bugün

ilk sözlüğün kuruluşundan itibaren çeşitli vesilelerle gündeme gelen "karma felsefesi üzerinden mutlak başarı" yönteminin sıradan bir ayağı. birbirlerine kin duyan, sevmeyen, nickini
gördüğünü anda eğreti olan yazarların bu davranışları yazı dillerini de etkiliyor ve bu sayede ortaya kapasitelerinin altında bir ürün çıkıyor. yazmak, kişisel kavgaya dönüşüyor ve yazarlar işe duygularını karıştırdığından tam randıman sağlanamıyor. dahası olay farklı mecralara taşındığından yazmanın sağladığı beyin rahatlaması, ah ya tam aksine dönüyor, kasıyor yahu kasıyor. dök içini rahatla hadi, arın çarpraz boşluklardan.

ayrıca bunun tam aksi de mümkün, hatta şu sıralar oldukça revaçta, mesela amerika'nın colarado eyaletinde "lovers of your soul about the people" adlı taşeron bir örgüt "explain your feelings frelly" sloganıyla, insanların birbirlerine sevgilerini ifade etmeleri gerektiğini aşılıyor. evden çıkıyorsunuz, "good morning carpenter jo, ı love you, ı love your eyes, skin, noise, ı love
everthing which are connected with you" filan diyip, hem güne iyi başlıyor hem de pozitif mesaj
verip beynin sabotaj göç dalgasını önlüyorsunuz.

demem o ki, nasıl ki yazarlar sevmedikleri yazarları tek tek deşifre edip en az üç tane
söyleyecekse, aynı şekilde sevdiklerinden de üç tanesini güzel bir şekilde dillendirmeli. ama
bazılarının sevdiği, ölüp bittiği, hasta olduğu tek bir yazar vardır belki, onsuz yapamıyordur,
sürekli onu düşünüyordur, iyi ya işte bu arkadaşlar da o tek isme açılıp saçılsın.
(bkz: zall)
(bkz: zall)
(bkz: zall)
(bkz: elif şafak)
(bkz: yavuz bahadıroğlu)
(bkz: irwin yalom)