bugün

günümüzün olmazsa olmazı. ticaretin, iletişimin, bilginin ve belkide eğlencenin şah damarı.
bireyin gelişimi için televizyondan sonra en büyük engel. hiç bana iyi kullanıldığı zaman faydalıdır gibi şeyler söylemeyin. internet dediğimiz eğer sadece, ansiklopedi gibi olsaydı, yani bilgiye ulaşmak için bir araç olsaydı kabül ederdim. ancak şu haliyle hepimizi sikiyor bu internet denen meret. hele yeni kuşağın hiç şansı kalmadı. sokakta eskiden karanlığa kadar çocuklar vardı, şimdi neden yok? bir sürü oyun vardı eskiden? şimdi hepsi unutuldu. saklanbaç oynamıyor artık kimse. benimde şahsen aylardır internette geçirdiğim vakit kitap okumaya ayırdığım süreden daha fazla. daha az filim izler oldum. ne yapacaz la?
görsel
ilk yayıldığında ulan internetle çok geç tanıştık filan diyordum ama gün geçtikçe internet tehlikesindenkıl payı kurtulmuş çocukluğumuz diyorum...
sene 1996 sanırım.
evimize ilk defa internet gelecek. merakla bekliyoruz. adak adayacak seviyedeyiz neredeyse. o zamanlar dedem sağ. soruyor bana;

dedem: neymiş bu inderdet?
ben: dede, internet internet.
dedem: tamam da neymiş yani? faydası ne?
ben: ya dede işte ansiklopedi hep. ne ararsan, ne sorarsan biliyormuş. böyle hesap da yapabiliyormuşsun.
dedem: yani ne işe yarıyor? karın doyuruyor mu? yok. ee? ansiklopedi aldık o kadar, kaç kupon biriktirdim. git onlardan oku öğren.
ben: ya dede sen anlamazsın yaa.

aha böyle diyaloglar sarmıştı dört bir yanımı. herkese interneti anlatmaya çalışıyordum ve sanki beni çağ atlatacak, işte ne bileyim, evimizin refah seviyesini yükseltecek, beni hayatta başarılı bir insan yapacak bir şey gibi göstermeye çalışıyorum.
ama her seferinde, ikna etmeye çalıştığım herkes istisnasız şu cümleyi kuruyordu bana ''tamam da neymiş?''

şimdi sorsalar ''ebenin amıymış amına koyayım aç oku öğren lan göt'' derim. ama diyemem. akrabalarıma diyemem. mahalleden soranlara derdim ama. her neyse, internet çok farkklı bir şeydi.
zaten annemi ikna etmek için götüm düşmüştü neredeyse. televizyonda da saçma salak reklamlar çıkıyordu. geçmiş zaman olduğundan, hikayenin zaman konusuda tutarsız olduğu anlar olabilir, mazur görün. saat olmuş gecenin 3'ü. ben nelerle uğraşıyorum zaar.
her neyse, çevirmeli bağlantı vardı o zamanlar.

dial up sesi duyulurken, cıııııııırt cooooo zoooooo dooııııı dıııııt şeklinde inlerdi ortalık. böyle aman kabloya kimse dokunmasın diye evdekileri bin defa uyarırdım. hatta çoğu zaman telefonun da başında beklerdim. zaten zor bağlanır, çabuk kopardı. (sanırım o günden bu güne internet hakkında değişmediğini söyleyebileceğim tek şey de bu.)
bağlandığında da ''ankara'dan abim gelmiş, evde bir bayram havası'' misali şenlenirdim. çok çabuk kopardı. o zamanlar arama motorları bu kadar baskı altında değildi tabi. hükümet müdahalesi çok azdı.

ilk aradığım kelimeyi hatırlıyorum. ''mitokondri''
ulan ilk defa evine internet bağlatmışsın. 'mitokondri' ne lan? demek çok merak ettiysem.. ya da şundan dolayı da olabilir, yukarıda bahsettim ya; herkese anlatırken 'derse yardımcı' falan diye anlatıyordum. demek o zaman biyoloji ödevim vardı. eheh.
sonraları tabi pornonun falan dibine vurduk. orası ayrı. hatta 'download' olayını öğrendiğimizde okulda şenlik yaptık. o kadar sevindik yani düşünün.

öhöm,
çevirmeli bağlantıdan bahsediyordum.
internete bağlanmadan önce evi araması muhtemel herkese haber veriyordum. ''aramayın 2 saat evi, internete gircem'' diye. çünkü biri aradığında hem eve ulaşamıyordu yanlış hatırlamıyorsam, hem de internet kopuyordu. az evvel de anlattım ya, intenernete bağlanmak zulüm.
e bazı zengin ibneler gibi bizim iki telefonumuz yoktu. kimi puştlar öyle yapmışlardı. evlerine ikinci bir telefon hattı alıp onu sadece internet için kullanıyorlardı.. nasıl da kıskanırdım götelekleri...

her neyse, çevirmeli bağlantıdan sonra; bu internet sağlayıcıları türemeye başladı. ixir vardı mesela. banu alkan'ın oynadığı ''sizin siteniz yok mu?'' tarzında bir reklamı vardı. kemal sunal'lı e-kolay reklamları ve hatırladığım kadarı ile superonline.
bunlar bir anda türediler ha. gazeteler falan veriyordu bunların paketlerini. e-kolay almıştık o dönemde. allah rahmet eylesin, kemal sunal sebebiyle.

sonra, internet cafe'ler türemeye başladı.
ne kadar ssalakmışım yahu. yeni yeni farkına varıyorum. internet cafe'ye gidip ismimizi yazdırırdık. şimdiki gibi her mahallede 2 internet cafe yoktu. koskoca akhisar'da bir tane vardı mesela. bayramlarda tatillerde zaten yer bulamazdım. normal günde bile zordu.
isim yazdırırdık. sıraya girerdik. saat verirdi adam bize ''hiş, şimdi git, saat 14:30'da gel. gelmezsen başkasına veririm ha sıranı'' diye de tehdit ederdi ibiş. parayla rezil oluyormuşuz. bak yine sinirlendim.

mirc'ler, icq'lar falan yavaş yavaş türüyordu. zurna vardı o dönemde internet cafe'lerde. hele iki arkadaş yanyana iki farklı bilgisayarda oturuyorsanız kesin biri diğerini işletirdi. kadın gibi konuşuru falan. böyle böyle eğlenirdik.

evde internet üzerinden ilk korsanlığımı hatırlıyorum. bir şarkı indirmiştim. 0,06 kb/sn ile. 0,06'dan bahsediyorum. o indirilen şarkılar var ya, böyle hazine gibiydi. kıymet biliyorduk yahu internetin ilk yıllarında. şimdi bir oyun indiriyorsun, misal batman arkham city, 18 gb. yuh. o dönemde bu oyunu indirme gibi bir zorunluluğun olsaydı; muhtemelen 25 senede falan inerdi. miras. evladına oyun indiriyorsun. düşün. hehe.

sonra sonra yonja'lar falan türedi. facebook, youtube. çeşitli sözlükler..
internet gerçekten büyük icat. gerçekten öyle. bir insanın hayatında anlatacağı en az bir şey yaşatıyor insana. özel şey bu internet. gelişimi ne kadar masumdu, umarım da öyle devam eder. bokunu çıkarmadan, sakin sakin.
her maç saati nasıl yavaşlıyor bu amına kodumun interneti!!!

kablosuz iletişim araçlarından birisi.
Ergenlerimize sadece facebook, twetter, msn ve ask fm gibi sosyal paylaşım platformlarını anımsatan yüzyılın buluşu.Bu ergenlerimiz internetten bilgi alışverişi yapmayı pek akıllarına getirmezler.
yararından çok zararının olduğunu düşündüğüm ortam.
5 dakika girip çıkıcam deyip; 5 saat başından ayrılamadığım olay.
şöyle hemen bi bakıp çıkıcam diyen kaç kişinin ;
1.sekmesinde uludağ sözlük
2.sinde facebook
3.sünde twitter
4.sünde youtube
5.sekmesinde ise; lüzum halinde kullanacağı acil google anasayfası
vardır ki?
çağın buluşudur bea..
yaklaşık 15 sene önce tanıştığımız, tüm dünyayı ayağımıza getiren nimet.
sınırsız olmayınca kahırdan başka bir şey vermeyen hede.
atatürk ten sonra en büyük icat.
bilgisayarın pezevengi.
sazanlar ve sazan avcılarından oluşan bir dünya.

sazanların arzuları, meyilleri, zaafları itinayla tespit edilir ve uygun yem hazırlanarak deryaya salınır. ne kadar sazan yakalarsanız o kadar muteber olursunuz.
insanların cebine kadar girmiş müthiş bir teknolojidir. umarım daha küçülmez.
Kişisel mahremiyetin bazen bile isteye, bazen de istemeden ihlal edilmesine neden olan bu süreçte ingiliz The Guardian gazetesi 10 adımda dijital izleri silme rehberi yayınladı:
1. Facebook’ta, gizlilik ayarlarından her şeyi ‘özel’ yapın.
2. Facebook’ta etiketlendiğiniz fotoğrafları tek tek açıp, ‘Seçenekler’ bölümünden etiketleri kaldırın.
3. Google Blogger hesabınızda profilinizi silin. Böylece tüm blog yazılarınız ve yorumlarınız yok olur.
4. Tumblr veya Wordpress blogunuz varsa onları da silin.
5. Arama motorlarına tırnak içinde isim soyadınızı yazın. Forumlardaki yorumlarınızı silin. Gazeteler ise bir haberde adınız geçiyorsa isminizi silmeyi reddedebilir.
6. Google Görseller’de de isminizi aratın. Resimlerinizin çıktığı sitelere bunları kaldırmasını rica edin. Flickr gibi sitelere gönderdiğiniz fotoğrafları da kaldırın.
7. isminizi sürekli aratın. isminizin çıktığı sitelerin sahipleriyle temasa geçip kaldırtmayı deneyin.
8. Facebook, Blogger ve Wordpress’e yolladıklarınızın hâlâ Internet Archive sitesinin dizinlerinde yer alabiliyor olabileceğini unutmayın. Bu site, içerik kaldırma taleplerini tek tek ele alıyor.
9. Tam isminizi internetten tamamen kaldırsanız bile, kararlı bir araştırmacının arda kalan gönderilerinizi ve arkadaşlarınızın sizden bahsettiği iletileri inceleyerek size ulaşabileceğini aklınızdan çıkarmayın.
10. Sizi izleyen Google’ın arama motoru yerine, sizi izlemeyenleri deneyin.
şu an telefonuma gelen ileti: internette her dakika google üzerinden 2 milyon arama yapılıyor. Aynı sürede 204 milyon e-posta gönderilirken 278 bin tweet atılıyor. saygılar.
ortaya çıktığından beri aynı protokolleri kullanan ağ.

geriye uyumluluğu olmayan bir internet 2.0 gerekiyor artık. 30-40 sene geçmiş, bilişim dünyasında yüzlerce devrim yaşanmış; fakat internet için değişen tek şey hız. güvenlik açıkları bulunuyordur mutlaka. suni önlemler almak yerine bir internet 2.0 icat etmek daha mantıklı görünüyor.
ziktimin akpsi şimdi buna sansür getirecekmiş. oyumu nah alırsın tayyip.

http://fotogaleri.hurriye...7844/2/6/tek-tib-internet
nedense son günlerde googleda arama yapıyorum sorun yok bir sayfaya tıklıyorum açılmıyor ilk deneyişimde yeniden dene deyince açılıyor ama nedeni nedir çözemedim.
net(NET) bi şekilde içine(IN) girdiğinde terleten(TER).
(bkz: set of networks)
yeni medya başlığına tıklandığında otomatik olarak internet'e yönlendirilseniz de, aslında yeni medya kavramı başlı başına bir konsepttir. sanatta da tezahürü bulunan yeni medya, aslen klasik sanat icra araçlarının (medyalarının) dışında kalan, yeni teknoloji ve yeni arayışlarla beraber gelişen ve kendini yenileyen, adeta bir sürekli devrim içerisinde, olduğu yerde duramayan hiperaktif bir çocuk gibi kıpır kıpır bir alandır. yerli yeni medya sanatçıları arasında candaş şişman, osman koç, bager akbay, selçuk artut ve daha niceleri bulunmaktadır.
hiç görmediğiniz birine a$ık yapabilen yegane $ey. saçma diyerek acaba günümüz dünyasıyla mı çeli$iyoruz? yoksa hala doğru biz miyiz?