bugün

bir gayeye bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder, çünkü mihraksız her yerde olmak hiç bir yerde olmamaktır ve her gün değişen yüzün sahibi gün gelir kendi yüzünü tanıyamaz.

düşünen insan... önce bu nokta aranacak... doğru veya yanlış düşünülüp düşünülmediği ise işin ötesi...
balığı önce suda görmek lazım... bu esas....onun nasıl bir balık olduğu, ne yaptığı ve neye yaradığı, sonra gelen keyfiyet...

salih mirzabeyoğlu - islama muhatap anlayış
HERKESE VE BANA GÖRE BEN

Yardakçıya göre ben:
— Vatansız, soysuz, inkılâp düşmanı!
Su katılmamış (veledi zina) ya göre ben:
—Bir (mum söndü) âleminde meydana gelmiş piç!
Dinsize göre ben:
— Softa, yobaz, kara mürteci, örümcek kafalı!
Züppeye göre ben:
— Garabet ve (orijinalite) olsun diye sofuluk taslayan bir (snob)!
Meyhane ruhiyatçısına göre ben:
— Namaz kılmaz, oruç tutmaz, rakı içer, kumar oynar, kadın
düşkünü; bizzat yapamadıklarının müdafii ve bizzat bütün
yaptıklarının münekkidi bir samimiyetsiz!
(Babıâli) esnafına göre ben:
— Kaskatı gurur heykeli! Majüskülle yazılacak bir (BEN)!..
Dönmeye göre ben:
— Hayatı rezaletlerle doluyken hak suretinde görünüp saf ve cahil
dindarları istismara kalkan bir tüccar!
Muhalefet murabahacısına göre ben:
— Her tenkit ve tecavüzün üstündeki muazzam hedeflere saldıran ve her şeyden evvel muhalefeti gücendiren mel’un!
Akıllılık iddia etmeyenlere göre ben:
—Tek kelimesi anlaşılamayan (abuk sabuk)cu!
Akıllılık iddia edenler göre ben:
-Deli!
(Selâmet derkanarest)çilere göre ben:
— Daima fincancı katırlarını ürküten patavatsız!
Komüniste göre ben:
— Kara kaplı kitabın, cesur, atılgan, sistemli, samimî; fakat kafası testereyle kesilecek (1) numaralı propagandacısı!
Türkçüye göre ben:
— Irkçılığa düşman, geri ümmetçi!
(Sanat için sanat)çıya göre ben:
— Ruhundaki büyük şair ve sanatkârı öldürmüş bir müntehir!
Ve bazı müminlere göre ben:
— Hakkında her şey söylenen, kavliyle fiilinin birbirini tutup tutmadığı şüpheli garip bir adam!
Ve nihayet bana göre ben:
— Tek müdafaa kelimesi olmayan ve şahsına her ne kadar süfliyet çamuru atılıyorsa hepsini gayesinin ulviyetinden bilen, buna rağmen gerçekten süflî şahsıyla bu kadar şerefe lâyık olmayan basit ve alelade adamcağız!

Necip Fazıl Kısakürek - Çerçeve 2, s: 112-113
"Seni hâlâ seviyorsam, kimseye benzemediğin içindir."
-Ruh Adam
"Sonunda öleceğin bir yaşam için fazla endişe ediyorsun, demişti babam. Her şeyi bu kadar düşünürsen kalbini kırmak için de o kadar sebebin olur."
Elini hızlıca sağa sola salladı. Hoşuna gitmişti
Kara tahtaya çizgi çizer gibi karanlığa sigara ateşiyle bir çizgi daha.
işte hayat!
Böyle kendini dinlemesi hoşuna gidiyordu ama canını sıkan bir yönü de vardı.
Eliyle bir sekiz yaptı; yazılışıyla bozuluşu bir.
işte hayat!

Salih Mirzabeyoğlu -Müjdelerin Müjdesi
cehennemin en karanlık yerleri buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır.
Pek çok şey ezbere bilindiği için, esasına vakıf olunmadan ezbere cinsinden konuşuluyor...
Bu yüzden de, imam-ı Gazali Hazretlerinin söylediği,
“insan bilmediği şeyin düşmanıdır!”
hikmeti çerçevesinde bir nevi hakikat ve hikmet düşmanlığı tecelli ediyor...

salih mirzabeyoğlu - adımlar
Olası bütün görüşlerin dile getirilmesi özgürlüğünün en sınırsız şekilde kullanılmasının dinsel ya da felsefi hiziplerin sonunu getireceğini iddia ediyor değilim. Kapasitesi düşük insanların ciddi bir şekilde inandığı her doğru, dünyada başka bir doğru yokmuş gibi ya da en azından başka hiçbir doğru bu ilk doğruyu sınırlayamaz ya da koşullara bağlayamazmış gibi öne sürülecek, öğretilecek, hatta pek çok eylemin temelini oluşturacaktır. Bütün görüşlerin sonunda hizipçiliğe kapılma eğiliminin en özgür tartışmayla bile tedavi edilemeyeceğini, tam tersine bu eğilimin çoğu zaman arttığını ve şiddetlendiğini biliyorum; görülmüş olması gereken ama görülmeyen doğrunun, rakip olarak tanımlanan insanlar tarafından öne sürüldüğü için daha da sert bir şekilde reddedildiğini biliyorum. Ama bu görüş çatışmasının olumlu etkisi, kızışmış partizan üstünde değil, konuya taraf olmayan izleyici üstünde gerçekleşir. Doğrunun parçaları arasındaki şiddetli çatışma değil, doğrunun yarısının sessizce bastı- rılmasıdır asıl korkunç kötülük: Insanlar her iki tarafı da dinlemek zorunda bırakılıyorsa her zaman umut vardır, yalnızca bir tarafı dinlerlerse hatalar katılaşıp önyargıya dönüşür, doğru da artık doğruluk etkisi yaratmaz olur, çünkü abartılarak yanlış haline getirilmiştir.
(John Stuart Mill- Düşünce ve Tartışma Özgürlüğü üzerine)
islâmiyetin, dış görünüşüyle, sertlik ve merhametsizlik gibi duran bütün emir ve yasakları, aslında en yüksek, en varılmaz merhamet zirvesine bağlı ölçüdedir.

Dişi ağrıyan ve kendisini taştan taşa çarpan bir adama merhamet, onu şişkin yanaklarından öpmek midir, yoksa zorla ağzını açıp bağırta bağırta dişini sökmek mi?

Necip Fazıl Kısakürek - Mümin-Kafir
KADINDA:
Saç Sahte,
Kaş sahte,
Kirpik sahte,
Burun sahte,
Diş sahte...

ERKEKTE:
Kılık sahte,
Bıyık sahte
Sakal sahte,
Eda sahte...

GIDADA:
Yağ sahte,
Bal sahte,
Yumurta sahte,
Et sahte,

KIYMETTE:
Para sahte,
Bilanço sahte,
Tedavül sahte,
itibar sahte...

KÜLTÜRDE:
Dil sahte,
Tarih sahte,
Devrim sahte,
Kahraman sahte...

SANATTA:
Şiir sahte,
Roman sahte,
Tiyatro sahte,
Münekkid sahte...

POLiTiKADA:
Vicdan sahte,
iman sahte,
iz'an sahte,
irfan sahte...

NiZAMDA:
Hürriyet sahte,
Adalet sahte,
Disiplin sahte,
Denge sahte...

TESiSTE:
Fabrika sahte,
Baraj sahte,
Santral sahte,
Tezgâh sahte...

MEKTEPTE:
Kitap sahte,
ilim sahte,
Profesör sahte,
Diploma sahte...

BASINDA:
Müharrir sahte,
Havadis sahte,
Fikir sahte,
Yorum sahte,

MÜMiN GEÇiNENDE:
Vecd sahte,
Anlayış sahte,
Gayret sahte,
Fedakârlik sahte...

ÇÜNKÜ

150 yıldır giriştiğimiz bütün iNKILÂPLAR SAHTE...

Necip Fazıl Kısakürek - Rapor 10-12
- Bana o kadar güvenmeyin.
+ Neden?
- insanlar güvenilmeye layık değildir.

Ruh adam..
" Bir başkasının belleğini edinmekten başka nedir ki okumak?"

Orhan Pamuk - Kara Kitap
bizim için, doğrunun olmadığı yerde ''iyi''de yoktur; bunu kabulden sonra tekrardan hatırlatalım ki, hürriyet bir ahlâk davasıdır.

salih Mirzabeyoğlu -kültür davamız
" hiçbir zaman inandıramadım seni sıradan bir hayata razı olman gerektiğine. Hiçbir zaman inandıramadım seni, o sıradan hayatta benim bir yerim olması gerektiğine."

Orhan Pamuk - Kara kitap
Namluyu kaldırıp, kendime doğrulttum.
Planlandığı üzere dal, ayağımı itmemi bekliyordu. Etrafta çıt yoktu. Epey uzaklardan, adaya yanaşmakta olan bir vapurun sirenini duydum. Ama bu, vakumun dışında kalan bir şeydi sanki.
Şimdi ölüm vardı.
Bekledim, bekledim, siren sesinin yaklaştığını duydum, o kara anın gelmesini bekledim, gelsin ki ayağımı kaldırıp ittirebileyim; ama yapamadım.
Hep bir izlendiğim, yalnız olmadığım hissi vardı içimde, sanki bunu sırf birine göstermelik olsun diye yapıyordum ve bu eylem yalnızca kendiliğinden, saf ve ahlaklı bir şekilde olursa gerçekleştirilebilirdi.
Çünkü bu fikir, o bahar akşamının serinliğinde zihnimde dönüp durdukça, ortaya koymaya çalıştığım da ahlaki değil, özünde estetik bir eylem olmaya başlamıştı; hayatımı heyecan verici, kayda değer ve tutarlı bir şekilde sona erdirecek bir şey.
Aradığım gerçek bir ölüm değil, Romeo’yu kurtarmak isterken öldürülen arkadaşının ölümü gibi bir ölümdü.
Gerçek bir intiharın gerçek ölümü, yok edici bir ölüm değil; akıllardan silinmeyecek bir ölümdü istediğim.
Bir de o ses, ışık ve gökyüzü.
Hava kararmaya başlamıştı, geri dönen vapurun sireni inledi ve ben hala tüfeğim yanımda, sigaramı tüttürerek oturuyordum.
Kendimi yeniden tarttım.
O andan itibaren, sonsuza dek, aşağılık adamın tekiydim. Uzun süredir ağır bir bunalımdaydım, ama aynı zamanda, müthiş sahteydim ve hep öyle kalacaktım, varoluşçu anlamda otantik değildim. Kendimi asla öldürmeyeceğimi biliyordum, ne kadar içi boşalmış, ne kadar hastalıklı olursam olayım, hep bu halimle yaşamaya devam etmek isteyeceğimi biliyordum.
Tüfeği kaldırdım ve gökyüzüne kör bir atış yaptım.
Patlamayla birlikte sarsıldım. Bir yankı oldu, birkaç ince dal yere düştü. Ardından da sessizliğin kör kuyusu.
başkalarının ölümü, bir ananın sevgisi ne umurumdaydı benim? başkasının Tanrısından bana neydi?
başkalarının seçtiği, kabullendiği hayattan, yazgıdan bana neydi? değil mi ki, bir tek yazgı, beni ve benimle birlikte, onun gibi bana "kardeşim," diyen bir sürü ayrıcalıklıyı seçecekti? anlıyor muydu acaba, anlıyor muydu ki herkes ayrıcalıklıydı. zaten yalnız ayrıcalıklar vardı.
ben şiiri, her türlü hasis gayenin üstünde, doğrudan doğruya kendi zat gayesine -san’at için san’at- fakat kendi zat gayesinin sırrıyle de allah’a ve allah davasının topluluğuna -cemiyet için san’at- bağlı kabul etmiştim.

işte kitaplık çapta zuhuruma kadar beni bekleten ve bu zuhura manâda ve maddede şekil veren baş ölçü!

biz şiiri iman için bilmişiz; ve bu mihrak bilgiyi, her bilginin geçtiği binbir yol ağzı biliyoruz.

necip fazıl kısakürek - çile
Nerdesin dedi Cemile. insafsız bir şekilde gözlerinin içine baktı. Kalbini sökmek istedi. Yapamadı. Öptü onu.
Bir pazar öğleden sonrasına dönüşmüş evren... Sıkıntının tasviridir bu.

Çürümenin kitabı.
"Bitirmek istemiyorum; ama belki sürdürdüğüm bitmiş bir şeydir."
"insanın başına ne gelmelidir ki dünyanın, yaşamaya değer bir yer olduğunu hissetsin?"

Adam Phillips'in, 'Kreşteki Yabani' kitabından..
Gençseniz; çevrenizde düşlerinizin içine tüküren biri mutlaka vardır.

Ülkü Tamer.
zalim-insanın yaradılışında var
insan olduğu için zalim ve cahil
insan'ı aleme efendi yapan tekamule memur eksik yanı
bu yan olmasa ne ki
kötü kokulu-toprak.

salih mirzabeyoğlu - esatir ve mitoloji
üstadım’ın müslüman geçinen zenginlere söylediği bir söz vardır ki, bahsin bütün ruhunu gösterir:
—“biliyorum siz yardım etmek istiyorsunuz ama, paranız müsaade etmiyor!
siz paraya hükmetmiyorsunuz, para size hükmediyor!”

salih mirzabeyoğlu - parakutâ sf;50
" işte Kızılbaşlık ruhu bu idi. Savaşmak, ganimet edinmek ve eğlenmek... Bezm ile rezm arasında bir hayat. Savaşılırdı, iyi Yaşamak için; iyi yaşanırdı, güçlü savaşabilmek için..."

Şah ve Sultan - iskender pala