
(bkz: düşünce özgürlüğü)
(bkz: ateş seni çağırıyor)
"""""5-) bazı bilimsel gerçekleri veren ve bunların okunan kitapta olduğunu idda eden insanların; sayın muhammedden binlerce yıl evvel yaşamış ve öklid geometrisini bulmuş, suyun kaldırma kuvvetini keşvetmiş, mutlak biçimde astronomik hesaplar yapmış kişileri tanrı olarak kabul edip önlerinde secde etmeleri gerekirdi. belli ki bu kişiler j. verne okumamışlar. eğer okumuş olsalardı okunan kitaba imanları zedelenirdi. adamcağız o zamanlardan deniz altını kurgulamış, hemde bütün ayrıntılarına kadar..."""""

gibi bir alıntı yapabildiğim anlamsız iddialarla dolu başlık.

neymiş, geçmişte büyük bilimsel buluşlar yapanlara secde etmemiz gerekiyormuş... hiçbir şeyden haberin yok!!!

şimdi sana ve senin gibi düşünenlere inanmanız için bir mucize gösterilecek. cehenneme gitmesi kesinleşimiş olanlar aynen kuran'daki yine mucizevi bir şekilde haber verilen cümleyi kuracaklar: bu bir sihir(gözboyamacılık)

şimdi okunan kitabı aç ve 16. sureye bak. surenin isminin nahl suresi olduğunu göreceksin. nahl arapça "dişi arı" demek. sure numarası olan 16, arının kromozom sayısıdır. peki durup dururken neden arının kromozom sayısı, bu hayvanın ismiyle adlandırılan sureye sure numarası olmuş? bütün türlerde erkeğinin ve dişisinin kromozom sayıları aynıdır ama arılarda bu bir istisnadır. arılarda dişiler yani işçi arılar 16 çift, erkeler ise 16 tek kromozoma sahiptirler. okunan kitabı yazan bu istisnadan haberdardı.

şimdi okunan kitapta nahl suresini hazır açmışken 68. ve 69. ayetlere de bakıver. işte surenin ismini aldığı ayetler bunlar:

68. Rabbin bal arısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin.


69. Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır.

ev edinen yani petek inşa eden, bitkileri dolaşan ve bal çıkaran sureye ismini veren dişi arılardır.

şimdi sen peygamberimizin bir genetik profesörü ve zoolog olduğuna hatta bir istisnası olan arının kromozom sayısını arı isimli sureye numara yapabilecek usta bir yazar olduğuna inanmaya devam edebilirsin.