bugün

'' dünya hassas ruhlar için bir cehennemdir '' sözünün sahibi olan önemli düşünür.
görsel
"Mal kaybeden, bir şey kaybetmiştir, onurunu kaybeden birçok şey kaybetmiştir. Fakat cesaretini kaybeden her şeyini kaybetmiştir." Ve "kötü adam küstah, iyi adamsa ürkektir." Gibi çelişki barındıran iki sözün sahibi.
görsel
Bilde, Künstler! Rede nicht!
Nur ein Hauch sei dein Gedicht.

(Yarat, ey sanatçı! Konuşma!
Bir soluk olsun şiirin yalnızca! )
insan aptallığının sınırsızlığı ve yıkıcılığını en iyi anlayan ve anlatan yazarlardan biri.

Sanatçı, bilim adamı, filozof.
Wer Wissenschaft und Kunst besitzt, hat auch Religion; Wer jene beide nicht besitzt, der habe Religion!

He who possesses science and art also has religion; but he who possesses neither of those two, let him have religion!

bilime ve sanata sahip olanlar bir dine de sahiptir; ancak ikisinden de mahrum olanlara, dini verin!

Sözünün sahibi Alman deha.
italya seyahati sırasında şu sözleri söylemiştir;

“Hiç kimse Sistin Şapeli’ni görmeden bir insanın başarma kapasitesinin ne olduğu konusunda gerçek bir fikir sahibi olamaz”
"sanatta hiçbir zaman kusursuz yoktur, en iyi sayılabilecek bir yapıt ancak 'oldukça iyidir" demiş kişidir.
Yaşamı boyunca şiirden romana, felsefeden bilime kadar farklı alanlarda sayısı yüzlerle ifade edilen yapıta imza atmıştır. Sadece almanya'nın değil, avrupa'nın en önemli dehalarından birisidir.
Faust'una başlasam mı başlamasam mı diye düşündüğüm alman yazar.

Okuyanlar bi aydınlatın size zahmet.
görsel
Bu aralar kendisiyle haşır neşiriz ;

görsel
Mimari, donmuş müziktir ve müzik, akan mimari…

babaya selam olsun.
“... halbuki goethe için, böyle bir ümit ve böyle bir endişe kadar gülünç birşey yoktur. O, metafizik can sıkıntısına, şübheye, en derine gitmeye, hülâsa zekâsının rahatını kaçıran, onda ihtirasların fırtınasını uyandıran her şeye karşı yabancı idi. Allah tarafından yenilmeye bile razı olmuyordu. Kendisinin dediği gibi, varlığına ıstırab veren duygu ve fikirleri hemen sanat kalıbına döküyor, içinin huzurunu bulmak ve varlığı ile uyuşmak çarelerini arıyordu. Bunun içindir ki, ‘bütün eserlerim, büyük bir itirafın parçalarından başka birşey değildir’ demişti.
Böylelikle, hislerinin taşkınlığı sanata dönüyor ve artist dünyasını meydana getirince, adam artık ıstırab çekmiyordu.”
“...ruhun vücuttan önce öleceğine inanan cehennemî zekâsı, allahsız hayatının sefaletini örtmek için durmadan çalışır. Şu cümlelere bakın:
-‘bir intizamsızlık yapmaktansa, bir haksızlık yapmayı tercih ederim!’
-‘insanın ideali, Hergün biraz daha kendini aşması için, hür ve kuvvetli olmaktır.”
Bu fikirlerden çıkardığı hareket kanunu da şudur:
-‘şahsiyetinin zenginliğine birşey katmayanlarla hemen alakanı kes!’
Bütün bu zekâ hileleri, fil dişinden bir kule içine sığınan sükûn ve huzurunun süngülü bekçileridir. Taptığı nizâmın bozulmaması için haksızlığa uğrayacak başkasıdır. O, başkasının bazı gözlerde Allah’ın mabedi kadar kıymeti olduğunu tasarlayamaz. Çünkü yalnız kendi varlığına inanır ve onu düşünür.”
“...Spinoza’yı goethe’ye öğreten jacobi, artık aralarında her türlü dostluğun bitmek üzere olduğunu anladıktan sonra, yazdığı son mektubların birinde ona varlığının en derin yerinden gelen feryatla ‘Allah’a inanmak lazım!’ Diye bağırırken, goethe her zamanki soğukkanlılığı ile şöyle cevab veriyordu:
-‘onu seyrediyorum, yâni eserlerinde tetkik ediyorum!’
Heyhât, hakikati bilip seyretmekle, ona inanmak arasında ne kadar bitmez tükenmez bir fark vardır. Bu, ancak yaptığımız hareketlerle belli olur.”
“...kendi kendine yetmemekten ve göklere tırmanmak ihtirasından doğan ve ruhun derinliklerinden gelen mistik sanata o kadar düşmandır ki, ‘gothique’ mimariye barbar demekten çekinmez. Hattâ ‘ilâhi komedya’nın cehennem’ini iğrenç, âraf’ını şüpheli, cennet’ini de can sıkıcı bulduğunu söyleyecek kadar, gururdan kendini kaybeder.”
“...en asili ancak dinden çıkabilecek olan ahlâkın her çeşidine o kadar arkasını çevirmişti ki, varlığının ehramını her gün mümkün olduğu kadar daha fazla yükseltmekte, içinde yaşadığı cemiyet halkının menfaatlerine, eşyanın umumî düzenine çalışmış olduğunu söylerdi. Şahsî olgunluğuna engel hiçbir ahlâk kâidesi tanımıyordu. Paul claudel’in, ‘goethe, bu muhteşem eşek!’ Diye ondan bahsetmesi bunun için tuhaf görünmemelidir. Zira hiçbir ruh şeytanla bu kadar barışmış değildir.
Bütün güzel kadın örneklerini kendisinde bulduğunu itiraf ettiği, hayatının 10 senesini dolduran madame de stein’ı, o asil kadını, bel kemiğinden vuracak bir kabalıkla terkettikten sonra, alıp evine kapattığı bir mahalle kızı ile, christiane vulpius ile evlenmeden 20 yıl birlikte yaşadı. Daha ilk yılında ana olan bu genç kadınla hemen evlenmesi namus borcu iken, bu muazzam fedakarlığı yapmak için tam 20 sene bekledi.
Ye’na muharebesinden sonra, evine sarhoş Fransız askerleri saldırınca, 20 yıllık kapatması onu muhakkak blr ölümden kurtardı. Ancak o zaman, ‘huzur ilâhı, ölmez goethe’ onunla evlenmeye karar verdi. Ne garibtir ki, evlenmelerine buldukları şahitlerden biri de çocukları oldu.”
“...goethe, sonunda Allah’ı bulurum, yahut kendimden başkalarını da severim korkusu ile, hiçbir meseleyi hisleriyle halletmek istemezdi. En büyük meziyeti kendini inkârdan ibaret akıl ile, yalnız alet yapmaya yarayan fen, onu doyurmaya yetiyordu. işte, yüreğinin ne kadar taştan olduğunu gösteren, madame de Stein’a yazdığı mektubtan birkaç satır:
-‘dün gece yatmış, uyumak üzere idim. Philippe bir mektub getirdi. Lili’nin evlendiğini haber veriyordu. Öbür tarafıma döndüm ve uyudum!’
Lili, onun bütün bir yıl çıldırasıya sevdiğini sandığı ve yarı resmî nişanlandığı, sonra bir takım para meseleleri yüzünden ansızın bırakıp kaçtığı ve hâlâ sevdiğini söylediği, kibar, güngörmüş bir ailenin kızı matmazel schoenemann idi. ...”
“...dünyanın en katı yürekli adamı Napoleon, heğbesinde werther’i Mısır’a götürüp, ağlayarak 9 defa okuyabilir. Madame de stael, ‘Werther, en güzel kadınlardan fazla intihara sebeb olmuştur’ diyebilir.
Madame hohenhausen’in oğlu, bonn’da werther’in kenarına, ‘ey Allah’ın dâhi yarattığı ve insanları terbiyeye memur kıldığı adam, elbette allah sana verdiği istidadın hesabını soracaktır’ cümlesini yazarak, beynine bir kurşun sıkabilir. Ve bir gün goethe’nin bahçesi kenarında, cebinde werther, intihar etmiş blr genç kız, onun gözleri önünde Sudan çıkarılabilir. Bütün bunların ne ehemmiyeti var? Goethe’ye göre werther, Aziz nefisciğini kurtarabilmek, kâinata ve insanlara karşı granitten sert kayıtsızlığını sürdürebilmek için, alınmış bir müshilden başka birşey değildir. Müshil tesirini yaptı ya, gerisinden ona ne?”
“... o, dini, cılızlar, hastalar için bir değnek sanıyordu. Ruhunun selâmeti yolunda allah’a değil, varlığa inanmakta idi. Kendine sahib olmaktan büyük arzusu yoktu. Hiçbir şeye benliğini hesabsız verdiği görülmemiştir.
ihtiraslarının sonuna kadar gitmeyi, çizdiği kahramanlara bırakırdı. intiharı düşünen Goethe değil, werther’dir. Hakiki werther ise en asil ihtiraslarını bile boğmaya ve onlara hâkim olmaya çalışır. ...”
"ışık doğudan yükselir" misali doğuya hayran kalmış. Faust kadar önemli bir kitabı olmasına rağmen nedense batı-doğu divanı adlı kitabını bilen bir Alman yok. Kendisi 23 yaşında islam dünyasına merak salmış, arapca öğrenmeye çalışmış va Kuran 'ın edebi dili karşısında buyulenmistir. Arapca için ruhun, yazının ve kelimelerin bu kadar iç içe geçtiği başka bir dil yoktur demiştir. Kendisi farsça da öğrenmiştir. Hafız Şirazi ye ve Firdevsi ye hayrandır. Hz. Muhammed' e hayranlığını da yazmistir şiirlerinde. Hatta bir yazısında kendisi için " bu kitabın yazarı musluman olduğu düşüncesini reddetmez" demiştir. Ölümüne kadar islamla doğuyla içli dışlı olmuştur. Almanya nin en büyük düşünür, şair ve devlet adamlarındandir.

Goethe okumak isteyenlere onun kalemini sevmedigimi söylemeliyim. Pek edebi hissi vermiyor;Şair olarak beni etkileyemedi. Belki anadili almanca olan birisi için farklıdır bu. Faust l' u okumak için antik Yunan ve mitolojisini derinlemesine bilmek lazım yoksa anlaşılmaz. Genç Werther in acılarını ise bitiremedim, aşırı depresif bir kitaptı.
musfata kemal atatürk, leonardo da vinci gibi evransel dahi.

büyük bir öncü. yeri doldurulamaz bir değer.
özellikle hafız-ı şirazi'nin divanına hayrandır.

sırf hafız gazellerini ana dilde okumak için farsça öğrenmiştir.

hafız için şöyle demiştir; senin şiirin yıldızlı göğün dönen kubbesi gibidir.
Bir islam hayranıydı.