bugün

(bkz: cate blanchett)
genellikle normal bir kişinin hayatında çektiği ilk büyük acıdır.
Hep yaşıyorsanız, uzun süreli bayılma ve nedeni bulunamama safhasından sonra elinizde psikoloğun adı yazan bir kağıtla hastane koridorunda yürürken çektiğiniz of!'un hemen yanında hissedilen duygudur...
uzaktan ve gizlice sevmeyi öğreten aşktır.
aşık olunan kişiyi yücelten, mükemmelleştiren, gökyüzündeki yıldız kadar ulaşılmaz yapan duygudur.

karşılıksız olduğunda aşkınızı kendi içinizde yaşarsınız, karşılıklı diyaloglar kurarsınız kafanızda, ama vereceği cevapları da siz belirlersiniz, kendi hayalinizde konuşuyorsunuz ya o yüzden. sizi hiç kırmaz, hayalkırıklığına uğratmaz, bu nedenle ona olan aşkınız da yıpranmaz, sizin verdiğiniz gazla aşkınız büyür de büyür. içinizi, ruhunuzu, kalbinizi kemirir... kemirir... sizi öyle bir hale getirir ki, yıllar geçse de üzerinden, başka aşklar da yaşasanız ondan sonra onu hatırlatan ufacık birşey, bir şarkı sizi sarsar, ağlatır, yüreğiniz sızlatır.

oysa ki sevgili olsanız, ortak anılar biriktirseniz güzelleri yanında kötülerini de, onun o kadar da yüce olmadığını, mükemmel olmadığını, hatta sizi haketmeyen biri olduğunu görürsünüz. çünkü kafanızdaki hayal değil gerçek yar ile berabersinizdir. aşkınız da tükenir zamanla.

ama asla birlikte olmazsanız, hele ki aşkınızdan haberi bile yoksa, her zaman değerli kalacaktır sizin için. allah sabır versin.
zavallıların düştüğü durumdur. oysa benim için nışanlı evli fark yapmaz, her türlü paris. *
insanın şizofren olmasına bile neden olabilir.
insanın hayal gücünü geliştiren aşk çeşididir.
insanı ölüme götürebilecek aşk.
bir sevmek bin defa ölmek demektir sözünün anlamıdır.
en saf aşk.gerçek aşktır o.
kim ne derse desin güzeldir. zamanında karaladığım bir kaç satırda bahsettiğim gibi;

rüzgar olabilmeli bazen;
kimilerine tatlı bi serinlik verirken kimilerini titretebilmeli,
kurumuş bi yaprağı dalından düşürüp peşine katabilmeli,
ve dalgalandırabilmeli saçlarını gözleri denize derin derin bakani bir kadının...

uçurum olabilmeli bazen;
umutları bitmiş hayatları bitirebilmeli,
toprakları istila etmek istercesine gelen dev dalgalara göğüs gerebilmeli,
iki sevgiliye mekan olup izlettirebilmeli gün batımını sevgi szöcüklerine kulak misafiri olmadan...

ateş olabilmeli bazen;
bir yandan binlerce çam ağacını yakarken,
şömine kenarında oturmuş uzun ömründeki kısa mutlulukları hatırlayan ihtiyar deliklanlıyı ısıtabilmeli,
hele bir de yazsa,eşlik edebilmeli kumsalda söylenen aşk şarkılarına...

irmak olabilmeli bazen;
dağların arasından süzülerek denize varabilmeli,
sel olup can alabilmeli en hırçın yağmurlarda,
ya da gün boyu ağır yükler taşımız kısrağın susuzluğunu giderebilmeli...

bulut olabilmeli bazen;
herzaman yükseklerde dolanıp,
kimileri için yakıp kavuran güneşin önüne geçip büyük bi gölge yaratırken,
kimileri içinse siyahlara bürünüp karamsarlığa itebilmeli...

yağmur olabilmeli bazen;
bir çiftçinin toprağına can verebilmeli,
islatabilmeli sokaklarda elele yürüyen sevgilileri,
ve bir çocuğu sevindirebilmeli gökkuşağıyla...

insan olabilmeli her zaman;
hafif bi rüzgarın hoşluğunu ensesinde hissedebilmeli,
kendi hayatının değil günün, batımını izleyebilmeli uçurum kenarından,
kumsalda sölediği şarkıları hatırlayabilmeli usulca yanan şömine karşısında,
hayatındaki zorluklara rağmen en az ırmaklar kadar yol katedebilmeli,
uzanabilmeli çimlere ve bulutların neye benzediğini hayal edebilmeli,
koşabilmeli,oynayabilmeli çocukmuş gibi, yağmurun altında...
ve de tüm bunları yaparken sevdiğnin yanında olabilmeli...ya da taşıyabilmeli kalbinde...
o seni sevmemiş olsun ne önemi var!
aslolan şu ki;
insan olabilmenin verdiği huzur,
karşılıklı ya da karşılıksız farketmez, sevmiş olabilmenin verdiği gururla
azraile selam verebilmeli...
bir diğer ismi platonik aşktır. insanın hayatta başına gelebilcek en olumsuz olayın başında gelir. bu durumun tedavisi yoktur. bir şans olarak başka birine aşık olmayı deneyebilir lakin o bile çok zordur.
bi gün mutlaka tadacağımız bir aşktır.
çok inanmışsındır. o senindir resmen . herşey tamamdır , açılmaktır tek sorun. beklersin. beklersin beklersin. aylar geçer beklersin. hiç olmadık zamanda hiç olmaması gereken bir şekilde duyar sevdiğini. cevabı kırmadan verir. kırılmadan almış gibi yaparsın. yavaş yavaş , günden güne , saatten saate , dakikadan dakikaya , saniseye , saniyeye erirsin farketmeden. geceler bitmez , gündüzleri gece gelmez. gömülürsün gönlüne. gözün yaşarır , yüreğin kanar. olmasaydı sonumuz böyle dersin. ağlamaktan ağlayamazsın artık. gücün kalmamıştır. o gelmeyecek bilirsin. o görmeden evinin önünde beklersin belki görürüm diye. her gördüğünde için yanar. içki fayda etmez. sigara yatıştırmaz. başkasını arar gözlerin. görmez kimseyi. kimse de seni görmez. kısacası ölümü beklersin. ya o seni bulur ya da sen onu..
en saf, masum aşktır.
en saf, masum aşktır.
olumsuz sonuç alınınca söylediklerimi duymadın farzet deyip gereksiz kaprislere sokan, her ne olursa olsun ben asla vazgeçmem benim sevgim ikimizide yeter dedirtecek kadar malca bir duygu.
birde en kötüsü vardır tipsiz olduğu için karşılık alamıyordur ki o dünyaya lanet etme sebebidir.
--spoiler--
Yüzlerce değişik ağacın binlerce tür çiçeğin
sayısız meyve ve sebze türlerinin olduğu bir bahçe düşleyin. Bu
bahçenin sorumlusu olan bahçıvanın da yenir ve yenemez ayrımından başka
bir tanım bilmediğini.
--spoiler--

işte budur karşılıksız aşk...**
hemen bitirilmesi gereken aşktır uzatılmasının hiç mi hiç anlamı yoktur.
ne demişler aşk marazidir.
eliniz koluunuz bağlı şekilde bir sandalyede oturuyorsunuz ve tepenize su damlaları iniyor çok yavaşça. ve bu damlalarla susuzluğunuzu gidereceksiniz ölmeden...

budur benim için.
karşılıksız çek keşide etmek gibi. cezası var ama bunun cezası daha büyük.
karşılığı yoksa uzatmanında anlamı olmayan aşktır.sen uzattıkça bütün vücudunu ele geçirir bu aşk öyle lanet bişeydir ki *