bugün

(bkz: kelimelerimi kaybettim hükümsüzdür)
(bkz: anlatamıyorum)
(bkz: 6 eylül 2006 san marino almanya maçı)
sozlerin hükmünün olmadığı,sadece yaşananların yaşandı bittiye getirilmesinden dolayı kelimelerin bile iki dudak arasından çıkmakta zorlandığı , bir bakışın bile aslında neleri anlattığını görmektir.
bir olayı, duyguyu ya da düşünceyi anlatmak için gerekli kelimenin bulunamaması. kelimelerin yetersiz kalmasıdır.
(bkz: kifayet)
duyguların kelimelerle ifade ediminde zorluk çekme durumudur.
sevgiliye icten bir "seni seviyorum" dendigi andır.
(bkz: kelimelere özgürlük)
bu bir kalakalma hâli değil olagelme eylemidir.
(bkz: bunu da anlatamadıklarım arasına koyun)
kirayı iki hafta geciktirmişken ve evsahibinin telefonlarını da inatla açmamışken, adamın bizzat eve gelmesiyle yaşanacak durum. aslında içten içe 'vay anasını lan' diyebilirsin sadece. çok ince bir çizgidir bu. ortamı yumuşatmak; herife şirin görünmek için sırıtabilecekken, aynı anda hüngür hüngür ağlama potansiyeline de sahipsindir.
diğer taraftan, ağızdan çıkacak hiç bir kelimenin evsahibi için zrre kifayeti yoktur..
kelimelerin anlamını yitirdiği yerde altın olan sukûtun hakim olması hali .
sevgiliye söylenen sözün, ona karşı duyduğun hislere karşılık verememesidir. ne söylersen söyle ifade etmez duygularını, sözlükte kelime bulamazsın duyduğun hislere, onu anlatmaya dunyadaki hiçbir dil, hiçbir sevgi sözü yetmez, işte o durumda kullanılan söz öbeğidir.
(bkz: kelimelerin kıyafetsiz kalması)
iddaa kuponunu 1,05 lik maçın yatırdığını gördüğün an.
baki mercimek'in çalımlarla ilerleyip sıfıra indiği an. kızsan mı takdir mi etsen bilemezsin.
gün gelir insan oglunun hissiyatini teleffuz etmeye kelimeler yetmez. öyle bir gönül sarhoslugundadirki neyin var dendiğinde biraz buruk hafi hüzünlü birazda muzip sekilde bakar size, iste o kişi anlamistir kelimelerin kifayetsiz kaldigini anlamistir.
ludwig wittgenstein' in karşılaştığı bir olay sonucu dile getirdiği gerçek.

--spoiler--
ünlü filozof karşıdan karşıya geçerken, bir otomobil ile bir bisiklet birbirini sıyırır. ancak ses soluk çıkmaz, sadece eller ve parmaklar havada savrulur ve tepki iyiden iyiye hissedilir. wittgenstein, bu olayı ; ' dilin önemini yitirdiği ve hareketlerin algı ve kavrayışı harekete geçirdiği bir dönüm noktası ' olarak tanımlar hatta o an felsefesinden kısa süreli bir şüphe duyar.
--spoiler--
+ Orhan Veli'nin Anlatamıyorum adlı şiirinde geçer.
Bu durumu ondan daha iyi anlatabilen biri yoktur kanımca.

+ (bkz: ölümlere tanık olmak)
Öyle anlar vardır ki,ne söylesen yeterli olmaz hislerini anlatmaya...
Öyle zamanlar vardır ki susarsın, nasılsa ağzından çıkacak olanların içinden geçenlerle kıyaslandığında hiç değerinin kalmıyor olmasından.
Kim bilir belki gözlerin anlatır bir nebze de olsa içinden geçenleri, ya da ellerinin titremesindeki heyacanın ele verir seni.
Konuşmak nafile işte böylesi anlarda,hiç bir kelime tercüme etmeye yetemez o anda hislerini...
'' ama ben onları bilgisayarımdan silmiştim '' diyememek. öylece kalakalmak.
isteyip söyleyememek,söyleyip anlaşılamamaktır...
söylenen bişi karşısında zaman zaman kelime bilgisinin azlığından kaynaklanan ve böyle bir cümle ile adlandırılan durum.
dumur edecek olaylar karşısında yaşanan durum. hemen bir örnekle pekiştirelim;

lise son sınıftayken bir arkadaşımızın bize sorduğu o efsanevi soru;

- ya bir türlü aklım almıyor, bu ferhat göçer şarkılarında hem çok kalın tondan hemde çok ince tondan aynı anda nasıl söylüyor ya!!!
kelimelerin kıyafetsiz kalması daha fenadır.

misal:

kaka yapmak : sıçmak

yellenmek : osurmak

sevişmek : s.kişmek

(bkz: kıyafetsiz kalınca iğrençleşen kelimeler)