bugün

okul yıllarında hocalarının teşviki ve bilinçli bir ebeveyn desteğiyle kitap şuuruna ulaşan, ancak daha sonra gerek kitabevlerinin albenisi gerekse şekilciliğin insan hayatına girmesiyle (biraz da egonun dürtüleriyle) kitap almayı bir saplantı haline getiren zavallı insan prototipi...

(bkz: yedi kisi birlesip kitap almak)
kastettiğim psiko bu değildi...

bir zamanlar kitap okumayı en büyük hobisi ve en özgür uğraşı addeden bu arkadaşımız, zamanla kendinde birtakım değişiklikler farkeder. o, artık eskisi gibi kitap okuyamamakta, bununla birlikte evine her hafta onlarca kitap satın almaktadır. raflarda çoğalan kitaplar zavallıya melul melul bakarken, arkadaşımız içine düştüğü batağı göremeyecek derecede saplantı halindedir. artık bütün günler kitapların raflarda nasıl duracağı tartışılmakta, kitapların getirdiği huzur rafların sayısıyla doğru orantılı olarak artmaktadır. onlarca kitap uzun uğraşları ardından düzenlenmiş, görücüye çıkan bir gelin edasıyla alıcı gözleri, meraklı arkadaşları ve yalvaran bakışları beklemeye hazır ve nazır hale gelmiştir. raflar doludur, ya kafalar???

(bkz: reklam kokan hareketler bunlar mayk)

şaka bir yana hepimizin evlerinde bir köşede yıllanan onlarca kitap var. ya da abartılı olarak gördüğünüz ancak birçoğumuzun etrafında filizlenen onlarca saplantılı insanlar var. insanlar kitapları okuyup anlamak, hayatlarına mana kazandırmak yerine raflara sıralamak, arkadaşlarına caka satmak için alıyor.

(bkz: recaizade mahmut ekrem - araba sevdası)

kıraathane denilen yerin, nasıl bu hale geldiğine şaşmamak gerek...