bugün

"diş ağrısının da kendine göre zevki vardır. tam bir ay çektiğim için gayet iyi bilirim. tabiî bu haldeki hiddet, içine kapanık değildir; sızlamalı, iniltili olur. ama bunlar içten gelmeyen yapmacıklı inlemelerdir. mesele bunda zaten. acı çeken kimse inlemekten zevk alır; almasa inlemesini pekâlâ tutardı. Bu çok hoş bir örnektir okuyucularım, üzerinde durulmaya değer."

Yeraltından Notlar/DOSTOYEVSKi
.... adamsa ben adam olmayacaktım.
(bkz: aylak adam)
Bir gün Cağaloğlu yokuşundan iniyordum. Bir elçiliğin duvarının dibinde her zaman açık, okunmuş, elden düşme kitaplar satan sergici de baktım bizim ”işaret çocukları” 20 adet kadar.
Üzerine 5 lira fiyat koymuşuz ama adam 2 liradan satıyor. Yine de iyi.
Bir tane aldım, kim bilir kimin kitabı gibi karıştırmaya başladım. Fena değil galiba. Bir tane satın aldım. Ertesi gün iki adet daha aldım. Zira Anadolu’dan bir arkadaş istemişti. Ona yolladım. Bir başka gün sergici ye ”bu kitaptan bana çokça lazım, temin edebilir misin?” dedim. “istediğin kadar getiririm “dedi. 150 kuruştan hatta çok alırsan 1 liradan bile veririm “ dedi. Demek ki kendisi kitabımı en çok 50 kuruşa falan satın almış. Daha iki yıl kadar o kitabım yalnız o sergici de bulundu. Sonra onda da bitti. Cahit Zarifoğlu- zengin hayaller peşinde
zehra bir bilsem,
unutmak bir lisanda kaç hecedir..

17 kasım 1912 , kırık kafiye

nar ağacı - nazan bekiroğlu
''Bir erkek, ”Iztırap çekiyorum, sen de beni seviyor musun?, diye ağlıyor, bir kadın da buna “Sus, sus, ben de ıstırap çekiyorum” diye cevap veriyordu.''

ruh adam - hüseyin nihal atsız
bekar bir adam asla pişirmesi yemesinden uzun süren bir yemek hazırlamaz - korkma ben varım.
‘Ben ne koyuyorum ortaya albayım?’ diye çekinerek sordu Hikmet.

‘Kendini koyuyorsun evladım; daha ne koyacaksın…’”

Tehlikeleri oyunlar - oğuz atay
"demir olsam çürürdüm, toprak oldum dayandım... toprak, toprak, toprak oldum da dayandım." ince memed/ yaşar kemal

not: ince memed 2, ince memed 3'te de var.
hakan günday-kinyas ve kayra

sorarlarsa, "ne iş yaptın bu dünyada?" diye, rahatça verebilirim yanıtını:
"yalnız kaldım. kalabildim! altı milyarın arasına doğdum ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından."
_gel ve sakın korkma aydınlıkta ne varsa karanlıktada o vardır.
_sen hiç ayağına düşen gölgene acıdın mı?
_gömleğini ütüleyemem ama sana çorba yapmayı herşeyden çok isterim.

veda busesi/umay umay
-Gün ışığını ömründe hiç görmemiş ve duymamış olan sağıra, ruhunu asla dile getiremeyen dilsize acıyorsunuz da, sahte bir namus ve utanma bahanesiyle o gönül körlüğüne, o ruh sağırlığına ve o vicdan sessizliğine acımak istemiyorsunuz...

alexandre dumas-kamelyalı kadın.
Pollyanna, benim yanımda eroinman bir fahişe kadar umutsuz kalırdı.
hakan günday
Çinliler su damlalarını fransızlar da sessizliği bulmuş.
(bkz: kelebek)
insanlık ırkından istifa edilmeli tabii ki sahte bir imzayla. Zar Adam-Luke Rhinearth
''şartları eşit olmayan bir savaş eşit cümlelerle anlatılamaz.'' *
"Bir düş düştü elimden yere. Undan ufak oldu. Onlar el koydu bütün kerevetlere, ben ve ağaç, yaprak
konuştuk, dal sustuk. Yazık."
Yılmaz erdoğan
taht oyunları'nda ya kazanırsın, ya da ölürsün. Taht Oyunları-George Martin
yani topluma söyleyecek birazcık yeni bir şeyleri bulunanlar, doğaları gereği, tabi kimi az kimi çok, birer suçlu olmak zorundadırlar.

Suç ve Ceza-Dostoyevski
ok! (bkz: pucca) (bkz: hay amk)
Her zaman böyle olur. Mutlu olmak için bir sürü faktörün bir araya gelmesi gerekir. Mutsuzluk içinse tek bir neden yeter.
Aklın şüphesi suçun gerçeğidir. ( sherlock holmes ).
--spoiler--
tanrı biliyor ya! çoğu zaman bir daha uyanmama isteğiyle hatta bazen bir daha uyanmama umuduyla yatıyorum yatağıma; sabah gözlerimi açıpta güneşi gördüğümde içerliyorum.
--spoiler--

(bkz: genç werther in acıları)
her kötülüğün iki tedavisi vardır: Vakit ve sükut.

alexandre dumas - the count of monte cristo
Seni halt eden benim kılıcım değil geçmişindir....
kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor.