bugün

benden sana hayır gelmez. benden hala sana üç evet gelir.

canfeza - l'afedersin.
insanlara bir şeyler anlatmaya çalışmak buharlı bir cama yazı yazmaya benziyor. Özenle yazıyorsun, apaçık belli oluyor anlattıkların. Sonra silinip gidiyor.
O sabah yeni bir başlangıç yapmıştım.
Kendimi banyoya kilitledikten sonra küveti ılık suyla doldurup jiletleri çıkarmıştım.
Romalı bir düşünüre nasıl ölmek istediğini sorduklarında damarlarını ılık banyo içinde kesip açacağını söylemişti. Bunun kolay olacağını sanıyordum, küvete uzanıp bileklerimde çiçeklenen kızıllığın berrak su içinde dalga dalga kabarışını izleyerek gelincik rengi köpüklerin altına kayıp uykuya dalacaktım.
Ama iş bunu yapmaya gelince, bileğimin derisi gözüme öyle beyaz ve savunmasız göründü ki bir türlü yapamadım. Sanki asıl öldürmek istediğim şey o derinin altında ya da baş parmağımın altında atan o ince mavi damarda değil, başka bir yerde, daha derinde, daha gizli ve ulaşılması çok daha güç bir yerdeydi.

sırça fanus
"iyi biri...
olmama...
izin vermiyorlar..."

dostoyevski - yeraltından notlar
"her şey olması gerektiği gibi olmuştu; çünkü bazı insanlar dünyaya aşk için gelmezler, kavuşmanın acı verici mutluluklarını taşıyamayacak kadar zayıf oldukları için onlarda sadece beklentinin kutsal ürpertisi vardır."

karmaşık duygular-stefan zweig
http://yanikruhlu.tumblr.com/post/163717982111
"Dünyanın ruhu insanların mutluluğuyla beslenir. Ya da mutsuzluklarıyla, arzuyla, kıskançlıkla. Kendi kişisel menkıbesini gerçekleştirmek insanların biricik gerçek yükümlülüğüdür. Her şey bir ve tek şeydir. Ve bir şey istediğin zaman, bütün evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar. "
Simyacı - Paulo Coelho.
görsel
"keşke kaçabilsem. bildiğim, bana ait olan, sevdiğim şeylerden kaçabilsem. keşke gidebilsem burası olmayan herhangi bir yere. bu yüzleri, bu alışkanlıkları, bu günleri görmek istemiyorum artık. başka biri olmalı, hücrelerime sinmiş bu rol yapma saplantısının yorgunluğunu atmalıyım. uyku huzurla değil, hayatla çöksün üstüme. deniz kenarında bir kulübe, hatta dağların sarp eteklerinde bir mağara yeter bana. ne yazık ki istemekle olmuyor."
huzursuzluğun kitabı
Sevgili dost,
Bazı kuyuların suyu içilmez, acıdır. bazı kuyular derindir, görünmez suyu. bazı kuyular kördür, göremezler. Benim kuyum, benim kuyum sevgili dostum öyle derindir ki, içine taş attığın zaman suyun sesini duyamazsın. Bağırsan sesin geri gelmez. Bakracı sarkıtsan ip yetmez.

Yalnızlığın bana yakıştığını söylüyorlar. iyi duruyormuş üzerimde; renkleri sade ve uyumluymuş. Dikimi kusursuzmuş. Bu mahir terzinin adını öğrenmek istiyorlar. Söyler miyim hiç!

Sevgili dost,
Bana bencilce hareket ettiğimi söyleme sakın. insanlara güvenimi kaybettim. Terzimin adını sadece deniz fenerlerine ve kızkulesi'ne verdim. Galata kulesi de istedi ama reddettim onu. Çünkü o her gece koynuna yabancıları alıyor. Yalnızlık senin neyine, dedim. Neyine senin yalnızlık!

Albert camus da tanıyormuş terzimi. Nereden mi öğrendim? Şu satırlarından:
"Son yıllarda gördüklerimiz bizde bir şeyi kırdı. Bu şey insanın güvenidir; o güven ki insanlığın dilini konuştuk mu, bir başkasından insanca karşılık göreceğimize inandırdı bizi. Gözlerimizin önünde yalan söylediler, insanı küçülttüler, öldürdüler, sürdüler, işkencelere soktular. Ve hiçbir sefer bunu yapanları yaptıklarının kötü olduğuna inandırmak mümkün olmadı. Çünkü kendilerinden çok emindiler. insanlar arasında sürüp giden uzun diyalog bitti."

Madem ki diyalog bitti, o halde red kit gibi atıma binip, "ben yalnız bir kovboyum" şarkısını söyleyerek yola koyulmalıydım. Islığım karanlığa karışmalı, karanlık, ıslığımdan korkmalıydı.

Ne gezer! Çok geçmeden önüme bir karaltı çıkmış, korkan ben olmuştum. Sonradan adının epictetus olduğunu öğrendiğim biri, " çocuk, nereye gidiyorsun?" Diyerek beni durdurmuş, atımdan indirdikten sonra kulağıma şunları fısıldamıştı:

"Yalnız kalınca çocuklar ne yaparlar? eğlenirler, çakıl taşı ve kum toplayarak küçük kubbeler yaparlar ve biraz sonra da onları yıkarlar. Böylece eğlenceleri hiç eksik olmaz. Onların çocukluk ya da akıl eksikliği yüzünden yaptıklarını kültür ve akıl ile yapamaz mısın? Her taraf çakıl ve kum dolu. Aslında içimizde inşa edecek ve yıkacak o kadar çok şey var ki! Yalnızlıktan hiç şikayet etmeyelim."

Demek ki yalnızlıktan şikayet ediyordum. Demek içimizde inşa edip yıkacak çok şey vardı. Epictetus içimizdeki harabeleri görmediğinden böyle konuşuyordu. Yoksa, her taşı özenle yerleştirildikten sonra çöken bunca sarayın ardından, "inşa edip yıkacak çok şey var!" Der miydi?

Sevgili dost,
Epictetus ıssız bir adaya düşse yanına ne alırdı? Ya ıssız bir odaya düşse?

(bkz: ali ural)
(bkz: posta kutusundaki mızıka)
"insan ne bayağı bir yaratıktı. Sevmek ne kadar çok çaba gerektirmekteydi ve buna karşılık nefret için neredeyse hiçbir şeye ihtiyaç yoktu."

(bkz: kan ve gül bir kara dejavu)
Kimseden hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum.

(bkz: şeker portakalı)
" eskiden sadece çalışırken zamanımızı çalanlar, artık boş zamanımız için de rekabet halindeler.
sinemaya mı gitsek, diskoya mı?
yoksa ucuz bir tatille italya'ya mı?

çünkü
sırtını bir ağaca dayayıp yüzünü güneşe çevirmek kapitalizme baş kaldırmaktır.
uzanıp çimenlere bulutları seyretmek, kurulu düzene karşı en tehlikeli isyandır.
herkes böyle beleşe kafa dinlerse kapitalizm çöker.
otel sahiplerinin, tur operatörlerinin, garsonların, komilerin velhasıl bütün sadık ve çalışkan kölelerin
üretme ve tüketme haklarını kimseye bedavaya yedirmez kapitalizm.

ve işte bu yüzden keser
mülkiyetini birilerine devredip
gölgesini satamayacağı her ağacı. "
"Beyin ne işe yarar, diye hararetle sordu kendine. Onlar ne yapmışsa o da yapabilirdi. Onlar yaşamı kitaplardan okuyarak öğrenirken kendisi o yaşamı yaşamakla meşguldü. Onun beyni de en az onlarınki kadar bilgiyle doluydu ama o farklı türden bilgilere sahipti."

(bkz: Martin eden)
"doğu'da kızlar kadın doğar. ecellerinden önce ölürler. ilk yemeği anasının memesinden gelen ve yediği çanağa tükürmekte sakınca görmeyen erkek, o kadar çok kadın gömer ki toprak bile artık dişidir. bu yüzden toprak ana diye bilinir. diri diri gömüle gömüle toprağı bile kadın yapmışlardır. bu yüzden verimsiz ve çoraktır. buna da kadının intikamı denir.''

(bkz: ziyan)
"Sihirli bir el tarafından tamamen değiştirileceğimi, ruhumda, küçük kız çocukları gibi masum, fakat aynı zamanda bütün hayatımı kavrayacak kadar kuvvetli heyecanlar duyacağımı, bu sabah uykudan, başka bir dünyaya doğar gibi uyanacağımı sanmıştım."

sabahattin ali

(bkz: kürk mantolu madonna)
görsel
(img:#1502408)

bence komik.
görsel
''Evet, bütün yaptıkları bu kadar. Bir insan alıp kopyasını çıkarıyorlar. Gerçeğe uygun oluyor diye övünüyorlar. Ama hayat ne oluyor? Eserlerinde o yok işte, dünyayı kavrayış, insanlığı gerçekten anlayış yok. Boş şeylerle övünüyorlar. Hırsızları, düşkün kızları, yolda yakalayıp hapse atar gibi edebiyata sokuyorlar. Nerede sanatkarın gizli göz yaşları? sadece kaba, zalim, alaycı bir gülüş!''

''Düşünmek için kalpsiz olmak gerekir sanıyorsunuz. Hayır, düşünmeyi besleyen sevgidir. Düşen adama el uzatın, mahvolan bir adamın haline ağlayın, onunla alay etmeyin''

-Faizciyi sevelim, softayı sevelim, budala veya hırsız memuru sevelim, değil mi? Laf mı bu? Edebiyatla uğraşmadığınız belli! Hayır, bu adamları cezalandırmalı, toplumdan kovmalı...

''Toplumdan kovmalı ha? Bu bozulmuş çamurda yüksek bir prensip olduğunu, bu düşmüş insanın gene de insan, yani kendiniz olduğunu unutuyor musunuz? Onu kovmalı mı dediniz? Ama ne yapsanız onu insanlıktan, tabiattan, tanrının rahmetinden dışarı kovabilir misiniz?''

oblomov
görsel
"insan, bir milletten daha büyük bir derinliktir."
zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar,bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu,fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim.
pişmanlığın da, hayatımın geri kalanını berbat edeceğini farkettiğim bir gece yarısı, şu garip düşünce geçti aklımdan: böylece hayatımın ilk yarısını bir başkası olmak istediğim için kendim olamadan, ikinci yarısını da kendim olamadığım yıllar için pişman olduğum için bir başkası olarak geçirecektim.

(bkz: orhan pamuk)
(bkz: kara kitap)
Bir insanı sevmektir belki de büyümek. Asfaltın o soluk, yitik rengine bakıp da dünyayı pespembe görebilmektir.

- Vicdan Saatleri