bugün

Öyle bir yaşta idim ve öyle bir mizaçta idim ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve aldatmasını o kadar az öğrenmiştim ki, yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu; ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada br saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hattâ yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır filân... Zavallı mürâhik...

(bkz: dokuzuncu hariciye koğuşu)
(bkz: peyami safa)
"Dostoyevski okumaya başladığım o ilk gece, hayatımın en önemli olaylarından biriydi, ilk aşkımdan bile daha önemli."
henry miller
"mesela sen saat dörtte geleceksen, ben üçte mutlu olmaya başlarım"

-küçük prens.
Sevişene kadar aşka inanıyorum. Ondan sonra hep bi sıradanlık hep bir yavşaklık.
kuşlar kendi cinsleri ile uçar. kartallar kartalla, kargallar kargayla.
ya kelebekler dünyayı gördükten sonra intihar ediyorsa ?
insan ziyan olmak için yaratılmıştır.
Korkunç olan ölüm değil, yaşanan ya da yaşanamayan hayatlardır.

Charles Bukowski - kaptan yemeğe çıktı ve tayfalar gemiyi ele geçirdi.
ve bir soguk kis gunu pencereden disari baktiginda farkedeceksin ki hayat sen olmadanda siradanligini koruyup akip gidiyor.
""...onunla alalade bir çapkınlık macerası yaşamaktan korkuyordum. bunu yapamazdım. kürk mantolu madonna'yı bu halde görmektense, onun tarafından aptal ve acemi yerine konmayı tercih ederdim...""
Birisi evet desin, seni anlıyorum.
Aynı dert bende de var..

aşka dair.
Beni affetme… Anlama da… Hayatımın özeti, düzeltilemeyecek kadar vahim bir anlatım bozukluğu… Beni daha fazla konuşturma… Ben susayım, sen ağla… Gusül abdesti alabileceğim kadar gözyaşı biriktir benim için… Sonra beraberce çayıma siyanür karıştıralım. Önce göm beni, sonra anla.
ne kadarda zor geliyor aci cektigini gordugum halde yardim edememek.
acaba şu anda ne düşünüyor?
herhalde beni değil. niçin?
onun kafasında bir müddet yaşamak için neleri feda etmem ki? her şeyi.
sabahattin ali
Şimdi seninle mevsimin
orta yerinde
el ele tutuşup doyasıya
üşümek vardı
ama yok.
Noktadan sonra bitmeyen yazılar,
Tamam’dan sonra bitmeyen konuşmalar,
Geçti artık, dedikten sonra geçmeyen acılar var…
"itiraf etmeliyim ki, aziz okur, benim ömrüm, her birini gebertmek istediğim insanlarla aramdaki buzdağlarını eritmeye çalışmakla geçiyor."
Ne mutlu türküm diyene.

Nutuk
iz bırakmasa da "vay be" dedirten kitap cümlesidir.

"tiyatro bitti. beklemeye lüzum görmüyorum."

Hüseyin Nihal Atsız - Ruh Adam
Endaminiz cift , suretimiz cift ruhumuz tek (bkz: )mevlana.
giden gitmiştir gittiği gün bitmiştir.

edit: kitap cümlesi olup olmadığına dair hiçbir fikrim yok.
tutsaklığımın sessiz pencerelerinden gördüğüm bahçede bütün salıncaklar dalların üzerinden aşırtılmış, şimdi öylece sarkıyor; en tepeye dalanmışlar; yani, firar eğilimi düşleyecek olsam, zamanı aşmak için güvenebileceğim salıncaklarım bile yok... FERNANDO PESSOA - HUZURSUZLUĞUN KiTABI .
pek yaşadın denemez, oysa her şey çoktan söylendi, çoktan bitti. topu topu yirmi beş yaşındasın, ama yolun çizilmiş bile. roller hazır, etiketler de: bebekliğindeki oturaktan yaşlılığındaki tekerlekli sandalyeye varana dek oturulacak tüm yerler orada durmuş sıralarını bekliyorlar. serüvenlerin öyle iyi betimlenmiş ki, en şiddetli isyan bile kimsenin kılını kıpırdatmayacaktır. sen istediğin kadar sokağa çıkıp insanların şapkalarını başlarından uçur, başına iğrenç şeyler tak, çıplak ayakla yürü, bildiriler yayınla, önüne çıkan bir kapkaççıyı geçerken kurşunla, boşuna, bir işe yaramayacak: düşkünler yurdunun yemekhanesinde yatağın çoktan yapılmış, lanetli şairler sofrasında yerin ayrılmış. sarhoş gemi*, sefil mucize: harrar bir panayır eğlencesi, turistik bir gezidir. her şey öngörüldü, her şey en ufak ayrıntısına kadar hazırlandı: büyük aşklar, soğuk alaycılık, ıstırap, bolluk, egzotizm, büyük serüven, umutsuzluk. sen ruhunu şeytana satmayacak, ayaklarında sandaletlerle gidip kendini etna'ya atmayacak, dünyanın yedinci harikasını yıkmayacaksın. ölümün için her şey çoktan hazır: seni öldürecek top güllesi çok uzun zaman önceden eritilip döküldü, tabutunun peşinden ağlayacak olan kadınlar çoktan tutuldu.''

ciddi anlamda beni etkisinde bırakmıştır bu kısım.

her şey hazır,sadece bekle.
Geleceksen bir gün düşüp ardıma, kula değil yüreğine sor beni.
bugün mutluluktan müebbet yesek, yarın af çıkar.