bugün

benim adım sam güzel film...jessie nelson imzalı filmin başrollerini bu yapımdaki performansıyla en iyi erkek oyuncu dalında oscar'a aday gösterilen sean penn ve oyunculuğunu ön plana çıkaran michelle preiffer paylaşıyor.

zihinsel özürlü sam dawson'ın sokaklarda yaşayan evsiz bir kadından kızı olur. yedi yaşındaki bir çocuğun zekâsına sahip olan ama yaşamını kimseye muhtaç olmadan sürdürebilecek kadar da azimli biri olan sam dowson, küçük bir restoranda garsonluk yaparak kızı ile mutlu bir şekilde yaşamaktadır. ancak lucy diamond adını koyduğu küçük kızı, 7 yaşını doldurduktan sonra zeka olarak babasını geçmeye başlar. bu ilginç baba- kız ilişkisi devlet dairesinde çalışan bir kişinin dikkatini çeker. artık dawson, elinden alınmak istenen kızı lucy için savaş vermek zorundadır ve çaresizce hukuka başvurur. meslektaşlarına karşın davayı rita harrison üstlenir...
(bkz: starbucks)
+i am sam..
+leman sam..
orta yaşlardaki zihinsel sorunlu bir baba ile ondan zekaca çok ileride olan minik kızının varolma mücadelesini ele alan izlenmesi gereken bir film.
lucy diamondı film çekildiğinde 7 yaşında olan Dakota Fanning canlandırmıştır. ayrıca (bkz: ağlatan filmler)
sean penn'e bir kez daha hayran olduğum film. gerçekten harika bir performans sergilemişti. etkileyici bir otistik baba rolüyle karşımıza çıktığı bu filmde ağlamamak biraz zor.
film müziklerinin tamamı beatles şarkılarının coverlarından oluşur. ayrıca, beatles fanatiği olan sean penn'in canlandırdığı karakter de kızının adını lucy in the sky with diamonds'tan esinlenerek lucy diamond koyar.

filmde sean penn, kariyerindeki en iyi performanslarından birini sergiler. bence akademi üyelerinin sıradışı ve toplum içine entegre olamayan insanlarla ilgili takıntısı göz önüne alındığında, mystic river'dan çok daha önce, i am sam'le oscar'ı almalıydı sean penn...
sean penn in akıllara zarar bir oyunculuk sergilediği filmdir.
sean penn'in işte ben böyle bir oyuncuyum dediği ve bize de keyifle izlemesi düştüğü filmdir...
kesinlikle izlenilmesi, arşivde bulundurulması gereken, izlerken sally hanım ile hüngür şakır dağıldığımız film.
7 yaşındaki bir çocuğun zekasına sahip otistik bir babanın, ona bakamayacağı düşüncesiyle sosyal hizmetlerin onun elinden aldığı kızını geri alma mücadelesini anlatan filmdir. sean penn'in oyunculuğu izlemeye değer olup, dostluğun ve azmin önemi de vurgulanmıştır. izlenmesi tavsiye edilesi filmdir.
entry elbbette ki tanım içermelidir ama bu film için tanım yapamıyacağım. sadece şunu söylemek istiyorum, filmi izlemediyseniz eğer, iki eliniz kanda olsa bırakın, ellerinizi sabunla yıkayın ve bu filmi bi yerlerden bulun izleyin.

mümkünse yalnız izleyin, telefonları kapatın, dünya ile ilişki kurmayın. tuvalete ya da mutfağa gidemeyeceğiniz için bu işleri önceden halledin, türkçe dublajlısı orjinal ve altyazılı olandan daha başarılı, onu bulun, bi de ağladığınızda yanağınızda burnunuzda dudaklarınızda oluşacak salya sümükler için bol bol peçete.. sonrasını konuşuruz. *
serbest çağrışım için (bkz: i am mine)
sean penn'in olağanüstü oyunculuğunu yansıtan acıklı bir filmdir. aslında film güzel bir karşıtlığı dile getirmektedir. kendi çocukları ile sorun yaşayan ve toplumda sağlıklı bilinen insanların hem kendilerine hem de ilgisizlikten dolayı çocuklarına yabancılaşması sorun yaşamaları ile getirilmiş ama çok güzel bir karşıtlıkla. toplumda hasta diye bilinen bir insanın-otistik olan-kendi çocuğuna olan ilgisi ve bu ilgisinin yeterli olmasına rağmen yeterince ilgi gösteremeyeceği ve mental seviyesinin düşüklüğü bahanesiyle çocuğun haksız yere ondna alınması konu edilmiş.

aslında bakarsanız yargılayan ve yargılanan insanlar bir nevi ters koltuklarda oturmaktadır.

hem geri zekalı hem de çocukça davrnaışları olan bir baba imgesi rolu ciddi anlamda sean penn'in tipiyle de aktörlüğüyle de herşeyiyle de mükemmel bir şekilde uyum gösteriyor. bu arada beatles göndermeleri ve coverları da dikkat çekici..
cocuk sevgisi baska bir sey. bebek yapmayı dusunenlerin, ebeveyn olmak isteyenlerin feyz alacagı bir film bence.

--spoiler--
zihinsel ozurlu sam evsiz bir kadından cocuk sahibi olur. babadır artık. cocugu tek basına buyutmesi gerekmektedir, fakat kendine bile ancak bakabilmektedir, isler zorlasmıstır. gun gelir kızı lucy buyur, babasındaki farklılıktan utanır. sam ne yapacagını sasırır. kızını sosyal hizmetler elinden alır ve sam caresizlik icinde kıvanır. sonra bir hukuk mucadelesine baslar. azmi ile avukatını sasırtır. kızını gormek icin akıl almaz islere kalkısır. oyle bir karsılıksız sevgidir ki bu, kızı geceleri babasını gorebilmek onunla vakit gecirebilmek icin gecici olarak kaldıgı ailenin evinde kacmayı alıskanlık haline getirmis, sam ise ek islere baslayıp kendini cok zorlamıstır. film iyi biter ama bitene kadar gozlerinizi cok nemlendirir.
--spoiler--

saf bir sevgi var filmde, samimi ve saf. katkısız.
küçük kızın babasına ps i love you demesi duygusal anlarındandır.
saf sevginin yüreğinize deyip sizi ağlattığı film..
-i am sam
+and, i am samanta. if i wonder if we are sibling?!?!?! Oh, my brother. come on and let's cuddle*
bunu seven bunu da sever; rain man.
(bkz: offf)
(bkz: off)
neler var yahu dünyada... herkes ama herkes izlemeli.
filmin sonunda avukatla sam evlenmeliydi dediğim filmdir, güldürür, ağlatır, harikadır. yeşil pastırma ve yumurta ayrı bir olaydır, iyidir.
hayatımda ilk defa bana baba olmanın ne demek olduğu hakkında bir fikir veren hatta baba olmak istememe neden olan, izlerken gözlerimin dolduğu film.

(bkz: yaşlanıyorum galiba)
(bkz: serious sam)
en iyi başrol dalında sean penn'in oscar adayı gösterildiği film bir çocuğun ihtiyacı olan tek şeyin sevgi olması konusunu işliyor, küçük yaşına rağmen dakota fanning'in de oyunculuğuyla göz doldurduğu drama türünde izlenesi bir 2001 yapımı.
yalnızca sean penn'in değil, michelle pfeiffer ve dakota fanning'in de oyunculukta harikalar yarattığı filmdir.