bugün

nedensizdir cogu zaman,ansızın cöker insanın üstüne..gariptir,sıkılırsın,bunalırsın,üstünü basının yırtasın gelir.şiirsel derinlikler acar insanın ruhunda,ozaman daha iyi anlasılır şairlerin nasıl mısralarda dans ettiği..iyisi olmaz kasvetin ama bazende kendinle basbasa kalmanın en iyi yoludur kasvetlenmek,kasvetin rıhtımında yalnızlıkla sevismek...
insanın ruhunun kerpetenlerle sıkıştırıldığı,metafizik güçlerin üzerimizde kol gezdiği,insanı yaşamdan bezdiren,yaşam enerjinizi pipetlerle büyük bir zevkle içen karanlık güçlerin egemenliği altında olduğumuz,o yapış yapış dibe çökme durumu.**
bir iskambil oyunudur.bir türlü sonu gelmediğinden ve insanı çoğunlukla sıkıntıya soktuğundan kasvet adı verilmiştir.amma ve lakin eğlencelidir,zaman öldürmek için biçilmiş kaftandır,tavsiye edilir.
rutinin dışına çıkamayan ve bir şehre tıkılıp kalmış insanın kalbine çökendir.
Sıkıntı, iç sıkıntısı.
kasvetli hava vardır bir de. özellikle kış aylarında görülür. yağmur ve soğuk başroldedir. karnınıza ağrılar girer, evden çıkmak istemezsiniz.
sebepsiz yere birden içine çöken sıkıntı halidir.
hep bu gri tonlu bulutlar...

çöktüğünde şehre içime oturur kasvet, sonra sırasıyla isteksizlik gelir her şeye, herkese karşı. kıvrılıp yatayım yatağıma, şarkılar çalsın son ses...

bu vakitte yanar mı hiç lambalar? hep bu yağmur alır selleriyle isteklerimi. kasvet kalır; çamur gibi.

hep bu gri tonlu bulutlar ve onlara eşlik eden şarkılar. silkinmeye niyetim yok. kasvetime aylaklığım eşlik etsin bugün. "kasvet" kelimesini altı yedi kere tekrar et.
geceleri insanların üstüne dahada çok gelen sıkıntı. işiniz istediğiniz gibi gitmediğinde, hayalleriniz çalındığında, sıkıntıyı yalnızlıkla çözmeye çalıştığınızda üzerininzde ki baskısı artar.
sonra sorular sormaya başlatır;
oku oku oku nereye kadar?
istediğin şey olsanda yaşıyacağın ömür belli.
tuzlu masa kahvaltısı. basketbol sohbeti. evdeki tıkırtı. bir hayal et, buradasın. "zıplamanın serotonin hormonu salgılattığı doğru. günde 3 kere trambolin." bu halimle anlaşamıyorum, olmuyor, olmuyor. daha m harfini yazmamla bugüne dek yazdığım bütün "merhaba" türevleri kendini açık etti. bir zeplin istemek çok şey istemek midir? kafam karışıyor, bir zeplin, ne ki? insanlar neden birbirlerinin hayatlarında kalmak sorumluluğunda? kötü bir insanım, şu laflara bak. keşke dedim, keşke mail adresin olsaydı, sana bunları yazsaydım .. sonra bloğuna girdim. orada hiç kullanmadığım e-posta simgesine tıkladım. ve outlookta, işte orada mail adresin belirdi. bir "yuh" çektim kendime. sonra dedim ki "evet, şimdi aynısını zeplin için yap.". "keşke, keşke bir zeplinim olsaydı, öylece sessiz sedasız gitseydim.". öyle dilersen tabi ki olmaz. sen gideceksin sonra insanlar seni sömüremeyecekler, bir sürü kar zarar, anlatabiliyor muyum? kafam karmakarışık. sonra bütün ekranı sildim tabi ki .. sildiğimi sanıyordum en azından . mutfağa gittim, kahve suyu ısınırken bunları düşünmeyeceksin dedim. kahvemi aldım, yan sekmede açtığım balmorhea'yi dinlyordum ki sayfaya geri döndüm. "kötü bir insanım, şu laflara bak" cümlesiyle karşılaşana kadar da bu kadar kötü değildim belki. sonra .. dirseğimde koca bir morluk. "masaya çarptım. masayı koluma çarptım. masa koluma çarptı. masaya giriştim. masaya bir girmişim, vuuhuuuv!" error. mutfak masası toplu olunca iyimserlik katsayım artıyor, belki ondandır. bir de kendimi kaometet'i sevmekten alamıyorum. bu da tarihe not. moi'nin sayfasındaki o çocuk resmi de .. sadece yabancılardan oluşan bir belleğim var, kendime ait hiç. belki de bundandır.

http://www.flickr.com/photos/kaometet/8175075809/
lanet gibidir. bir kere çökerse belli aralıklarla çökmeye devam eder. zamanla sizi de çökertir. hayat gri gelir bir noktadan sonra. ilacı da bellidir aslında: mutluluk! ama tarifini bulamadım hiç bir yerde.. bulan olursa bir zahmet özelden söylesin bana da... çok ihtiyacım var da şu sıralar.
(bkz: ankara)
havası linyit kömürlü, karanlık şehrin, ıslak sokaklarında gezerken
ve üşürken, çeşitli binaların pencerelerinden yansıyan sıcak ışıklarına bakıp, halime sükretmek..kendim gibi sıska ve üşüyen bir köpeğin başını okşayıp, onun minnet dolu bakışlarıyla karşılaşmak gibi hüzün verici ve kasvet.
Aynada birisi var odaklandıkça kararıyor. Bugünde o kadar mutsuzdum ki aynada kararmakla geçirdim bir günü, öyle bir kasvet var ki içimde, dualar namazlar biraz olsun aldı götürdü. Yineledi sonra sanki içime öküz oturdu derlerya aynı öyle. içimin yükünü taşıyamıyorum sözlük, kaçacak kadar gücümde yok.
bagirayim istiyorum. bogazim yirtilsin . bogazimdaki hisirtilarla acilarla beraber sikintida gitsin. bir noktada sukut eden sir gibi sonuclansin bitsin izdirabi kusatan sabahlar olsun istiyirum.

kasvetli insan sozleri.
yüreğime çökmüştür yine. sisli puslu bir havada ağaçlar arasında gibiyim. bu hayatta başarıya giden, sorunlarımı çözecek yolu bulmam gerek.
Geçmek bilmez iç sıkıntısı.
insanın ruhunun kerpeten yada mengene ile sıkıştırılması hödüsü şüphesiz.. kasvetli havası olan ve adı gibi kara olan Ankara besim tibukunda dediği gibi Allahın belası bı yerdir.. sadece bı kere gittim ve içim sıkıldı ruhum daraldı Ankarada.. orda işi gereği kalanlara sabır diliyorum sjsj..
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar