bugün

Tezgahta kapıya sırtımı dönerek oturmuş onu bekliyordum. Ve kapı açıldı. Tozlu ayaklarını sürüye sürüye içeri girdi.
"Ben geldim sevgilim..."

Hayvan mezarlığı son cümle.
"hala her şeyi elden kaçırabilirim diyordu" lila. "bunun için yeterince genç sayılırım. yaşlanınca, bir şeyleri elden kaçırma şansı azalır insanın; artık zaman kalmaz buna. insan önceden kaçırdıklarıyla yaşarak sakin sakin yaşayabilir. 'ruh dinginliği' denilerek anlatılmak istenen bu işte. ama insan yalnız on altı yaşındaysa ve her şeyi deneyebiliyor ve hiçbirinde başarılı olamıyorsa, buna da genellikle 'gelecek vaat etmek' deniliyor."

uçurtmalar
görüyorum gözlerinde görüyorum gülüşünde özlediğim herşeyi.
aşk buydu işte...
erkekler kadınlarla ilişkilerinde bazen akıl almaz biçimde atılganlaşırlar. tensel cazibeyi ve erotik merakları, sonsuzluğa meydan okuyacak bir aşk zannederler. kendini kandırmayı başarmış birinin sözleri, sizi de kandırabilir. bugünün doğruları, pekala yarının yalanları şekline girebilir.

(bkz: korkma ben varım)
çabuk saklan baba geliyor!

siyah kan
Sanki hiç vedalaşmamışım herhangi biriyle.

Sanki artık hiç özlemiyorum. Kimseyi...

Yazlıklardan ayrılanlar güneşten solmuş tişörtlerinin omuzlarında getirirlerdi küçük yaz aşkının ayrılığını.

Mektuplarla, arada bir güçlükle açılan telefonlarla yaşatılırdı biraz daha.

Yaz bitimi 20'li yaşlarım başlayana dek daha derin acıtırdı kalbimi ve o zamanlar daha çabuk onarabilirdi kalbim kendini. Bir ayrılığın, uzun bir yola çıkmanın, bir şehre son kez bakmanın burukluğu ile baş etmeyi öğrendim sonunda.

Mesela...

Şarkılar daha az ağlatır oldu beni. Filmler daha uzak.

Daha korkak oldum, daha cesur görünerek.

Daha kapalı oldum, daha açık olduğu sanarak..

Ve daha kırılgan oldum, daha güçlüyüm diyerek..

Hiçbir ayrılık 20'li yaşlardaki ayrılıklar gibi olamaz artık. Mevsim dönümleri o yaşlar kadar anlam taşımaz.
Düşünceler mükemmel, ancak davranışlar kusurludur.
aynı yerde kaldıkça, nesneler ve insanlar yozlaşır, çürür ve de leş gibi kokmaya başlarlar.
ve ben mutsuzluğumun delili olduğu için hayallerimden utanırım. *
Nefis ister, akıl gerekçeler bulur, vicdan aklar.
Aşkın Şehidi - Ahmet Turgut
konuşacağı kimse yok, konuşmak istediği de yok. kazanan yalnızdır!
iyi ve kötünün bilgisi, dünyayı yönetenlerin kullanmaları gereken asıl bilgidir, çünkü yaptıkları tek bir şey bile bazıları için iyi diğerleri için kötüdür. yönetmek tamamen bununla ilgilidir, öyle değil mi?
sen bana neleri öğrettiğini biliyor musun?

insanın terk edildiğinde değil, unutulduğunda yalnızlaştığını ve unutulmanın insanoğluna verilmiş en büyük ceza olduğunu… insanı asıl yalnızlaştıranın, uzağındayken unutulmak değil, yakınındayken hatırlanmamak olduğunu.
Azgın suratlı, bereli adamlar, gözleri velfecr okuyan, camiden Allahla yaman bir dövüşten çıkmışcasına, yüzlerinin olanca nurunu orada, içerde bırakmış çıkan insanlar, mümin mi bunlar, bu öfkeden bastıkları yeri çatlatanlar, bunlar mı mümin?Kuşlar da başını alıp gittiler, çoktaan...
Şu Taksim alanında birbirini ezenler, o kadar insanın içinde hak tu, diye ortalığa tükürük savuranlar, sümkürenler, sümüklerini ağaç gövdelerine sürenler, hasta yüzlüler, vıcık vıcık boyalılar, suratlarından düşen bin parça olanlar, düşman gözlüler, gülmeyenler, biribirlerine düşmanlar gibi, biribirlerini yiyeceklermiş gibi, biribirlerinin gözlerini oyacak, kuyusunu kazacaklarmış gibi bakanlar, korkanlar, utananlar, bunlar mı, korkanlar, ben ben, ben, diyenler, bunlar mı? Kuşlar da gitti...Giden kuşlarla...
Yaşar Kemal-Kuşlar da Gitti
insan her adımını mezardan uzaklaşmak için atar.yine her adımda mezara bir adım daha yaklaşır.Nitekim her nefesi hayatı uzatmak için alır.yine her nefeste hayatından bir nefeslik zamanı azalır.

(bkz: intibah)
ruhumun düğümleri fazlasıyla sıkı. kimsenin onu çözebilecek kadar ince tırnakları yok. bense çoktan bıraktım tırnak uzatmayı. kendimi bilmeyi bıraktım. ölümü bilmek ve anlamak bile daha kolay. yanıtı olmayan bir soru olarak geldim dünyaya şimdi sorusu olmayan bir yanıt gibi gidiyorum.
hakan günday - kinyas ve kayra
cok olmadigimiz kesin

cok olan tarafta degiliz

cok olan tarafta olmayacagiz...

"itirazin iki sarti", nevzat celik

hakan gunday"in "az" kitabinin ithafi...
zaman direklere çarpar, kalakalırız. duygudan yoksunuzdur, insanın gövdesini ayakta tutan, artık alışkanlıkların iskeletidir. o da bomboştur zaten.*
bir insanı tanımak inanılmaz zor bir iştir. bir insanı ilk olarak başbaşa bir sohbetin ilk yarım saatinde ve ikinci kez, ancak on yıl birlikte yaşadıktan sonra tanıyabileceğimizi söylersem, sanırım abartmış olmam. ayrıca şuna inanıyorum ki, iki insanın kim olduklarını ve kiminle evlendiklerini düğünden önce sezebilmeleri bile mümkün değildir. Birisi ötekinin bütün davranışlarını, bütün fikirlerini, tutkularını, kanaatlerini, inançlarını bilse bile, çorapları, uykuda çapaklanmış gözleri, her sabah diş fırçalarken ağzını çalkalayış şekli ve özellikle garsona bahşiş verişi hakkında henüz hiçbir fikri yoktur - çünkü insan derinlerde aldatır ama yüzeyde onu tanıyabilirsin.

kısacası her bir evliliğin içinde binlerce hayal kırıklığı riski ve her türlü içsel çuvallama ihtimali saklıdır; ki bunlara karşı kullanılabilecek tek bir silah vardır: hepsini daha baştan üstlenmek.

*
"özel fiyat: 4.95 tl".
-karşılıklı oturmuş iki han olmasın arada kan... -ya babile vali ya mısıra sultan.. (iskender pala-şah ve sultan)
bir küçük zenci yapayalnız kaldı, gidip kendini astı.kimse kalmadı.
2. baskı.
toparlanıp gidebilecek gücü kazanana kadar bir yere kıpırdamayıp otursa, hiç fena olmayacaktı. ama bir an önce toparlanabilmesi de, kendisine karşı böyle yakın ilgi gössterilmemesine bağlıydı.

franz kafka- Dava
"her şey bir tarafa,babanın gücü,mutluluğu,ailesinin asla suratına bakmadan öpmektir,bu onun şiiridir. "

gecenin sonuna yolculuk
louis-ferdinand celine .